Ey Ahmet Akgündüz!
Ağustos 2019 tarihli dergimizde sorduğumuz sorulara cevap veremedin de akli melekelerinin teşevvüş ettiğine dâir heyet raporu bulunan, ölmüş bir insanın iftira ve hezeyanlarına sığınarak bize cevap vermeye, böylece ortaya attığın yalan ve iftiralara bir başkası üzerinden devam etmeye çalışıyorsun.
Bu nasıl müslümanlık? Bu nasıl ilim adamlığı?
Halbuki daha önce sana cevap verdiğimiz gibi Kadir Mısıroğlu'nun iftira, hezeyan ve tahriflerine de Hakikat Dergisi'nin Mayıs 2012 tarihli 224. sayısında ve akabinde Süleymancıların İçyüzü kitabında genişçe gereken cevaplar verilmişti.
Merak eden bu dergiye ve kitaba bakabilir.
Akgündüz hakiki bir İslâm âlimi olsaydı hatasını kabul edip özür dilerdi.
Oysa kin ve düşmanlıkla hareket ediyor, hatasını kabul etmek bir tarafa hakaret ve iftiralarına bir başkasının üzerinden devam etmeye çalışıyor.
İşte bu böyle bir adamdır.
Ahmet Akgündüz yalan beyanlarını ortaya koyduğumuz Ağustos 2019 tarihli dergimize ve bu dergimizde kendisine sorduğumuz sorulara cevap veremeyince bir başkasının iftira ve hezeyanlarından medet umdu. Yalanını, iftirasını, kinini akıtmaya devam etmeye çalıştı, 4 Eylül tarihinde Facebook ve Twitter hesabında Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'ne hakaret ve iftira içerikli Kadir Mısıroğlu'na ait bir video yayınladı.
Ahmet Akgündüz Ağustos ayında yayınlanan dergimizdeki sorulara cevap vermekte çaresiz kaldığı için midir; yoksa tıyneti icabı "Kim olursa olsun yeter ki çamur atsın" zihniyetinde olduğu için midir Kadir Mısıroğlu'dan medet umuyor. Halbuki Kadir Mısıroğlu bizzat Ahmet Akgündüz'ün yalan söylemekle, iftira atmakla itham ettiği; Bediüzzaman Hazretleri'ne "Benliği şiddetli idi" diye su-i zanda bulunan, aynı zamanda Ahmet Akgündüz'e hakaret eden bir kimse.
Ey Ahmet Akgündüz!
Çok mu çaresiz kaldın da Kadir Mısıroğlu'nun hezeyanlarını yayınladın?
Yoksa garaz ve kinin gözlerine perde çekti de Bediüzzaman Hazretleri'ne suizanda bulunan, sana hakaretler eden ölmüş gitmiş bir adamdan medet umdun?
Sen nasıl birisin ki yalanlarını, iftiralarını belgesi ile ortaya serdiğimiz halde üçüncü defadır ısrarla Muhterem Ömer Öngüt'ün aleyhinde yayın yapıyorsun.
Hazret-i Allah Kelâm-ı kadim'inde şöyle buyuruyor:
"Onlar sadece zanna uyarlar ve yalandan başka söz de söylemezler." (En'am: 116)
Yalanlarına, iftiralarına devam ettiğin müddetçe biz de bunlara cevap vermekle vazifeliyiz. Böylece içyüzün ortaya çıkmış oluyor. Sen de gör, alem de görsün.
•
Ahmet Akgündüz'ün yalan ve iftiralarına cevap verip içyüzünü anlattığımız Ağustos 2019 tarihli dergimizde Akgündüz'e birçok soru sorduk.
Ey Ahmet Akgündüz!
Bu sorulara neden cevap veremedin?
Cevap veremedin ama akli melekelerinin teşevvüş ettiğine dair heyet raporu bulunan bir kişinin hezeyanlarına sığınarak bize cevap vermeye çalışıyorsun. Halbuki biz o zaman Kadir Mısıroğlu'nun hezeyanlarına dergimizde ve kitabımızda cevap vermiştik.
Sen önce bizim sorduğumuz bu sorulara cevap ver, ölmüş bir insandan medet umma!
2018 yılı temmuz ayında ilk defa sen twit atıp ahirete irtihal etmiş bir Zât-ı âli'ye, Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'ne "Bediüzzaman düşmanı" diye iftira attın.
