Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (71) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (71)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Eylül 2019

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN
HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (71)

 

Yedikçe Çoğalan Bereketli Yemek:

Ebu Bekir Sıddîk -radiyallahu anh-ın oğlu Abdurrahman -radiyallahu anh- şöyle anlatıyor:

"Suffe ashâbı fakir kişilerdi. Bir keresinde Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

"İki kişilik yemeği olan (Suffe ashâbından) bir üçüncüsünü; dört kişilik yemeği olan da bir beşincisini ve hatta altıncısını yemeğe buyur edip götürsün!" Buna benzer bir tavsiyede bulundu.

Ebu Bekir -radiyallahu anh- onlardan üç kişiyi evine getirdi. Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- de on kişiyi alıp götürdü.

Ebu Bekir -radiyallahu anh-, oğlu Abdurrahman'a;

"Ben Hazret-i Peygamber'in yanına gideceğim. Ben gelinceye kadar misafirlerin hizmetinde bulun, yemeklerini yedirmiş ol!" diye tembihde bulundu.

Abdurrahman misafirlere yemek getirdi, "Buyurunuz!" dedi. Onlar: "Bu evin sahibi nerede?" dediler. Abdurrahman: "Siz buyurun, yiyin!" dedi. Onlar: "Evin sahibi gelinceye kadar biz yemeyeceğiz!" dediler. Abdurrahman: "Yemeğinizi lütfen yiyiniz. Eğer babam geldiğinde siz yemek yememiş olursanız, bana darılır, kızar!" diye ısrar ettiyse de misafirleri yemeye ikna edemedi.

Ebu Bekir -radiyallahu anh- akşam yemeğini Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-in evinde yedi. Yatsı namazı kılınıncaya kadar orada kaldı. Gecenin hayli ilerlemiş bir vaktinde evine döndü. Hanımı ona: "Seni misafirlerinin yanında bulunmaktan alıkoyan nedir?" diye sordu. O da:

"Vay! Sen onlara hâlâ yemek vermedin mi?" diye çıkıştı. Hanımı: "Sen gelmedikçe yemek yemeyeceklerini söylediler, sofra kurduk, yemediler!" dedi.

Abdurrahman -radiyallahu anh- diyor ki:

Babam geldiğinde bana fenâ halde çıkışacağını bildiğim için o gelince hemen savuşup bir yere gizlendim.

"Misafirlere ne yaptınız?" diye sordu. Durumu haber verdiler. Bunun üzerine: "Abdurrahman!" diye bana seslendi. Cevap vermedim. Sonra yine: "Abdurrahman!" diye bağırdı. Ben yine ses vermedim. Bu defa: "Behey anlayışsız herif! Sesimi duyuyorsan, Allah aşkına gel!" dedi. Ben de yanına gelip:

"Benim kusurum yok, istersen misafirlere sor!" dedim. Misafirler: "Abdurrahman doğru söylüyor, bize yemek getirdi ama biz yemedik!" dediler. Bunun üzerine:

"Demek beni beklediniz! Ben de bu gece bu yemeği yemeyeceğim işte!" dedi. Onlar: "Allah'a yemin ederiz ki sen yemezsen, biz de yemeyiz!" dediler. Ebu Bekir -radiyallahu anh-: "Allah iyiliğinizi versin! Size ne oluyor ki, yemeğimizi kabul etmiyorsunuz? Haydi buyurun yemeğe!" dedi. Yemek geldi, babam elini koydu, besmele çekti, "Kızgınlığımdan ötürü başta ettiğim yemin şeytandandır." deyip yemeği yedi, misafirler de yediler." (Buhârî, Edeb 88)

Abdurrahman -radiyallahu anh- dedi ki:

Allah'a yemin ederim ki, bizim her el uzattığımız lokmanın altından yemek daha artıyordu. Nihayet misafirler doydular. Yemek de ilk getirildiğinden daha fazla olarak ortada duruyordu. Ebu Bekir -radiyallahu anh- yemeğe baktı, olduğu gibi duruyordu. Hanımına hitâben: "Bu ne hâl? Ey Benî Firâsın kızı!" dedi. O da: "Gözümün nûruna yemin ederim ki, yemek şimdi öncekinden üç misli fazladır!" dedi.

Bunun üzerine Ebu Bekir -radiyallahu anh- o yemekten yedi ve ettiği yemini kastederek, "O, şeytandandı" dedi. O yemekten bir lokma aldıktan sonra, geri kalanı Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-e gönderdi. Yemek orada sabaha kadar durdu.

Bizim ile bir topluluk arasında bir sözleşme vardı. Sözleşmenin süresi bittiği için o topluluk Medine'ye gelmişlerdi. İçlerinden sözcü olarak on iki kişi ayırdık. Her biri ile beraber kaç kişinin bulunduğunu Allah bilir. İşte onların hepsi o yemekten yediler." (Riyâzü's-Sâlihîn; 1506)

Buhâri'nin diğer rivâyeti de şöyledir:

"(Misâfirlerin, kendisi gelmedikçe yemek yemek istemediklerini öğrenince) Ebu Bekir -radiyallahu anh- o yemekten yemeyeceğine dair yemin etti. Hanımı da o yemedikce yemeyeceğine yemin etti. Misafirler de, zaten o yemedikçe sofraya oturmayacaklarına yemin etmişlerdi. Bunun üzerine Ebu Bekir -radiyallahu anh-:

"Başlangıçta yaptığım yemin şeytandandır, haydi buyurun yemeğe!" dedi. Kendisi de misafirleri de yediler. Her el uzattıkları lokmanın altından yemek çoğalıyordu. Bunun üzerine Ebu Bekir -radiyallahu anh- hanımına:

"Ey Benî Firasın kızı, bu ne hal?" dedi. O da:

"Gözümün nûruna yemin ederim ki, yemek şimdi, ilk halinden daha fazladır!" dedi. Oradakiler yediler, mevcut yemeği Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-e gönderdiler. Abdurrahman, Hazret-i Peygamber'in bu yemekten yediğini haber verdi." (Buhârî, Edeb 87)


  Önceki Sonraki