Hadis-i şerif'lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Bir melek semâdan birinci defa olarak bana gelip selâm verdi. Hasan ile Hüseyin cennetlik gençlerin efendileri, Fâtıma cennetlik kadınların seyyidesi olduğunu müjdeledi.” (Tirmizî)
“Hasan ve Hüseyin'i seven gerçekten beni sevmiş ve onlara buğz eden bana buğzetmiş olur.” (İbn-i Mâce)
Üçüncü hicrî yılda Ramazan-ı şerif ayında Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ-nın bir oğlu dünyaya geldi. Doğumunda Esmâ bint-i Ümeys -radiyallahu anhâ- ile Ümmü Eymen -radiyallahu anhâ- hazır bulundular.
Esmâ -radiyallahu anhâ- der ki:
“Hasan dünyaya gelince Resulullah Aleyhisselâm Fâtıma’nın evine geldi:
‘Ey Esmâ! Gösteriniz bana oğlumu!’ dedi.
Hasan sarı bir hırkaya sarılı idi. ‘Çocuğu sarı hırkaya sarmayınız!’buyurdu.
Ben de beyaz bir hırkaya sarıp verdim. Kucağına aldı. Sağ kulağına Ezan, sol kulağına Kamet okudu. Damağına da yumuşak hurma sürdü.”
Hazret-i Ali -radiyallahu anh- der ki:
“Ben harbi darbı seven bir adam olduğum için çocuğa Harb ismini koymuştum. Resulullah Aleyhisselâm geldi.
‘Ne isim koydunuz ona?’buyurdu. ‘Harb ismini koydum.’ dedim. ‘Hayır, o Hasan’dır.’ buyurdu.” (Hâkim)
Hasan ismi, câhiliye devrinde Araplar tarafından bilinen bir isim değildi.
Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ-:
“Yâ Resulellah! Oğlum için Akika kurbanı olarak bir deve veya iki koç keseyim mi?” dedi.
Resulullah Aleyhisselâm:
“Hayır! Sen onun saçını kes, saçının ağırlığınca gümüşü yoksullara sadaka olarak dağıt!” buyurdu.
Doğumunun yedinci günü iki koç kesildi. Kesilen saçının ağırlığınca da gümüş, sadaka olarak dağıtıldı. Çocuk aynı zamanda sünnet de ettirildi.
Resulullah Aleyhisselâm Hazret-i Hasan -radiyallahu anh- ile Hazret-i Hüseyin -radiyallahu anh-in Akika kurbanlarından ebeye bir but gönderilmesini, kalanın da kemikleri kırılmaksızın yenmesini ve başkalarına da yedirilmesini tavsiye etmiştir. (Beyhakî)
Hazret-i Hasan -radiyallahu anh-in doğumundan elli gün sonra Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ- Validemiz Hazret-i Hüseyin -radiyallahu anh-e hamile kaldı.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz her iki torununu da çok severdi.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Hazret-i Hasan -radiyallahu anh- için:
“Allah’ım! Ben bunu seviyorum, onu sen de sev! Onu seveni de sev!” diye duâ buyurmuştur. (Müslim: 2421)
Diğer bir Hadis-i şerif’te beyan buyurulduğuna göre Hasan ve Hüseyin’e bakarak:
“Allah’ım! Ben bunları seviyorum, sen de sev!” diye duâ etmiştir.
Bir Hadis-i şerif’lerinde ise şöyle buyuruyorlar:
“Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin iki gencidir.” (Tirmizî: 3778)
Hazret-i Hasan -radiyallahu anh- hicretin ellinci yılında zehirlenerek, Hazret-i Hüseyin -radiyallahu anh- ise hicrî altmış bir yılında Kerbelâ’da Aşure gününde şehit edildi.
Resulullah Aleyhisselâm’ın nesli, bu iki torunu ile devam etmiştir.