Muhterem Okuyucularımız;
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri de gerek eserlerinde gerek hayât-ı saadetlerinde yapmış oldukları sohbetlerinde haber verilen bu günlerin, harp ve harabiyat devrinin artık geldiğini; büyük hadiselerin yaşanacağını, bütün ülkelerin harbe hazırlandığını, bu bombaların patlayacağını ... haber vermişler, ümmet-i Muhammedi tedbirli ve hazırlıklı olması için ikaz ve irşad etmişlerdi.
İsrâ Sûre-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'si zuhur etmek üzere. Etti edecek. Bu ateş çıktı çıkacak.
Allah-u Teâlâ kıyamet gününden önce istisnâsız bütün beldeleri harap edeceğini beyan buyuruyor.
"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız." (İsrâ: 58)
Burada; "Ben yıkacağım!" buyuruyor, iş oraya doğru gidiyor.
Bu helâk etme ya tamamen yok etmek veya halkına şiddetli azap etmek suretiyle olur. Nitekim küfür ve fâsıklık sebebiyle yeryüzünde zaman zaman nice felâketler baş göstermektedir.
Ya harple, ya zelzele ile, ya âfâtla. Onu ona, onu ona, onu ona musallat ede ede, ede ede yıkacak. Yani dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak. Onun için artık bugünlere yaklaştık. Hüküm O'nundur, O'nun emri ve izni olduğu zaman dünya mahvolur. Ne zaman? O bilir. O'nun emri ve izni olmadan bir tek yaprak bile düşmez, bir insan düşer mi?
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin vefatı ile bu harp ve harabiyat devirleri iyice ortaya çıktı. İslâm dünyasında büyük hadiseler yaşanıyor.
Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da, Yemen'de, Mısır'da, Somali'de ... büyük iç karışıklıklar, harpler, fitneler, işgaller yaşanıyor. Pakistan, Sudan, Arabistan hemen her ülkede huzursuzluklar var.
Ortadoğu'nun çıbanbaşı İsrail mütemadiyen işgalini genişletiyor, Filistin'e, Lübnan'a her fırsatta saldırıyor. Fırsatını bulsa bütün komşularını yakmak istiyor.
Azerbaycan-Ermenistan, Pakistan-Hindistan arasında her an savaşa dönüşebilecek gerilimler, anlaşmazlıklar var.
Türkiye de büyük badireler atlattı. Hazret-i Allah devletimize zeval vermedi, ancak büyük hadiseler yaşandı.
Kuzey Kore krizi hiç olmadığı kadar büyüdü. Her an bir harp çıkabilir. Şimdilik Kuzey Kore geri adım attı.
Amerika'yı vurabilecek silahlar yapmak için büyük bir gayret içinde. Balistik füze yapmaya başladılar. Bir kıvılcım Japonya, Güney Kore ve Çin gibi bölge ülkelerini de içine alan büyük bir harbe sebep olabilir.
Amerika; Rusya, İran ve Kuzey Kore'ye yeni yaptırımlar uygulama kararı aldı. İran bu karar uygulanırsa nükleer faaliyetlerinin kontrolü için yapılan anlaşmadan çekilmesinin birkaç saatlik bir iş olduğunu açıkladı.
Rusya ise Gürcistan ve Ukrayna topraklarını işgal etti. NATO-Amerika Rusya'nın Avrupa'daki sınırlarına Polonya gibi ülkelere mütemadiyen silah ve asker sevkediyor.
Latin Amerika ülkeleri Amerikan işgal ve siyasetine karşı kin ve nefret içerisinde. Brezilya'da Amerikan destekli darbe oldu. Venezuela karıştırılıyor.
Amerika'sı, Rusya'sı, Çin'i .. herkes artık niyetlerini pek de gizlemiyor.
Bunun gibi dünyanın hemen her yerinde bir kıvılcımla tutuşacak gerilimler var.
Hülâsa dünya kaynıyor. Üçüncü Cihan Harbi'ne doğru gidiyor. Emr-i ilâhî'yi bekliyor.
•
Bu ay içerisinde idrak edeceğimiz mübarek "Kurban Bayramı"nızı tebrik eder, Cenâb-ı Hakk'tan, Ümmet-i Muhammed'e hayırlara vesile olmasını niyaz ederiz.
Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...
"Hiç şüphe yok ki önümüzde çok büyük hadiseler, çok büyük sıkıntılar olsa gerek. Bu otuz sene zarfında Allah-u âlem öyle hadiseler olacak ki; öyle şiddetli, tasavvura sığmayacak kadar öyle büyük harpler, öyle felâketler, öyle zelzeleler olacak ki tasavvurun haricinde olacak!
Dünya bidayete dönüyor, dünya o nispette bitecek ve insanlar gidecek. Bundan sonra çok çetin harpler olacağını, kapıda olduğunu haber veriyoruz. Amma nasıl harpler olacak! Çok az insan kalacak. Harpler, zelzeleler, âfatlar ile insanları yok edecek.
Bunları size hatırlatıyorum, şimdiden Hazret-i Allah'a ve Resul'üne yönelmeye ve sığınmaya bakın. Bu felâketler geldiği zaman şaşırmayın. Artık kendinize gelin, dünyanın sonundayız, ona göre kendinizi ayarlayın! Onun içindir ki bugün dünyaya dalmak günü değil. Helâlden rızık kazanmak, tedbirli olmak ve Hazret-i Allah'a yönelip gönül vermek günüdür. Böyle bir zamanda ne lâzımsa onu temine çalışması, bir müminin çok uyanık olması gerek."
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kıyamet alâmetlerini haber veren Hadis-i şerif'lerinde; âhir-son zamanda büyük afatların, tasavvurun haricinde büyük savaşların, karışıklıkların yaşanacağını haber vermişlerdir.
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri de gerek eserlerinde gerek hayât-ı saadetlerinde yapmış oldukları sohbetlerinde haber verilen bu günlerin, harp ve harabiyat devrinin artık geldiğini; büyük hadiselerin yaşanacağını, bütün ülkelerin harbe hazırlandığını, bu bombaların patlayacağını ... haber vermişler, ümmet-i Muhammedi tedbirli ve hazırlıklı olması için ikaz ve irşad etmişlerdi.
İsrâ Sure-i şerif'i 58. Âyet-i kerime'sini sık sık beyan ederler, her bir memleketin bir belâya uğrayacağını haber verirlerdi:
"Herkes harbe hazırlanıyor. Türkiye de hazırlanıyor mu?"
"Vakit saat geldiği zaman dünya dümdüz olur."
"İsyan çok, ihsan büyük. Allah'ım sonumuzu hayreylesin."
"Vakit geldiyse olacak. İsrâ 58. Âyet-i kerime'de bunu belirtiyor Cenâb-ı Hakk."
"Bugün harp demek; kazanan belli değil. Her taraf yıkılacak, kazanan belli değil. Bugünkü harp yıkım harbi. "Ben vuracağım, sen kalacaksın." diye bir şey yok. O da onu vuracak, o da onu vuracak."
"Ortalık çok karışık, vakit geliyor. dünyanın yok olma vakti geliyor. Buradan takip edeceksiniz, Hatem son dendi. Hazret-i Mehdi, Hazret-i İsa Aleyhisselâm, sonra bitiyor. Sonra iki kumandan gelecek.
Kâmil iman versin Rabb'im."
Binaenaleyh, dikkat ederseniz depremler, seller, kuraklıklar gittikçe artıyor, ancak harpler, fitne ve karışıklıklar bu gibi afatları aratmayacak derecede daha büyük sıkıntılara sebep oluyor.
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin vefatı ile bu harp ve harabiyat devirleri iyice ortaya çıktı. İslâm dünyasında büyük hadiseler yaşanıyor.
Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da, Yemen'de, Mısır'da, Somali'de ... büyük iç karışıklıklar, harpler, fitneler, işgaller yaşanıyor. Pakistan, Sudan, Arabistan hemen her ülkede huzursuzluklar var.
Azerbaycan-Ermenistan, Pakistan-Hindistan arasında her an savaşa dönüşebilecek gerilimler, anlaşmazlıklar var.
Türkiye de büyük badireler atlattı. Hazret-i Allah devletimize zeval vermedi, ancak büyük hadiseler yaşandı. Daha neler yaşanacağını Allah bilir. Amerika PKK'yı büyük bir terör ordusu haline getirdi. Yüzlerce tır silah veriyor, gelişmiş füzelere kadar her türlü donatımı yapıyor. Diğer taraftan Yunanistan büyük hazırlık içinde. Yunanistan'a çok dikkat etmemiz lâzım.
Dünya hâkeza öyle. Bütün devletler savaşa hazırlanıyor.
Kuzey Kore krizi hiç olmadığı kadar büyüdü. Her an bir harp çıkabilir. Şimdilik Kuzey Kore geri adım attı, Ancak Amerikan bombardımanlarında halkının yüzde yirmisini kaybeden Kuzey Kore Amerika'ya karşı büyük bir hınç ve kin duyuyor. Amerika'yı vurabilecek silahlar yapmak için büyük bir gayret içinde. Balistik füze yapmaya başladılar. Amerika da nükleer tehditte bulunmaktan çekinmiyor. Bir kıvılcım Japonya, Güney Kore ve Çin gibi bölge ülkelerini de içine alan büyük bir harbe sebep olabilir.
Bunun gibi dünyanın hemen her yerinde bir kıvılcımla tutuşacak gerilimler var.
Ortadoğu'nun çıbanbaşı İsrail mütemadiyen işgalini genişletiyor, Filistin'e, Lübnan'a her fırsatta saldırıyor. Fırsatını bulsa bütün komşularını yakmak istiyor. Etrafındaki ülkeleri, fitne-fesadı ile birbirine düşürmeye, ordularını, devletlerini yıkmaya çalışıyor. Türkiye-İran, Şii-Sünni savaşı çıkartmak için çok uğraştı, uğraşıyor. Körfez'deki Katar krizinin arkasında da İsrail var.
İsrail ve Amerika'nın Irak ve Suriye gibi ülkelerde açtığı boşluğa kendi nüfuz alanını genişletmek için şuursuzca dalan İran ise Ortadoğu'yu, Suriye'yi, Yemen'i, Körfez ülkelerini karıştırıyor, fırsattan istifade etmeye çalışıyor. Şii-Sünni savaşı çıkartmaya çalışan İsrail ve Amerika'nın ekmeğine yağ sürüyor. Bir taraftan IŞİD diğer taraftan Haşd-i Şabi gibi örgütler halkın arasına kan, işgal, işkence, tecavüz ile tamir edilmesi mümkün olmayan yaralar salıyor. Lübnan'daki komşusu Şii Hizbullah ile mütemadiyen savaşan İsrail ise Amerika'yı kullanarak İran'ı vurmanın hesaplarını yapıyor.
Amerika; Rusya, İran ve Kuzey Kore'ye yeni yaptırımlar uygulama kararı aldı. İran bu karar uygulanırsa nükleer faaliyetlerinin kontrolü için yapılan anlaşmadan çekilmesinin birkaç saatlik bir iş olduğunu açıkladı. İran meclisi füze geliştirme programı için yarım milyar dolarlık bir ek bütçe ayırma kararı aldı. Rusya yeni silahlanma programı kapsamında Uzay-Hava Kuvvetleri'ne 2025 yılına kadar her yıl 400 yeni uçak-helikopter katılacağını açıkladı.
Yemen'de iç savaş iyice büyüdü. İran ve Arabistan destekli gruplar birbirleri ile savaşıyor. İran destekli gruplar Arabistan'a füze atıyor. Birleşik Arap Emirlikleri fırsattan istifade Yemen'in adalarını ve sahillerini işgal ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri Katar krizinde de başı çeken ülkelerden. Amerikan-İsrail güdümünde siyaset takip etmekten çekinmiyor.
Mısır'da İsrail yanlısı askeri bir yönetim var. Ancak Mısır'da da geniş fitne grupları var. Selefilerin etkisi fazla.
