Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED  Aleyhisselâm - Mute Savaşı - Ömer Öngüt
Mute Savaşı
HAZRET-İ MUHAMMED  Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Şubat 2017

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

-Hicretin Sekizinci Yılı-

Mute Savaşı

 

Savaşın Sebebi:

Resulullah Aleyhisselâm Hudeybiye antlaşmasının verdiği sulh ve sükûndan faydalanarak İslâm'ı neşretmek için etrafa mektuplar göndermiş, İslâmiyet'e dâvette bulunmuştu. Sadece büyük devlet hükümdarlarını dâvet etmekle kalmamış, aynı zamanda onlara tâbi durumunda bulunanlara da elçi ve mektuplar vasıtasıyla İslâm'ı tebliğ etmişti.

Bu meyanda Ashâb-ı kiram'dan, Hâris bin Umeyr -radiyallahu anh-i elçi olarak dâvet mektubu ile birlikte Busrâ valisi Şurahbil'e göndermişti. Gassânî Arapları'ndan olan Şurahbil, Bizans'ın himâyesinde hıristiyanlığı kabul etmiş bulunuyordu.

Hâris -radiyallahu anh-, Suriye bölgesinde Kudüs'ün güneyinde ve iki konak mesafede bulunan Mute kasabasında Şurahbil'e rastladı. Elçi olduğunu söyleyerek Resulullah Aleyhisselâm'ın mektubunu verdi.

Fakat Şurahbil kabileler arasındaki örf ve âdetleri hesaba katmadan Resulullah Aleyhisselâm'ın elçisi Hâris -radiyallahu anh-i öldürmek alçaklığında bulundu. Bu hâdise çok mühimdi. Şimdiye kadar Resulullah Aleyhisselâm'ın hiçbir elçisi öldürülmemişti. Bu aynı zamanda gönderene de en büyük hakaret ve meydan okuma demekti.

 

Savaş Kararı:

Bu fâciaya çok üzülen Resulullah Aleyhisselâm Ashâb-ı kiram'la istişare yaptı, hemen üç bin kişilik bir kuvvet hazırladı, Zeyd bin Hârise -radiyallahu anh- kumandasına verdi.

Daha sonra:

"Savaşta şâyet Zeyd şehit olursa kumandayı Câfer alsın. Câfer de şehit düşerse, orduya Abdullah bin Revâha kumanda etsin!" buyurdu. (Buhârî)

Abdullah -radiyallahu anh- de şehit olursa, müslümanların kendi aralarında münasip bir kimseyi kumandan seçmelerini ilâve etti.

 

Medine'den Hareket:

Mücâhidler Medine'den çıkacakları sırada Resulullah Aleyhisselâm beyaz bir sancak bağlayıp Zeyd bin Hârise -radiyallahu anh-e verdi. Hâris bin Umeyr -radiyallahu anh-in şehit edildiği yere kadar gitmesini ve orada bulunanları İslâmiyet'e dâvet etmesini, kabul etmedikleri takdirde, Allah-u Teâlâ'nın yardımına güvenerek onlarla çarpışmasını tavsiye etti, orduyu geçirmek için bizzat Medine'nin dışında Seniyyet'ül-vedâ'ya kadar gitti.

Halid bin Velid -radiyallahu anh- müslüman olduktan sonra ilk olarak İslâm ordusuna katılıyordu.

 

Maan'da Müzakere:

İslâm ordusu âdet olduğu üzere hedefini yine gizli tutarak yola çıkmış, karşılarına ne çıkacağını bilmeksizin yürümüştü. Suriye topraklarına ayak bastıkları, Maan'a vardıkları zaman düşman hakkında bilgi edinebilmişlerdi.

İslâm ordusu'nun Medine'den çıkışını duyan Şurahbil durumu hemen Bizans imparatoru'na bildirmişti ve iki yüz bin kişilik büyük ve mükemmel bir ordu topladı. Bunun yüz bini Rum, yüz bini de müslüman olmamış Arap kabilelerinden meydana gelmişti.

