Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Zeytin Dalı Operasyonu Dosta-Düşmana Türkiye'nin Gücünü Gösteriyor! - Ömer Öngüt
Zeytin Dalı Operasyonu Dosta-Düşmana Türkiye'nin Gücünü Gösteriyor!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Mart 2018

 

Zeytin Dalı Operasyonu Dosta-Düşmana Türkiye'nin Gücünü Gösteriyor!

Bütün elebaşları öldürülse, yahut başka bir ülkeye gitse bile PKK zihniyeti güneyimizde bulunduğu müddetçe hangi maske altında olursa olsun bizim için bir tehdittir.
Yok edilinceye kadar azim ve kararlılığımız devam etmelidir.

 

Kahraman ordumuzun Suriye'deki terör örgütlerine müdahalesi devam ediyor. "Zeytin Dalı" harekâtı kararlılıkla yürüyor. Şehidlerimizin ruhu şad olsun, gazilerimize Allah acil şifalar versin.

Patlayıcılar, mayınlar, bubi tuzaklarıyla dolu, beton koruganlar, tüneller, tank hendekleri ile tahkim edilmiş dağlık bir arazide; Amerika'nın sınırsız eğitim, silah ve kurmay desteğine sahip bir terör ordusuna karşı büyük bir harekât icra ediliyor. Türk ordusu eğitimi, teknolojik seviyesi, kahramanlığı ile bütün bu hazırlıkları tepeleyerek, terör ordusunu yok ederek ilerliyor. Harp sanatından anlayanların gıpta ve haset ile baktığı bir operasyon yapılıyor.

Küffar FETÖ darbesinden sonra Türk ordusu belini doğrultamaz diye büyük bir ümide kapılmıştı. Ancak içimizdeki hainlerin temizlenmesi hem sahada hem harp sanayiinde önümüzü açtı. Türkiye dört bir koldan ilerliyor. Küffar telaşa kapıldı, yine her zamanki gibi sinsi taktiklerle, bizi içeriden karıştırmaya çalışmakla önümüzü kesmeye çalışıyor. Hazret-i Allah bunlara fırsat vermesin. Amin.

Tutunamayacağını anlayan PKK ise Esed'den medet ummaya başladı. İsrail-Amerika bütün küffar Türkiye girmesin de kim girerse girsin mantığı ile hareket ediyor. Bu küffarın sinsiliklerine karşı dikkatli fakat azimli ve kararlı olmamız lâzım.

 

Çanakkale Ruhu:

Milletimizin genlerine işlemiş vatan için fedakârlık duygusunun, küffarla cihad azim ve kararlılığının mücessem bir sahneye dönüştüğü Çanakkale Savaşı'nda yedi düvele karşı büyük bir zafer kazanılmıştı.

Afrin operasyonu milletimizdeki "Çanakkale Ruhu"nun ölmediğini bir kez daha dosta düşmana gösterdi.

Askerimiz cepheye giderken "Düğüne gidiyoruz", diyor, ailesine "Beklemesinler" diye haber gönderiyor. Şehit babası, şehit anası "Vatan sağolsun", "Bütün evlatlarım vatana feda olsun.", "Yetimler babasız büyür, ancak vatansız yaşayamaz." diyor. Halkımız şehitlerimizi insan denizi olup ahirete uğurluyor, dedelerimiz "Çocuklarımızın ayağına diken değmesin, cepheye beni gönderin!" diye öne atılıyor, ninelerimiz askerimiz üşümesin diye kaşkol örüyor, teyzelerimiz evlatlarımız en güzel yiyecekleri yesin diye pasta börek gönderiyor, esnafımız harekâta katılan askerimize tepsilerle baklava taşıyor …. Hepsi devletimizin askerine iyi baktığını biliyorlar, ancak vatan aşkı, ordusuna, askerine olan sevgisi gönüllerinde kaynayan bir volkana, coşup taşan bir sele dönüşmüş, "Ben ne yapabilirim!" diyor.

Elhamdülillah. Hazret-i Allah birliğimizi-beraberliğimizi ziyadeleştirsin, hainlere ve bölücülere fırsat vermesin. Bu nimetlerini elimizden almasın. Bizi küffarın şeytanî düzenini yıkmaya vesile kılsın. Amin.

