Rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün hastalanmıştı. Bunu duyan Ebu Bekir -radiyallahu anh- hemen ziyarete gitti. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'i hasta görünce dayanamadı ve eve döndüğünde duyduğu üzüntü ve teessüründen dolayı o da hastalanıp yatağa düştü.
Hiçbir şeyi yokken muhabbet ve teslimiyeti o kadar çok idi ki o hastalık halini üzerine çekmişti.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şifâ bulup iyileştiğinde Ebu Bekir -radiyallahu anh-in hasta olduğunu işitti ve onu ziyarete gitmek istedi.
Ebu Bekir -radiyallahu anh-e:
"Resulullah Aleyhisselâm seni ziyarete geliyor!" denildiğinde o peygamber aşığı yatağından fırladı ve hiçbir şey yokmuş gibi üzerindeki canlılık ve tarifsiz bir aşk içinde kapıya koştu. Hastalığından kurtulmuş ve üzerinde hastalık namına bir eser kalmamıştı. Resulullah Aleyhisselâm'ı kapıda karşıladı ve içeriye buyur etti.
Resulullah Aleyhisselâm'ı sapasağlam ayakta gören Ebu Bekir -radiyallahu anh-in yüzünde güller açtı. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hayretle:
"Yâ Ebu Bekir! Senin hasta olduğunu söylemişlerdi." buyurdu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e aşk ve muhabbette tam bir teslimiyet ile bağlı olan Ebu Bekir -radiyallahu anh-, Resulullah Aleyhisselâm'ın ziyaretinden mest olmuş bir halde şu muazzam kelimeler ile mukabelede bulundu:
"Yâ Resulullah! Sevgili dostum hasta oldu onu ziyarettim ettim. Ona üzüntümden ben de hastalandım.
Sevgilim iyileşip afiyet buldu, ben de iyileşip afiyet buldum."
Aşk ve muhabbette, teslimiyet ve bağlılıkta en zirvede olan Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz öyle bir hale gelip bürünmüşler ki Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in haliyle hallenir bir güzelliğe bürünmüşlerdi.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- şöyle anlatıyor:
"Bir gün Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in yanında bulunurken, o esnada Allah Resul'üne şu Âyet-i kerime nâzil oldu:
"Kötülük yapan cezasını çeker. Kendisine Allah'tan başka ne bir dost bulabilir ne de bir yardımcı." (Nisâ: 123)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Ey Ebu Bekir, bana indirilen bir âyeti sana okutayım mı?" buyurdu.
Ben:
"Tabii ki yâ Resulullah!" dedim.
Bana bu âyeti okuttu. Sanki belimin kırılıp ayrıldığını hissettim ve öylece kasılıp kaldım.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Neyin var, ne oldu ey Ebu Bekir?" diye sordu.
Ben:
"Anam, babam sana fedâ olsun yâ Resulullah! Hangimiz kötülük işlemeyiz ki? Şimdi biz işlediklerimiz yüzünden muhakkak cezalandırılacak mıyız?" diye üzüntümü ifade ettim.
Bunun üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu açıklamayı yaptı:
"Ey Ebu Bekir! Sen ve müminler, hatalarınız sebebiyle dünyada (bazı sıkıntı ve meşakkatlere uğratılarak) cezalandırılırsınız. Öyle ki Allah'a günahsız olarak kavuşursunuz. Diğerlerine gelince onların yaptıkları biriktirilir ve cezaları kıyamet gününe bırakılır." (Tirmizi)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif'lerinde de şöyle buyuruyorlar:
"Mümin kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle müminin günahından bir kısmını mağfiret buyurur." (Müslim)