Muhammed bin Vâsi -rahmetullahi aleyh- her gün sabah namazından sonra şu duâyı okurdu:
(Allahümme inneke sellatte aleyna adüvven basîran biuyûbinâ yerânâ hüve ve kabîlühü min haysü lâ nerâhüm. Allahümme feeyyishü minnâ kemâ âyestehü min rahmetike ve kannithü minnâ kemâ kannettehü min afvike ve bâid beynenâ ve beynehü kemâ bâadte beynehü ve beyne rahmetike inneke alâ külli şey'in kadîr.)
"Ey Allah'ım! Sen bize öyle bir düşman musallat ettin ki, o ve maiyyeti bizim tarafımızdan görülmediği halde bizi ve kusurlarımızı görür.
Allah'ım! Onu rahmetinden mahrum ettiğin gibi, bizden de mahrum et. Affından ümidini kestirdiğin gibi, bizden de ümidini kestir. Rahmetinle onun arasını uzaklaştırdığın gibi, bizimle de onun arasını uzaklaştır.
Şüphesiz ki senin her şeye gücün yeter."
Bu zât bir gün mescide giderken şeytan kendisine göründü ve "Beni tanıdın mı?" diye sordu.
"Hayır, tanıyamadım, sen kimsin?" dedi.
Şeytan "Ben İblisim!" diye kendisini tanıtınca "Ne istiyorsun?" diye sordu.
Şeytan dedi ki:
"Senden isteğim, her gün sabah namazından sonra okuduğun şu istiâze duâsını hiç kimseye öğretmemendir. Ben de bunun karşılığı olarak bundan böyle sana karışmayacağım."
Bunun üzerine Hazret şöyle söyledi:
"Vallahi ben bu istiâzeyi herkese öğretirim. Sen de elinden geleni yap!" (İhyâu ulûmi'd-dîn)
"Hatmü'l-Evliyâ" kitabının müellifi Hakîm-i Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri şöyle söylemiştir:
"Allah-u Teâlâ'yı rüyâmda gördüm ve O'na;
'Yâ Rabb'i! Ben imanımı kaybetmekten korkuyorum.' dedim.
O da bana; sabahın farzı ile sünneti arasında bir kere şu duâyı okumamı emretti:
(Yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ bedîussemâvâti vel-ard, yâ zel-celali vel-ikrâm, es'elüke en tuhyiye kalbî binûri mağrifetike ebeden. Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah!)
"Ey Hayy! Ey Kayyûm!
Ey göklerin ve yerin yaratıcısı!
Ey Celâl ve ikram sahibi!
Senden, kalbimi marifetinin nuruyla ebediyyen diriltmeni isterim.
Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah!"