Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (73) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (73)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Kasım 2019

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN
HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (73)

 

Resulullah'ın Sevinmesi İçin Haber Vermede Acele Etmesi:

Tâif'in muhasarası esnasında Yemen'de bulunmuş olan Tâifliler'in reisi Urve bin Mes'ud, aklı başında bir adamdı. Tâif'e döndükten sonra Resulullah Aleyhisselâm'ın Tebük seferinde parlak zafer kazandığını duymuştu. Medine'ye geldi, müslümanlığı kabul etmekle kalmadı, kendi kabilesini İslâm'a dâvet etmek istediğini de bildirdi. Resulullah Aleyhisselâm Urve'nin müslüman oluşuna çok sevindi. Sakif kabilesi'nin inatçı olduğunu bildiği için, bu teşebbüsünden vazgeçmesini Urve'ye ihtar etti. Fakat Urve kabilesi arasındaki mevkiine güveniyordu. "Yâ Resulellah! Onlar beni uykuda bulsalar, uyandırmaya kıyamazlar." dedi. Tâif'e döndü, halka müslümanlığı kabul ettirmek için uğraştı. Bir sabah erkenden evinin damına çıktı. Müslüman olanları namaza çağırmak için ezan okumaya başladı. O zaman Sakif kabilesi'nin ayak takımı hiddetlendiler, Urve'nin evini muhasara ettiler. Öldürünceye kadar Urve'yi ok yağmuruna tuttular. Son nefesini verirken Urve, İslâm dini uğrunda şehit olduğundan Allah'a şükretmiş, müslüman şehitlerin yanına gömülmesini istemişti.

Resulullah Aleyhisselâm Urve bin Mes'ud -radiyallahu anh-in şehit edildiğini haber aldığında şöyle buyurdu:

"Onun, kavmi ile olan hâli Yâsin sahibi'nin kavmi arasındaki haline benzer. O, kavmini Allah-u Teâlâ'ya imana dâvet etmişti de, kavmi onu öldürmüşlerdi.

Hamdolsun o Allah'a ki, ümmetim içinde Yâsin sahibi gibi birini bulundurdu."

Urve -radiyallahu anh-in şehit edilmesi müslümanlığı kabul etmiş olan Hevâzin kabilesi'yle Tâifliler'in arasını açtı. Hevâzin kabilesi'nin reisi Mâlik bin Avf -radiyallahu anh-, Resulullah Aleyhisselâm'ın emriyle fırsat buldukça gidip onları yağma ediyorlardı. Sakif kabilesi yaptıklarına pişman oldular. Müslümanlığı kabul etmeye karar vererek Abd-i Yalil başkanlığında Medine-i münevvere'ye bir heyet gönderdiler.

Aslen Sakif kabilesi'nden olan Muğire bin Şûbe -radiyallahu anh- Kanat vâdisinde müslümanlara âit develeri otlatma nöbetinde bulunuyordu. Onları görünce, geldiklerini Resulullah Aleyhisselâm'a müjdelemek için koştu. Mescid'in kapısında Ebu Bekir -radiyallahu anh-e rastladı, Tâif'ten bir heyet geldiğini söyledi. O da: "Allah aşkına yâ Mugîre, önüme geçme de, bu haberi Resulullah Aleyhisselâm'a ben eriştireyim!" dedi, hemen huzur-u Nebevî'ye girerek Sakifliler'in geldiklerini haber verdi.

Resulullah Aleyhiselâm çok sevindi. Henüz müşrik olmasına rağmen Abd-i Yalil'i Mescid'de misafir etti, diğerleri için Mescid'in avlusunda çadırlar kuruldu.

Sakif heyeti birkaç gün Medine'de kaldılar, İslâmiyet hakkında bilgiler edindiler. Müslümanların mahviyet ve tevâzularını yakından gördüler. İçlerine İslâmiyet sevgisi düştü. Fakat müslümanlığa girebilmek için bazı şartlar ileri sürdüler. Önce putlarının bir müddet için muhafaza olunmasını istediler ise de heyetin bu teklifi reddedildi. Kendilerinin namazdan hariç tutulmalarını ricâ ettiler, Resulullah Aleyhisselâm: "İbadetsiz din olamaz. Namazı olmayan dinde hayır yoktur." buyurdu.

Daha sonra bütün şartları kabul ederek, yurtlarına dönmek üzere yola çıktılar.

Resulullah Aleyhisselâm, Tâif heyeti yurtlarına dönerken müslümanlığı ve Kur'an-ı kerim'i öğretmek için, müslümanların en gençlerinden Osman bin Ebul-Âs -radiyallahu anh-i verdi. Aynı zamanda onu Tâif'e vali olarak tayin etti.

Heyet Tâif'e gelip de durumu Sakifliler'e anlattığı zaman, halk önce kabul etmek istemediler, daha sonra da hepsi müslüman oldular.

Sakif temsilcileri Medine'den ayrıldıktan iki veya üç gün sonra Resulullah Aleyhisselâm Tâifliler'in Lât adını verdikleri putlarını kırmak için Ebu Süfyan bin Harb -radiyallahu anh- ile Muğire bin Şûbe -radiyallahu anh-ı gönderdi. Hususiyetle bu ikisini seçti ki, daha düne kadar şirk ordusunun başında bulunan ve bir işaretle müşrikleri müslümanların üzerine saldırtan Ebu Süfyan -radiyallahu anh-, yarın artık putlara taraftar çıkamasın.

Her ikisi de Tâif'e vararak Sakifliler'in gözleri önünde Lât putunu parçalayıp yerle bir ettiler. Böylece Arabistan'da şirkin son âbidesi de temizlenmiş, putperestlik kökünden kazınmış oldu.

Tâif kadınları üzüntülerinden başlarını açarak gelmişler, erkeklerin kılıçla çarpışmaksızın Lât'ı iki kişiye teslim ettiklerine yanıyorlar, saçlarını yolarak ağlıyorlardı.

İman kalplerine yerleşince, çok geçmeden adını bile unuttular.

Tâifliler'in İslâm'a girmesiyle müslümanlık bütün Hicâz bölgesine yayılmış oldu.


  Önceki Sonraki