Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ - En Büyük Âyet-i Kerime Âyet-ül Kürsî (6) - Ömer Öngüt
En Büyük Âyet-i Kerime Âyet-ül Kürsî (6)
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
Dizi Yazı - Tasavvuf
1 Eylül 2020

 

TASAVVUF'UN ASLI
HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ

EN BÜYÜK ÂYET-İ KERİME ÂYET-ÜL KÜRSÎ (6)

 

Şefaat İzni:

Şefaat; bir kimsenin suçunu affettirmek, kendisinden cezayı gidermek için hakkında yapılan bir iltimas ve istirhamdan ibarettir.

Günahı sevabından çok olduğu için cehenneme girmeyi hak eden günahkâr müminlere; Allah-u Teâlâ’nın izni ile peygamberler, sıddıklar, âlimler, şehidler şefaat edeceklerdir.

O, kime şefaat yetkisi verirse, ancak o şefaat edebilir. Bu yetki O’na âittir.

“O’nun izni olmadan, katında kim şefaat edebilir?” (Bakara: 255)

Buna kim cesaret edebilir? Şefaat izni verilenler de hep O’nun rızâsı ve izni doğrultusunda âile efrâdına, yakınlarına ve dostlarına şefaat ederler. O’nun izin vermediği hiç kimse şefaat edemez.

Şefaat ancak şefaata ehil olanlara fayda sağlar. Ehil olmayanlara o gün hiçbir şefaatçinin şefaati fayda vermez.

Allah-u Teâlâ’nın engin merhametini ortaya koyan bu ilâhî hitap, bütün âlemlere şâmildir. Bu sır bize yeni tecellî etti. Bütün âlemlerin ve içindekilerin, O’nun izni olmadan hiçbir şeyi yapamayacakları ve yapmadıkları ifadesi çıkıyor.

Zâhirî mânâsı; O’nun izni olmadıkça kimse kimseye şefaat edemez.

Bâtınî mânâsı ise; Hakk’ı görenlere âit bir husustur. Bütün âlemlere şâmil olduğunu hem bilir, hem görür. Bütün âlemler yapılacak her işi, ancak O’nun izniyle ve emriyle yaparlar. O izin vermedikçe, O hükmetmedikçe, hiç kimsenin hiç kimseye aslâ yardımı olamaz. Âlemlerde O’ndan başka bir şey yok ki; kim kime yardım edebilir, kim kime şefaat edebilir? Çünkü bütün âlemleri O halketmiş, O’nunla ayakta duruyor. Fakat bu hususun zâhirî ilimle bilinmesi mümkün değildir. O Allah-u Teâlâ’yı bilmiyor ki yaratılanları bilsin. O’nu yarattığı cisimlerde arıyor.

Abdullah bin Ebi’l-Ced’a -radiyallahu anh-den şöyle rivayet edilmiştir:

“Ben Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-i şöyle buyururken işittim:

“Andolsun ki ümmetimden bir kimsenin şefaatiyle Temimoğulları’ndan daha çok kimse cennete girecektir.”

Ashâb-ı kiram:

“Senden başka bir kimsenin mi yâ Resulellah?” dediler.

“Benden başka bir kimse!”buyurdu.” (Tirmizî - İbn-i Mâce: 1443, 1444)

Önce kapıyı Resulullah Aleyhisselâm açacak, sonra ondaki salâhiyyet ona verilecek.

Ebu Saîd-i Hudrî -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurdular:

“Şüphesiz ki cennetlikler, üzerlerindeki köşk sahiplerini sizin doğu ve batı ufkunda kavuşmakta olan parlak yıldızı gördüğünüz gibi görürler. Çünkü aralarında fark vardır.”

Ashâb-ı kiram: “Yâ Resulellah! Bunlar peygamberlerin yerleridir. Başkaları onlara ulaşamaz.” deyince buyurdular ki:

“Bilâkis!.. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, onlar Allah’a iman eden ve peygamberleri tasdik eden birtakım adamlardır.” (Müslim: 2831)


  Önceki Sonraki