Amerika'nın yıllardır bütün dünya milletlerine kök söktüren nobran, kibirli, yıkıcı, zorba karakteri hızlı ve tehlikeli bir şekilde evrildi, iyice tehlikeli ve yırtıcı bir Frankeştayn karakterine dönüştü. Ortaya çıkan yaratıktan İsrail hariç Amerika'nın en kadim müttefikleri İngiltere ve Avrupa ülkeleri bile büyük bir ürküntü duyuyor. Tedbir almaya çalışıyor.
Bu yırtıcı ve zorba yaratığın içindeki şeytanî ruh; savaş ve kıyamet senaryoları eşliğinde, İsrail ve Ortadoğu merkezli bir "Küresel Kraliyet" kurmanın peşinde koşuyor.
Coğrafyası, tarihi, inancı ve millî karakteri sebebiyle Türkiye bu kıyamet senaryolarının en başta gelen muhatabı durumunda.
Zira Ortadoğu merkezli bir küresel kraliyet kurmak istiyorsanız; Ortadoğu coğrafyasında yaşayan müslümanları, müslüman devletleri yok etmeniz, yahut iyice etkisiz hale getirmeniz gerekiyor.
Bu sebeple Amerika'nın bütün planları, stratejileri, hareketleri dönüp dolaşıp Türkiye'ye bir beka tehdidi olarak yöneliyor.
Bu yüzden Türkiye'nin önünde iki seçenek var:
Birincisi; Arabistan ve Mısır gibi, bu şeytanî ruhun esir aldığı Amerikan-İsrail ikilisine teslim olacak ve yine de parçalanıp yok olacak.
İkincisi; şimdi yaptığı gibi direnecek ve nihaî kapışmaya hazırlık yapacak.
Üçüncü bir yol daha vardı. O da; Türk milletinin bedenine FETÖ isimli, Amerika'yı işgal eden şeytanî ruhun çocuğunu yerleştirmekti. Bunda başarısız oldular. Elhamdülillah. Nerede ise memleketi ele geçireceklerdi, ancak Allah-u Teâlâ müsaade etmedi. Türkiye kelimelerle ifade edilemeyecek, akıl ve havsalanın alamayacağı kadar büyük bir tehlike atlattı.
Bu milletin ruhunu öldürüp yerine bu şeytanî ruhun çocuğunu yerleştirmiş olsalardı yaşayan bir ölü gibi olacaktık. Oysa şimdi Allah yolunda, İslâm uğrunda, vatan ve millet aşkına mücadele etmek gibi ulvî bir kapı açıldı. Bu öyle bir kapı ki; "Kalırsak vatan bizim, ölürsek cennet bizim."dir. Gerisi boştur.
Bu ulvî mücadele aynı zamanda; Türkiye gibi nispeten orta ölçekli bir devlete bütün dünya mazlumlarına ve milletlerine öncülük yapmak gibi bir vazifeyi de beraberinde getiriyor. Allah-u Teâlâ dünyayı esir almaya çalışan bu şeytanî aklın kumandasındaki yırtıcı yaratığın sonunu getirirken; yine bu millete kendi uğrunda savaşmayı ve dünya milletlerine öncülük yapmayı nasip ediyor.
Amerika'nın zorlayıcı ve yırtıcı şeytanî karakteri her şeyi çok hızlı bir şekilde değiştiriyor. Tarihte benzeri görülmemiş hızla ilerleyen bir değişim sürecinin içerisinden geçiyoruz. Her alanda; dini, sosyolojik, siyasal, askeri değişimler büyük bir hızda gerçekleşiyor. Bu değişimlerin teknolojideki hızlı değişimle paralel ilerlemesi insanoğlunu iyice allak bullak ediyor. Beyni uyutulmuş büyük bir kitle bu değişimi uyuşuk gözlerle, bilinçsizce yaşarken, olan biteni kavramak isteyenler bu durumun nereye varacağını büyük bir dehşetle gözlemlemeye çalışıyor.
Memleketimizin ve coğrafyamızın çok değil beş yıl, on yıl önceki halini düşündüğümüzde, ülkemizde o tarihlerde konuşulanlarla bugün konuşulanları kıyasladığımızda nereden nereye geldiğimizi bariz bir şekilde görürüz.
Meselâ daha yakın zamana kadar hiçbir siyasetçi yahut gazeteci Amerika'yı isim vererek eleştiremezdi. Yine birçokları Amerika'ya rağmen bir iş yapmaktan çekinirdi. İsrail'i eleştirmek bile "Antisemitizm" yaygarasında boğulmaya çalışılırdı. FETÖ terör örgütü cemaat adı altında arzı endam ederdi. Bugün ise Amerikan ortaklı televizyon kanallarının tartışma programlarında bile Amerika'yı savunmak mümkün olamıyor.