Bu iftiranın cevapsız kalacağını mı zannettin?
Nitekim Ağustos 2018 tarihli dergimizde bunun yalan ve iftira olduğunu belgesiyle ortaya koyduk.
Bir yıl önce yayınlanan bu dergimizde Muhterem Ömer Öngüt'ün Bediüzzaman Said Nursi -kuddise sırruh- hakkındaki nezih ve lâtif birçok beyanlarını belgesiyle, delilleriyle ortaya koyduk. Bu dergimizi de sana gönderdik.
Buna rağmen aynı yalanı bir yıl sonra 2019 yılı Temmuz ayında piyasaya sürdüğün kitabında tekrar ettin. Bir belgen, bir delilin var mı? Yok.
Bu iftiralarına devam ettiğin için iki ay önce Ağustos 2019 tarihinde senin ikinci iftirana cevap olarak tekrar neşriyat yaptık ve gereken cevabı verdik. Allah-u Teâlâ'nın Âyet-i kerimeleri'ni, Resulullah Aleyhisselâm'ın Hadis-i şerif'lerini, Bediüzzaman Hazretleri'nin yalan söyleyenler, iftira atanlar hakkındaki beyanlarını sana hatırlattık ve sana birçok soru sorduk. Oysa sen cevap veremedin de üçüncü defa bir başkası üzerinden hakaret ve iftiralarına devam ettin.
Cenâb-ı Hakk Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyuruyor:
"Kendisine Rabb'inin âyetleri hatırlatılarak öğüt verildikten sonra, onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kim olabilir? Muhakkak ki biz suçlulardan öç alacağız!" (Secde: 22)
"Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür." (Bakara: 191)
Bu kadar hakikati beyan ediyoruz, Allah-u Teâlâ'nın kelâmını, Resulullah Aleyhisselâm'ın, Allah dostlarının beyanını hatırlatıyoruz, buna rağmen sende hiçbir pişmanlık belirtisi yok. Demek ki senin nasibin yok.
Zira Allah-u Teâlâ'nın fitneye düşürdüğü bir kimseyi o dilemedikçe kimse kurtaramaz:
"Allah bir kimsenin fitneye düşmesini isterse, senin Allah'a karşı yapacak hiçbir şeyin yoktur. İşte onlar Allah'ın, kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Dünyada onlar için rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır." (Mâide: 41)
Cenâb-ı Hakk böyle buyuruyor.
Ahmet Akgündüz ise hâlâ yalan, iftira ve fitnelerine devam ediyor.
Ey Ahmet Akgündüz!
Sen önce bizim sana sorduğumuz şu sorulara cevap ver:
Biz sana şu soruları sorduk:
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 4)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 4)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 6)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 6)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 8)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 9)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 10)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 11)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 11)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 9)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 8)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 14)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 11)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 6-7)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 11-12)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 8)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 12)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 13)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 15)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 16-17)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 17)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 17)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 17)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 19)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 19)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 20)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 20)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 23)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 24)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 25)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 26)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 28)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 31-32)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 33)
•
(Hakikat Dergisi, Ağustos 2019, s. 34)
•
Ey Ahmet Akgündüz!
Sen sorduğumuz bu sorulara cevap veremedin de akli melekelerinin teşevvüş ettiğine ilişkin heyet raporu bulunan bir kişinin hezeyanlarına sığınarak bize cevap vermeye çalışıyorsun.
Bu sorularımıza cevap vereceğine gitmiş ölmüş bir insanın daha önce dergi ve kitaplarımızda cevap verdiğimiz hezeyanlarına sığınıyorsun. Bu nasıl ilim adamlığı.
Kadir Mısıroğlu'na Hakikat Dergisinin Mayıs 2012 tarihli 224. sayısında cevap verilmiş akabinde Süleymancıların İçyüzü kitabında genişçe iftira, hezeyan ve tahriflerine gereken cevaplar verilmişti. Merak eden bu dergiye ve kitaba bakabilir.
•
"Ben profesörüm" diyen kimse bunu yapar mı?
Devletten bir şekilde profesörlük payesini almışsın. Üstelik haketmediğin halde tarih profesörlerinin çalıntı dediği doktora tezi ile akademisyen olmuşsun. Peki Allah indinde mesuliyetten nasıl kurtulacaksın? Bu kadar yalanla, bu kadar iftira ile, bu kadar çarpıtma ile huzur-u ilahide senin durumun ne olacak?
