Bu Sûre-i celîle'de insanlara yaratıkların şerrinden, karardığı zaman gecenin şerrinden, büyücülerin ve hasetçilerin şerrinden Allah-u Teâlâ'nın hıfz-u himâyesine sığınmaları emredilmektedir.
Yahudi kabileleri Medine'den sürüldükten sonra şehirde kalan yahudilerin bazıları, müslüman olduğunu söylediği halde münâfıklıktan ayrılmayan yahudi Lebid bin A'sam'ın yanına vardılar. Resulullah Aleyhisselâm'a sihir yapılması için kendisine üç altın verdiler.
Lebid önce Resulullah Aleyhisselâm'ın tarağı ile, başından taranmış saçlarını elde etmeye girişti. Kısa zamanda elde ettiği tarak dişleri ile, saç ve sakal tarantılarını bir takım düğümlerle düğümledi ve üfledi. Sonra onları erkek cinsi hurmanın kurumuş çiçek kapçığının içine koydu, götürüp bir kuyunun içindeki basamak taşının altına yerleştirdi.
Bu sihir üzerine Resulullah Aleyhisselâm'ın sağlığı bozulmaya başladı. Yapmadığı bir işi yapmış gibi sanıyordu, gözlerinin feri azaldı. Rahatsızlığı günlerce sürdü.
Lebid ve avânesi bu durumu öğrendiler. İçlerinden birisi:"Eğer Muhammed gerçekten bir peygamberse, bu iş kendisine Allah tarafından haber verilir. Aksi takdirde bu sihir sebebiyle aklı başından gider, böylece de kavmimiz umduklarına ermiş olurlar." dedi.
Allah-u Teâlâ yapılan sihri Resul'üne gösterdi. Resulullah Aleyhisselâm Hazret-i Âişe -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'e buyurdu ki:
"Yâ Âişe! Allah bana şifamı bildirdi. İki melek gelip biri başucumda, diğeri ayak ucumda durdu. Birbirleriyle şöyle konuşuyorlardı:
– Bu zâtın hastalığı nedir?
– Sihirlenmiştir.
– Kim sihir yaptı?
– A'sam oğlu Lebid.
– Ne ile yaptı?
– Tarak, saç, sakal tarantısı, erkek hurma çiçeği ile.
– Nerede yapıldı?
– Zervan kuyusunda."
Resulullah Aleyhisselâm oraya doğru gitti, sonra geldi ve:"Büyü yapılan hurmanın uçları şeytanın başı gibidir." buyurdu.
Hazret-i Âişe -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz:"Yâ Resulellah! Onu çıkardınız mı?" diye sordu.
Şöyle cevap verdi:
"Hayır çıkarmadım. Çünkü Allah bana şifa verdi. İnsanların görüp de nasıl yapıldığını öğreneceklerinden endişe ettim ve kuyuyu kapattırdım." (Buhârî. Tecrîd-i sarih: 1352)
Cebrâil Aleyhisselâm gelerek Muavvizeteyn'i okumasını söyledi. Resulullah Aleyhisselâm her iki Âyet-i kerime'yi okuyuşunda bir düğüm çözüldü. Son Âyet-i kerime'ye gelindiğinde düğümler tamamen çözülmüş oldu, Resulullah Aleyhisselâm da sihirin tesirinden kurtulduğunu hissetti.
Sihir peygamberlerin ne peygamberlik sıfatlarına, ne de peygamberlik vazifelerine tesir edemez. Birer insan olmaları itibariyle hastalanmaları nasıl tabii bir şey ise, sihrin de kısa bir müddet için vücutlarında az çok bir sarsıntı, bir tutukluk ve bir durgunluk meydana getirebileceği tabii bir şeydir.