İsrail'in taşeronu Amerika, İran, Mısır ve Arabistan'ı işgal etme planları yapıyor. Önce ortalığı karıştırıyor, terör örgütlerini öne çıkartıyor, sonra bak burada terör var diyerek ordusuyla işgale geliyor.
Rusya Gürcistan ve Ukrayna topraklarını işgal etti. NATO-Amerika Rusya'nın Avrupa'daki sınırlarına Polonya gibi ülkelere mütemadiyen silah ve asker sevkediyor. Suriye gibi nispeten küçük bir ülkede Amerika, Rusya, Türkiye, İran var. Ortam çok karışık.
Kuzey Buz Denizi'ndeki çıkar çatışmaları yine Amerika, Rusya, Kanada, Norveç gibi ülkeleri karşı karşıya getiriyor. Rusya buralardaki askerî üslerini takviye ediyor.
Baltık denizinde Rus ve Amerikan savaş uçakları sık sık karşı karşıya geliyor.
Amerika'nın ve yahudinin pervasız icraatları en yakın müttefikleri İngiltere'yi bile rahatsız ediyor. İngiltere dünyanın en büyük uçak gemisini yaptı ve gizlice dünya üzerindeki emellerine devam ediyor.
Azerbaycan Ermeni işgali altındaki topraklarını kurtarmak için ordusunu güçlendiriyor. Pakistan Keşmir sorunu sebebiyle Hindistan ile kavgalı. Daha önce harp eden iki ülke birbirlerine karşı nükleer silah, füze dahil her türlü hazırlığı yapıyor.
Güney Amerika, diğer ismiyle Latin Amerika ülkeleri Amerikan işgal ve siyasetine karşı kin ve nefret içerisinde. Ancak Brezilya'da Amerikan destekli bir hükümet darbesi başarıya ulaştı. Venezuela'da ülkesini ve halkını bir yere getiren Chavez kanserden öldü. Öldürüldüğü düşünülüyor. Yerine gelen hükümeti devirmek için Amerika Venezuela'yı mütemadiyen karıştırıyor, hatta askerî müdahaleyi dahi düşündüğünü söylemekten çekinmiyor. Amerika daha önce bu gibi işleri yaparken biraz kendisini gizlerdi, artık gizlenme ihtiyacı hissetmiyor.
Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki yayılmacı siyaseti bölgedeki ülkeleri rahatsız ediyor. Amerika burada ve Pasifik'te Çin'i çevrelemeye çalışıyor. Japonya, Güney Kore, Filipinler, Tayvan gibi ülkelerde nüfuzunu artırıyor.
Almanya Avrupa ordusu adı altında savunmasını Amerika'dan bağımsızlaştırma planları yapıyor.
Avrupa'nın ekonomik sorunları alttan alta bir kaynamaya sebep oluyor. Fransa ve Almanya arasındaki gerilim gün geçtikçe çoğalıyor.
Bir kazanın büyük bir savaşa dönüşme ihtimali o kadar çoğaldı ki, Amerika-Rusya, Amerika-Çin, Türk-Rus ... orduları arasında direkt iletişim hatları kurulması için anlaşmalar yapılıyor. Türkiye ve Amerika NATO ülkeleri olduğu için böyle bir anlaşmaya gerek kalmıyor, ancak Suriye'deki gerilim en çok da Türkiye ve Amerika'yı karşı karşıya getiriyor.
Amerika'sı, Rusya'sı, Çin'i .. herkes artık niyetlerini pek de gizlemiyor.
Her ülke bu devirde yaşanacak bir savaşın kazananı olmayacağını biliyor. Ancak Amerika'nın pervasızlığı ve yahudinin dünyayı ateşe verme iştahı ortamı iyice geriyor, herkes diken üstünde. Herkes hazırlanıyor. Bakalım nereye kadar?
Dergilerimizde biz de bu hususu değişik vesilelerle hatırlatıyoruz. Tedirgin etmek için değil, tedbirli olmak, dünyaya bel bağlanacak bir zamanda olmadığımızı duyurmak için.
Amerika güneyimizde bir terör ordusu kurdu, durmadan tırlarla silah taşıyor. Kime karşı? Niçin?
Binaenaleyh, hem devlet olarak, hem de fert olarak tedbirli ve hazırlıklı olmamız gereken bir zamandayız.
Bir harp çıkması an meselesi. Küffara karşı, vatanımızın muhafazası için el birlik mücadele etmemiz gereken bir zamandayız. Bu mücadele bugün sözle olur, yarın ordumuza her türlü desteği vermekle olur.
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri vatanımızın ve devletimizin selâmeti için duâ ederlerdi:
"Allah'ım! Ümmet-i Muhammed'i affet! Vatanımızı muhafaza et! Ordumuzu muzaffer et!"
"Yâ Rabb'i! Halilullah Mekke için duâ etti,
Yâ Rabb'i! Resulullah Medine için duâ etti,
Yâ Rabb'i! Fakir bu devlet için duâ ediyor, bu devlete zevâl verme!"
Biz de dâima duâ edelim, bu azimde ve bu gayrette olalım. Düşman hem içeriden hem dışarıdan kuşatmaya çalışıyor.
İsrâ Sûre-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'si zuhur etmek üzere. Etti edecek. Bu ateş çıktı çıkacak. Her gün bu Âyet-i kerime'yi muhakkak okurum.
Allah-u Teâlâ bu Âyet-i kerime'sinde, kıyamet günü gelmeden önce helâk olmaktan yahut da şiddetli azabın gelip çatmasından kurtulabilecek hiçbir memleket halkının bulunmadığını beyan buyurmaktadır:
"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız." (İsrâ: 58)
Burada; "Ben yıkacağım!" buyuruyor, iş oraya doğru gidiyor.
Bu helâk etme ya tamamen yok etmek veya halkına şiddetli azap etmek suretiyle olur. Nitekim küfür ve fâsıklık sebebiyle yeryüzünde zaman zaman nice felâketler baş göstermektedir.
"Bu, kitapta (Levh-i mahfuz'da) yazılıdır." (İsrâ: 58)
Ne zaman olacağı, onu gerektiren sebepler ve nasıl olacağı gibi hususlar açıklanmamış, hiçbir şey bırakmamak kaydıyla Levh-i mahfuz'da yazılmıştır. Bu hüküm kesin olarak yerine getirilecektir.
Allah-u Teâlâ kıyamet gününden önce istisnâsız bütün beldeleri harap edeceğini beyan buyuruyor, "Biz buna karar verdik!" buyuruyor. Ya harple, ya zelzele ile, ya âfâtla. Onu ona, onu ona, onu ona musallat ede ede, ede ede yıkacak. Yani dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak. Onun için artık bugünlere yaklaştık. Hüküm O'nundur, O'nun emri ve izni olduğu zaman dünya mahvolur. Ne zaman? O bilir. O'nun emri ve izni olmadan bir tek yaprak bile düşmez, bir insan düşer mi?
Bu meyanda ortalık çok bozulacak, daha da karışacak. Çok büyük sıkıntılar olacak. Harp sıkıntıları, geçim sıkıntıları, telâşlar başgösterecek.
Din kalktıktan sonra ifsadçılar yürüdü yürüdü, ifsad son haddini buldu. Küfür, isyan, dinden çıkma moda oldu.
Bugün medeniyet adı altında kâfir ve münafıkların bu kadar ileri gitmelerine sebep; kadınların çılgın, erkeklerin sarhoş, orta tabakanın şaşkın, zenginlerin azgın oluşundandır ve halkın da bölücülerin peşinden koşuşudur. Allah-u Teâlâ da azap üstüne azap indiriyor.
Dikkat ederseniz hadiseler başladı. Bu zelzeleler, yere batmalar, kılık değiştirmeler şimdiden başladı. Dünyanın birçok yerleri sallanıyor, huzursuzluklar birbirini kovalıyor. Artık bu dalga böyle gidiyor. 1999 yılındaki büyük zelzele hadisenin başıdır, sonu değil.
Onun içindir ki gün bugündür ve bugünün de sonundayız. Dünyanın ömrü pek uzun değil. Fakat insanlar devrenin ucuna geldiğinin farkında değiller. Dünyaya dalacak, dünyaya meyledecek zaman değil. Ancak ihtiyacını, maişetini temin et, borçlu olma, borçlu ölme, ebedî hayatını kazanmak için gayret et!
Öyle bir gündeyiz ki doğana sevinmemeli, imanla göçene üzülmemeli. Bugün böyle bir gündeyiz.
Hazret-i Muâviye -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:
"Belâ ve fitneden başka dünyanın hiçbir şeyi kalmadı." (İbn-i Mâce: 4035)
("Allah-u Teâlâ'nın Buyurduğu, Resulullah Aleyhisselâm'ın Duyurduğu KIYAMET ve ALÂMETLERİ", s. 11-12)
Hiç şüphe yok ki önümüzde çok büyük hadiseler, çok büyük sıkıntılar olsa gerek. Bu otuz sene zarfında Allahu âlem öyle hadiseler olacak ki; öyle şiddetli, tasavvura sığmayacak kadar öyle büyük harpler, öyle felâketler, öyle zelzeleler olacak ki tasavvurun haricinde olacak!
Bunun özünü İsrâ sûre-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'sinde görürsünüz. Allah-u Teâlâ kıyametten önce dünyayı yıkacağını beyan buyuruyor.
Dünya milletleri harbe hazır durumda. Ha patladı ha patlayacak, ha patladı ha patlayacak! Emr-i ilâhîyi bekliyor.
Savaşların çıkması ilâhî hükme bakar. Cenâb-ı Hakk'ın izni olmadıkça bir yaprak dahi düşmez. Hep O'nun takdiri ile oluyor. Amma Allahu âlem bu otuz sene içinde çok mühim şeyler olacak. Dünya düzelecek, dümdüz olacak.
Kişi istese de istemese de mukadderat ne ise o olacak.
Dünya bidayete dönüyor, dünya o nispette bitecek ve insanlar gidecek.
Bunları size hatırlatıyorum, şimdiden Hazret-i Allah'a ve Resul'üne yönelmeye ve sığınmaya bakın. Bu felâketler geldiği zaman şaşırmayın. Artık kendinize gelin, dünyanın sonundayız, ona göre kendinizi ayarlayın!
Onun içindir ki bugün dünyaya dalmak günü değil. Helâlden rızık kazanmak, tedbirli olmak ve Hazret-i Allah'a yönelip gönül vermek günüdür. Böyle bir zamanda ne lâzımsa onu temine çalışması, bir müminin çok uyanık olması gerek.
Gün bugündür, yarın ne olacağını Yaratan bilir. Akıllı insan her an Hazret-i Allah'a yönelik olmalı, sonraya kalanlar dona kalır. O zaman herkes görecek, inanacak amma iş işten geçmiş olacak.
("Allah-u Teâlâ'nın Buyurduğu, Resulullah Aleyhisselâm'ın Duyurduğu KIYAMET ve ALÂMETLERİ", s. 12)
Bundan sonra çok çetin harpler olacağını, kapıda olduğunu haber veriyoruz. Amma nasıl harpler olacak? Tasavvurun haricinde! Bu harplerde çok az insan kalacak.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde; "Elli kadına bir erkek düşecek kadar erkeklerin azalacağını..." beyan buyurmuşlardır. (Buhârî)
Öyle şiddetli harpler olacak ki, bu harplerde çok erkek zayi olacak. Sayı itibari ile elli kadın bir erkeğin himayesine girecek. Önümüzdeki harpler Allahu âlem bunu gösteriyor. Artık bundan sonra harabiyet durumu başlıyor.
Allah-u Teâlâ İsrâ sûre-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'sinde, kıyamet günü gelmeden önce helâk olmaktan yahut da şiddetli azabın gelip çatmasından kurtulabilecek hiçbir memleket halkının bulunmadığını beyan buyurmaktadır:
"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, Kitap'ta (Levh-i mahfuz'da) yazılıdır." (İsrâ: 58)
Binaenaleyh dünya şimdi yıkıma doğru gidiyor. "Hazır olun!" denilmek isteniyor. Şu kadar var ki dalâlet ehli fâsıklar hâlâ eğlencede, hâlâ zevk-ü sefada, önündeki karanlığı görmüyor. Fakat Hakk'a yakın olanlar, yıkım olsa da yapım olsa da, ibadet ve taatında. Bize Allah gerek, O'na yönelmemiz gerek, O ister yapar ister yıkar.