Hazret-i Allah Kelâm-ı kadim'inde:
"Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle onlara elem verici bir azap vardır." (Bakara: 10)
Ahirette bu iftiraların ve hezeyanların hesabını nasıl vereceksin?
"Kim bir hatâ veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur." (Nisâ: 112)
Ahmet Akgündüz kendisi cevap veremiyor, ölmüş bir adamın hezeyan ve saçmalıklarına sığınıyor.
Ey Ahmet Akgündüz!
Kadir Mısıroğlu senin hakkında çok ağır hakaret küfürler ediyor. Sen de onun hakkında ağır hakaret ve ithamlarda bulunuyorsun. Şimdi işine geldiği için onun hali hayatında iken cevabını verdiğimiz hezeyanlarına sığınarak bize cevap vermeye çalışıyorsun.
Kadir Mısıroğlu'nun 06.05.2017 tarihli, "Cumartesi Sohbetleri" başlıklı konuşmasında senin hakkında "Fino köpekleri ile işim yok." dediğini unutmuş görünüyorsun.
Halbuki Ahmet Akgündüz ile Kadir Mısıroğlu birbirleri hakkında hakarete varan ağır ithamlarda bulunmuş iki kişidir.
Şöyle ki;
Ahmet Akgündüz Kadir Mısıroğlu'nu "Bediüzzaman hakkında masallar anlatmakla", "Haddini aşarak Bediüzzaman'ı lüzumsuz vesilelerle diline dolamak"la, "TV'lerde belgesiz masal okumak"la, "Yalan söylemekle", "İftira atmakla", "Yanıltmakla" itham etmiştir.
Kadir Mısıroğlu da Ahmet Akgündüz hakkında "Doktora tezinin çalıntı olduğunu", "Aynaya bakıp 'Bilinmeyen Tarih' diye kitap yazdığını", "FETÖ'ye Evliyaullah dediğini" söylemiş, Akgündüz hakkında internet sayfasında yazdığı yazısında "Varan-1 diye Akgündüz hakkındaki iddialarını sıralayarak Akgündüz'ü devamını yazmakla tehdit etmiştir.
Meşhur bir söz vardır:
"Bozacının şahidi şıracı"
Ahmet Akgündüz'e soruyoruz:
Kadir Mısıroğlu'nun açıklamalarını doğru kabul edip sayfanda paylaştığına göre, bu adamın senin hakkındaki açıklamalarını da doğru kabul etmiş olmuyor musun?
Veyahut Kadir Mısıroğlu'nun senin hakkındaki açıklamalarını kabul etmiyorsan, yalan söylediğini düşünüyorsan böyle bir adamın açıklamalarını niye kendine destek için kullanıyorsun?
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Akgündüz nasıl bir nur talebesidir ki "Haddini aşarak Bediüzzaman'ı diline dolamakla" itham ettiği Kadir Mısıroğlu'nun videosunu kendisine destek için kullanıyor ve bu kişiye "Muhterem Ağabeyim" diyor, "Gençlere doğru tarihi anlatıyor" diyor.
Ahmet Akgündüz nasıl bir nur talebesidir ki Bediüzzaman Hazretleri hakkında su-i zanda bulunan Kadir Mısıroğlu'na ağabeyim deyip videosunu kendisine delil kabul ediyor. Ve fakat Bediüzzaman aleyhinde en küçük bir su-i zanda bulunmayan, bu Zât-ı âli'nin aleyhinde tek bir sözü olmayan bilâkis birçok eserinde "İman abidesidir", "Allah'ın veli kuludur." diyen Muhterem Ömer Öngüt'e "Bediüzzaman düşmanı" diye iftira atıyor. Üstelik bu yalanı ve iftirayı işin aslını bildiği halde yapıyor, bile bile yalan söylüyor.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Doğrusu birçokları bilmeden heva ve heveslerine uyarak halkı şaşırtıyorlar." (En'am: 119)
Bu iftiranı, Muhterem Ömer Öngüt'ün Bediüzzaman'a dil uzattığına, düşmanlık yaptığına dair bu yalanlarını ispat edebildin mi, bir belge ortaya koyabildin mi? Koyamadın. Koyamazsın zaten. Koyamadığın için karalamaya çalışıyorsun, yalana, iftiraya sığınarak sıyrılmaya çalışıyorsun.
