Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED  Aleyhisselâm - Huneyn Savaşı (4) - Ömer Öngüt
Huneyn Savaşı (4)
HAZRET-İ MUHAMMED  Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Mart 2018

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

-Hicretin Sekizinci Yılı-

Huneyn Savaşı (4)

 

Müellefe-i Kulûb:

Yalnız bu taksim işinde Resulullah Aleyhisselâm, en büyük hisseyi Medineliler'den ziyâde Mekke'nin yeni müslüman olan eşrafına ayırdı.

Kur'an-ı kerim'de beyan buyurulduğu üzere bunlar, kendilerine:

"Kalpleri İslâm'a ısındırılmak istenenler." mânâsına gelen "Müellefe-i kulûb" adı verilen otuz kadar kişiydi.

Müellefe-i kulûb'a karşı yapılan bu yüksek lûtuflar, yeni müslümanları tam olarak İslâm'a ısındırmak ve kazandırmak, müslüman olmayanları da İslâm'a sokmak içindi.

Müellefe-i kulûb'den bazıları gerçekten müslüman olmuşlardı.

Bazıları görünüşte müslüman, fakat kalben münafık idiler. Bazıları ise, müslümanlarla barış yapmış müşriklerden idiler.

Resulullah Aleyhisselâm bunlara sadaka ve ganimetlerden vermekle; bazılarından gelebilecek kötülükleri önlemeyi, içlerinden müslüman olanların İslâmiyet'te sebatlarını ve kavimlerinin onlara uyarak müslüman olmalarını sağlamayı, iman henüz gönüllerine yerleşmemiş olanların da imanlarını kuvvetlendirmeyi gerçekleştirmek istemişti.

Birkaç gün öncesine kadar İslâm'ın ve müslümanların en azılı düşmanları olan bu Kureyşliler, mağlup edilmiş olmalarına rağmen affedilmiş, malları ve canları bağışlanmış, şimdi ise servete boğulmuşlardı.

Ebu Süfyan, Hakîm bin Hizâm, Hâris bin Hişâm, Safvân bin Ümeyye, Süheyl bin Amr bunlardandı.

Resulullah Aleyhisselâm Müellefe-i kulûb'a bol bol ihsanlarda bulunduğu sırada Sa'd bin Ebî Vakkas -radiyallahu anh-:

"Yâ Resulellah! Uyeyne ve Akra' gibi kimselere yüzer yüzer develer verdin, Cuayl bin Sürâka'yı bıraktın." dedi.

Bunun üzerine buyurdu ki:

"Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, Uyeyne ve Akra' gibi kişilerle yeryüzü dolup taşsa, Cuayl onların hepsinden hayırlıdır. Fakat ben bunları İslâmiyet'e ısındırmak için kolluyorum. Cuayl'ı ise sımsıkı bağlı olduğu müslümanlığına ve ahirette kendisine hazırlanmış olan üstün mükâfatlara havale etmiş bulunuyorum."

Cuayl bin Sürâka -radiyallahu anh- muhâcirlerin fakirlerindendi, Uhud ve Hendek savaşları'na katılmıştı. Resulullah Aleyhisselâm onun adını Amr olarak değiştirmişti.

Müellefe-i kulûb için fazla fazla verilen bu ganimetler, askerin umumî haklarından değil, hazineye âit beşte birlerden, yani Resulullah Aleyhisselâm'ın kendi hissesindendi. Resulullah Aleyhisselâm en fazla hisseyi, kendisine en korkunç düşmanlığı göstermiş olanlara veriyor ve böylece yeni müslüman olanların kalplerini kazanmış oluyordu.

Resulullah Aleyhisselâm'ın bu yüksek düşüncesi, Ensâr'dan bazı gençlerin sızlanmalarına yol açtı.

Kendi aralarında:

"Allah Peygamber'imize hayır ihsan buyursun! Artık o kendi kavmine kavuştu. Bizi bıraktı, Kureyş'e bol bol verdi. Halbuki kılıçlarımızdan hâlâ Kureyş kanı damlıyor!" diye serzenişte bulunuyorlardı.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde müminlere hitap ederek, Resulullah Aleyhisselâm'ın kalb-i şerif'lerini rencide edecek sözlerden kaçınmalarını emretmektedir:

"Ey iman edenler! Musa'yı incitenler gibi olmayın. Allah onu, söylediklerinden temize çıkardı. O Allah katında değerli bir kimse idi." (Ahzâb: 69)

Onu inciterek söz söyleyenler kendilerine yazık etmiş olurlar.

