Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (79) - "Hazret-i Allah Seni Sana Bırakırsa..." - Ömer Öngüt
"Hazret-i Allah Seni Sana Bırakırsa..."
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (79)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Eylül 2017

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (79)

 

Zilhicce Ayının İlk On Günü ve Kurban Hakkındaki Bazı Beyanları:

Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Tevbe Sûre-i şerif'inin 36. Âyet-i kerime'sinde:

"Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunların dördü haram aylardır. İşte bu en doğru bir hesaptır. Öyle ise o aylar içinde kendinize zulmetmeyin." buyuruyor.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Vedâ Hutbesi'nde şöyle buyurmuşlardır:

"Şüphesiz ki zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günde olduğu gibi deveran edip durmaktadır. Sene on iki aydır." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1654)

Bu dört muhterem ayın üçü sıra ile "Zilkade, Zilhicce, Muharrem" olup dördüncü de "Receb" dir.

Bu aylar hürmete lâyık olup, savaş yapmak yasak olduğu için "Haram aylar" olarak vasıflandırılmıştır.

Zilkade ve Zilhicce aynı zamanda "Hacc" aylarıdır. İşte bu aylardan olan Zilhicce ayının ilk on günleri; zikir, tekbir ve Hacc günleridir. Hazret-i Allah'ın:

"On geceye yemin olsun ki..." Âyet-i kerime'si ile methettiği çok kıymetli çok mübarek günlerdir. (Fecr: 2)

Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmaktadır:

"Ayların efdâli Ramazan-ı şerîf ve ziyâde muhteremi ise Zilhicce'dir." (Câmius-sağir)

İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri'nden rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:

"Allah'ın indinde Kurban'dan önceki on günden daha üstün günler yoktur. O günlerde Hakk Celle ve Alâ Hazretleri'nin zikrini çok yapınız." (Dârimî)

Bir Hadis-i şerif'te de şöyle buyuruluyor:

"Allah'ın kendisine ibadet edilmekten en çok hoşlandığı günler Zilhicce'nin ilk on günüdür. Bu on günün her gününde tutulan oruç bir yıllık oruca ve her ibadetle geçirilen gecesi, Kadir Gecesi'ne denktir." (Tirmizi)

Zilhicce'nin yedinci gecesi "Terviye", sekizinci gecesi "Arefe" ve dokuzuncu gecesi "Bayram" gecesidir. Bu mübarek geceleri ihya edenler cennetle tebşir olunmuştur.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde:

"Dört mühim geceyi ihyâ eden kimseye cennet zaruridir. Terviye, Arefe, Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı geceleri." buyuruyorlar. (C. Sağir)

Bir Hadis-i şerif'lerinde de şöyle buyuruyorlar:

"Arefe gününde oruç tutmak hem geçmiş hem de gelecekten birer senenin küçük günahına kefaret olur." (Ahmed bin Hanbel)

Zilhicce'nin ilk on gününü kastederek kardeşimize;

"Bu on gün derslere devam ettiniz mi, yoksa ara sıra mı yaptınız? Çünkü çok kıymetli çok mübarek günler." buyurdular.

"Efendim şükür namazı kurbanı kestikten sonra mı, kesmeden evvel mi kılınır?" diye soran bir kardeşimize şöyle buyurdular:

"Ben kurban kestim diye namaz kılınmaz, kestiren ve o lütfa ulaştıran Hazret-i Allah'a şükretmek için kılınır."

"Mühim olan sadece kan akıtmak veya et yemek değil, Allah-u Teâlâ'nın rızâsını kazanmak için kan akıtmaktır. O'na ulaşan sizin O'na itaat ve teslimiyetinizdeki, emirlerini yerine getirmenizdeki takvânızdır. Zira ameller ancak takvâ ve ihlâs ölçüleriyle makbuldür. Kurban kesenler ancak niyet, ihlâs ve takvânın şartlarına riâyet ederek Rabb'lerini râzı edebilirler."

"Kurban malla yapılan bir fedâkârlıktır. Bir müslüman kurban kesmekle, can da dahil olmak üzere bütün her şeyini Allah yolunda fedâ etmeye hazır olduğunu göstermiş olmaktadır. Diğer taraftan kurban, nefsanî arzuları kesmenin de bir işaretidir.