Sen nasıl bir müslümansın?
Sen nasıl bir profesörsün?
Hadi bu dünyada ortalığı karıştırarak, taraftarlarını kandırarak sıyrıldın, ahirette nasıl sıyrılacaksın. Huzur-u ilâhi'de bu yalanların, bu çirkefliklerin hesabını nasıl vereceksin?
"O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için gruplar halinde (ilâhi divana) çıkarlar.
Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onun mükâfatını görür.
Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezasını görür." (Zilzâl: 6-7-8)
Ey Müslüman kardeş!
Ey Risal-i Nur'un talebeleri!
Ey Ehl-i İslâm!
Bu gibi adamlardan ilim tahsil etmeye çalışmak büyük bir tehlikedir. Bu gibi "Ahir zaman âlimleri" toplum için, devlet için, İslâm'ın selâmeti için büyük bir tehlikedir.
Nitekim bu adam hâlen bütün konuşmalarında, "FETÖ'ye kâfir diyemezsiniz, münafık diyemezsiniz." diye zihinleri bulandıran, FETÖ hakkında "Velidir", "İslâm alimidir", "İyi bir nur talebesidir", "Amerika, CIA ajanı değildir." dediği "Tabular Yıkılıyor 4" ve "Tabular Yıkılıyor 5" isimli kitaplarını dağıtıp satan bir kimsedir.
Biz Ağustos 2018 tarihli dergimizde Ahmet Akgündüz'ün bu kitaplarını ifşa ettik, neden hâlâ satıyorsun diye sorduk. Oysa bu adam hem kitaplarını satmaya devam etti hem de bir yıl sonra çıkarttığı kitabında Muhterem Ömer Öngüt hakkındaki yalan beyanlarına devam etti. Biz tekrar Ağustos 2019 tarihinde dergimizde bu kitapları yine ifşa ettik. Yine bu kitaplarını kaldırmadı, satmaya devam etti.
Vatanda zarara sebep olan bu gibi kitaplara, bu gibi kitapları yazıp konuşanlara müsaade edilmesi büyük bir zaafiyettir. Bu duruma asla müsaade edilmemesi gerekir.
Böyle bir adamdan İslâm alimi olur mu?
Bilakis bu gibi kimselerin zararı FETÖ'den daha çoktur. Çünkü FETÖ'nün artık cephesi var. Küfrün kucağında olduğu, küfür ehli ile bir olduğu meydana çıktı. Ancak bu âhir zaman âlimlerinin cephesi yok. Güya artık FETÖ'nün aleyhinde konuşuyor ama her konuşmasında aynı zamanda "Kâfir diyemezsiniz, münafık diyemezsiniz" diyerek FETÖ'yü İslâm dairesine sokmaya çalışıyor. Müslüman gençlerin, hususiyetle Risale-i Nur talebelerinin zihnini bulandırıyor. Şu netameli devirde bu millete, bu devlete bundan büyük zarar olur mu?
Akgündüz hakiki bir İslâm âlimi olsaydı hatasını kabul edip özür dilerdi. Oysa kin ve düşmanlıkla hareket ediyor, hatasını kabul etmek bir tarafa hakaret ve iftiralarına bir başkasının üzerinden devam etmeye çalışıyor. İşte bu böyle bir adamdır.
"Onların çoğu zanna uyarlar. Gerçekte ise zan hakikat karşısında hiçbir şey ifade etmez." (Yunus: 36)
Kadir Mısıroğlu'nun hezeyanlarına hem Mayıs 2012 tarihli Hakikat Dergisi'nin 224. sayısında, hem de "Dinleri Süleymancılık, İmanları Para, Has Huyları Gasp, Meslekleri de Dilencilik Olan Süleymancıların İçyüzü" isimli kitabımızda cevap verilmişti. Nitekim Kadir Mısıroğlu Süleymancıların avukatlığını yapmaya çalışan, birçok grup ve kişi hakkında ağır ifadelerle açıklamalar yapıp, kitap yazdığı halde Süleymancılara bir fiske söz dahi etmeyen bir kimse idi.
Ahmet Akgündüz de böyle.
Kadir Mısıroğlu öldü, artık gerçek âlemde. Huzur-u ilâhi'de söz ve icraatları ile başbaşa.