 

Hazret-i Allah'ın Yardımı:

Hazret-i Allah dilerse düşmanın üzerine meleklerden ordu gönderir, göklerden ölüm kusan yıldırımlar indirir, düşmanı kahr-u perişan eder.

Ancak O, kendisini hem gizler, hem aşikâr eder. İnananlar onun yardımını gözleriyle görür gibi olur. İnanmayanlar ise bu yardımları görmek istemez, küfründe inat eder. Ancak bu yardım bazen öyle aşikâr hâle gelir ki, İngiliz'in Çanakkale Savaşı'nda dediği gibi "Biz Türklerin Allah'ına yenildik." diye itiraf etmek zorunda kalırlar.

Binaenaleyh askerimizin cesareti, azmi, kararlılığı, milletimizin Çanakkale ruhu bunların hepsi ilâhi yardımın birer cüz'üdür. Bütün bunların Hazret-i Allah'ın bir lütfu, ihsanı olduğunu idrak edip, birlik ve beraberliğimizi pekiştirdiğimiz takdirde bu ilâhî yardımlar ziyadeleşir. Hendek Savaşları ile başlayan, 15 Temmuz, Fırat Kalkanı, Afrin Operasyonu ile devam eden süreçte hâinlerin içeriden, küffarın dışarıdan bütün baskı ve taarruzuna rağmen bu memleketin ayakta durması sadece beşer gayreti ile izah edilemez.

Bu yüzden küffar burada bir derin devlet arayıp duruyor. Fakat arayışları boşunadır. Bulmaları mümkün değildir. Görene aşikâr, kâfir ve münafığa kapalı olan bu derin devlet Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in önderliğindeki "Rical-i gayb"dir. Bu yüzden akılları almıyor, arkasında bir şeyler araştırıyorlar. Arayışları beyhudedir. Şeytani düzenlerini kurmak ve kurtarmak için çırpınışları boşunadır.

 

Zeytin Dalı Operasyonu Olmazsa Olmaz Bir Zorunluluktu:

Türk ordusu PKK'nın kökünü kazımak için 2-3 yıldır çok başarılı operasyonlar yapıyor. Gelişmelere bakıldığı zaman silahlı kuvvetlerin uzun zamandır bu harekâta hazırlandığı anlaşılıyor. İçeride yapılan temizlikler, Kuzey Irak'ta yapılan operasyonlar, Kandil'e, 150 km. derinliğe yapılan hava harekâtları bunun en önemli adımı. Daha önce de operasyonlar yapılıyordu, ancak hiçbir devirde bugünkü gibi bir teknoloji, yerli silah sanayi, kararlı bir devlet ve siyaset aklı olmamıştı.

Türk ordusu gelişen teknolojinin de yardımı ile Türk sınırları içinde ve Kuzey Irak'ta PKK'ya tarihinde görülmemiş kayıplar yaşattı. Şehirlerden ve dağlardan kazınan PKK içeride eylem yapamaz hale geldi.

Ancak bu yok oluşu gören Amerika bu sefer PKK'yı Suriye'ye taşıdı. Öyle bir destek verdi ki, PKK senelerdir görmediği silahları, konforu elde etti, Suriye'de devletçilik oyunu oynamaya başladı.

PKK bütün hezimetine rağmen Suriye'deki kazanımlarını özellikle güneydoğudaki halkımız üzerinde propaganda ve psikolojik üstünlük aracı olarak kullanmaya başladı. Bazı haberlere de yansıdı, bölgede yaşayan bazı vatandaşlarımız Afrin operasyonundan önce Amerika'nın PKK'ya daha ağır silahlar vermek üzere olduğunu ve operasyon yapılmamış olsaydı, PKK'nın baharda Türkiye'ye operasyon yapacağını ifade ettiler. Bu haberler bölge halkının PKK'nın Suriye'de geldiği konumdan tedirgin olduğunu gösteriyor.

Bu durum bile tehdidin büyüklüğünü, İsrail trenine vagon olan Amerika'nın Türkiye'ye yaptığı büyük ihaneti ve düşmanlığı gözler önüne seriyor.

Şüphesiz PKK Türkiye'ye cephe açarak savaş ilân edemez, ancak Türkiye'nin ordusunu, istihbaratını çok meşgul ediyor, terör tehdidi bir türlü son bulmuyor. Üstelik düşman öyle sinsi hareket ediyor ki, bir taraftan Yunanistan'ı kışkırtıyor, bir taraftan içeriyi karıştırmak istiyor, bir taraftan PKK'yı hazırlıyor.

