İslâm binası bu dört direk üzerine kuruldu. Allah-u Teâlâ her birine ayrı ayrı meziyetler vermiş, her biri ayrı ayrı tecelliyatlarla, ayrı vazifelerle gönderilmiş, birine verilen lütuf diğerine verilmemiştir. Hepsi de birer nurdur. Onlara verilen meziyetleri hiçbir beşerin hafsalası almaz.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman -radiyallahu anhüm- ile Uhud dağına çıkmıştı, onlar orada iken zelzele oldu.
Bunun üzerine buyurdular ki:
"Ey Uhud! Kımıldama, dur! Üstünde bir Peygamber, bir Sıddık, iki şehid vardır." (Buhârî. Tecrid-i sarîh: 1492)
Bu mucize beyanı ile Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- ile Hazret-i Osman -radiyallahu anh-in şehit olacaklarını haber vermiş oldu.
•
Fecr Sûre-i şerif'i çok kıymetli ve azâmetli bir sûredir.
Bu sûredeki 27-30. Âyet-i kerime'ler nazil olduğunda Resulullah Aleyhisselâm'ın yanında Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz de oturuyorlardı.
"Ey mutmainne olan nefis!
Dön Rabb'ine! Sen O'ndan râzı, O senden râzı olarak.
Gir sâlih kullarımın içine!
Gir cennetime!" (Fecr: 27-30)
Rivâyete göre bu Âyet-i kerime'ler nâzil olduğunda Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-:
"Yâ Resulellah! Bu ne kadar güzeldir!" demekten kendini alamadı.
Bunun üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Bilmiş ol ki melek sana onu ölümün sırasında söyleyecektir." buyurdu. (Ebu Nuaym, Hilye)
•
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- bir gün Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-ın eli ile dilini çekip tuttuğunu görünce sordu;
"Ne yapıyorsun yâ Ebu Bekir?"
Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz;
"Başıma gelenler, hep bu dilin yüzünden gelmiştir. Zira ben Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in;
"Vücudun her parçası ehemmiyetine binaen lisanı Allah'a şikâyet eder." dediğini duydum." buyurdu.
Ebu Bekir Sıddîk -radiyallahu anh- Efendimiz'in çok konuşmamak, yerinde konuşmak için ağzında taş taşıdığı, konuşması gerektiğinde ise o taşı çıkarıp konuştuğu da rivayet edilir.
•
Hazret-i Ebu Bekir Sıddîk -radiyallahu anh- Efendimiz iki yıl dört ay süren halifelikleri zamanında bazı güçlükler yaşamışlardı.
Her tarafta türeyen irtidat hareketlerini bastırdı. Sahte peygamberleri, İslâm'ı yıkmaya çalışan sahtekârları ortadan kaldırdı. Zekât vermemek için baş kaldıran kabilelerle mücadele etti. Yani Hazret-i Allah onu vesile kılmasaydı İslâmiyet'in esaslarından hiçbir şey kalmayacaktı.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde, bu hususu şöyle haber vermişlerdir:
"Bir kere rüyâmda insanları bir meydanlıkta toplu olarak gördüm. O sırada Ebu Bekir kalktı. (Halkı sulamak için kuyudan) bir, yahut iki kova su çekti. Fakat Ebu Bekir'in su çekmesinde güçlük vardı. Allah Ebu Bekir'i mağfiret etsin (mağfiret edecektir de). Sonra (bu küçük kovayı) Ömer aldı. Ve alınca bu kova Ömer'in elinde büyük bir kovaya tahavvül etti. Ben, halk içinde Ömer'in gördüğü işi işleyebilecek kuvvette kavî ve kâmil bir kişi görmedim. En sonu insanlar o meydanı develerin sulak ve eylek yeri edindiler." (Buhârî, 1481)
•
"Vazife onundur ki; "O benim değildir." der.
Vazife onun değildir ki; o vazifeye ehil olduğunu iddia eder."