Bu sebeple onun hayatta iken hakkında yazdığımız beyanlarımızı kısa tutuyoruz. Dileyen yukarıda bahsettiğimiz dergi ve kitapta verilen cevaplara müracaat edebilir.
Kadir Mısıroğlu'nun ölümünden sonra taraftarları tarafından yazılan bir tekzip metninde şöyle deniliyor:
"Yazan kişinin vefatından sonra karşı tarafın aksi minvaldeki ifâdelerine itibar edilmez. Çünkü hadisenin aktörlerinden biri dünyasını değiştirdikten sonra "nasıl olsa itirazı mümkün olamaz' rahatlığıyla konuşmak bir ilmî ahlâk açısından kabul edilemez olsa gerektir." (Üstad Kadir Mısıroğlu'nun Taleberinden Dücâne Cündioğlu'nu Tekzip, 3 TEMMUZ 2019)
Ve fakat Kadir Mısıroğlu da, Ahmet Akgündüz de Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh-un hayat-ı saadetlerinde kendisinin aleyhinde hiçbir beyanda bulunmadıkları halde, bu Zât-ı âli'nin vefatından sonra meydanı boş zannederek konuşmuşlardır.
Kısaca ifade etmek gerekirse;
Kadir Mısıroğlu Selahaddin Eyyubi ve Mehmet Akif Ersoy gibi tarihi şahsiyetlere bile hakaret eden, Kurtuluş Savaşı hakkında "Keşke Yunan kazansaydı" diyen; Bediüzzaman hakkında "Benliği şiddetli idi" diye hadsizlik yapan; Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Efendimiz'in hilâfetinde, siyasetinde yanlışlar yaptığını idda eden; hakkında aklının teşevvüş ettiğine dair heyet raporu bulunan bir kimsedir.
İşte Ahmet Akgündüz'ün hakaret ve iftiralarına şahit gösterdiği kişi budur.
Ahmet Akgündüz'ün profesörlüğü de, alimliği de işte bu kadar. "İslâm üniversitesi rektörü" sıfatıyla ortada dolaşıyor, ancak hem yalan söylüyor, hem iftira atıyor, hem de aleyhinde şahitlik yaptığı, kendisine hakaret eden bir kimseyi kendi iftira ve hakaretlerine şahit tutmaya çalışıyor.
Bu kadar tutarsızlık, bu kadar ilkesizlik değil bir İslâm alimine hiçbir müslümana yakışmaz.
Ahmet Akgündüz Kadir Mısıroğlu hakkında "İftira ettiğini", "Yalan söylediğini", "Belgesiz masal okuduğunu", "Haddini aşarak Bediüzzaman'ı diline doladığını", "Bediüzzaman hakkında masallar anlattığını" söylemektedir.
"Bir iftira daha, bugünlerde çok olduğu için bu iftiraya cevap vereceğim. Nedir o iftira? Allah Allah! Güya Bediüzzaman Hazretleri Sultan İkinci Abdülhamid'den sonra padişah olan Sultan Reşad'a Medresetüz-zehra şarkta bir üniversite için müracaat etmiş. ... Bediüzzaman'a yirmi bin Osmanlı altını para vermiş. ... Çok sevdiğim bir adam, ama bu kadar yalan olmaz ki. Anladınız değil mi? Bu kadar yalan olmaz. ... Arkadaşlar bunun ne kadar gülünç bir yalan olduğunu ben size belgeleri ile anlatacağım." ("Prof Dr. Ahmet Akgunduz - Kadir Mısıroğluna Reddiye İçerir - Deccal ve Bediüzzamanın İlmi" başlıklı video kaydı, dk. 40: 13 vd.)
"Kadir Mısıroğlu TV'lerde belgesiz masal okuyor." (@AhmetAkgunduz, 10 Nisan 2017 tarihli twitter mesajı)
"Kadir Mısıroğlu ve benzerleri, haddini aşarak Bediüzzaman'ı lüzumsuz vesilelerle dillerine dolamaktadırlar." (https://ahmedakgunduz.com/?p=304, Bir Nur talebesinden Eli Kalem Tutanlara ve Devlet Adamlarına Açık Mektup, 13/10/2015)
"Kadir Mısıroğlu, aleyhimizde basın bildirisi ve ilave olarak video yayınlamış. Bediüzzaman hakkında masallar anlatan bu ağabeyden Akgündüz hakkında iftiraname yazması normaldir." (Ahmet Akgündüz facebook hesabı, 11 Mayıs 2017)
Bunları söyleyen kim? Ahmet Akgündüz.