Allah-u Teâlâ'nın açık bir ferman-ı ilâhî'si var. Küffar ne kadar İslâm'ı söndürmeye çalışırsa çalışsın, o bir fırkayı kıyamete kadar payidar edeceğine ve nihayet muzafferiyeti de İslâm'a bahşedeceğine vaad-i sübhânisi var.
Meselâ memleketimiz bir krizden geçti. Fakat O bizi korudu. Niçin? Çünkü biz Hakk'a bağlıyız, halka bağlı değiliz. Halk sıkıntı çekti, biz hiçbir şey görmedik. Bize kat kat lütuflarda bulundu. Dilerse o günler gelince de korur. Sen yeter ki tedbirini al!
Harpler, kıtlıklar, kargaşalar, üçüncü dünya harbi, ticaret yollarının kapanması bunların hepsi önümüzdeki senelerde beklenen afatlardır. Resulullah Aleyhisselâm'ın haber verdiği kıyamet alâmetleridir.
Bunları arzediyoruz; irşad ve ikaz için. Tedbir almanız için.
Binaenaleyh "Tedirgin olmayın, tedbirli olun."
İrşad için kimse gayret etmiyor. Halbuki şu çok yakın zamanda bazı tehlikelerle karşılaşma ihtimalimiz var. Harp tehlikesi var, kıtlık tehlikesi var.
Takdir ne ise o olur!
Dikkat ederseniz bütün dünya sallanıyor, huzursuz! Amma sel, amma rüzgâr, amma afât, amma zelzele, Allah'ım beterinden korusun.
Allah'ım bu hazırladıkları ateşi birbirine çevir. Ümmet-i Muhammed'i affet, muhafaza et, muzaffer et! Hepsi ateşi hazırladılar, bir emr-i İlâhi'ye bakıyor, o emir kibrittir.
Bizi hayatta tuttukça bir şey olmaz. Bizi alırsa çok şey olur. Çok korkunç silâhlar var. İmha edici silâhlar var. Çok az insan kalacak. Rabbü'l-âlemin dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak. Bu dünyayı yakacak, yıkacak.
İtimad edin bazen duâ etmeye korkuyorum, o kadar gadaplı. Bazen o kadar gadaplı her zaman değil. Siz uyuyorsunuz, kendi âleminizdesiniz.
Tabii ki fakirin gizli niyazlarımız var, arzularımız var. Bu nuru Hazret-i Mehdi'ye ulaştırmak. Bizi kalemle mücadele ile vazifelendirdi. Binaenaleyh Hazret-i Mehdi bu kitaplarla yürüyecek.
Zaten Hazret-i İsa Aleyhisselâm'la Hazret-i Mehdi birleşecek, ondan sonra bu nur kıyamete kadar gidecek, O'nun seçtiği esastır, halkın seçtiği esas değil.
Hazret-i Ali -kerremallahu veche- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Tâ ki onları, onlardan sonra gelenlere emânet etsin ve kendileri gibi olanların kalplerine nakşetsin." (Ebû Tâlib el-Mekkî, "Kûtu'l-Kulûb", c. 1, s. 134)
Bizim bu beyanlarımızı çok evvelden gören Mevlânâ Abdurrahmân Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin talebesi Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" isimli mecmuadaki risalesinde Mehdi ile olan ilgimizi şöyle işaret buyuruyorlar:
"Onun kalbi ise, Mehdî'nin kalbinin de üzerindedir, onun davetçisi olduğunu açıkça ibrâz eder ve hidâyete davet eder." ("Mecmû'a-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 268)
Bu zât-ı muhterem tâ o zaman bu hakikati dile getirmiş, kaleme almış. Allah râzı olsun.
Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fütûhâtü'l-Mekkiye"sinde, Hâtemü'l-evliyâ'nın ve ihvânının Hazret-i Kur'ân'ın hükmüyle yürüyeceklerine ve onu değiştirmek isteyenlerle mücâdele edeceklerine dâir açık bir işâret vererek, onun vazifesi ile Hazret-i Mehdî'nin vazifesi arasındaki bağı gözler önüne sermiştir:
"Hatmü'l-velâyeti'l-Muhammediyye, O'nun hükmünün vâki olmasıyla, kendi zamânından sonra Allah'ı bilen birinin yapamayacağı bir biçimde yaratılanları Allah ile bilir. O ve Kur'an ihvânı, tıpkı Mehdî ve kılıç ihvânı gibidir." ("Fütûhâtü'l-Mekkiyye", c. 6, s. 67, Beyrut, 1994)
Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri burada Hâtemü'l-evliyâ'nın ihvânını "Kur'an ihvânı" olarak vasıflandırmıştır. Bu ise onun ve ihvânının Kur'an âyetleriyle, yâni Ahkâm-ı İlâhî ile iş ve icraat yapacağına delâlet eder. Onun "Kalem"le yürüttüğü bu mücâdeleyi Mehdî kılıçla devâm ettirecek; yâni o kalemle yürüdü, Mehdî kılıçla yürüyecek. Hazret bu beyanları ile iki vazifeyi birleştirmiş, mütemmim hâle getirmiş oluyor.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 619-621)
Hatem-i nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-in gönderilmesi kıyametin yaklaştığının en büyük delilidir.
Hatem-i velî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin zuhuru ise artık kıyametin iyice yaklaştığının bir delilidir.
Zira artık Hatem-i veli'den sonra irşadla vazifeli bir veli gelmeyecek, gelse de kendi çapında olacak. Ondan çok kısa bir zaman sonra Hazret-i Mehdi ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın devri başlayacak.
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri "Hatmü'l-Evliyâ" kitabı'nın son iki bölümünde, âhir zamanda zuhur edecek olan fitne ve kötülüklerden söz ederken; velîlerin "Hâtemü'l-velâye"liğini elinde bulunduran zâtın, bu devirde ilâhî hücceti ayakta tutup, kıyamet gününe kadar kendisinden önceki veliler ve Tevhid ehli üzerine bir hüccet olacağını haber veriyor. Mehdi Aleyhisselâm'ın bu devirde vazifedar kılınacağını; yine bu devirde yeryüzüne inecek olan İsa Aleyhisselâm'ın ise, ümmetin son gelenleri arasında, kendi havârilerine denk birtakım yardımcılar bulacağını haber vermiştir.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 87-88)
(Ömer Öngüt, "Allah-u Teâlâ'nın Buyurduğu, Resulullah Aleyhisselâm'ın Duyurduğu KIYAMET ve ALÂMETLERİ", Ekim 2003)
Fitne ve fesadın son haddini bulduğu bu âhir zamanda, Hâtemü'l-veli'nin başlattığı iman kurtarma cihadını, onun hemen ardından gelecek olan Mehdi Resul Hazretleri ve İsa Aleyhisselâm tamamlayacak; bu surette birbirleriyle mütemmim olacaklardır.
Allah-u Teâlâ bu dine hizmeti, bu şanı ve şerefi Türk milletine vermişti. Amma Türk milletinden din kaldırıldıktan sonra bu fitne koptu. Kopa kopa, en fesad zamanına kadar geldi. O zaman bu zamandır.
Fakat Allah-u Teâlâ gönderdiği o kimselerle bu fesadı kaldıracak ve nurunu tamamlayacaktır. Bundan hiç kimse ümidini kesmesin. O günü sabırla beklesin. Çünkü muzafferiyeti yine İslâm'a bahşedecektir.
Asırlardan beri üzerinde durulan "Hâtem-i Veli" mevzusunun zamanı olmadığı için çözümü de gelmemişti, çünkü zamanı değildi. Sadece sözü vardı, zamanı olmadığı gibi, hedefi de yoktu. Şimdi ise zamanı geldiği için çözümü ve izahı yapılıyor.
Gün geldi, ay doğdu, nur meydana çıktı, nasibi olan gördü ve anladı. Amma asıl duyuran ve yayan Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz oldu.
Nuaym bin Hammad'ın Ka'b -radiyallahu anh-den rivayet ettiği bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Mehdi'nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi'nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklılar'ın çıkmasıdır." (Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13)
Aslında görebilen için bu Hadis-i şerif'te herşey çok âyân bir şekilde belli edilmişti. Mühim olan, geleceği haber verilen bu zâtı bu Hadis-i şerif'te görebilmekti. Fakat bu herkese müyesser olmadı. Çünkü her bilginin özü Hadis-i şerif'lerde gizlidir.
("Allah-u Teâlâ'nın Buyurduğu, Resulullah Aleyhisselâm'ın Duyurduğu KIYAMET ve ALÂMETLERİ", s. 9-10)
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", Ekim 2013)
Şu kadar var ki, "Hatem-i veli'nin ortaya çıkışı, Hazret-i Mehdi'nin dünyaya geldiğinin işaretidir." Bunu böyle bilin.
Hüsâmeddîn el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" isimli mecmuadaki risalesinde şöyle buyuruyor:
"Dünya hâlinden âhiret hâline intikâl sofrası, kıyametin kopuşu ve vaad edilen âhir zamandaki Mehdî'nin önündeki set onunla açılır." ("Mecmû'a-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 268)
Dilediğini dilediği zaman gönderir. Bizi çekecek, Hazret-i Mehdi'yi vazife başına getirecek. O dururken İsa Aleyhisselâm'ı gönderecek.
Ümmet-i Muhammed yalnız kalmıyor.
Bizim vazifemiz şudur: Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki:
"Doğu tarafından 'Siyah Bayraklılar' çıkarak hiçbir kavmin yapamadığı bir şekilde savaş yaparlar ve ardından Allah'ın halifesi Mehdi gelir."
Bizim yaptığımız Hazret-i Mehdi'ye zemin hazırlamaktır. Aynı zamanda dağılmış olan Ümmet-i Muhammed'i Hazret-i Allah ve Resul'ünde birleştirmektir.
Bu yol, bölücülerin kendi dinlerinden ve dinarlarından vazgeçerek, Allah-u Teâlâ'nın rıza yolunu aramaları için emir buyurduğu bir yoldur.
Bu yol ıslahat yoludur. Sonra Hazret-i Mehdi gelecek ve fetih yoluna girecektir.
Hazret-i Allah, Hazret-i Mehdi'ye o kadar ruhsat verecek ki taa Amerika'ya kadar gidecek.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 621-622)
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", Ekim 2013)
Hatem-i velî ile Hazret-i Mehdi Aleyhisselâm arasında çok az bir boşluk olacak. Nur gelecek, bu kitaplar (Kalblerin Anahtarı Külliyatı, Ömer Öngüt) tutulacak ve bu boşluğu dolduracaklar. Bu boşluk sırasında nasipdar olanlar bu neşriyata çok sarılacak. Allah-u Teâlâ nuru indirince dilediğine hidayet verecek. Halkın çoğu boşlukta kalacak, nasipdar olmayanlar büsbütün laçka olacak.
Abdülkâdir-i Geylânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fethü'r-Rabbânî" adlı eserinde buyururlar ki:
"Bir kurtarıcı olarak ellerinden tutar, dünya denizinden çeker çıkarır. Tabii ki nasibi olanı, Hakk'a uyanı." (5. Meclis)
Nasibi olan onu bulacak, nasibini alacak. Nasibi olmayan onu bulamayacak ve hüsranda kalacak. Ruhu ölmüş bir kimsenin hakikatle ne işi var?
Hâtem-i veli'den sonra Hazret-i Mehdi gelecek. Veli gelse de kendi çapında gelecek, yani resulden sonra gelen nebiler gibi olacak, fakat irşâda mezun olmayacak. Bundan sonra kimseden bir şey beklemeyin. Bu kitaplara tutunun, çünkü bu bir mühürdür. Hâtem-i nebi'den sonra bir peygamber çıksa inanılır mı? Bu da bunun gibidir. Çıkar, fakat sahteler çıkar. Onlar yalancıdırlar.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 622-623)
(Ömer Öngüt, "'HATMÜ'L-EVLİYÂ' Kitabı", 2000)
Dikkat ederseniz hadiseler başladı. Bu zelzeleler (1999 Marmara Depremi), yere batmalar, kılık değiştirmeler şimdiden başladı. Dünyanın birçok yerleri sallanıyor. Artık bu dalga böyle gidiyor. Bu zelzele hadisenin başıdır, sonu değil.
