Başka bir yerden dersli bir kimseye şu sohbeti yaptılar:
"Zât-ı âlinize şunu arzedelim.
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Kelâm-ı kadîm'inde buyurur ki:
"O'nun izni olmadan, katında kim şefaat edebilir?" (Bakara: 255)
Bu Âyet-i kerime'yi hiç unutmayın. Ne demek istediğimizi arzedebildik mi? O'nun izni olmadıkça hiçbir şey olmaz.
Allah-u Teâlâ'nın izni ile peygamberler, sıddîklar, âlimler, şehitler şefaat edeceklerdir.
O kime şefaat yetkisi verirse, ancak o şefaat edebilir. Bu yetki O'na âittir.
Şefaat ancak şefaata ehil olanlara fayda sağlar. Ehil olmayanlara o gün hiçbir şefaatçinin şefaati fayda vermez.
Allah-u Teâlâ'nın engin merhametini ortaya koyan bu ilâhi hitap bütün âlemlere şâmildir. Bu sır bize yeni tecelli etti. Bütün âlemlerin ve içindekilerin, O'nun izni olmadan hiçbir şeyi yapamayacakları ve yapmadıkları ifadesi çıkıyor.
Zâhiri mânâsı; O'nun izni olmadıkça kimse kimseye şefaat edemez.
Bâtınî mânâsı ise Hakk'ı görenlere âit bir husustur. Bütün âlemlere şâmil olduğunu hem bilir, hem görür. Bütün âlemler yapılacak her işi, ancak O'nun izniyle ve emriyle yaparlar. O izin vermedikçe, O hükmetmedikçe, hiç kimsenin hiç kimseye aslâ yardımı olamaz. Âlemlerde O'ndan başka bir şey yok ki, kim kime yardım edebilir, kim kime şefaat edebilir? Çünkü bütün âlemleri O halketmiş, O'nunla ayakta duruyor. Fakat bu hususun zâhiri ilimle bilinmesi mümkün değildir. O Allah-u Teâlâ'yı bilmiyor ki yaratılanları bilsin. O'nu yarattığı cisimlerde arıyor.
Onun içindir ki, sakın bir şahsın üzerinde durmayın, size bunu tavsiye ediyoruz. Biz sizinle az sözle çok görüşmek istiyoruz. Biz size halktan ziyade Hakk'a merbudiyete tutundurmaya gayret ediyoruz.
Biz her şeyi açık söyleriz. Şeyh şeytanlarını tenkit etmişizdir, bütün acaip işlerini sereriz. "Şu yüzden, şu tutumdan, şu şekilde..." deriz. Bu hususta Kitap'ta birkaç sahne göreceksiniz. Amma hakiki şeyhleri değil. Yoksa hiçbir kimsenin aleyhinde bulunmayız. Biz sarhoşu hoş görürüz. Niçin? Çünkü Allah-u Teâlâ bir kula hidayet ihsan buyurduğu zaman "Hâdî" İsm-i şerif'i ile tecelli eder. "Mudil" esmâsı ile tecelli ettiği zaman, onu dalâlete sevkeder. Ben ona hidayet veremem. Dilerse O verir. Bunun içindir ki biz ne kimsenin lehinde ne de aleyhinde bulunmayız. Yalnız efkâra hakikati sermek için bunları sereriz. Bizim her şeyimiz açıktır, rumuzla değil. Bizim sözlerimiz hep açık."
"Oğlum sıkıntılı halleri için istihare yapmış. Teybin pili bitmek üzereymiş. Üzerindeki kırmızı ışık yanıp yanıp sönüyormuş." diyerek rüyâyı anlatan bir misafire şöyle buyurdular:
"Pil mânevi gıdadır. O bitince insan sönmeye mahkûm olur. Cenâb-ı Hakk'a istiğfarla, ibadet ve taatla pili doldurması lâzım. Büyük bir tehlikede olduğuna işaret ediliyor. Nefis ve şeytan istilâ etmek üzere."
•
"Abd-i acizin kanaati şu ki; niyet-i halisa ile çok da hata yapılsa af ediliyor. Hazret-i Allah kudret elinde bulundurduğu kalbi çevirmediği için muhabbet dönmüyor, râbıta kesilip yine bağlanabiliyor. Fakat kasd-ı mahsusa ile küçücük bir hata yapılsa çok büyük oluyor. Hazret-i Allah kalbi çeviriyor, Râbıta'nın teminine imkân kalmıyor. Kalp bir kere çevrilmesin, o artık hep ters görür."
•
"Allah'ım ahirette de ayırmasın, bunlar oranın hazırlığıdır. Yalnız şuna dikkat edin:
"Allah'ım rızân mucibince hareket etmeyi bize ihsan buyur!" deyin.
Çünkü O'nun rızâsı mucibince yürümek demek, tünelin içinde muhafaza altında yürümeye benzer. Allah'ım bizi rızân mucibince yürüt ve bizi bize bırakma."
•
"İnsan mânevi mektebe girip bir sınıfı bitirince bir mektebi bitirdim zanneder. Sonra bir de bakar ki nefsi sınıfta dolaşıp duruyor. Hâlbuki altı mektebimiz var. Bu altı mektebi ibraz edersek, her şeyin O'nun ve O'ndan olduğunu gözümüzle göreceğiz."
•
"Efendim sevginiz gönlümüzde olduğu zaman, her şey güzel, her şey huzurlu oluyor!" denilmesi üzerine şöyle buyurdular:
"Sıkıldığınız zaman bir kenara çekilin, bu düşünce ile kendi halinizde kalın. Hazret-i Allah'ı içinizde bulduğunuz zaman o sıkıntıyı alır götürür."
•
"Birçok kitaplar karıştırmış, fakat kalbini mutmain edememiş bir kimse, kitabı eline alınca; "Senelerdir aradığımı buldum!" diyecek ve kapatacak.
Senelerin yorgunluğu bir anda dinecek. Beşeriyetin istifade edeceği mevzular var."
•
"Hayatımda bir defa Sahibim'i anamadığımı, bir defa ibadet edemediğimi hakikaten biliyorum, gözümle de görüyorum. Fakat cefâdan zevk duydum, ola ki Rabb'im bu yüzden lütfeder, merhamet eder, yarlıgar da "Hadi geç!" deyiverir.
Onun için bana cefâ, sefâ gibi geliyor. Cefâdan çok hoşlanıyorum. Çünkü cefâ insanı Hazret-i Allah'a yaklaştırır, sefâ ise uzaklaştırır.
Cenâb-ı Hakk bütün nebilerini, velilerini cefâ ile büyütmüş, sefâ ile büyütmemiş."
•
"Yakup Aleyhisselâm'ın Hazret-i Allah'a karşı teslimiyeti güneş gibi parlıyor. Firâr-ı ilâllah'ın en son noktası. Üzüntüsünü yalnız Hazret-i Allah'a açıyor, ne beklerse yalnız O'ndan bekliyor."