Bu ithamları yaptığı bir adamı kendisine şahit tutan kim? Ahmet Akgündüz.
Böyle tenakuz olur mu?
Böyle ilim adamlığı olur mu?
Peki Ahmet Akgündüz bunları söyleyince Kadir Mısıroğlu ne yaptı?
Ahmet Akgündüz'ü onun hakkında yazı yazmakla tehdit etti:
"Eğer devam edersen Fetullah'ın 17 Aralık'tan sonra bile medhiyelerinden başlayarak seni bu millete Müslüman kitleye tanıtırım. Daha çok söyleyeceğim var." dedi.
Ahmet Akgündüz ne yaptı? Şöyle söyledi:
"Muhterem Kardeşlerim! Muhterem Ağabeyim Kadir Mısıroğlu, bu memleket gençlerine ecdadını hatırlatan ve doğru tarihi anlatan kıymetli bir büyüğümüzdür. Hastalığını gazetelerden öğrendim; kendisine Yüce Rabbimden şifalar dilerken, dualarımız onunla olsun diyorum." (Ahmet Akgündüz 17 Nisan 2019, twitter mesajı)
İşte ortalıkta "Profesörüm", "İslâm alimiyim", "Risale-i Nur Talebesiyim" diye dolaşan Ahmet Akgündüz'ün iç durumunu görün. Kendisi de görsün, alem de görsün.
Kadir Mısıroğlu Ahmet Akgündüz'e cevap mahiyetinde yaptığı bir konuşmada (KA-617 Ahmet Akgündüz Hakkında Mühim İzahat başlıklı video kaydı) onun hakkında şunları söylüyor:
"Ahmet Akgündüz diye bir … (buradaki hitap kelimesi videodan çıkartılmış) bana hücum ediyor, kitabını çıkarmadan kitabının reklamı için Kadir Mısıroğlu'nun palavralarına cevap vereceğim diye." (3: 20 vd.)
"Ama ben senin doktoranın hırsızlık mahsulü olduğuna dair bir makaleyi, cevap vereceksen ona ver. Siteme koyuyorum. Eğer devam edersen Fetullah'ın 17 Aralık'tan sonra bile medhiyelerinden başlayarak seni bu millete müslüman kitleye tanıtırım. Daha çok söyleyeceğim var." (4: 02 vd.)
"Ama askerliğini onbaşı yapan Talat Paşa'yı albay gösteren adamdan ne bekliyorsun? İhsan-ı şahane yapar mı padişah, yapamaz mı bundan haberi yok." (5: 26 vd.)
"Bilinmeyen tarih diye kitap yazmış, tarih bilmediğinin ispatını yapmış. … Aynaya bakmış, kitaba isim koymuş." (6: 30 vd.)
"Bu nurcu geçiniyor. … Konuşmayı bile değmez, ama Müslümanlar safında zuhur ettiği için ola ki söylediğini doğru zannedenler olur diye bir prensip cevabı verdim." (8: 10 vd.)
"Eğer devam ederse öyle şeyler onun hakkında anlatacağım ki, sıradan bir lise talebesinin bile tarihe dair yapmayacağı yanlışları yapmış bir adam." (8: 35 vd.)
Kadir Mısıroğlu "Cumartesi Sohbetleri 06.05.2017" başlıklı konuşmasında ise Ahmet Akgündüz'e şu hakareti yapıyor:
"Ben delilsiz konuşmuyorum. Onu Ahmet Akgündüz iddia ede dursun. Fino köpekleri ile işim yok. Ben delilsiz konuşmuyorum. Her sözümün kaynağını gösteririm, delilini gösteririm." (1: 33: 39 vd.)
Bu gibi adamlar birbirlerine her türlü hakareti, iftirayı yaparlar ancak Muhterem Ömer Öngüt'e karşı aynı safta bir araya gelmekten çekinmezler. Bütün din ve vatan bölücüleri de böyledir. Muhterem Ömer Öngüt'ün beyanları karşısında birbirlerini müdafaa edip, Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'ne saldırırlar.