Öteden beri şunu duyardık: "Âhir son zamanda bina ile zinâ çok olacak."
Binaya ne kadar önem verildi, amma o binanın içinde hep zinâ. Hiç nikâh yok. Bugün nikâh bilinmiyor, yapılmıyor, mehir zaten bilinmiyor.
Amma görülüyor ki bina da gitti, zinâ da gitti, hepsi gitti. Dün yıkanmayı kibrine yediremeyen, bugün yıkanmadan gömülüyor. Dün saraylara sığmayan bugün barakalarda sığınmaya çalışıyor. Ne ibretler var!
Onun için gün bugün ve bugünün de sonundayız. Dünyanın ömrü pek uzun değil. Fakat insanlar devrenin ucuna geldiğinin farkında değiller. Dünya ile meşgul olacak, dünyaya meyledecek zaman değil.
Ancak ihtiyacını, maişetini temin et, ebedî hayatını kazanmak için gayret et!
Zira bir Hadis-i şerif'lerinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Dünya malını ehline terk ediniz. Zira ondan ihtiyacından fazlasını alan kimse, şuursuzca kendini helâk etmiş olur." (Câmiü's-Sağîr)
Haram ve nâmeşru kazançlara gelince:
"Dünya bir cîfedir, onun taliplisi köpeklerdir."
Yani kelp olarak ahirete çıkacak. Ne oldu? Kazandı! Neyi kazandı? Ateşi kazandı!
Kardeşler! Kendimize gelelim, ebediyatımızı kurtaralım. Artık Hakk'a dönme zamanı. Yapacağımızı şimdiden yapalım.
Hâtem'likle ıslahat başladı. Birinci ıslahat nurla, hatem'likle olacak. Mehdi Hazretleri kılıçla ıslahat yapacağı gibi, İsa Aleyhisselâm da müslümanlarla hıristiyanlar arasında hakemlik yapacak ve Deccal'i öldürecek.
Bu üç vazife merdiven gibidir.
Bu nur çığır açıyor, karanlıkları deliyor. Bu çığır Mehdi Hazretleri'nin zamanına kadar gidecek. Nur da yayılacak, türemeler de türeyecek. Bunlar daima birbirine karşı olacaklar.
Mehdi Hazretleri zuhur ettiği zaman, ona en çok buğz eden ve karşı gelen, imansız imamlarla türemeleri olacak. İmanları yok çünkü. İmamları var imanları yok.
İşte Mehdi Hazretleri o zamanki fukaha ile, o zamanki imansız imamlarla çarpışacak.
Bizim bu bölücülerle cihadımız, sanmayın ki küçük bir çarpışmadır. Bütün bölücülerle karşı karşıya gelmiş durumdayız. Nasipdar olan tenvir oluyor, nasibini alıyor. Nasibi olmayan görmüyor.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"İşte bu yol Allah'ın hidayet yoludur. Allah kullarından dilediğini bu yola eriştirir (kime dilerse ona nasip eder)." (En'âm: 88)
•
Artık bundan sonra harabiyet durumu başlıyor.
Hicaz bölgesinde de çok büyük kargaşalık olacak.
Büyük bir şaşkınlık ve boşluk içinde iken, Allah-u Teâlâ müslümanları toparlamak, şaşkınlığı önlemek için Mehdi Hazretleri'ni gönderecek. Çok büyük harplerden ve felâketlerden sonra Hicaz'da vazifeye başlayacak, adaleti ile hükmedecek.
Allah-u Teâlâ mülkünü ne bu zâlimlerin arzusuna bırakacak, ne de gelecek olan âlim, âdil olanlara bırakacak.
"O hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır." (Mülk: 2)
Âyet-i kerime'sinde buyurulduğu üzere, bu dünya bir imtihan sahnesidir.
Ve fakat bu isyanın cezasız kalmayacağını her fırsatta belirtiyorduk, yine belirtelim.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:
"Gökte olanın sizi yere batırıvermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır." (Mülk: 16)
"Gökte olanın üzerinize taş yağdırmasından emin mi oldunuz? Siz benim tehdidimin nasıl olduğunu yakında bileceksiniz." (Mülk: 17)
Dünya çalkalandıkça çalkalanacak, tasavvura sığmayan harpler olacak.
Gerçekten çok isyan ettik, çok zulmettik. Bu azgınlığımızın cezasını çekeceğiz.
("'HATMÜ'L-EVLİYÂ' Kitabı", s. 79-82)
Savaşların çıkması ilâhî hükme bakar. Cenâb-ı Hakk'ın izni olmadıkça bir yaprak dahi düşmez.
Nitekim Âyet-i kerime'sinde:
"O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez." buyuruyor. (En'âm: 59)
Hep O'nun takdiri ile oluyor. Amma Allah-u âlem bu otuz sene içinde çok mühim şeyler olacak.
•
Allah-u Teâlâ şimdiye kadar yapma, yaşatma izni verdi; şimdi yıkma, öldürme günü geldi. Dünya böyle boşalacak. Artık gemiyi boşaltma vakti; harp boşaltacak, Hazret-i Mehdi boşaltacak, Deccâl boşaltacak, İsa Aleyhisselâm boşaltacak. Boşaltma... Bir yiyelim, bin şükür edelim.
Harp afattır; açlık, susuzluk, perişanlık, ölüm hepsi harpte. Amma takdir olan şey olacak. Harpte galip çıkan yok, herkes mağlup. Kimisi az zarar etmiştir, kimisi çok zarar etmiştir.
Her gün ne çıkacak diye bakılıyor, tutuşacak efendim tutuşacak. Bundan sonra havadisleri takip etmek lâzım. Çünkü her an her şey olabilir. Artık hareket hemen hemen başladı. Gün bugün, yarın ne olacağı belli değil, takdir ne ise o olur.
•
Binaenaleyh bu destek ahirete çekilinceye kadar devam edecek. İşin nezaketi daha sonra başlayacak. Nasıl ki her çadırın bir direği olur, çadırı ayakta tutar, direk yıkılınca çadır da yıkılır.
Allah-u Teâlâ bu direği çekince bu millet büyük bir perişanlık içine düşecek, bu perişanlık bütün İslâm âlemine sirayet edecek. İslâm âlemi bir müddet büyük bir çalkantı içinde bulunacak. Fitnenin en çok yayıldığı bir anda Allah-u Teâlâ çığır açmak için, bayrağı kaldırmak için Hazret-i Mehdi'yi gönderecek ve ona ruhsat verecek. O kendisine bahşedilen ruhsatla, mânevî destekle murad edilen noktaya kadar yürüyecek, vazifesini ifâ edecek. Sonra onun elindeki iradeyi de çekecek. Deccal'e salâhiyet vermeyi murad edince, onun kuvvetine karşı çok zayıf düşecek. Bunun sebebi, Hazret-i Mehdi uzağa açılacak, o ise istilâya başlayacak. Ortalık büsbütün karışacak. Hazret-i Mehdi çok zayıf düşünce, onun maiyetini kurtarmak ve İslâm'ı galebe çaldırmak için Allah-u Teâlâ üçüncü olarak da Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ı gönderecek. Deccal ve yahudiler o şekilde temizlenecek. İslâm âlemi küffârdan, yahudinin zulmünden kurtarılmış olacak. Fakat bununla kalmayacak. Bu hâlâtı gören Çin harekete geçecek, o zamana kadar harplerle boşalan dünyayı istilâ edeyim diyecek. Üzerlerine tank gibi yürüyecek, fakat Allah-u Teâlâ onları da bir gecede helâk edecek. Onların helâk oluşu harple değil, duâ ile. Ve böylece dünyayı boşaltmış olacak.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 617-618)
(Ömer Öngüt, "Vuslat Sohbetleri", Ocak 2016)
Bizden sonra kime sorarsınız? Size her şeyi bırakıyoruz. Kitaplarımızda her şeyi bulacaksınız, zamanı gelince anlayacaksınız.
Bu kitaplar, müslümanlar sıkıştığı zaman çok iş görecek, yegâne tutunulacak yer olacak. İşte bizden sonra insanlar hakikati öğrenmek için bu kitaplara sarılacak.
Ben, "Yâ Rabb'i! Beni bu kitapların talebesi eyle!" diyorum.
Niçin? Benim değil, O'nun. Ben de muhtacım. Bu ilim O'ndan.
•
Dünya milletleri harbe hazır durumdalar, savaş ha patladı ha patlayacak. Yalnız emr-i ilâhiyi bekliyor. Savaşların çıkması ilâhi hükme bakar. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın izni olmadıkça bir yaprak dahî düşmez.
Nitekim Âyet-i kerime'sinde:
"O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez." buyuruyor. (En'âm: 59)
Bunlar hep O'nun takdîri ile oluyor. Kişi istese de, istemese de mukadderât ne ise o olacak. Dünya bidâyete dönüyor; yâni dünya o nispette bitecek ve insanlar yeryüzünden silinip gidecek. Bunları size hatırlatıyorum; şimdiden Hazret-i Allah ve Resûl'üne yönelmeye ve sığınmaya bakın, bu felâketler geldiği zaman şaşırmayın!..
Abdullah bin Abbas -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kapkara, ince bacaklı, koca ayaklı birinin Kâbe'yi taş taş yıktığını görüyorum sanki." (Buhârî. Tecrid-i sarîh: 790)
Kâbe-i muazzama'yı kıyamete çok yakın bir zamanda, başlarında ince bacaklı şiş karınlı bir kimsenin yer aldığı Habeşliler gelip yıkacaklar, taş taş sökecekler, taşlarını da denize atacaklar.
Size şöyle söylemek istiyorum ki; artık bütün gücünüzü ahirete yöneltin, dünyayı atın. Çünkü vakit geldi. Onun için çok dikkatli olun, ortalık karışıyor. Dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak. Bu insanlar yok olacak. Yalnız burada mı? Hayır dünyada vaziyet çok vahim. Bildiğiniz gibi değil! Artık dünya hırsını bırakalım. Sahibimize yönelelim, âlem ne yaparsa yapsın. Çünkü Allah-u Teâlâ yetmiş üç fırkadan bu fırkayı sevmiş, seçmiş, ahkâmını ayakta tutmak için öne sürmüş. Bu büyük bir fazilettir. Bu fazileti muhafaza et sana kâfi. Şunu yapayım, bunu yapayım hayır! Zamanı değil. Ortalık karışıyor. Çok evvel demiştim: "Allah'ım! Bu hadisatı bana gösterme!" diye. Çok vahim, vahşi hadisat var önümüzde.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır." (Müsned. C. Sağir)
Durum bu kadar nazik yani, şunu da haber vereyim ki; kalben ve ruhen bağlı olanlar zarar görmeyecek. Cenâb-ı Hakk bütün samimiyetiyle tam bağlı olan ihvanı o şekilde kurtaracak. Fakat çadırın direği yıkıldığı zaman bir esinti olacak. Çok büyük hadiseler var. Onun için aklınızı başınıza alın, dünyaya değil, ahirete yönelin ve bunu yakınlarınıza tavsiye edin.
Şu gördüğümüz sükûnet Allah-u âlem kar topluyor. Bir kıvılcımdan ateş alacak, ateş sardığı zaman her tarafı saracak. Fitneler büyüyor, bu ateş bütün dünyayı ele alacak. Ne zaman? Allah-u Teâlâ hüküm çıkardığı zaman. Her taraf hazır. Bu isyan cezasız kalmaz. Âkıbetimiz hakikaten vahim. İhsan çok, nimet büyük, isyan büyük. Bu isyanın karşılığı çok vahim olacak.