Ve fakat Afrin'de beklenmedik bir hezimet yaşıyorlar. Bu yüzden Esed'e sığınmaya çalışıyorlar. Esed gelirse Türkiye vurmaz diye ümit ediyorlar. Amerika ve PKK, Türkiye gelmesin de kim gelirse gelsin mantığı ile hareket ediyor. Türkiye'nin Suriye'deki operasyonu Amerika'nın pozisyonunu zayıflattığı halde Rusya ve İran da Türkiye'nin Suriye'deki etkinliğini artırmasından pek memnun değiller. Rusya İran'dan daha mantıklı hareket ediyor. Türkiye'ye hava sahasını açıyor. İran ise Suriye'yi benimsemiş, kendini büyük devlet sanıyor, kendi topraklarına girilmiş gibi tepki veriyor. Amerika-İsrail ikilisi ise sinsilikle, çirkeflikle, sahte bayrak operasyonları ile bölgedeki ülkelerle Türkiye'yi karşı karşıya getirmeye çalışıyor.

 

ABD Türkiye İle Uzlaşır mı?:

Türkiye'nin kararlılığını gören ABD Türkiye'yi bir yerde durdurtmaya çalışıyor. Bakanları, danışmanları Türkiye'ye gönderiyor.

Dikkat ederseniz daha önce yetkililerimiz Amerikanın başkanı dahil Amerikalı yetkililerle görüşüp olumlu bir şeyler duyduklarında hemen arkasından CENTCOM generalleri ya karşı bir açıklama yapıyor, ya da PKK'ya tırlar dolusu silah gönderiyorlardı. Çünkü CENTCOM generalleri emirleri Amerika'dan değil İsrail'den alıyor.

Ancak bu sefer sıkıştılar. Emri Amerika'dan alıyormuş gibi hareket edebilirler. Tabii bunda İsrail'in tedirginliğinin, şu aşamada Türkiye'yi askerî olarak karşılarına almak istemeyişlerinin büyük etkisi var.

Zira bunların ajandasında öncelik İran'da. Türkiye ile harbe tutuşurlarsa, burunlarının dibinde fırsat kollayan İran'ın ve arkasından Rusya'nın harbe girme ihtimali var. Hepsini birden karşılarına almak gibi bir planları yok. Dikkat ederseniz Ortadoğu'da domino taşları gibi ülkeleri, orduları sırayla yıkmaya çalışıyorlar.

Bu durumu bilirsek, adımlarımızı ona göre daha isabetli atmış oluruz. Münbiç'te filan karşımıza çıkacakları yok. Ancak zarar vermek için her yolu deneyeceklerdir.

 

PKK-YPG'yi Kabul Anlamına Gelecek Hiçbir Şeyi İmzalamayalım:

Türkiye PKK'yı temizlemekte kararlı. Ancak yine de biz bir ikazda bulunalım:

Bütün elebaşıları öldürülse, yahut başka bir ülkeye gitse bile, PKK zihniyeti güneyimizde bulunduğu müddetçe hangi maske altında olursa olsun bizim için bir tehdittir. Amerika'nın sinsi taktiklerine, geri adımlarına aldanıp elimizi bağlayacak bir anlaşma yapmayalım. Belki harekât tarzı, zamanı değişebilir, şu olur bu olur, ancak "Ben bu terör örgütünü eninde sonunda temizleyeceğim." kararlılığından asla taviz vermeyelim.

Zira Amerika böyle bir şey denemeye çalışıyor:

"Fırat'ın doğusuyla ilgili Amerika'nın üzerinde düşündüğü iki ayrı plan var.

… 2- Washington'da bir süredir telaffuz edilen Kuzey Irak modeli var. Buradaki birimler, Kuzey Irak'ta Kürt özerk bölgesi oluşurken Türkiye'nin başta buna tavır aldığını, ama sonra çalışmaya başlayınca onları kendisine bağladığını, ekonomik- politik çıkarlar elde ettiğini söyleyip bunun Kuzey Suriye'de de olabileceğini vurguluyorlar. Washington bunun olabilmesi için YPG üzerindeki gücünü kullanarak onu PKK'dan ayrıştırmak için de çalışacak. Aynı zamanda Türkiye'nin ulusal güvenliğine dair bazı güvence mekanizmaları da oluşturulacak. Bu formülün Rusya tarafından da kabul edileceği düşünülüyor. Çünkü Kuzey Irak modeli, Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozan bir gelişme değil."(Serdar Turgut, 18.02.2018)

Dikkatli olalım, bu tuzağa düşmeyelim.

