Bu coğrafyadaki Amerikan-yahudi siyasetini şu şekilde basitçe özetleyebiliriz.
Hedef ülkeye vur, ordusunu dağıt, yetişmiş insan gücünü yok et, böylece devlet aygıtını yık. Oluşan boşluğu terörle, anarşi ile doldur. Kendine bağlı terör gruplarını besle, destekle, büyüt, ileriye sür. Kendi askerin ölmesin, hedef aldığın ülkenin insanları birbirini öldürsün. Sen de keyfini sür. Yerel kaynakları sömür, silah sat, istediğin siyasal oluşumlara zemin hazırla, "Dünya krallığı" amacına doğru yürü.
Irak'ı vurdular. Orduyu dağıttılar, "Baas'ı yok ediyoruz" diye devletin yetişmiş kadrosunu yok ettiler. Bilim insanlarını öldürdüler, yahut kaçırttılar. Halkı şii-sünni, Arap-Kürt-Türkmen birbirine düşürdüler. Ortada Irak diye bir şey kalmadı. Oluşan boşlukta David Petraeus diye bir Amerikalı geldi DEAŞ diye bir örgüt peydahladı. Irak ve Suriye'nin büyük kısmını ele geçiren bu örgüt İsrail'e saldırmadı, müslümanlara saldırdı. Oluşan sahte cazibeye kapılan birçok genç buraya toplandı. Sonra Amerika kendi oluşturduğu heyulayı yok ediyorum propagandası ile silahla-ikna ile bunlara boşalttırdığı alanlara PKK'yı yerleştirmeye başladı. PKK'yı DAEŞ ile savaşan kahramanlar olarak yutturmaya çalıştı. Bazı İsrailli yetkililer "PKK'yı terör örgütü olarak görmüyorum." diye konuşmaya başladı. (Suriye'nin büyük bir bölümünü ele geçiren PKK Kerkük'e kadar indi.)
Suriye'de ordu kullanmaya gerek kalmadan aynı tabloyu oluşturdular. Yönetimde söz hakkı olmayan çoğunluk sünni halkı "Arap Baharı" rüzgârı ile gaza getirdiler. Bu noktada Türkiye de oyunu göremedi. O vakit Amerikan-yahudi niyeti ve siyaseti bugünkü gibi aşikâr değildi.
Afganistan mahvoldu. Libya'yı bombaladılar. Yemen Suriye gibi karıştı. Pakistan zor günler geçirdi, hâlâ zorlanıyor. Türkiye direkten döndü.
Ortadoğu'da hep bir Şii-Sünni kapışmasına oynadılar. Bir gün bir şii camii ve türbesi patladı, diğer gün bir sünni camisi patladı. DAEŞ şiileri kesti, Haşd-i Şabi diye bir şey çıktı sünnileri kesti. Oluşan boşlukları İran'ın ve şiilerin doldurması için yol verdiler. İran da bu oyuna geldi, bu boşluğu doldurmak için Amerika'dan daha gayretli hareket etti. Irak neredeyse ikinci bir İran haline geldi. Yemen'de şiileri destekledi. Çıkan iç harpte taraf olan Arabistan neredeyse fiili olarak savaşa girdi. Arabistan'ın başını çektiği Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn gibi Körfez ülkeleri kendilerini İran tehdidi altında hissetmeye, Amerika ve İsrail'le açıktan ittifak yapmaya başladılar. (Katar krizinde olduğu gibi) Türkiye'nin İran'la arası açılınca hemen Türkiye'ye yanaştılar. Türkiye İran'la arayı düzeltmeye başlayınca tekrar Amerika ve İsrail'e yanaştılar. En son Trump'un açıkladığı İran stratejisi'ne desteklerini ilan ettiler.
Böyle böyle Ortadoğu'da bir Şii-Sünni gerilimi ve bir iç savaş çıkarmakta başarılı oldular. Ancak devletler arası bir savaş çıkartamadılar. Esas amaçları Türkiye ile İran'ı vuruşturmaktı. FETÖ başarılı olsaydı, şu anda İran'la harbediyor olurduk. Dikkat ederseniz FETÖ 17-25 Aralık operasyonları zamanlarında karalamak istediklerini "Acem ajanı" gibi gösteriyordu. Zira yukardan öyle dolduruluyorlardı.
Bunda muvaffak olamayınca bari Arap ülkeleri ile İran'ı vuruşturayım diye düşündüler. Nitekim Suud-i Arabistan ve şürekâsı hevesli ancak İran'la savaşacak cesaretleri ve silahlı güçleri yok.
Türkiye'de FETÖ darbesi yapmak isterken aynı zamanda bir kaos ve iç karışıklık hesap etmişlerdi. Başarılı olamadılar. Bilakis Türkiye daha güçlendi.
Yine Barzani'ye referandum fısıldarken hiç olmazsa bölge biraz karışır diye düşündüler. Ama Irak ordusunun kendisini çok geliştirdiği, Barzani'nin Amerikan ordusunun desteği olmadan kof olduğu ortaya çıktı, 24 saatte her şeyini kaybetti, Kerkük'te ve diğer tartışmalı bölgelerde hiçbir hak iddia edemez duruma düştü. Türkiye İdlib'e girdi, Kuzey Irak'ta sınır ötesi operasyona başladı...
İsrail ve Amerika için kâbus gibi gelişmeler bunlar. Irak'ın tekrar güçlü olarak ortaya çıkması, İran'ın nüfuzunu artırması, Türkiye ile İran'ın yakınlaşmaya başlaması ve hatta üst düzeyde siyasî ve askerî olarak temas halinde olması Amerikan-yahudi cenahında alarm zillerini çaldırıyor.
Amerikan-İsrail tarafından gelen açıklama ve sinyallere bakıldığında sıradaki domino taşının İran olduğunu görüyoruz. Fakat İran büyük bir lokma. Bölge ülkelerini savaştırıp lokmayı küçültemediler. Şimdi sıra Amerikan askerine geldi. Dikkat ederseniz İran'ın hem doğusu hem batısı Amerikan üsleri ile çevrelenmiştir.
İran'a vursalar bile Irak ve Suriye'deki gibi bir boşluk oluşturmaları zor. Bu yüzden büyük bir zulümle, pervasızca gelmek isteyeceklerdir. Zira artık öyle terör, DAEŞ filan diye bahane üretip dünyayı kandırmak zor. Herkesin gözü açıldı.
Türkiye olarak hazırlıklı ve teyakkuz halinde olmamız lâzım; PKK ve Yunan gibi düşmanlarımıza olduğu kadar İran'ın işgali ihtimaline de. Zira komşularımızda oluşturdukları boşluk ve kaosu hep bizim aleyhimize planlıyorlar. Bu sefer biz önde olalım. İran'ın vurulması ihtimaline göre planlamamızı ve hazırlığımızı yapalım.
Hazret-i Allah bunları kahretsin, küffara fırsat vermesin. Vatanımızı ve İslâm dünyasını bunların şerrinden muhafaza etsin. Amin.