Sayı bakımından iki taraf arasında korkunç bir uçurum vardı. Ancak, savaşmadan müslüman ordusunun geri dönmesi çok tehlikeli idi. Bu durum göz önüne alındı, hemen istişâre yapıldı. Durumun derhal Resulullah Aleyhisselâm'a bildirilmesi, alınacak cevaba göre hareket edilmesi fikri ileri sürülmek üzere iken Abdullah bin Revâha -radiyallahu anh- şöyle söyledi:

"Ey insanlar! İstemediğiniz şey, ele geçirmek üzere yola çıktığımız şeydir, yani şehit olmaktır. Biz, insanlarla ne sayıca ne silâhça çokluk olduğumuz için değil, Allah'ın bizi şereflendirdiği şu dinin kuvvetiyle savaşıyoruz. Hemen ilerleyelim! Bu sayede iki güzel neticeden birine erişiriz. Ya gazi oluruz ya şehit!"

Abdullah -radiyallahu anh-in bu sözleri, ordunun mâneviyatı üzerinde büyük tesir yaptı. Hep bir ağızdan:

"Vallahi Revaha oğlu doğru söylüyor!" dediler ve bunun üzerine harekete geçtiler.

 

Savaşın Başlaması:

Mute civarında iki ordu karşılaştı. Müslümanlar için Allah yolunda şehit olmaktan başka çare kalmamıştı. Başkumandan Zeyd -radiyallahu anh- sancağı elinde olduğu halde hemen savaşa başladı. Ölümden aslâ çekinmediğini göstererek düşman mızrakları arasında şehit düştü.

Zeyd -radiyallahu anh- şehit olunca sancağı Câfer -radiyallahu anh- eline aldı, düşmana doğru yürüdü. Kahramanca savaştı. Önce sağ kolu kesildi, hemen sancağı sol eline aldı. Sol kolu da kesilince, yere düşürmemek için vücudu ile Peygamber sancağına sarıldı. Sonunda ikiye bölünerek yere düştü ve şehit oldu. Savaşta ellisi göğsünde olmak üzere doksan yara almıştı.

Câfer -radiyallahu anh-den sonra Abdullah bin Revâha -radiyallahu anh- koşa koşa gelerek Peygamber sancağını eline aldı ve savaşa katıldı. Ancak harbden bir netice alınamayacağı düşüncesi kendisini meşgul ediyordu. Bir aralık Medine'deki malları, hurmalıkları bile gözünün önüne geldi. Ölüme karşı bir tereddüt başladı, bir an için geri bile döndü. Fakat bu fena düşünceden kendisini çabuk kurtardı. Hemen askerini toplayarak: "Şâhit olun arkadaşlar! Medine'deki bütün mallarımı Beytülmâl'e bırakıyorum." dedikten sonra kendi kendine: "Ey Abdullah! Sen cennet'e kavuşmak istemiyorsun! Fakat ben savaşa savaşa oraya varacağım." diye söylendi. Hemen ilerledi, şiirler söyleyerek şehit oluncaya kadar savaşa devam etti.

Abdullah bin Revâha -radiyallahu anh- şehit olunca asker kumandansız kaldı. O zaman umumî bir panik başladı. Müslümanlar görülmedik bir bozguna uğradılar, darmadağın oldular. Bir an için geri çekilmek veya çarpışmaya devam etmek arasında tereddüt geçirdiler.

Bütün bu olanlara rağmen Resulullah Aleyhisselâm'ın mübârek sancağı düşmüş değildi. Ensâr'dan Ka'b bin Umeyr -radiyallahu anh- sancağı yerden kaldırdı. Kim seçilirse ona verilmek üzere Sâbit bin Akrem -radiyallahu anh-a verdi. Sâbit -radiyallahu anh-:

"Ey Müslümanlar! İçinizden birini seçerek başa geçirin!" diye seslendi.