Bakıyorum nereden nasıl patlayacak? Çünkü güna-gün vakit yaklaşıyor. Acaba hangi kibrit ateş alacak. Her memleket barut halinde. Herkes harbe hazırlanıyor. Bu silahlar patladığı zaman nasıl insan kalacak, dünyanın durumu ne olacak? Artık dünyanın düzeni, rotası tamamen bozulacak, eski duruma gelecek. At, öküz bunlar olacak. Benzin yok, araba yok. Hiçbir şey işlemeyecek. Gemiler yelkene dönecek. Yani dünya bidayete dönecek. Harpler, afâtlar sonunda çok az insan kalacak. Petrol olmayacak; uçak, araba gibi araç olmayacak, eski devirlere dönülecek. Gün bugün, yarını O bilir.
Âyet-i kerime'nin vakti geldiyse tutuşacak.
"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, Kitap'ta (Levh-i mahfuz'da) yazılıdır." (İsrâ: 58)
Durum bildiğiniz gibi değil. Cenâb-ı Hakk, "Şimdiye kadar yaptım, bundan sonra hiçbir memleket hariç kalmamak üzere dünyayı amma harp ile amma zelzele ile amma afât ile yıkacağım, harap edeceğim!" buyuruyor.
Onun için çok tedbirli olun. Yalnız borçlu olmayalım, borçlu ölmeyelim. Buna çok dikkat edin. Biz öteden beri kardeşleri her bakımdan tedbirli olmaya alıştırdık, hazırladık ki bugünler için...
O'nunla olmak hayat, O'nsuz olmak vefat. Kalsak da O'nunla, gitsek de O'nunla...
Denize baktığın zaman sakin, ne kadar güzel. Şimdiki deniz de öyle amma içi kaynıyor, dünya da böyle kaynıyor. Fakat patlamak için emir bekliyor, bir patladığı zaman bütün dünyaya yayılacak ve bu uzak değil, dünya memleketleri bir bir karışacak.
Onun için dünyaya değil, ahirete gönül vermenizi tavsiye ediyorum. Bugün sığınma günüdür.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Biliniz ki Resulullah aranızdadır." (Hucurât: 7)
"Size Allah'ın âyetleri okunurken ve aranızda da O'nun Resul'ü bulunurken nasıl küfre dönersiniz?" (Âl-i imrân: 101)
Âyet-i kerime'lerinden anlaşılacağı üzere, o nur kıyamete kadar bâki kalacaktır. O ise Resulullah Aleyhisselâm'ın nurunu taşıyan vekilleridir.
Resulullah Aleyhisselâm'a itaat, Allah-u Teâlâ'ya itaat olduğu gibi, ona biat de Allah-u Teâlâ'ya biat demektir.
Sizi İslâm'a dâvet ediyorum ve sizi Hazret-i Allah'ın azabıyla korkutuyorum.
Bu öyle bir dâvet ki; Hazret-i Allah'a ve Resulullah Aleyhisselâm'a olan bir dâvettir. Din İslâm'dır. Hududullah Allah'ın hudududur. Bu hududu aşmayın, ahkâm-ı ilâhi dışına çıkmayın, Resulullah Aleyhisselâm'ın Sünnet-i seniyye'sinden ayrılmayın.
("Vuslat Sohbetleri", s. 112-115)
"Bugün harp demek; kazanan belli değil. Her tarafa yıkılacak, kazanan belli değil. Bugünkü harp yıkım harbi. 'Ben vuracağım, sen kalacaksın.' diye bir şey yok. O da onu vuracak, o da onu vuracak."
•
"Kullanılacak çok kuvvetli silâhlar var, biri diğerini mahvetmek için. Bunlar birdenbire olacak. Çünkü kim evvel atarsa o kazanacak. Onun için çok büyük zayiat birden olacak. Hüküm Hazret-i Allah'ındır, boşaltacağını beyan buyuruyor."
•
"Dünya harbe doğru öyle bir hırsla gidiyor ki, yalnız emr-i İlâhî'yi bekliyor. Amerika katiyetle harp açmak azminde. Rusya da hazırlığa gidiyor.
İlk olarak bu büyük devletler çatışacak ve çok çok hasar görecekler.
Allahu âlem Rusya ortadan yok olacak. Amerika da yerinde kalmayacak. Dünya bir hallaç pamuğu gibi sarsılacak. Mühim tehlikeler var." (23 Kasım 1979)
•
"Bu sabah nükleerden bahsettiler. Bir-iki defadır nükleerden mevzu geçiyor.
Hazret-i Allah cidden gadap etmiş. 'Biz onları suç üstü yakalayacağız.' denildi. Anlıyorum ki Hazret-i Allah'ın gadabı çok büyük. İtimat edin yalvarmaya bile korkuyorum. Ancak hususi bir yalvarmayı Cenâb-ı Hakk lütfetmiş.
Nükleer demek felâket demek. Her an için büyük bir hadise beklenebilir. Yalnız hiç şüphe yok ki biz zamanını soramayız. Aslâ! Aklımızdan hayâlimizden bile geçmez. Bize sadece rumuz verilir. Ne zaman kopacağını Sahibim bilir.
Allah'ımız muhafaza buyursun, râzı olmadığı her şeyden." (7 Temmuz 1983)
•
"Şimdi insanlar zaten girdapta, Hazret-i Allah'tan kopan girdaptadır. Bu harpler bu girdapları böyle söküp atacak. Amma çok acı. Yalnız bu arada ne var ki belâ umuma gelir, kurunun yanında yaş da yanacak. Girdaptayız şimdi, Allah'ım kurtardığını kurtarıyor." (27 Eylül 2002)
•
"Bu otuz sene zarfında çok büyük harpler var. Hazret-i Mehdi çıkıncaya kadar ve çıktıktan sonra da on sene, kırk sene içinde büyük hadiseler var. Kırk sene dediğin çok çabuk geçer, bereketsiz bir ömür.
Bu otuz sene içerisinde gelecek felâketleri bir Allah bilir. O ona, o ona atacak çok seri olacak. Dünya bitecek. Atacak amma karşıdaki de sana atacak. Ondan sonra başlayacak kılıçla, atla, sopa ile. Almanya şimdiden at beslemeye çalışıyor. Çünkü yarın at harbi başlayacak. Akıllı devlet, başına geleceği biliyor. Benzin kalmayacak, motor işlemeyecek, artık kılıç harbi olacak." (24 Ağustos 2002)
•
"Bir harp çıkarsa çok büyük insan zayiatı olacak."
•
"Çok şımardılar, şımarık bir millet oldular. Yemanî Yemen'den, Süfyanî Şam'dan, yahudiler ve Amerikalılar... Oraya (Arabistan'a) dört yerden tehdit var.
Hükümet diye bir şey kalmayacak, millet son zamanda başıboş kalacak. Yemen ile Suud-i Arabistan arasındaki sürtüşme gittikçe artıyor. Yemen'den Aden şehrinden atılacak bir bomba Suud-i Arabistan üzerinde büyük bir afat getirecek. Ondan sonra harp husule gelecek. Onları da Ruslar destekliyor. (2002
•
Bu dünya savaşı çıkınca her taraf alev olacak. O ona, o ona derken Allah'ımız sonumuzu hayırlı etsin. Ruhsat Hazret-i Allah'ın vergisiyledir. Yoksa kumandanla, şunla bunla değil. O Osmanlı yıkılacak bir devlet mi? Fakat âhir zaman geldi yıkılması lâzım!
Efkâr yanıyor. Birbirine bakarak tutuşuyor. Efkârı görüyorsun herkes harbe hazırlanmış, sulh için konuşan yok. İsrâ Sûre-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'sinin tecelliyatının zamanı geliyor.
Amma harp ile, amma zelzele ile, amma âfât ile.
Cenâb-ı Hakk "Ya helâk ederiz veya şiddetli bir azapla cezalandırırız." buyuruyor kesin olarak. Bunu bilin. Hüküm O'nundur.
Moğolların başındaki Hülagü İslâm ülkelerini yaka yaka gelirken halktan biri; "Zamanın kutbu nerede?" deyince bir tanesi; "Sus! O Hülagü'nün bindiği atın yularını tutuyor!" demiş.
Çünkü Hazret-i Allah yıkmayı murat ettiği zaman bir sebep halk eder.
Onun için memleketler böylece perişan olup gidecek.
Allah-u Teâlâ beldeleri harap edecek.
Bakıyorum, Almanya şimdiden at yetiştiriyor. Yani bu ateşli silâhlar durduğu zaman kılıçla harp yapacak, onun hazırlığını yapıyor.
Çünkü bu harp bir âfâttır, atom harbi, nükleer harbi. Ve dolayısıyla birbirine ata ata dünya dümdüz olacak, dünya yıkılacak.
Akıllı insan Hazret-i Allah'a yönelecek, o kadar. Bugünkü durumunu düşünecek, yarını O bilir. Durumlar o kadar nazik ki, Hazret-i Mehdi çıkıncaya kadar neler olacağını bir Allah bilir. Çok hadiseler olacak, çok büyük harpler olacak, zelzeleler olacak, âfâtlar olacak, insan azalacak. Otuz sene dediğin ne ki, ömür bereketsizdir, hemen geçer. İnsan şöyle düşünse; insan ölüyor, on sene yirmi sene geçiyor, sanki dünkü gibi.
Bu harpler görünüyor yani. Tasavvura sığmayan, akla hayâle gelmeyen harpler olacak." (17 Eylül 2002)
•
"Harpler Allah'u âlem o kadar yakın, o kadar korkunç ki! Bu önümüzdeki harpler tasavvura sığmıyor. Bu harpler insanları yok etme harbi olacak.
Zaten Allah'u âlem Hazret-i Mehdi'nin çıkmasına daha var. Bu büyük herc-ü merç otuz seneye kadar.
Allah-u Teâlâ en sonunda hükmü İslâmiyet'e verecek.
•
Geçen gün bir film seyrediyorum. Atom bombasının füzesini atıyorlar, oradaki askerler kabir haline geliyor ve rahat yürümeyi yapıyor. Fakat herkes atacağını ve yapacağını düşünüyor, başına geleceğini kimse düşünmüyor.
Bu harabiyetten sonra, Çinliler'i de mahvettikten sonra Hazret-i Mehdi ile İsa Aleyhisselâm'ın topladığı bir takım insanlarla ve iman edecek insanlarla bu muzafferiyet husule gelecek. Yani onlara verecek. Onlardan sonra iki kumandana daha ondan sonra verecek.
Dünya öyle kaynıyor, öyle kaynıyor ki bir gün patlayacak. Önümüz kötü. Allah-u Teâlâ'nın hükmüne kalmış. İşler Amerika'nın direktifi ile yürüyor. Zaman onların bugün için. Daha ne kadar sürer Allah bilir. İleride büyük harpler var. Yakın zamanda her şey değişecek.
"Hakk kulundan intikamını yine kul ile alır,
İlm-i ledün bilmeyen onu kul etti sanır."
Karşılıklı kuvvetler ile Cenâb-ı Hakk dengeliyor. Onu ona, onu ona, yok edecek. Böylece dünyayı yok edecek; o onunla, o onunla! Hüküm Allah'ındır. O icraatı Cenâb-ı Hakk yaptırır. Birbirine vurdurur. Yok eder, dünyayı perişan eder.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", Ekim 2013)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır." (Müsned, C. Sağir)
Durum bu kadar nazik. Yavaş yavaş kaynıyor, karışıyor ve harbe götürüyor.
Bundan sonra çok çetin harpler olacağını, kapıda olduğunu haber veriyoruz. Amma nasıl harpler olacak? Tasavvurun haricinde! Bu harplerde çok az insan kalacak, büyük bir felâket olacak. Bu felâket gadâb-ı İlâhi'ye olur, açlık olur, harp olur. O bilir.
Hazret-i Allah ile meşgul olan kalp altının içine girse bir şey olmaz. Gaye bu hâle gelmek. Çünkü O'nu buldun mu her şeyi buldun. O'nu buldun mu, O'nunla berabersin.
Yerin hükmü yok, yerler bomboş kalacak. Niçin? Çünkü insan yok, yerler satılmayacak. Niçin? Çünkü alan yok.