Dikkat ederseniz Batı basını PKK'dan hep Kürtler diye bahsediyor. "Zeytin Dalı" operasyonunu "Türkiye Kürtlere saldırdı." şeklinde özetlenebilecek bir üslupla haber yapıyor. Türkiye'de bir zamanlar basının ne kadar Yahudi-mason tesirinde olduğunu biliyoruz. Batı'da, özellikle Amerika'da basının Yahudi-mason tekelinde olduğu malum. Binaenaleyh bu basın hem bu ülkelerdeki halkı, hem de yönetici tabakayı etkiliyor.

Bize düşen ise bu ülkelere ısrarla işin hakikatini anlatmaktır: PKK Kürtleri temsil etmiyor; elinde silah olan bir terör örgütünü bir milletin başına geçirip devlet kurmasına müsaade etseniz de bu durum terör örgütü vasfını ortadan kaldırmıyor; bilakis bu gibi örgütleri destekleyenler hem bu örgütü başına geçirdikleri millete, hem de dünyaya karşı büyük bir insanlık suçu işliyor.

Ancak amacı Türkiye'nin etrafında Ermenistan ve Yunanistan'dan sonra üçüncü bir Türkiye düşmanı mankurt devlet üretmek olanlara ne kadar tesir edebiliriz, o da ayrı bir muamma.

 

Mankurt Devletler:

Türkiye'de Yunanistan ayda-yılda bir sefer haber olurken, Yunanistan her gün Türkiye haberleri ile yatıp kalkıyor. Tabii haberlerin tamamına yakını olumsuz; "Türkiye şöyle yapıyor, bizi böyle taciz ediyor, şöyle düşmanlık yapıyor." Böylece hem Yunan milleti iyice dolduruşa getiriliyor. Ortaya mankurt bir devlet çıkıyor.

Ermenistan ona keza. Osmanlı devrindeki terör örgütleri devlet oldular. Haçlı Batı sırf Türkiye'ye zarar vermek için kendi dindaşlarına bile merhamet etmedi, Ermeni milletini terörize etti.

Aynı oyunu Kürtler üzerinde oynuyorlar. Sadece PKK militanları değil bütün Kürtler aynı şekilde doldurulmaya çalışılıyor. Barzani bölgesinde de PKK-PYD bölgesinde de görüyorsunuz her yerde Türkiye'nin üçte birini içine alan Kürdistan haritaları var. Bir halk Türkiye'ye karşı şartlandırılıyor. Halbuki Ermenilerin haritalarında da aynı sınırlarla Türkiye'nin üçte biri Ermenistan olarak gösteriliyor. Küffar Türkiye'nin etrafını mankurt devletlerle çevrelemeye çalışıyor.

 

Amerika İran'a Vurursa, Oluşacak Boşluğa Hazır Olalım:

Yukarıda alıntı yaptığımız yazısında Serdar Turgut Fırat'ın doğusundaki bir diğer Amerikan planından şöyle bahsediyor:

"1- YPG'yi İsrail'in de istediği gibi tamamen İran'a bağlı milislerle uzun vadeli çatışmaya girecek bir güç olarak konumlandırma. Bu YPG'nin, PKK içindeki İran yanlılarından ayrışmasını da içeren karmaşık ve zor bir süreç. Yönetim bunun Türkiye'yle ileride çok daha büyük sorunlar çıkaracağını düşünüyor." (Serdar Turgut, 18.02.2018)

Bu bilgi Amerika'daki İsrail etkisini, İsrail'in PKK üzerindeki niyetini, ve yine İsrail ve Amerika'nın İran hakkındaki planlarını göstermesi bakımından önemli.

İsrail için birinci ve öncelikli tehdit İran. İran şu anda İsrail ile komşu oldu. İsrail'in can düşmanı Lübnan Hizbullah'ı ile İran arasında sınır kalmadı.