Beş altı yıl önce FETÖ'nün darbe girişiminde bulunacağını, terör örgütü olarak damgalanıp bütün üyelerinin hapislere atılacağını, kibrinden geçilmeyen insanların Yunanistan'a kaçmak için Ege'de boğulmayı göze alacaklarını birisi bize anlatmış olsaydı ne düşünürdük?
PKK'nın Amerika'nın desteği ile Suriye'nin dörtte birini ele geçirip devlet kurmaya çalışacağını hangimiz hayal edebilirdi?
Amerika ve yahudinin Türkiye'ye bu kadar aleni düşmanlık ve çirkeflik yapacağını kim tahmin edebilirdi?
Bu kısa zaman zarfında öyle olaylar yaşandı ki FETÖ'nün, Amerika'nın, yahudinin içyüzü ayan beyan ortaya çıktı. Bu görünürlük ve halkın bilinçlenmesi devletimize ve milletimize büyük bir güç kattı. Zira masonik, sinsi ve gizli bir örgütlenme ile devletleri, kurumları ele geçirenlerin en büyük gücü olan "Gizlilik"leri kayboldu. (Ve fakat sinsilikleri kaybolmadı. Bu yüzden daima uyanık olmamız lâzım.)
Türkiye'yi ele geçiremeyen küresel şeytanî aklın Amerika gibi bir ülkeyi ele geçirmesi ve kendi sapkın idelolojileri ve kıyamet senaryoları için bu devasa gücü bütün dünyanın başına musallat etmesi; işimizi çok zorlaştırıyor, dünyayı büyük bir kaosa doğru sürüklüyor.
İster ismine biz müslümanlar gibi, Resulullah Aleyhisselâm'ın Hadis-i şerif'lerinde haber verdiği ismiyle "Deccal" deyin; isterseniz pozitivist bir bakış açısıyla başka bir isim kullanın; şeytanî ruhlu, küresel, sinsi cemaat büyük bir iştahla "Mesih"i (gerçekte Deccal'i) bekliyor ve onun zuhur etmesi için zemin hazırlamaya çalışıyor.
Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınmasını, Kudüs merkezli "Küresel Kraliyet" kurmanın peşinde koşanları, Amerika'daki Evanjelizm tartışmalarını vb. olayları bu çerçevede analiz etmek gerekiyor.
Hâl böyle iken; Resulullah Aleyhisselâm'ın kıyamete yakın seneler için haber verdiği alâmetler, fitne, afat ve savaşlara dair haberler bir bir zuhur ediyorken; İslâm âlimi sıfatı taşıyanların "Resulullah Aleyhisselâm ne haber vermiş?" diye büyük bir kemâl-i edeble Hadis-i şerif'leri tefsir etmeye çalışmaları gerekirken, "Mesih yoktur, mehdî yoktur." diyerek Hadis-i şerif'leri inkâr etmekle vakit harcamaları ne kadar acınacak bir durumdur.
Zira olaylar artık "Gelecek mi, gelmeyecek mi, gerçek mi sahte mi?" tartışmalarının ötesine geçti, fakat insanlar hâlâ farkında değil. Bunların durumu Bizans yıkılırken meleklerin dişi mi erkek mi olduğunu tartışan papazlara benziyor.
Dünyanın başına musallat olan bu şeytanî ruhlu cemaat "İşte bizim mesihimiz" diyerek bütün dünyayı yakıp yıkmak için bir adamın peşine takıldıklarında, Allah-u Teâlâ da bu şeytanî düzeni yıkmak için bunların karşılarına elbette bir kumandan çıkartacak.
Zira dikkatli bakarsanız alâmetleri zuhur ediyor. Ellerinde o kadar büyük imkânlar olmasına rağmen her istediklerini yapamıyorlar. Ayakları tökezliyor. Zira Allah-u Teâlâ bu şeytanî aklı yıkmayı murad ediyor. Nitekim Hadis-i şerif'lerde de bu şekilde haber veriliyor.
Küresel bir krallık kurmaya çalışan yahudileri, bu küresel sinsi cemaati Hazret-i Allah yıkacak, tarumar edecek.
Bunlar kendilerinin Musa Aleyhisselâm'ın yolundan gittiğini zannediyorlar. Hazret-i Allah'ın peygamberlerinin, alimlerinin kıyamet senelerine yakın devir için haber verdikleri alâmetleri, kurulacak İslâm devletini kendilerine yontuyorlar.
Halbuki hangi peygamber zulümle, zorbalıkla, insanlara eziyet etmekle Hazret-i Allah'ın dinini ve hükmünü yaymıştır?
Bu yüzden bu zorbaların başarısız olacaklarının en büyük delili bu zorbalıklarıdır.
Bunlar bu zorbalıkları yaptıkça bütün dünya bunlara diş biliyor, kinleniyor.
Bunlar nefislerine bir put gibi taptıkları için "Tanrı'ya bile savaş açmış", şeytanın arkadaşları olmuş bir güruhtur. Bunlar kendi davaları için bütün dünyayı yakıp yıkmaya çalışıyor.