Halbuki Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- daima "İslâm dini kardeşlik dinidir", "Devlet ittifaktan devletsizlik ise nifaktan" buyurmuşlar, "İlâhî Görüş Birliği'ne Dâvet" isimli bir eser çıkartarak müslümanları kendi görüşüne değil "İlâhî Görüş Birliği"ne davet etmişlerdir. Dergimizin logosuna da "İmansız vatan, vatansız iman müdafaa edilmez" cümlesini eklettirmişlerdir.
Zât-ı âlileri:
"Dine bağlı kalın ve dinde ayrılığa düşmeyin." (Şûrâ: 13)
Âyet-i kerime'sini düstur edinmiş, ümmet-i Muhammed'i Allah ve Resul'ünde birleşmeye davet etmişlerdi.
Peki böyle olduğu halde neden bu gibi kimseler Muhterem Ömer Öngüt'e taarruz ediyor, hakaret ediyor, yalan söylüyor, iftira atıyorlar. Nitekim bu iftiraların en büyüğünü FETÖ yapmıştı. Muhterem Ömer Öngüt'ün ismini 2009 yılında tertip ettikleri tuzakların içerisine karıştırıp kullanılan bir kimse gibi göstermek istemişlerdi. Ve bu iftiraya bütün bölücüler dört elle sarıldılar.
Neden böyledir?
Çünkü Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri müslümanları birlik ve beraberliğe davet ettiği gibi aynı zamanda bu birlik ve beraberliği, İslâm dini'ne zarar veren din ve vatan bölücülerinin iç yüzlerini, İslâm'da olmayan iş ve icraatlarını Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'lerle ortaya serdiği için, içyüzleri ortaya çıktığı için, rahat hareket edip, rahat soygun yapamadıkları için Muhterem Ömer Öngüt'ü sevmezler ve düşman olarak görürler.
Zira Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri:
"Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyunuz, onlar doğru yoldadırlar." (Yâsin: 21)
Âyet-i kerime'sini düstur edindikleri gibi, her vesile ile müslümanlara duyurmaya gayret etmişler; bu para toplayanların doğru yolda, İslâm yolunda olmadıklarını ifşa etmişlerdi. Bu gibi izah ve ifşaları İslâm dinini madde, makam ve menfaat için alet eden her bir din ve vatan bölücüsünü rahatsız etmiştir.
Ahmet Akgündüz de içinde Fetullah Gülen hakkında "Evliyaullah'tır", "Amerikan ajanı değildir" diye yazdığı kitaplarını satan, bu gibi gruplarla içli dışlı olan bir kimsedir.
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin hayatında bir şey diyemeyen bu iki şahıs, bu Zât-ı âli'nin hayat-ı saadetlerinde konuşmaya çekindiler ve fakat vefatından sonra aleyhinde bulunmaya çalıştılar.
Bunlar niçin oluyor?
Zira Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri her ne kadar ahirete irtihal etmiş olsalar da bölücüler hakkındaki beyanları bu din ve vatan bölücülerini rahatsız ediyor. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra FETÖ'nün içyüzü ortaya çıkıp herkes bunların Müslüman olmadığını söylemesiyle Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin bu bölücüler hakkındaki beyanlarının doğruluğu iyice aşikâr oldu.
Ve fakat hiçbir bölücü bu Zât-ı âli'nin beyanlarındaki hakikati teslim etmiyor. Niçin? Çünkü kabul etmiş olsa kendi hatalarını da kabul etmesi lâzım. Para toplamayı bırakması lâzım, saltanatı terketmesi lâzım. Hükm-ü ilâhîye teslim olması, ahkâm-ı ilâhi'ye uyması lâzım.
Ve fakat hepsi bir saltanat kurmuş, hepsi yönünü dünyaya dönmüş. Ahireti düşünen çok az.
Bu Zât-ı âli din ve vatan bölücülerini, sahte âlimleri ifşa ettiği gibi kendisi de bir mutasavvıf olduğu halde sahte tarikatları da ifşa etmiştir. Bugün birçok grup, tarikat, cemaat adı altında bir ticarethaneye dönüştüğü için liderlik, şeyhlik de babadan oğula geçiyor, yahut aile içinde kalıyor. Halbuki yüzlerce, binlerce yıllık İslâm tarihinde böyle bir bozulma görülmemiştir, yoktur.
"Onlar hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah'ı anmayı bile unutturmuştur. Onlar şeytan taraftarı olanlardır. İyi bilin ki asıl kayba uğrayanlar şeytan taraftarı olanlardır." (Mücâdele: 18-19)