10 Şubat'ta İsrail F16'sının düşürülmesi ile sonuçlanan olaylar bir İran İHA'sının İsrail hava sahasına girmesi üzerine başlamıştı. İsrail İHA'yı düşürdü, İHA'nın kumanda edildiği aracı vurmak için Suriye içlerindeki İran üslerine operasyon yaparken savaş uçağı Suriye hava savunma füzeleriyle vuruldu. israil 1982 yılından beri ilk defa bir operasyonda savaş uçağı kaybetti.

İran İsrail'i sadece söylemleriyle değil, sınırlarının dibinden de tehdit ediyor.

Taşeron kullanmayı seven İsrail, İran'ı Amerika'ya vurdurtmak istiyor. Böyle bir durumda Irak, Suriye ve Lübnan'daki Şii milislere karşı PKK'yı paralı asker olarak kullanmak istiyor. PKK'yı çok kullanışlı bir örgüt haline getirmeye çalışıyor. Önce İran'ı ve Şiileri vururken kullanacak, sonra Türkiye'ye karşı kullanacak.

Binaenaleyh Amerika İran'a vurduğu zaman Irak'ın Şii merkezî hükümetinin zayıflayacağını, Esed rejiminin çökeceğini yahut iyice Akdeniz kıyısına sıkışacağını tahmin edebiliriz. Bu boşluğu PKK ile doldurmak isteyeceklerdir. Diğer taraftan selefi zihniyetin tarlasından yeşeren yeni IŞİD'ler peydahlamayı planlıyorlar. Şu anda Sina'da bu terör zihniyeti mütemadiyen Mısır askeri öldürüyor. Dikkat ederseniz Irak ve Suriye'deki IŞİD'lileri yok etmediler. Arabistan da tehlike altında.

Küffarın yeni bir fitne tezgâhladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Mısır ve Arabistan'a elimizin uzanması zor, ancak komşu ülkelerde, Irak ve Suriye'de ön alabiliriz. Hazırlıklı olmamız lâzım.

 

Anlaşma Devri Bitti, Artık Silahlar Konuşuyor:

İsrail F16'sının düşmesi ile neticelenen İran-İsrail-Suriye arasındaki vuruşmadan 4 gün sonra 14 Şubat'ta Suriye'nin doğusunda Amerikan savaş uçakları Suriye askerleriyle beraber Rusları da vurdu. Bazı rivayetlerde 100 Rus askerinin öldüğü söyleniyor.

Son yıllarda yaşananlar gösteriyor ki, bölgede, hatta dünyada artık diplomasi, uluslararası hukuk, adalet, insan hakkı gibi kavramlar süs için kullanılıyor. Sınırlar, pozisyonlar, paylaşımlar … hepsi ordularla, askerî güçle yapılıyor. Bu durum büyük askerî çatışma ihtimalini gittiçe artırıyor. Dünya bıçak sırtında yürüyor.

Büyük devletler İkinci Dünya Savaşı'nın yıkımından sonra büyük savaş istemiyorlardı, ancak dünyayı birbirine kırdırmak isteyen bir İsrail var ve koskoca Amerika'yı dinci emelleri için taşeron-piyon olarak kullanıp bütün dünyanın üzerine musallat etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

 

Harp Sanayiimiz:

Türkiye kapısına dayanan tehdit ve düşmanlıklardan sonra yerli silah sanayiine daha büyük önem vermeye başladı. Birçok şeyi yaptık, birçoğu da yapılıyor. Büyük bir bilinç oluştu. Afrin operasyonunu kimseyi tınmadan yapabiliyorsak bunun sayesinde oluyor.

Ancak düşman çok kalleş ve çok gaddar. Taktik nükleer silah adı altında yeni nesil nükleer silahlar geliştiriyor. Uluslararası anlaşmalara aykırı bir şekilde Yunanistan'a her türlü silahı veriyorlar. Hatırlarsanız Amerikan halkını bir zaman nükleer terörle korkuttular.

Binaenaleyh bizim de bu teknolojilere sahip olmamız lâzım. Yunanistan bize vurmaya kalktığı zaman, veyahut terör yapmak isteyenler olduğu zaman "Sakın boyundan büyük işlere kalkışma!" diyebilmemiz lâzım.


  Önceki Sonraki