Nitekim bunların Amerika'yı İran ve Rusya ile düşman yapmak için ne dolaplar çevirdiğini görüyorsunuz. Trump Rusya ile oturup konuşmayı düşündüğü için âdeta Rus ajanı ilan edildi, koltuğu sallantıda.
Bütün dünya narsist, manyak bir Amerikan başkanı ile karşı karşıya olmanın dehşetini yaşıyor ancak, bu adamın gidip yerine Mike Pence gibi aşırı dinci, fundamentalist bir evanjelikin başa geçme ihtimali var.
Yine İran ve Rusya'ya ambargo koyup bütün dünyayı, Türkiye ve Avrupa'yı bu ambargoya uymak için nasıl zorladıklarını görüyorsunuz. İran'ı iyice hedefe koydular.
Türkiye kendisine biçilen kefene razı olmadığı için Türkiye'yi de hedef alıyorlar. O kadar mantıksız, o kadar hukuksuz, o kadar çirkef hareket ediyorlar ki insanın kusacağı geliyor.
Böyle böyle bütün dünyanın başına musallat olmak, büyük harpler çıkartmak istiyorlar. İnsanlık büyük acılar çekebilir.
Ancak nihai zaferi kazanamayacaklar. Zira Allah-u Teâlâ nasıl ki 15 Temmuz'da bunların kazanmasını istemedi ise, nihaî zaferi de bu zorbalara vermeyecek.
Görüldüğü üzere artık Amerika'dan mantıklı bir siyaset beklemek mümkün değildir. Bu saatten sonra Amerika'ya zerre kadar güven olmaz ve Amerika'nın başına aklı başında bir adam gelecek diye ümit beslenmez. Zira artık Amerika'da "Sistem"; "Kıyamet senaryoları" ve "Deccal"in (ki kendileri mesih diyor) gelişine zemin hazırlamak için çalışıyor.
Bize düşen mümkün olduğu kadar mevzi kazanıp elden geldiğince bu mevzileri ve ordumuzu tahkim etmeye çalışmaktır.
Her adımımızı büyük bir devlet aklıyla, bütün ehil insanlarla istişare ederek dikkatli atmamız gerekiyor. Mümkün olduğu kadar az hata yapılması icabediyor.
Oysa biz genel olarak burnumuz sürtülmeden bunlara karşı bir atılım yahut bir ilerleme sağlayamıyoruz. Kıbrıs harbinden sonra yaşadığımız ambargo, terörle savaş esnasında yaşadıklarımız, FETÖ mevzuu, F-35 ambargosu ve en son yaşanan ekonomik saldırı bunların hepsi gözümüzü açan ve bizi kendimize getiren olaylar olmuştur. Ancak gözümüz geç açıldığı için uğradığımız zarar da büyük oluyor.
Ambargolar sebebiyle kendi silahımızı yapmayı nasıl öğrenmişsek son yaşadığımız ekonomik saldırı da inşaallah ekonomik olarak kendi kendimize yeter hâle gelmemizin yolunu açar. Kendi üretebileceğimiz en küçük bir şeyi bile dışarıdan almak bu saatten sonra bize zuldür. Büyük bir milli üretim seferberliği yapılması lâzım. Japonya, Almanya gibi ülkeler ekonomik atılımlarını böyle yapmışlardır.
Diğer taraftan devlet büyük bir tasarruf içine girmeli, devlet kurumlarındaki saltanat ve israfı azaltmak için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Üçüncü olarak FETÖ'nün ve küresel sinsi cemaatin bütün dünyanın başına musallat ettiği "Ehil olanların yerine, kendinden olanları işbaşına getirme" hastalığından tamamen kurtulmamız lâzım. Yani aynı zamanda liyâkat seferberliği başlatmamız lâzım.
Binaenaleyh artık Amerika'dan silah gelecek, F-35 verecekler diye bir beklenti içinde olmamak gerektiği gibi; Arabistan başta olmak üzere körfez ülkelerinin 4 trilyon dolara yakın paralarını rehin tutan Amerika'nın bankalarında bir kuruş para bırakmamak; akla gelen her türlü askeri, finansal, ekonomik tedbiri almak lâzımdır. Bu zorba devletten her şey beklenebilir.
Bunların niyeti Türkiye'ye de vurmaktır. Zira Ortadoğu'da, İsrail'in çevresinde büyük devlet, büyük ordu kesinlikle barındırmak istemiyorlar. Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerde başardıklarını İran, Rusya ve Türkiye için de düşünüyorlar. Bu yüzden bunları askerî olarak caydıracak S-400 dahil her türlü imkân ve kabiliyetin elde edilmesi büyük önem taşıyor.
Dünya hızla Hadis-i şerif'lerde haber verilen harp senelerine doğru ilerliyor. Vakit çok az kaldı. Seferberlik ruhunun bütün sahalara ve kurumlara hakim olması lâzım. Ne kadar muvaffak olursak hasar o kadar az olur inşallah.