Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (92) - Hâtem Dendi - Ömer Öngüt
Hâtem Dendi
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (92)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Kasım 2018

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (92)

 

Hâtem Dendi:

Zavallı insan şirke koşuyor, hiç farkında değil. Niye?

"Ben daha iyi bilirim! Ben daha lâyıkım! Ben daha güzelim!"

Şeytan seni çoktan şirke soktu. Onun için biz hayattayken bunları izah ediyoruz, bizden sonra bunları size kim izah edecek? Bunlar sizin için delil olacak, ölçü olacak. Bunlara karşıdan bakacaksınız, anlayacaksınız, yolunuza bakacaksınız. Bundan sonra yol kesilmiştir. Hâtem dendi, bundan sonra bir irşad memuru göndermeyecek. Hazret-i Mehdi ve İsa Aleyhisselâm gelecek. Dalâlete düşmemek için bunları sıkı sıkı tutun.

Herkes kendi zannını ortaya koyar. Binaenaleyh herkesin nefsi var, şeytanı var, şeytanlaşmış insanlar var. Her gün bu duâyı okurum:

"Allah'ım gözümü açıp kapayıncaya kadarki mesafede nefsime, şeytana, şeytanlaşmış insanlara bırakma, lütfettiğin güzel nimetleri benden alma, af ve afiyetini diliyorum."

Rabb'i şirkten tenzih; O'nu yüce tutmak ve zikrettiğimiz şeye göre hallerini görmekten, nefsi hatıra getirmekten ve hevânın gölgesinden uzaklaşmaktır.

O ise "Hâtem" deniliyor. Bundan sonra zaten bitti. Nefis, şeytan bir hava veriyor, tamam diyor o da, kayıp gidiyor. "Ben daha lâyıkım!" der. "Daha lâyıkım" deyince, nefis ve şeytan onu o havaya soktu ve meydana çıktı. Peki delili nedir? Döner, şeytan çoktan gitmiş. Çünkü onu küfür batağına soktu.

"Resul'üm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?)" (Furkan: 43)

Âyet-i kerime'sini getiriyorum. O çoktan onu şirke soktu. Şeytanın artık onunla ne işi var! Batakta yüzsün dursun artık. "Ben lâyıkım" diyenlerin nereye lâyık olduğunu görsün ve şirke nasıl düştüğünü bilsin. Artık cehenneme lâyık. Şeytan oraya varıncaya kadar, onu itinceye kadar onunla beraberdir. İtti, artık onunla beraber değil.

"İsa Aleyhisselâm'ım!" diye çıkan var; "Mehdi'yim!" diye çıkan var. Halbuki; ha sahte şeyh, ha sahte peygamber aynı şey.

Herkes yerine göre çalışacak, gideceği yere gidecek. Ben bunlara karışmıyorum, ilgilenmiyorum daha doğrusu. Lafa da almıyorum. Mevzu hiç edinmiyorum. Herkes işini, yerini anladı ama iş işten geçti. Şeytan çoktan gitti. Seni itti, gitti. Allah'ıma sığınırım.

Onun için bizden sonra çok şeyhler çıkar, mürşidler çıkar, mürşid-i kâmiller çıkar, fakat bir tek kelime var sizin için, "Hâtem" denmiş. Bundan sonra veli gelmeyecek, şeyh gelmeyecek. "Hâtem" denmiş.

Bundan sonra Hazret-i Mehdi gelecek. Hazret-i Mehdi'den sonra İsa Aleyhisselâm gelecek. İsa Aleyhisselâm'dan sonra iki kumandan gelecek ve dünyanın işi bitecek. Mecmualar size hepsini gösteriyor, kitaplar size hepsini gösteriyor. Onun için hayır! "Hâtem" denmiştir. Bundan sonra çıkan sahte şeyhlere inanmıyoruz.

Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri Hâtemü'l-evliyâ olan zâtla bir defasında, imamlık tahtında oturduğu bir sırada buluştuğunu ve konuştuğunu ifşâ etmiş; bu görüşme esnâsında kendisine büyük bir sevgi ve alâka gösterdiğini beyan buyurmuştur:

"Ben, sona erdirme ve sıdk imamlığına oturmuş bir şekilde, 'Hatm-i evliyâullâh'la; yani 'Allah velilerinin Hatm'i' ile buluşup görüştüm. Onun hudutlanmış olan sırrı benden kaldırıldı. Ben onun elini kabul etmekle emrolundum. Onun Sıddîk'a ve sıdkı ile Sâdık olandan daha aşağıda bulunan Fâruk'a karşı çok mütevâzî olduğunu gördüm. Onun kulak tarafının hizâsında durdum; kulağıma ilkâ ettiği şeye işitip mülâkî oldum. Önünde neşredilip açılmış bir bayrak vardı.

Onun 'Hâtem'i;

'Nur üstüne nur'du.' (Nûr: 35)

Onu tanıyıp itibar gösteren kimseye, ondakinin benzeri gibi bir elbise giydiriliyordu. Nitekim Beyt'in güneşi de ondan hissesini almak için, benimkine benzer bir şekilde onun elini kabul etti; Hatm ise, 'Bu benim ehlimdendir!' dedi. Sonra bana bir söz sızdırdı ve ilettikleri ve söyledikleriyle bizi faydalandırdı. Devamla da, bahsi sürdürebilmek için imamlık tahtına doğru yürütmeye başladı. O bana neşeyle, atıf üstüne atıfta bulunuyordu. Fevkalâde bir sevgiyle üzerime düşüp, bana büyük bir sevgi gösterdi ve şöyle dedi:

'Ben gizli bir örtüyle geleceğim. Hiç şüphe yok ki Hatm benim! Benden sonra veli de yoktur, benim ahdimi taşıyabilecek kimse de yoktur. Benim yok olup gitmemle, süregelen zaman da yok olur; baştakilerle sondakiler birbirine kavuşur!'" ("Ankâ-i Muğrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ"; s.16, Bas.:Mısır, 1954)

Bu beyanlarından da anlaşılıyor ki; Allah-u Teâlâ Hâtem-i nebi'nin nurunu Âdem Aleyhisselâm'ı yaratmazdan evvel yarattığı gibi, Hâtem-i veli'nin nurunu da Âdem Aleyhisselâm'ı yaratmazdan evvel halketmiştir. Hâtem-i veli kaç asır sonra geleceği halde, o zaman var idi ki Muhyiddin-i İbnü'l-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri onunla görüştü ve konuştu.

Allah-u Teâlâ cesetlenmezden evvel ruhâniyeti ona göstermiş.

"Benim ahdimi taşıyacak bir kimse de yoktur." sözünün mânâsı; yani veli olmadığı gibi, Emânât-ı ilâhî'yi ona yüklemiş, ondan başkası bu yükü taşıyamaz. Onun ahdini taşıyan, onun yerine gelecek bir fert de yoktur. Ona ihsan ve ikram edileni başkasına yüklememiştir, ona verilen başkasına verilmemiştir. Başkasına verilmediği için, bu soy ve bu ahlâktan gelecek kimse olmadığı için ve böyle bir zaman da bulunmadığı için, yerine gelecek kimse de yoktur.

"Benim yok olup gitmemle süregelen zaman da yoktur."

Yani böyle bir zaman bir daha husule gelmeyecek. Hâtem-i veli'nin gitmesi ile, herhangi bir kimsenin gelmesi de düşünülemez. Artık başka hâtem olmadığı için onun devri kapanıyor, velilik devri de kapanıyor. Yani hem velâyet devri kapanıyor, hem hâtemlik devri kapanıyor. Velâyetiyle kimse gelmeyecek. Şu gelecek bu gelecek diye birşey düşünülemez. Bundan sonra Hazret-i Mehdi'nin yapacağı işler var, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın yapacağı işler var, amma yapacakları işler bu velâyetin içindedir. Niçin? Hâtem-i veli bir tane olduğu için. Hazret-i Mehdi nübüvvetiyle, İsa Aleyhisselâm risaletiyle gelecek. Velâyet ahdini taşıyan başka kimse olmayacak. Bu üç devir de böylelikle kapanmış olacak ve artık kıyamet büsbütün yaklaşmış olacak.


  Önceki Sonraki