Koşarak öğretmen odasına girdi 6 yaşındaki Funda; "Öğretmenim biliyor musun? Ayşe dedi ki: 'Ali Fatma'nın kitabını karaladı.' yaa!" deyip çok önemli bir iş başarmış edası ile öğretmeninin gözlerinin içine baka baka kafa salladı.
Odada bu davranışlara şahit olan yaşlı eğitmen donmuş kalmıştı. Funda'nın bu davranışının sıklığı artık son iki haftadır dikkat çekmekteydi. Küçücük bir kız resmen koğuculuk tohumlarını mizacına ekmek üzereydi.
Günümüz dizileri bu pis huyu artık çok küçük yaşa kadar taşımışlardı. Eğitmen tohum toprağa düşmeden müdahale etmeliydi. Sınıf öğretmeni, Funda'nın mesajı üzerine tam kalkarken, sınıf öğretmeninin kolundan tutarak; "Bir dakika oturur musun öğretmenim. Ben Funda'ya bir şey sormak istiyorum." dedi. Ve sorusunu sormak için Funda'yı kucağına aldı, saçlarını okşayarak şöyle seslendi: "Fundacığım, Allah'ım seni çok güzel yaratmış. Maşallah. Güzel kız, sana bir şey sorabilir miyim? Ayşe gelip öğretmenine 'Funda Ahmet'in kalemini aldı' diye şikâyet etse bu senin hoşuna gider mi?"
Funda kafa sallayarak net ve kararlı bir şekilde: "Hayır!" dedi. "Peki, neden hoşuna gitmez?"
"O zaman öğretmenim beni sevmez. Belki de bana kızar." dedi.
"Peki, öğretmenin gidip şimdi sinirlenip şikâyet ettiğin arkadaşın Ayşe'ye kızsa, Ayşe öğretmenini sever mi? Ayşe seninle bugün oynar mı? Ya da sen seni şikâyet eden Ayşe ile oynamak ister misin?"
"Hayır, istemem." dedi.
"O zaman bu az önceki gelip öğretmenine getirdiğin haber demek ki güzellikleri yok eden kötü bir haber ve yanlış bir davranış, Senin gibi güzel bir kıza da böyle davranmak hiç yakışmıyor. Biliyor musun böyle davrananlara 'nemmam' denir. Nemmamlar da, geçen hayâllerini kurduğumuz o güzel hayâllerin mekânı cennete giremez. Hatta senin hayâl ettiğin dondurma ağacını da göremezler. Çok üzücü. Düşünsene, bütün arkadaşların nemmamlar gibi davransa o zaman oyun evimizde hiç kimse de kimse ile oynamaz. Kimse kimseyi sevmez ve görmek de istemez. Buraya da gelmek istemez, evde yalnız başına kalır ve canı sıkılır. Buradaki gibi eğlenemez, etkinlik yapamaz. Ay, düşünmek bile çok üzücü şeyler. Oysa hep birlikte, arkadaşlar ile oyun oynamak daha güzel bence. Sence?"
Bu arada sınıfının bahçeye indiğini duyan Funda bir telaş ile eğitmenin kucağından atladı ve kapıyı açarak:
"Bence de öğretmenim, arkadaşlarımla bahçede oynamak daha da güzel. Ayşe beni bekle ben de geliyorum." diyerek çıktı odadan.
Odada geriye kalan ise bir eğitmenin yaşayabileceği en büyük mutluluktu.
"Hocam, çok teşekkür ederim benim için de çok eğitici oldu." dedi sınıf öğretmeni.
"Rica ederim hocam" diyerek devam etti yaşlı eğitmen:
"Biz eğitmenler olarak çok dikkat etmeliyiz. Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bizim için bu konuda çok güzel bir örnektir. Bir Hadis-i şerif'lerinde buyuruyorlar ki:
"Benim katımda en sevimliniz, ahlakça en güzel olan ve çevresindekilerle en güzel geçinenizdir ki, onlar herkesi sever ve herkes de onları sever. Benim katımda en sevimsizleriniz ise koğuculuk yapan, dostların arasını açan ve temiz kimselerde kusur arayanlardır." (Taberâni-Bezzar)
Âyet-i kerime'de ise şöyle buyuruluyor:
"Herkesi ayıplayan, söz götürüp getiren ve çok yemin eden, aşağılık zorbaya itaat etme!" (Kalem: 10-11)
Müslümanlar emr-i ilâhîlerden o kadar uzak hâle getirildi ki; gerektiğinde hatasını kabul etmeyi, özür dilemeyi, helâllik istemeyi dahi bilmeyen nesiller yetişiyor. Kısacası öğretmenim, nefislerimizi ayağımızın altına taş yapmak yerine, bir çoğumuz başımıza taç yapar olduk."
Sınıf öğretmeni derin bir nefes çekerek:
"Hocam çok haklısınız Allah'ım bizi bize bırakmasın." diyerek sınıfının yanına bahçeye çıktı.
İki gün sonra:
Yaşlı eğitmen ayda bir gençlerle bir araya geliyor, onlara tecrübelerini aktarmaya çalışıyordu. O günkü kurs bitmiş, herkes dağılmak üzereydi. Gençlerden birisi çıkmadan önce endişeli gözlerle seslendi kapıdan: "Hocam, biraz konuşabilir miyiz?"
Genç öğrencisinin gözlerindeki endişeye bir anlam veremeden merakla: "Elbette güzelim." dedi.
Kaygılı bir ses tonu ile: "Hocam hakkınızı helâl edin!" dedi. İhtiyar eğitmenin daha da çoğalan meraklı bakışları altında devam etti:
"Ben buradan eve döndüğümde annem her seferinde 'Kursun nasıl geçti' diye sorar. Ben de geçen sefer sizin bazı hareketlerinizin taklidini yaparak anlatmaya kalkışınca annem beni uyardı ve insanların arkasından böyle yapmanın doğru olmadığını söyledi. Ben de bu durumdan rahatsız oldum. Hocam lütfen bana hakkınızı helâl ediniz." diyerek helâlleşme talebini tekrarladı. Hocası bir tebessüm ile:
"İlâhi güzel kız güldürdün beni. Elbette senin gibi güzel ve aynı zamanda mertçe bir itirafta bulunan gence hakkım helâldir. Annene de çok selâm söyle." dedi.
Genç kız mutlu ve rahatlamış bir şekilde yanından ayrıldı.
Eğitmen ise arkasından bakakaldı. "Bir an önce eli öpülesi bu anneye ulaşmak ve kızına verdiği bu mânevi terbiye için teşekkür etmek gerekir." diye düşündü.
Rabb'im eli öpülesi annelerimizin sayısını çoğaltsın inşaallah. Amin.