Resulullah Aleyhisselâm her vesile ile Ashâb-ı kiram’ına ölüm ötesi hayatı anlatmış, orası için hazırlıklı olmayı öğütlemiş, kıyamete kadar gelecek olanları da bu hususta uyaracak öğütler bırakarak Rabb’ine mülâki olmuştu.
Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ- defin işi bittikten sonra Enes -radiyallahu anh-e:
“Ey Enes! Derin bir muhabbetle sevdiniz. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in üstüne toprak atmaya gönlünüz nasıl râzı oldu?” diye bir hüzün ve keder sorgusunda bulunmuş ve fakat Enes -radiyallahu anh- Hazretleri teeddüben bir cevap vermemiştir.
•
Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ-, Peder-i âlîlerinin irtihâl-i dâr-ı bekâ buyurduklarında bir defasında Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret etmişti. Son derece saygıyla eğilip üzerinden bir avuç toprak aldı, kokladı ve gözlerine sürerek şu mersiyeyi söyledi:
“Üzerime öyle musibetler döküldü ki, bu musibetler gündüzler üzerine dökülseydi, o nurlu gündüzler kapkaranlık gece olurlardı.”
•
Onu canlarından da fazla seven Sahâbî’lerin çoğunun Medine-i münevvere’de durma gücü kalmadı, her biri bir tarafa gitmek istedi.
Bilâl-i Habeşî -radiyallahu anh- bu hasrete dayanamadı ve Şam’a gitti. Şam’da iken bir gece rüyâsında Resulullah Aleyhisselâm’ı gördü.
“Yâ Bilâl! Bizim komşuluğumuzu terkettin, bari ziyaretimize gel!” buyuruyordu.
Ağlayarak uyandı ve Medine-i münevvere’nin yolunu tuttu. O sırada Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ- vefat etmişti. Ona da ağladı.
Ashâb-ı kiram:
“Yâ Bilâl! Hepimiz sesini çok özledik. Resulullah Aleyhisselâm’ın zamanını hatırlatmak için çıkıp bir ezan oku!” diye istirham ettiler.
Hazret-i Bilâl -radiyallahu anh- Mescid-i şerif’in damına çıkıp ezan okumaya başlayınca bütün Medineliler ağlayarak sokaklara döküldüler.
Ezvâc-ı tâhirat evlerinden çıkıp:
“Yâ Bilâl! Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- toprak altında yatarken biz senin sesini dinlemeye dayanamayız!” diyerek ağlaştılar.
O gün de Resulullah Aleyhisselâm’ın vefatı günü gibi mâtem günü oldu.
•
Resulullah Aleyhisselâm tarafından Yemen tarafına gönderilen Muaz bin Cebel -radiyallahu anh-in bir gece rüyâsında kulağına bir ses geldi.
“Yâ Muaz! Sen rahat döşeğinde yatıyorsun, Resulullah Aleyhisselâm ölüm halindedir.” diyordu.
Muaz ağlayarak uyandı, kıyamet koptu sandı. Gözünü açıp her şeyi yerli yerinde bulunca rahatladı. Ertesi gece yine kulağına bir ses geldi:
“Ey Muaz! Sen rahat ve huzur içinde yatıyorsun. Resulullah Aleyhisselâm ise toprağın altındadır.” diyordu.
Ağlayarak kalktı ve hemen Medine’nin yolunu tuttu.
Medine’ye geldiğinde Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ- ile görüştü, Resulullah Aleyhisselâm hakkında malumat aldı.
Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ-:
“Yâ Muaz! Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ölüm halinde iken: “Muaz’a selâm söyleyiniz, kıyamet günü ümmetimin âlimlerinin imamı odur.” buyurmuştu deyince:
“Anam babam ona fedâ olsun, o halde bile beni hatırlamış.” diye gözyaşı döktü.
•
Enes -radiyallahu anh- der ki:
Ebu Bekir -radiyallahu anh- Resulullah Aleyhisselâm’ın vefatından sonra Ömer -radiyallahu anh-e:
“Bizimle gel Resulullah Aleyhisselâm’ın yaptığı gibi Ümmü Eymen -radiyallahu anhâ-yı bir ziyaret edelim.” dedi.
Ziyaretine gittiler. Yanına vardıklarında ağlamaya başladı.
Kendisine:
“Niçin ağlıyorsun? Allah’ın kendi nezdinde hazırladığı, Resulullah Aleyhisselâm için daha hayırlıdır.” dediler.
Kadın onlara:
“Ben de biliyorum ki Allah’ın yanındaki, Resulullah için elbette daha hayırlıdır. Ancak ben semâdan vahyin kesilmesine ağlıyorum.” cevabını verdi.
Ümmü Eymen -radiyallahu anhâ- bu sözüyle onları da ağlattı, beraberce ağladılar. (İbn-i Mâce: 1635)
•
Ubey bin Ka’b -radiyallahu anh- der ki:
“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraberken biz Ashâb’ın hedef ve gayesi tek idi. O vefat edince kimimiz şöyle kimimiz böyle baktı, hedeflere ayrıldı.”
•
Ümmü Seleme -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz der ki:
“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hayatta iken insanlar namaza durdukları vakit hiç kimsenin nazarı ayaklarını bastığı yerden ileri geçmezdi. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- vefat edince, insanlar namaza durunca hiçbirisinin nazarı alnını koyduğu yerden ileri geçmezdi.
Sonra halife Ebu Bekir -radiyallahu anh- vefat etti ve Ömer -radiyallahu anh- devri geldi. Bu devirde insanların nazarı kıbleden dışarı çıkmadı.
Osman bin Affan -radiyallahu anh- halife olunca fitne başladı, insanlar da ziyadesiyle sağa sola bakmaya başladılar.” (İbn-i Mâce: 1634)
•
Abdullah bin Ömer -radiyallahu anhümâ- der ki:
“Biz Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında kadınlarımıza kötü söz sarfetmek ve istediğimiz muâmeleyi yapmaktan, hakkımızda bir vahiy geliverir endişesiyle kaçınırdık. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- vefat edince (istediğimiz gibi) konuşmaya başladık.”
•
Enes -radiyallahu anh- der ki:
“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in Medine’ye girdiği gün şehirdeki her şeyi aydınlık bürüdü. Vefat ettiği gün ise her şey karanlığa gömüldü.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-den ellerimizi silkmemiş ve biz henüz onun defin işinde iken kalplerimizi tanıyamaz olduk.” (Tirmizî: 3859)
•
Enes -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır: “Bana bir mümin selâm verdi mi, kendisine karşılık vermem için Allah ruhumu bedenime iâde eder. Ben de mutlaka selâma karşılık veririm.” (Ebu Dâvud: 2041)