•
Dünya kaynıyor, kaynaya kaynaya taşacak ve bu halk gidecek, yavaş yavaş. Bir zaman imar ediyordu, şimdi harap ediyor. Hazret-i Allah'tan hakikaten korkmak lâzım. Bu isyan cezasız kalmaz.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 623-624)
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", Ekim 2013)
Bu devir; Hatem-i veli'nin gönderildiği, Hazret-i Mehdi ve İsa Aleyhisselâm'ın da çıkacağı zamandır.
Âyet-i kerime'de:
"Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır." buyuruluyor. (Necm: 57)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de bir defasında şehâdet parmağı ile orta parmağını yanyana göstererek:
"Ben, kıyamet şöyle yakın olduğu halde gönderildim." buyurmuşlardır. (Buhârî - Müslim)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kıyametten haber verdikleri gibi kıyametten evvel vuku bulacak hadiseleri, kıyamet alâmetlerini de ümmet-i muhtereme'sine haber vermiştir.
Hadis-i şerif'lerde haber verilen küçük kıyamet alâmetlerinin hemen hemen hepsi zuhur etti. Büyük kıyamet alâmetlerinin yaşanması an meselesi.
Resulullah Aleyhisselâm'ın bu yaşanacak hadiseleri haber vermesi, onun zaman geçtikçe ortaya çıkan büyük bir mucizesidir. Zira onun 1400 yıl evvel haber verdiği hadiseler günagün cerayan etmektedir.
Huzeyfe -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- aramızda iken doğrulup, o günden kıyamete kadar olacak her şeyden bahsetti, kıyamete kadar olacak şeylerden söylemedik bir şey bırakmadı. Bunları belleyen belledi, unutan da unuttu. Şu arkadaşlarım da bunu bilirler. Unutmuş olduğum o şeylerden biri ortaya çıkıp görünce öylesine canlı hatırlıyorum ki, tıpkı kişinin gördüğü bir şahsın yüzünü o şahıs kaybolunca hatırlamadığı halde, daha sonra karşılaşınca hemen tanıyıvermesi gibi." (Buhârî - Müslim)
Resulullah Aleyhisselâm Allah-u Teâlâ'nın bildirmesi ve göstermesi ile bilerek görerek konuşuyordu.
Nitekim Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Her şeyden haberdar olan Allah gibi sana hiç kimse haber veremez." (Fâtır: 14)
O, Allah-u Teâlâ'nın buyurduğunu ve gösterdiğini ümmetine duyurdu. Biz de Allah ve Resul'ünün duyurduğunu size hatırlatıyoruz.
Binaenaleyh artık ahir son zamanda yaşıyoruz. Hazret-i Mehdi'nin zuhuruna çok az kaldı. Allah'u-âlem daha 25-26 yıl gibi bir zaman var. (2006)
Ancak onun zuhuruna kadar çok büyük harpler, çok büyük afatlar, çok büyük kargaşalıklar var.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 611-612)
(Ömer Öngüt, "Sözler ve Notlar 5", 1995)
Hadis-i şerif:
"Şu beş şey sizin aranızda vuku bulsa nasıl olursunuz? Onların aranızda vuku bulmasından veya onlara ulaşmanızdan Allah'a sığınırım.
Bir toplulukta kötülükler ortaya çıktığı, fuhuş açıktan yapıldığı zaman, orada tâun ve geçmiş nesillerde görülmeyen hastalıklar ortaya çıkar."
Şimdiki zaman tarif ediliyor. Öyle hastalıklar var ki, ismi bile belli değil. Bir ahlâksızlık başgösterdiği zaman Allah-u Teâlâ bir hastalık musallat ediyor.
"Bir topluluk zekât vermeye mâni olduğunda, gökyüzünden gelen yağmur onlardan kesilir. Hayvanlar olmasaydı hiç yağmur yüzü görmezlerdi."
Zamanımızdaki bütün bölücüler fakirin kapısını kapatıp hakkını gasbediyorlar. Zekâtı kendileri toplayıp, aralarında bölüyorlar. Zekât paraları ile bina kuruyorlar, lüks ve refah içinde yaşıyorlar. Bu ise büyük bir hıyanettir, gadab-ı ilâhîye vesiledir.
Bunun içindir ki kuraklık, harp, zelzele gibi çeşitli ibtilâlara, âfatlara bu millet maruz kalabilir.
Ve nihayetinde de Allah-u Teâlâ bunları yapanların kökünü keser. Şimdilik onlara ruhsat veriyor.
Halk hâlâ bunları müslüman zannediyor. Çünkü halk da balık otu yutmuş.
"Bir topluluk ölçü ve tartıyı eksik tuttuklarında, kıtlık, geçim sıkıntısı ve zâlim idareci ile cezalandırılırlar."
İşte bugün olduğu gibi.
"Âmirleri Allah'ın indirdiğinden başka şeylerle hükmettiklerinde Allah, onların üzerlerine düşmanları musallat kılar ve ellerinde bulunan şeylerin bir kısmını tüketir."
Aynı bugün olduğu gibi.
"Allah'ın kitabını ve Resulullah'ın sünnetlerini bir kenara bıraktıklarında, Allah onları birbirine düşürür." (İbn-i Mâce)
Bugün olduğu gibi müslümanlar paramparça olmuşlar, herkes kendi dinini kendi partisini kuvvetlendirmek ve ayakta tutmak için çalışıyor. İslâm dini umurunda bile değil, İslâm dini ile onun hiç bir ilgisi yok.
("Sözler ve Notlar 5" s. 543-544)
(Ömer Öngüt, "İnsan Dünya ve Ahiret", 1995)
Öyle harpler olacak ki, bu harplerde çok erkek zâyi olacak. Sayı itibarı ile elli kadın bir erkeğin himayesine girecek.
Önümüzdeki harpler Allah-u âlem bunu gösteriyor.
Üçüncü dünya harbi bir âfâttır. Çinlilerin istilası ise bir helâkiyettir.
•
"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı, emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı, ilim dinden başka gaye için tahsil edildiği, kişi karısına itaat edip annesine asi olduğu ve dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı, mescidlerde gürültüler başgösterdiği, fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği ve aşağılık adamın milletin lideri olduğu, şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu, şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği, şaraplar içildiği ve bu ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman; işte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler." (Tirmizî)
•
Kırmızı rüzgâr, yani insanlar bu hâle geldikten sonra harp felâketini bekleyin.
Allah-u Teâlâ bu vesile ile intikamını alır ve o milletin helâkına vesile olur. Bu azgınlığın cezası böyle olur.
Bunlar küçük alâmetlerdir ve bunlar sıra ile geliyor. Bunlardan sonra büyük alâmetler zuhur etmeye başlar.
("İnsan Dünya ve Ahiret", s. 165-168)
(Ömer Öngüt, "İnsan Dünya ve Ahiret", 1995)
"Fırat nehri altın bir dağ üzerinden suyu çekilip açılmadıkça kıyamet kopmaz. İnsanlar onun için harp edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek. Onlardan her biri 'Belki ben kurtulurum' diyecektir."
Çok büyük harplerin olacağını Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz haber veriyor.
Şu anda Fırat nehri akıyor. Suyu çekildiği zaman, o yer zamanla açılacak, o yerin altında Allah-u âlem altın hazinesi var. O çıkınca oradaki devletler, biri "Ben alayım!" diğeri "Ben alayım!" derken birbirine girecekler. Bu harplerde çok insan kırılacak.
Bu hazine altın olduğu gibi, su da olabilir. Çünkü yerine göre su da altın kadar kıymetlidir.
Diğer bir rivayet şöyledir:
"Fırat nehrinin altın hazinelerinden bir kısmının alana çıkması yakındır. Her kim o zaman orada bulunursa, ondan bir şey almasın." (Buharî)
Bu Emr-i Peygamberi'ye uyanlar kurtulacak, fakat emri dinlemeyip maddeye yönelenlerin helâkına vesile olacak.
("İnsan Dünya ve Ahiret", s. 173)
(Ömer Öngüt, "İnsan Dünya ve Ahiret", 1995)
"Müslümanlarla yahudiler harbetmedikçe kıyamet kopmaz. Müslümanlar onları öyle bir öldürecekler ki, hatta yahudi taşın ve ağacın arkasına saklanacak, taş veya ağaç da 'Ey müslüman, ey Allah'ın kulu! Şu arkamdaki yahudidir, hemen gel de onu öldür!' diyecektir. Yalnız Ğargad ağacı bunu demeyecek, çünkü o yahudilerin ağacıdır." (Müslim)
Allah-u âlem yahudiler Mekke-i mükerreme'ye ve Medine-i münevvere'ye giremeyecek, Medine-i münevvere'ye nötron bombası atsa gerek. Amma onlar, amma Çinliler. Bütün halk ölecek. Bundan değil müslümanlar, bütün küffar halkı da rahatsız olacak.
Sonra Allah-u Teâlâ onların öldürülmesini murad ettiği zaman, küffar memleketine sığınmış bir yahudiyi dahi ikrah ettikleri için haber verecekler. "Burada yahudi var gel öldür!" diye. Yalnız Amerika haber vermeyecek, çünkü Amerika onlardandır.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmaktadırlar:
"Bir zaman gelecek ki Medine hayrı ve güzelliği ile boş kalacak, kurtlar ve kuşlar işgal edecek.
İnsanoğlundan en son ölecek olan Müzeyne kabilesinden iki çobandır. Bunlar Medine'ye doğru koyunlarını sürüp gelirken onun perişanlığını görerek korkup, yüzüstü düşerek ölecekler." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 885)
Avf bin Malik -radiyallahu anh- der ki:
"Bir kere Resulullah Aleyhisselâm Mescid-i saâdet'e girmişti.
Sonra bizim yüzümüze bakıp
'Allah'a yemin ederim ki gelecek nesil bu Medine'yi kırk sene kadar zelil bir halde avâfiye bırakacaktır. Avâfiye nedir bilir misiniz? Bakınız ben size söyleyeyim: Kurtlar ve kuşlar!" (Buhârî. Tecrîd-i sarîh, c. 6 sh: 235)
("İnsan Dünya ve Ahiret", s. 176)
(Ömer Öngüt, "İnsan Dünya ve Ahiret", 1995)
"O kadar sıkıntılar olacak ki, pahalılık artacak. Alan alamayacak, satan satamayacak, iki tabaka birden çökecek.
Ceza olarak çok korkunç günler gelecek.
İhtiyaç çok, parası yok. "Ah onun yerinde yatan ben olsaydım da şu sıkıntıyı çekmeseydim!" diyecek."
("İnsan Dünya ve Ahiret", s. 178)
(Ömer Öngüt, "Cevâhirullah-1", Nisan 2005)
Kıyametin büyük alâmetlerinden birisi de, güneş Hazret-i Allah'ın izni ve emriyle bir defaya mahsus olmak üzere bir cuma günü battığı yerden doğacaktır.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmayacaktır. O battığı yerden doğduğu zaman bütün insanlar iman edecek, fakat o gün daha evvelden iman etmeyen, yahut imanında bir hayır kazanamayan hiç kimseye imanı fayda vermeyecektir." (Müslim)
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün güneşin battığı bir sırada Ebu Zerr -radiyallahu anh-e: "Güneş nereye gider bilir misin?" Diye sordu. "Allah ve Resul'ü bilir!" demesi üzerine şöyle buyurdu:
"Güneş gider, arşın altında secde eder ve tekrar doğmak için izin ister, izin verilir. Bir gün gelir secde edip izin ister, fakat secdesi kabul edilmeyip izin verilmez. Ona: 'Geldiğin yere git, battığın yerden doğ!' denilir. O da battığı yerden doğar." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1321)
Güneşin batıdan doğması, herhalde büyük alâmetlerin başlangıcıdır.
