Yaşadığımız yüzyılda en şiddetli zulme maruz kalan toplulukların başında hiç şüphe yok ki Arakan Müslümanları geliyor. Hür ve medeni(!) dünyanın gözü önünde çağın en vahşi, alçak ve kahpe soykırımına tabi tutulan Rohingya Müslümanlarının çığlıklarını, yardım taleplerini duyan ve ilgilenen yok. Türkiye ve Türk Milletinin dışında hemen bütün İslam Ülkeleri de derin bir sessizliğin içinde.
Bir zamanlar hür ve bağımsız olarak hayatlarını sürdüren Arakan Müslümanları Portekizlilerle, Hollandalılarla ticaret yapan güçlü bir devlete sahiptiler. Osmanlı Devleti'ne gönülden bağlı idiler. Hatta Balkan Savaşları yıllarında bize yardım yapmışlar, para göndermişlerdi.
Şimdi ise mazlum ve mağdur dindaşlarımıza yardım etmek sırası bize kaldı.
Arakanlı Müslüman kardeşlerimizin yaşadığı bölgenin çok önemli stratejik özellikleri, tespit edilen petrol ve doğalgaz kaynakları emperyalistlerin iştahını kabartmaktadır. 2013 yılından sonra önemi artan BCIM (Bangladeş-Çin-Hindistan-Myanmar) ülkeleri arasındaki Kunming'den Mandalay ve Dakka üzerinden Kalküta'ya uzanan enerji, telekom ve nakliyat koridorunda merkez olarak Myanmar'ın Mandalay şehri seçilmiş durumda. Çin'in Bengal Körfezi üzerinde her zaman baskı oluşturan ABD'ne karşı Arakan toprakları üzerinde Boru Hattı inşa etmesi, Budist Myanmar Hükümeti'nin aldığı desteği sağlamlaştırmış; Müslümanlar üzerinde yapılan soykırıma Çin'in, Rusya'nın, BM Teşkilatı'nın seyirci kalmasına neden olmuştur. Askerî cuntanın petrol anlaşmaları yaptığı ülkeler ve şirketleri göz önüne getirirsek mesele biraz daha anlaşılmış olur.
1948 yılından beri askeri cunta tarafından idare edilen ülke her fırsatta Müslümanlara karşı şiddet, katliam ve soykırım uygulamaktan kaçınmıyor. Yeniden başlatılan katliamlarda binlerce insan öldürülmüş, tecavüze uğramış, kolları-bacakları kesilerek yakılmışlardır. Bangladeş'e sığınan 450 bin civarındaki Müslümanın açlığın yanı sıra başta sıtma olmak üzere sarılık, tifo, kolera, ishal gibi hastalıklarla boğuşuyorlar. Günlerce tek lokma ekmek yiyemiyorlar, bir yudum su bulamıyorlar.
Budist çeteler ve silahlı kuvvetler olabildiğince fazla Müslümanı kesmenin yarışı içine girmişlerdir. Rejimin kendilerine sağladığı imkânlarla Müslümanları sonuna kadar katletmeye, yok etmeye çalışıyorlar ve maalesef bu soykırım bütün dünyanın gözü önünde yapılıyor.
İsrail Devleti iki yıldır Myanmar Hükümeti'ne silah satıyor. Aynı şekilde Arakan Müslümanlarını yok etme projesinin arkasında meşhur borsa spekülatörü Macar Yahudisi George Soros'un fonladığı 'Burma Görev Gücü' adındaki organizasyon özel işler çeviriyor. Soros'un ülke içindeki müdahalesi krizi daha derinleştirmiş ve gelinen netice ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.
Arakan'daki müslümanlara "Hızla üreyen kuduz köpekler" diye hakaret eden, mücadelenin "Son Müslüman yılan öldürülünceye kadar' sürdürülmesi çağrısı yapan Budist rahipler soykırımın baş sorumlusudur. Müslümanlara yönelik ekonomik boykot, İslamiyet'i kabulün yasaklanması, yıkılan camilerin yerine Budist tapınakları inşa edilmesi gibi taleplerle Budist kitleleri tahrik eden bu Budist din adamlarıdır.
1989'da ezici çoğunlukla kazandığı seçimler sonrasında askeri yönetimler tarafından 2013'e kadar ev hapsinde tutulan Nobel Barış Ödülü Sahibi Aung Suu Kyi de bu Budist terörüne teslim olmaktadır. Myanmar Hükümeti insani yardımları engellediği gibi BM denetçilerine de ülke sınırlarını kapatmıştır. BM Teşkilatı İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Başkanı olaylarla ilgili olarak yaptığı değerlendirmede şöyle demiştir; "Myanmar'da yaşananlar hakkında ders kitaplarında örnek gösterilebilecek bir etnik temizlik uygulaması görülüyor. Güvenlik güçleri ve milislerin Rohingya köylerini yaktıklarını gösteren çok sayıda haber ve uydu görüntüsü elimize geçti. Ancak kaçan sivillerin vurulması gibi yargısız infaz haberleri de geliyor. Rohingya Müslümanlarına onlarca yıldır vatandaşlık hakları verilmiyor. ... Şimdi ise Hindistan'ın Rohingyalıları Myanmar'a iade etmeye çalışıyor. Bunu esefle karşılıyoruz. Hindistan toplu sınırdaşı uygulaması yapamaz ve kimseyi işkence ve diğer ciddi hak ihlallerine maruz kalacakları bir yere iade edemez."
1948'de Arakan'ı Pakistan yerine Burma (Myanmar)'ya bağlayan İngiltere bugünkü duruma zemin hazırlamıştır. Ülke'de baskın şekilde İngiltere ve Çin nüfuzu devam etmektedir.
Birinci Dünya Savaşı'nda Sina-Filistin Cephesi'nde İngilizlere esir düşen 12 bin askerimiz Hindistan'a ve Burma'ya götürülmüş, inşaatlarda köle gibi çalıştırılmıştır. Ağır çalışma şartları, alışık olmadıkları tropik iklim ve salgın hastalıklar nedeniyle beş yıl içinde hepsi şehit olmuştur. Bugün sayıları tam olarak bilinmemesine rağmen sırf Myanmar'da beş bine yakın şehit mezarı bulunduğu tahmin edilmektedir.
Neticede Türkiye ve Türk milleti her zaman ve her şartta mazlumların, dindaşlarının, soydaşlarının yanında yer alacak, haklarını korumayı ve kollamayı bir imanî vazife olarak daima yerine getirecektir.