Ve bunlar her ne kadar okunsa dahi Allah-u Teâlâ hakikati duyurmadıkça bilinmesi mümkün değildir. Çünkü anlatılan şeylerle irfan husule gelmez.
Anlayamayacağınız halde bunlar size niçin anlatılıyor?
Allah-u Teâlâ Furkân Sûre-i şerif'inin 59. Âyet-i kerime'sinin nihayetinde şöyle buyuruyor:
"Bunu bir bilene sor! (Bunun gerçekten böyle olduğunu anlatacaktır.)" (Furkân: 59)
Yani bu inceliklere vâkıf olanlar vardır.
Böyle bir kimseye de uy ve yolundan git.
Bu Âyet-i kerime, Vahdet-i vücud'u doğrudan doğruya hem beyan ediyor hem de açıklıyor.
Allah-u Teâlâ bu sırr-ı ilâhiyi dilediğine bildiriyor ve bildirdiğini de beyan ediyor. Yani onlar bunu biliyorlar.
Amma isterse açıklarlar, isterse açıklamazlar.
Nitekim Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez." (Cin: 26)
"Ancak râzı olduğu elçiye gösterir. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına gözetleyiciler (koruyucular) koyar." (Cin: 27)
Ancak dilediği kuluna, dilediği kadarını bildirir. Onun haricinde mahlûkun Hakk'a ait bilgisi olmaz.
"Ki onların böylece Rabb'lerinin kendilerine verdiği emirleri duyurduklarını bilsin.
Ve Allah onların yanında bulunan her şeyi çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır (kaydetmiştir.)" (Cin: 28)
Allah-u Teâlâ "Nebi"ye vahiy vasıtasıyla "Veli"ye ise ilham vasıtasıyla dilediğini ilka eder. Muallimi Hazret-i Allah olduğu için ona O öğretiyor.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Sizden önce gelip geçen ümmetler içinde Allah-u Teâlâ tarafından kendilerine ilham olunan insanlar vardı. Eğer ümmetim içinde de böyle bir kimse varsa, o da şüphesiz Ömer'dir." (Buhârî)
İlhamdan hasıl olan ilme Ledün ilmi denir.
Bu husus Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-e şamil olduğu gibi, ümmet-i Muhammed'in arasında kıyamete kadar böyleleri daima bulunacaktır.
İşte bütün bu lütuf, fazilet ve meziyetler, Allah-u Teâlâ'nın o kimseyi o kudsi ruh ile desteklemesinden doğmuştur. Geldiği makama dünyada iken çıkar, peygamberler meclisine girer.
"Onlar o kimselerdir ki, Allah imanı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir." (Mücâdele: 22)
Bu lütuflar hep oradan geliyor.
Bu sırlara mazhar olabilmek için Hazret-i Allah'ın bu ilmi, görüldüğü gibi kalpte yazması ve ikinci bir ruh ile desteklemesiyle mümkün olur.