Güneşin batıdan doğması kıyametin büyük alâmetlerinden olduğu gibi; büyük bir dumanın yeryüzünü kaplaması, Deccâl'in türeyip ilâhlık dâvâsında bulunup bir süre insanları saptırması, İsa Aleyhissâm'ın yeryüzüne inerek icraatlarını gerçekleştirmesi, Ye'cüc ve Me'cüc adında aslı ve nesebi belirsiz iki kabilenin yeryüzüne yayılması, Dabbetü'l-arz adında bir hayvanın ortaya çıkması, Hicaz tarafından büyük bir ateşin çıkması, üç büyük yer çöküntüsü olması da büyük alâmetlerdendir. Güneş batıdan doğduktan sonra, bunlar da onun arkasından beklenir.
Hiç şüphe yok ki önümüzde çok büyük hadiseler, çok büyük sıkıntılar var; şiddetli, tasavvura sığmayacak kadar büyük harpler var.
Bunları size hatırlatıyorum, şimdiden Hazret-i Allah'a ve Resul'üne yönelmeye ve sığınmaya bakın. Bu felâketler geldiği zaman şaşırmayın. Artık kendinize gelin, dünyanın sonundayız, ona göre kendinizi ayarlayın. Gün bugündür, yarın ne olacağını Yaratan bilir.
Akıllı insan her an Hazret-i Allah'a yönelik olmalı, sonraya kalanlar donakalır. O zaman herkes inanacak amma, iş işten geçmiş olacak.
("Cevâhirullah 1", s. 85-86)
"Binaenaleyh artık dünyanın şâşâsına dalmayın, nefsânî arzulara kapılmayın. Helâl lokma kazanmayı ve yemeyi, günlük geçinmeyi düşünün! Uzun bir ömür hayâline kapılmayın! Ebedî saâdetinizi hazırlayın. Gün bugün, yarın ne olacağı belli değil, bunu size tavsiye ediyorum."
("Cevâhirullah 1", s. 144)
(Ömer Öngüt, "Allah-u Teâlâ'nın Buyurduğu, Resulullah Aleyhisselâm'ın Duyurduğu KIYAMET ve ALÂMETLERİ", Ekim 2003)
Bu hitabımız hakiki müslümanlaradır:
Sakın meyus olmayın, ümitsizliğe kapılmayın! Zira Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu günlerin geleceğini çok evvel haber vermiştir. Bu gariplerin çıkacağını ve nihayeti de haber vermiştir. Kitabın tamamı tetkik edildiğinde bu husus açık olarak görülecektir.
Allah-u Teâlâ bu dini yeniden tazeleyeceğine göre, -bu da üç merdivenle başlıyor ve başlamıştır. (Üç merdiven; kıyamete yakın zamanda birbiri ardınca zuhur edecek olan Hâtem-i veli, Hazret-i Mehdi ve İsâ Aleyhisselâm'ı işaret eder.)- Karamsar olmayın, yalnız önünüzdeki çok şiddetli harpleri ve sıkıntıları da gözden uzak etmeyin! Telâşa kapılmayın, takdire râzı olun.
Kıyametin küçük alâmetlerinden çıkmayan kalmadı, hepsi çıktı, iş büyüklere kaldı.
Allah-u Teâlâ bizi kalemle cihad için, bölücü din düşmanlarını kalemle biçmek için ve bu kitapları yazmakla vazifelendirdi. Bu kitaplar bizden sonraki boşluğu Hazret-i Mehdi'ye ulaştıracak, ona köprü olacak, bunu böyle bilin.
Mehdi Hazretleri'ni ise kılıçla cihad etmek için gönderecek. Ömrü sırf cihadla geçecek. O bir şey yazmayacak, çünkü yazmaya vakti olmayacak. Bu kitapları okumakla aydınlanacak.
Nitekim Bediüzzaman Hazretleri:
"O zât, o tâifenin uzun tasdikatı ile yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak." buyurmuşlardır. (Emirdağ Lâhikası. s: 259)
•
Bundan sonra zaman daha da güçleşecek. İyi ve kötü âmirler gelecek. Ve bu bozukluk, en sonuncu olan Deccal'e kadar devam edecek. O çıktığı zaman ortalık büsbütün bozulacak.
("Allah-u Teâlâ'nın Buyurduğu, Resulullah Aleyhisselâm'ın Duyurduğu KIYAMET ve ALÂMETLERİ", s. 14-15)
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", Ekim 2013)
Yavaş yavaş fitne çıkıyor, harp patlayıncaya kadar, patladı mı artık gider.
Patlayıncaya kadar bu münakaşa devam edecek...
Patlayınca bu ateş nereye sirayet eder?
Allah-u Teâlâ bizi ayakta tuttukça sizi de tutacak amma bizi alırsa halinizi bilmiyorum. Dünyanın hiçbir memleketinde huzur yok, huzur kalktı dünyadan...
İmanlı olalım, imanlı ölelim. Biz kendi yolumuza bakalım, rızâ yolunu tutalım. Kimseye söz söylemeyelim amma istikametten de ayrılmayalım.
Eğer ömrün otuz-kırk sene olursa, bu otuz sene içinde göreceklerin tasavvur dahi edilemez. O kadar şiddetli harpler var.
Dünya kaynıyor, bana; "Yalnız seyret, hiçbir zaman karışma ve dalgalara girme" diye emir verirler. Allah'ım sonumuzu hayırlı eylesin. Bir ruhsat veriyor, dilediği güne kadar imtihandayız. Dünya vehamete doğru gidiyor, hep harbe hazırlanıyor.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 629-630)
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", Ekim 2013)
Bu devir müslümanların paramparça olduğu, bölücülerin her yeri işgal ettiği, saptırıcı imamların, ahir zaman âlimlerinin insanları Hakk yoldan uzaklaştırdığı ve imansızlık girdabına düşürdüğü bir devirdir. Dünya kurulduğundan beri böyle bir devir gelmiş değildir.
Maddecilik, dünyaya aşırı muhabbet gönülleri tutuşturmuş, medya insanların zihinlerini bulandırmış, felsefe fikirlerde kararsızlık husule getirmiş ve nice insanları imandan, İslâm'dan uzaklaştırmıştır.
Binaenaleyh ilk iman kurtarma cihadını Hatem-i veli başlatacak, onun ardından Hazret-i Mehdi ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelecek ve bu cihadı tamamlayacaklar, birbirleriyle mütemmim olacaklar. Bu noktada üçü de birbirine bağlanıyor. Bu merdiven üçtür, üçü birdir.
Çünkü bu iman kurtarma cihadı, bu birinci merdivenden başladı. Hatem-i veli, Hazret-i Mehdi ve İsa Aleyhisselâm üçü de birbiri ardından geliyor.
Birisi kalemle, birisi kılıçla, birisi ıslahatla vazifeli olacak. Her birinin vazifesi ayrı olacak.
Bundan sonra zaman daha da güçleşecek. İyi ve kötü âmirler gelecek. Hazret-i Mehdi ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm zamanına kadar bir iyi bir kötü, bir iyi bir kötü gelecek. Ve bu bozukluk, en sonuncu olan Deccal'e kadar devam edecek. O çıktığı zaman ortalık büsbütün bozulacak.
Dünya kuruldu kurulalı böyle bir zaman gelmedi. Bundan daha beteri otuzuncu deccâl çıktığı zaman. Biz şimdi devr-i Deccâl'de yaşıyoruz.
"Hepsi de Allah'ın peygamberi olduğunu iddiâ eden otuza yakın yalancı deccaller türemedikçe kıyamet kopmaz." (Tirmizî)
Lâkin otuzuncu deccâl çıktığı zaman daha beter olacak. Bu da Hazret-i Mehdi, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın zamanına rast gelecek.
Harpler, zelzeleler, afatlar ile insanları yok edecek Cenâb-ı Hakk. İnsanlar birbirlerini yok edecek, memleketler harap olacak. Bitecek yani. Dünya ne yahudiye ne de Çinliler'e kalacak. İslâm'a verecek amma insan kalmamış olacak. Fakir Elhamdülillâh bunu çok evvel söylemiştir.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 631-632)
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", Ekim 2013)
Hakiki Deccal Amerikadan çıkacak.
Hadis-i şerif'te Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
"Allah yahudileri de hezimete uğratacaktır. Artık Allah'ın yarattığı yaratıklardan arkasında bir yahudinin saklanıp da Allah'ın konuşturmayacağı hiçbir şey kalmayacaktır. 'Ey Allah'ın müslüman kulu! İşte bu bir yahudidir. Gel de onu öldür!' demeyen ne bir taş, ne bir ağaç, ne bir duvar, ne de bir hayvan olacaktır. (Yalnız Gargad ağacı bu hükmün dışındadır. Çünkü bu ağaç onların ağaçlarındandır, konuşmayacaktır.)" (İbn-i Mâce: 4077)
•
Ve bugünler çok yakın, çok yakın. Ben 80 yaşımda olduğuma kendim inanamıyorum. Bütün bu hadiselerin oluşu, bitişi 40 sene sürecek. Demek istiyoruz ki, bundan sonra harpler var, darpler var, üzüntüler var, sıkıntılar var, hüzünlü seneler var.
Mühim hadiseler olacak, mühim hadiseler doğacak ve büyük kanamalar olacak. Vakit bekleniyor. Ne zaman? O bilir. Allah'u-âlem doğacak hadiseler çok kan dökülmesine vesile olur.
Ben dünyayı harap olmuş bir ev olarak görüyorum. Ne zaman çöktürecek, onu O bilir.
Bu isyan cezasız kalmaz, vakit geldi. Allah'ım beterinden korusun. Bakalım Allah-u Teâlâ ne gösterecek.
İsrail demek, Amerika demek, Amerika demek, hıristiyan âlemi demek.
Amerika demek yahudi demek, yahudi demek Amerika demek.
Bütün dünya bunlardan ikrah etti. Müslümanların cezaları var, cezalarını çekiyorlar. Müslümanların cezası bitince onların cezası başlayacak.
Amerika'nın daha bu bölgede işi var. Irak'tan sonra sırada; İran, Suudi Arabistan, Mısır var. İşte dünya böyle tutuşacak.
Amerika dört devleti gözüne kestirdi; Irak, İran, Suudi Arabistan ve Mısır.
Amerika'nın bütün gayesi petrolü elde etmek, dünyayı elde tutmak. Ondan sonra büyük bir patlak verecek, dünya kaynayacak.
Allah'ımız sonumuzu hayırlı etsin.
Her şey tezahür ediyor artık, belki gitme vaktim yaklaştıysa tezahür ediyor ve bunlar böyle çıkıyor, her şey bilinsin isteniyor.
Gün bugün yarını O bilir, ve demiştim, "Allah'ım! bana o günleri gösterme!" Çok karanlık günler var, seyirci kalacağız, takdir ne ise onu seyredeceğiz.
Hazret-i Allah'a sımsıkı sığınmamız lâzım. Önümüzdeki hadisatı beklememiz lâzım. Önümüzde çok sert günler var, çok karanlık günler var.
Tedbirli olmalı, Hazret-i Allah'a yönelik olmalı, kelime-i Tevhid'le çok meşgul olmamız lâzım. Kelime-i Tevhid üzerinde olalım ve orada ölelim.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 631-632)
(Ömer Öngüt, "Sözler ve Notlar 1", 1988)
"Rüyâmda gördüm ki, düşman uçakları hışımla bulunduğumuz şehre doğru geliyorlardı. Bir noktada durdular. Ne kadar geçmek istedilerse de bu tarafa geçemediler."
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime'sinde:
"Allah'ın izni olmayınca hiçbir musibet isabet etmez. Kim de Allah'a inanırsa ona hidayet eder, gönlünü doğruya yöneltir. Allah her şeyi bilendir." buyuruyor. (Teğâbün: 11)
Bu fermân-ı ilâhi'ye gönülden inanmak lâzımdır.
Cenâb-ı Hakk bir musibeti isabet ettirmemeyi murad etmişse onların büyük silâhları oyuncak mesabesine düşer. Oraya kadar gelmelerine müsaade etmiş, orada bırakmış, O gelmiyorum der, halbuki gelemiyordur.