 

Nebevî Sitem:

Resulullah Aleyhisselâm bu dedikoduyu Ensâr'dan Sa'd bin Ubâde -radiyallahu anh-den duydu ve çok üzüldü. Hemen Ensâr'ın toplanmasını Sa'd -radiyallahu anh-a emretti. Deriden bir çadır içinde toplanan Ensâr ile konuşup Allah'a hamd-ü senâdan sonra söze başladı:

"Ey Ensâr! Siz yolunu şaşırmış müşriklerdendiniz. Allah, benim vasıtamla size doğru yolu göstermedi mi? Siz birliğinizi kaybetmiş, birbirinizden ayrılmıştınız! Benim Medine'ye hicretimle Allah sizi birleştirmedi mi? Siz fakir idiniz, benim aranıza girmemle sizi Allah refaha kavuşturmadı mı?" diye sordu.

Ensâr bütün bu soruları:

"Bütün minnet, Allah ve Resul'ü içindir!" diye cevaplandırdılar.

Resulullah Aleyhisselâm:

"Ey Ensâr! Eğer siz de isteseydiniz, benim bu sorularıma şöyle diyebilirdiniz:

'Kavmin seni yalanladı, bize hicret ettin. Biz seni tasdik ettik. Kavmin seni terketti, biz sana yardım ettik. Kavmin seni kovdu, biz seni göğsümüze bastık. Sen yoksuldun, biz seni malımıza ortak yaptık.'

Bütün bunları tekrarlasaydınız, doğru söylemiş olurdunuz. Ben de sizi tasdik ederdim.

Ey Ensâr! Sizin tarafınızdan söylenmiş bazı sözler var ki, bana kadar erişti. Bu sözler doğru mu?" deyince Ensâr:

"Yâ Resulellah! Bizim büyüklerimizden hiçbiri sizi üzecek hiçbir şey söylememiştir. Yalnız bazı gençlerimiz, bazı duygulara kapılmış." dediler.

Resulullah Aleyhisselâm:

"Kureyş'ten bazılarına dünyalık verdiğim doğrudur. Bunlar müşriklik zamanına yakın oldukları için, gönüllerini İslâm'a ısındırmak istedim, bunun için verdim.

Ey Ensâr! Herkes aldıkları mallarla giderken siz de Peygamber'inizle evlerinize dönmek istemez misiniz?" buyurdu.

O zaman bütün Ensâr hep bir ağızdan:

"Yâ Resulellah! Biz yalnız seninle gitmek isteriz!" diye heyecanlı bir sesle bağrıştılar. Birçoğu da hüngür hüngür ağladılar. Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ıslattı.

Resulullah Aleyhisselâm da onlarla birlikte ağladı ve sözlerine devamla:

"Eğer hicret şerefi, hicret fazileti olmasaydı, muhakkak ben Ensâr'dan biri olmak isterdim. Ey Ensâr! Herkes bir yol tutup gitse, ben Ensâr'ın yolunda giderdim." buyurdu, Ensâr'a hayır ile duâ etti.

Daha sonra konak yerine döndü, Ensâr da dağıldılar.

 

Medine'ye Dönüş:

Resulullah Aleyhisselâm ganimetleri taksim ettikten sonra, Ci'râne'den kalkıp Mekke'ye Hacc ayı olmadığı için, Umre niyetiyle gitti ve Kâ'be'yi ziyaret etti.

Huneyn savaşı'na çıkarken Attab bin Esîd -radiyallahu anh-i birçok meziyetleri sebebiyle Mekke'de vekil olarak bırakmıştı. Huneyn'den döndüğü zaman idaresini beğendi ve onu Mekke'ye asil olarak vali tayin etti.

Yirmi yaşlarında bulunan Attâb bin Esîd -radiyallahu anh-in yanına da, Mekkeliler'e müslümanlığı öğretmek üzere Muâz bin Cebel -radiyallahu anh-i muallim olarak verdi.

Umresini yaptıktan sonra Resulullah Aleyhisselâm Muhâcirler ve Ensâr ile birlikte Medine'ye döndü.

Çıkışı ile Medine'ye dönüşü arasında iki ay on altı gün geçmişti.


  Önceki Sonraki