O kana bedel olarak, gelecek birçok felâketler, ibtilâlar, akacak kanlar önlendiği gibi, en mühimi de Allah-u Teâlâ'nın emri şerif'inin yerine getirilmiş olmasıdır. Rızâ-i Bâri'ye vesiledir."

 

Hazret-i Allah Seni Sana Bırakırsa...:

"Şurası camekânlık halinde idi, sehven o camekâna insan ne kadar dayanırsa dayansın kırılmıyor, fakat kasd-ı mahsusa ile dokunmakla aşağı iniyor.

Ve nitekim bunu gören de, o aşağıya gidenlerden oldu.

Hakk yol öyledir, ihlâs aranır.

Hazret-i Allah bizi istikamet ve ihlâsı üzerinde, hidayeti üzerinde yürütsün. Bizi kendine güvenenlerden etmesin, bizi bize bırakmasın.

Hiçbir zaman demeyiz ki; "Şu kötülüğü yapmam!" En büyük kötülük de olsa, katiyyen demeyiz. Çünkü Hazret-i Allah seni sana bırakırsa, en büyük kötülüğü yaparsın.

İyilik Hakk'tandır, kötülük bizdendir. Hazret-i Allah'a sığınalım ki, O'nun lütf-u keremi ile iyi olabilelim. Kendimize kaldığımız zaman perişan oluruz."

"Fakat mademki her şey Hakk'ın, biz de Hakk'ın birer mahlûkçuğuyuz, bunu hiçbir zaman kaybetmememiz lâzım.

İkincisi; nefsimize paye, efendilik vermememiz lâzım. Bunu derinden düşünmeliyiz.

Tek kelime ile kendimizi beğenmemeliyiz. Mademki Hazret-i Allah'ın kulu ve kölesiyiz diyoruz, şu halde bunun sözde kalmaması lâzım. Bilfiil bunu yapmak zorundayız.

Bu nefsimizin işine gelmez. Ama imtihan oluyoruz ya..

Nefsimizi daima kontrol altında bulunduralım. Kendimizi hep ayarlayalım. Nefsimiz kendisine bir paye veriyormu? Daima bu kontrolün içinde bulunalım. Bunlar birer terazidir. Kendimizi hep tartalım.

Bu yolda gaye maksat gözetlemeden çalışmalıyız. Menfaate asla tevessül etmemeliyiz. En küçük bir menfaat bu yolda beklenmemeli. Bizim nefsimiz hep menfaate tevessül eder. Tevessül etmeden, böylece Hazret-i Allah'ın lütuf rızâsına nail olmaya gayret edelim. En büyük kâr Hazret-i Allah'ın lütuf rızâsıdır."

"Zaten varlık, nefsimizin kendini beğenmesinden başka bir şey değildir.

Bu ise en tehlikeli bir şeydir. Bir insanın Cenâb-ı Allah'a çok sığınması ve nefsinden çok korkması lâzımdır. Nefsin kendini beğenmesi en büyük tehlikedir, Allah'ım korusun.

İnşallah Allah'ımız lütfeder, Efendilerimiz'in himmet ve tasarrufu ile bu vartalardan kurtarır.

Çok büyük bir vartadır."

"Efendim, bundan sonra Zât-ı âli'nize hiçbir şey sormaya yüzümüz kalmadı. Şimdiye kadar verdiğiniz hakikatler bize yeter." diyen bir misafire Efendi Hazretlerimiz şöyle buyurdular:

"Zaman ve hadisat, insanı yeni durumlarla karşı karşıya bırakabiliyor. Bu yeni durumlarla, yeni bilgiler ortaya koymuş oluyor. Bunlar da bir nimettir, bir ışıktır. Bugün değilse yarın, beşeriyete güzel bir ışık olur. Yalnız ihlâsla, insafla dinlemek lâzımdır.

Ve şunu çok iyi bilmek lâzım ki; bütün iyilikler Hazret-i Allah'tan gelir. Bizde iyiliğin zerresi ve eseri bile yoktur. Ancak Hazret-i Allah lütfederse, bizde iyilik husule gelir. Bırakırsa bizden hayale gelmeyecek kötülükler husule gelir. Bir kul; "Ben bu kötülüğü yapmam!" dememeli.

Şu halde en büyük sığınmayı Hazret-i Allah'a yapmamız lâzım. Allah'ımız bizi bize bırakmasın."


  Önceki Sonraki