Onun için bir hadise ile karşılaştığınız zaman hiç hayret etmeyin. İzn-i ilâhi olmadan hiçbir ferde, hiçbir memlekete musibet isabet etmez. Ettirmeyi dilemişse, o isabet eder. Yâ bir cezâdır, yâ ibtilâdır veya şehadete vesiledir.
Bu nokta çok ince ve tehlikelidir. Nefis o hırs ile karışır ve bizi aldatabilir. Hazret-i Allah'a sığınmasını bileceğiz. Zâlim bir insanla karşı karşıya gelince tabii ki müdafaa lâzım. Fakat diğer zamanlarda gelen ibtilâları azimle, sabırla seyredeceğiz.
Musibet tıpkı deniz dalgaları gibidir, birbiri ardınca mütemâdiyen gelir. Cenâb-ı Hakk isabet ettirmemeyi murat etmişse, denizin dalgasını seyrettiğin gibi olursun.
Dalgalar hep sana geliyor, fakat hiç dokunmuyor, dışarıdan seyrediyorsun. Lâkin seyirci kısmından olmayıp da ilerlersen, ibtilânın içine girmiş olursun. Bu sefer o dalgalar sana isabet edecek, ama boğacak ama kurtaracak. Nasıl murad etmişse öyle olacak. En hayırlısı dışarıdan seyretmek.
Bu noktada çok sabırlı ve temkinli olmak lâzım, rızâsında bizi muhafaza etmesi için Cenâb-ı Hakk'a niyaz etmek lâzım."
("Sözler ve Notlar 1" s. 340)
(Ömer Öngüt, "Sözler ve Notlar 4", 1993)
Mehdi Aleyhisselâm ancak ihlâs sahiplerini ordusuna alacaktır. Gerçekten bir imam gelecek, fakat fakirin tahminine göre bu zamana daha 30-40 sene var. Nasibi olan bu hakiki imamı görür. Çıktığı zaman tereddütsüz biat edin."
Şu kadar varki İsa Aleyhisselâm'ın da geleceği Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'ler ile arzedildi. Ona ve Mehdi Aleyhisselâm'a gönülden teslim olup biat etmek şarttır.
Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde onun hakkında şöyle buyuruyor.
"Bakalım imamınız kendinizden olduğu halde Meryem oğlu İsa yanınıza indiği zaman durumunuz nasıl olur?" (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1406)
Herkes imtihan olacak, böylece iman ile küfür ayrılacak.
Allah-u Teâlâ kime o lütuf nûr'unu koymuşsa ona tâbi olacak, kime koymamışsa olmayacak.
("Sözler ve Notlar 4", s. 472-473)
•
"Hazret-i Mehdi'yi can-ü gönülden bekleyin, çıktığı zaman hiç tereddüt etmeden tâbi olun, amma sahtelere değil. O Mekke-i mükerreme'den çıkacak ve oradaki fetihlerden sonra bu tarafa gelecek. Siz ona tâbi olun, başkasına değil.
Şimdiden haber veriyoruz. Gerek İsa Aleyhisselâm ve gerekse Mehdi Resul Hazretleri zuhur edip teşrif ettiğinde hemen uyunuz. Bize inanan hemen uyar ve kurtulur, ebedi saâdete erer. İnanmayan uymaz ve dünyada hüsrana uğrar, ahirette de kendisini helâk etmiş olur. Allah-u Teâlâ'nın öne sürmeyip itibar vermediğine itibar etmeyin. Beklenen Mehdi'nin gelmesine daha 25-26 sene var." (2006)
(Ömer Öngüt, "Sözler ve Notlar 2", 1987)
Tedbir, Cenâb-ı Hakk'ın verdiği aklı yerinde kullanmaktır. Hazret-i Allah bizi imtihan için çeşitli musibetler verir, ibtilâlara uğratır. Dilerse başımıza birçok insanları musallat eder. Biz Sahib'imize sığınacağız, her iş ve hareketimizi O'nun rızâsına uygun olarak yapacağız. Ve bu arada tedbirlerimizi de hiç elden bırakmayacağız.
Hazret-i Allah İsrâiloğullarını Firavun'un şerrinden kurtarmak için Musa Aleyhesselâm'a hitaben:
"Kullarımı geceleyin götür. Çünkü takip edileceksiniz." buyurmuştu. (Duhan: 23)
Biz tedbiri çok severiz, lâkin takdirden de kurtuluş olmaz. Cenâb-ı Hakk'ın takdirine rızâ göstermek, sebeplere müracaat etmeye mani değildir.
Nitekim Kur'an-ı kerim'de:
"Bütün tedbirlerinizi alın." (Nisâ: 71 ve 102)
"Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın." buyruluyor. (Bakara: 195)
Hazret-i Allah hayrı takdir etmiş ve onu bir sebebe bağlamıştır. Şerri de takdir eden O'dur. Onu da defetmek için sebepler hazırlamıştır.
Bir gün herkes yaptığının hesabını verecek. Fakat biz âlemin vereceği hesabın hesabını yapmayacağız. Herkes kendi hesabını kendisi düşünsün. Biz vazifemizi yapmakla mükellefiz. Hatta niçin yapıyor bile demeyeceğiz. Onun yaptığı bizi meşgul etmeyecek. O vazifesini yapacak, biz de vazifemizi yapacağız.
Mülk Hazret-i Allah'ındır, nasıl murat ederse öyle olur."
("Sözler ve Notlar 2" s. 305-306)
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", Ekim 2013)
Müslümanın tedbir ve hazırlığı iki türlüdür.
Birinci tedbir ve hazırlık ibadet ve taat ile Allah-u Teâlâ'nın hıfz-ı himâyesini talep etmekledir.
Bugün akıllı olan kimse Hazret-i Allah'a sığınmalıdır.
Allah-u Teâlâ:
"Allah'a kaçınız." buyuruyor. (Zâriyât: 50)
Evet bu Âyet-i kerime de vardır amma ayrıdır, bu âyetin manası; siz Allah'a kaçınız, sizin yardımcınız O'dur, ihsan ve ikramı bol olandır.
Bir de;
"Sen Allah'a sığın!" (Mümin: 56)
Âyet-i kerime'si vardır ki çok daha mühimdir. Bugün Hazret-i Allah'a sığınma günüdür. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Çünkü o sığınmanın sayesinde, halkın sıkıntılı, telaşlı olduğu zamanda dilerse O seni kurtarır. Zira bu isyan cezasız kalmaz.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Dünyanın geniş vakitlerinde, (yani sıhhat ve servet, asayiş ve emniyet gibi istirahat sebepleri mükemmel olduğu bir zamanda) Cenâb-ı Hakk'a ibadet ve taat ile kendini takdim et ki, muzayakalı bir zamanda seni lütfu ile yad buyursun." (Ahmed bin Hanbel)
O gün gelmeden önce tevbe edip Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a yönelenlere ne mutlu! O dilediğini dilediği şekilde kurtarır. Bu gibi kimselerin dünyası saadet, ahireti selâmet olur. Çünkü o Hakk ile idi, halk ile değil.
Hazret-i Allah'a yönelelim, bize O yeter! Kalsak yolunda, gitsek yolunda ölelim inşaallah. Bizim için fayda getirecek budur: Yolunda olalım, yolunda ölelim.
Allah-u Teâlâ'ya yönelmekten daha güzel bir kale olmaz, O'nun kalesinin harici boşluktur. O kalesine kimi aldıysa hayat vardır, hem de hayat-ı ebediye vardır. Bu bir ikazdır, hatırlatmadır, yöneltmedir. O dilediğine hidayet verir. Dilerse O her felâketten kurtarır.
Kitapları daima okuyun ve böylece bu devirleri aşmaya bakın!
Ey kardeş! Sakın ilâhi hükümleri arkaya atıp, nefis arzusunun peşinden gidenlerden olma. Öğüt ve nasihatten fayda gören müminler sınıfına dahil ol!
Hazret-i Allah ve Resulullah'a gönülden bağlı ol. İbadet ve taata devam et. Mahviyyetten ve hiçlikten ayrılma. Yolu bunlarla alın... Ölçü budur.
Hazret-i Allah kendisine yönelen, ibadet eden kulunu seviyor.
Namazla, ibadetle, zikirle, fikirle, salât-ü selâmla çok meşgul olalım. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in günlük sığınma duâlarını okuyalım...
Dünyaya değil, ahirete özenin. Dünyada özenilecek yer yok. Hele şimdiden sonra ne harpler, ne felâketler var...
İsyan çok büyük, bu isyanın cezası ne ile verilir? Harp ile mi, zelzele ile mi?
•
İkinci tedbir ve hazırlık;
Manen tedbir almak bu kadar mühim olduğu gibi madden de tedbirli olmak lâzımdır. Zira hayatı idame ettirebilmek için lüzumlu temel ihtiyaçlardan mahrum kalmak da büyük bir tehlikedir.
Kuraklık tehlikesi var, harp tehlikesi var.
Hazret-i Mehdi'nin zuhurunu ve alâmetlerini anlatan bir Hadis-i şerif'lerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle başlamışlardır:
"Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman..." (İmam-ı Süyûtî)
Görüyorsunuz petrolümüz dışarıdan, gazımız dışarıdan geliyor. Gıda ihtiyacımızı bile dışarıdan temin etmeye başladık. Ufacık bir harpte bile geçici de olsa büyük sıkıntılar yaşama ihtimali var. Büyük pahalılıklar yaşanma ihtimali var.
Öyle günler gelecek ki, parayla bile olsa yiyecek bulamama durumları olacak.
Gün gelecek hiçbir şey işlemeyecek. Benzin yok, araba yok, dünyanın rotası bozulacak eski günlere dönülecek, petrol olmayacak, uçak, araba olmayacak, hiçbir şey işlemeyecek, gemiler yelkene dönecek.
Hadis-i şerif'lerde Ye'cüc ve Me'cüc kavminin istilâsı anlatılırken Resulullah Aleyhisselâm bir yerinde şöyle buyurmuşlardır:
"İsa Aleyhisselâm ve ashâbı Tûr dağında mahsur kalacaklar. Öyle ki muhasaranın şiddetinden o gün bir öküz başı, onlardan her biri için bugünkü paranızla yüz dinardan daha hayırlı olacak." (Müslim: 2937 - İbn-i Mâce: 4075)
Binaenaleyh her türlü tedbiri almak lâzımdır. Erzak olsun, ısınma, aydınlanma ihtiyaçları olsun, buna mümasil her türlü tedbiri almakta fayda var.
Allah-u âlem ateş sardığı zaman her tarafı saracak. Âyet-i kerime zuhur edince hiç kalmayacak. Bu silâhlarla çok az insan kalacak. Yalnız cephe değil, cephenin gerisindeki de gidiyor. Bir atom bombası Japonya'yı mahvetti. Amma şimdi herkeste o bomba var. Herkes birbirine attığı zaman her taraf dümdüz olur. Hüküm O'nundur. O ne isterse O'nu yapar.
Harp mazallah yalnız askere değil, sivile de dokunur, onun için yiyecek içecek için çok tedarikli olmak lâzım. Allah-u Teâlâ'nın dediği olur amma önümüzdeki harpler şiddetli.
Para da böyle. Bugün değeri çok, yarın bir bakmışsın kâğıt parçası. Amma altın öyle değil. Para pul, altın külçe olur.
İktisatlı yaşa, senin ne yediğini kimse görmez. Önümüzde Allah-u âlem karanlık günler var. O karanlık günlerde yaşayabilmek için şimdiden tedbir almak lâzım. Çocuklarınızı ona göre idame edin, sakın ellerine fazla para vermeyin, çocuk israfa alışır.
Kardeşler! Küçük altın yapın, çeyrek altın. Kenara koyun. Altın amma yarın onunla ekmek alacaksın. Zengin olmak için değil. Böyle bir harp zuhur ederse çoluk çocuk aç kalmasın.
Amma bugün amma yarın bu nasihatın niye yapıldığını bir gün anlayacaksınız.
("Resulullah Aleyhisselâm'ın Müjdelediği Evliyâullâh Hazerâtı'nın İfşa Ettiği; "Hatmü'l-Evliyâ" ÖMER ÖNGÜT -Kuddise Sırruh-", s. 640-643)