Hep bir ağızdan: "Seni başımıza geçiriyoruz." dediler. Fakat Sâbit -radiyallahu anh-: "Bu benim işim değil." diyerek kabul etmedi.

 

Allah'ın Kılıcı İş Başında:

Ordunun bozgun halinde olduğu bir zamanda Halid bin Velid -radiyallahu anh- askerin önüne geçip bozgunun tehlikelerini anlattı, böylece kaçışı önledi. Herkes onun etrafında toplandı. Sâbit -radiyallahu anh- da sancağı Halid bin Velid -radiyallahu anh-e verdi. Bütün mücâhidlerin isteği ile Halid bin Velid -radiyallahu anh- kumandayı üzerine aldı. Akşama kadar dövüştü. O gün elinde dokuz kılıç parçalandığını bizzat kendisi söylemiştir.

Halid bin Velid -radiyallahu anh- geceyi dinlenerek geçirdi, ertesi gün ordusuna yeni bir nizam verdi. Sağ taraftakileri sola, soldakileri sağa aldı. Öndekileri arkaya, arkadakileri de öne geçirdi.

Düşman birlikleri karşılarında yeni simâlar görünce, İslâm ordusuna gece yardım kuvvetlerinin gelmiş olduğuna hükmettiler. Tam bu sırada, Halid bin Velid -radiyallahu anh- de şiddetli bir hücuma geçti, düşmanı bozguna uğrattı ve birçok zâyiat verdirdi. Bu durumdan faydalanmayı da ihmal etmedi, askerini ustalıkla hemen geri çekti. Büyük bir bozguna uğratmadan muntazam bir yürüyüşle Medine'ye kadar getirdi. İki günlük bu pek çetin savaşta müslüman ordusu yalnız on iki şehit vermişti.

 

Gaybî Haberler:

Resulullah Aleyhisselâm Zeyd, Câfer ve Abdullah'ın -radiyallahu anhüm- henüz şehâdet haberi gelmeden önce Ashâb-ı kiram'ına muharebenin bütün tafsilâtını bildirmişti. Mute savaşının en kanlı safhasında idi. Allah-u Teâlâ Mescid-i nebevî'de, minbere oturmuş bulunan Resul'üne zaman, mekân, mesafe mefhumlarını kaldırarak savaş alanını göstermişti.

"Zeyd sancağı eline aldı. Şimdi vuruldu, şehit düştü. Sonra Câfer aldı, O da şehit oldu. Daha sonra bayrağı İbn-i Revâha aldı, o da şehit oldu." buyurdu.

Resulullah Aleyhisselâm bunları birer birer anlatırken iki gözünden yaşlar akıyordu. "En sonunda sancağı Allah'ın bir kılıcı eline aldı. Allah mücâhidlere fethi müyesser kıldı." buyurdu. Bu: "Allah'ın kılıcı" Halid bin Velid -radiyallahu anh- idi. Bundan sonra Halid bin Velid -radiyallahu anh- "Seyfullah" olarak anıldı.

Halid bin Velid -radiyallahu anh- sancağı eline alınca, Resulullah Aleyhisselâm:

"Allah'ım! Halid senin kılıçlarından bir kılıçtır. Sen ona nusret ihsân buyur!" diye duâ etti.

Resulullah Aleyhisselâm Medine-i münevvere'nin dışına çıktı, Ashâb'ı ile birlikte orduyu karşıladı, çok üzgündü.

"Zeyd ile Câfer cennette yükseldikleri zaman, Abdullah'ın arkadaşlarına âit tahtlarından biraz ötede duran taht üzerinde oturduğunu gördüm. Bu ayrılığın sebebini sordum. 'Onlar yürüdüler. Abdullah tereddüt etti, sonra yürüdü.' cevabını aldım. Allah, Câfer'e Mute'de kesilen iki koluna karşılık olarak iki kanat verdi. Onu cennette meleklerle birlikte uçuyor gördüm." buyurdu.

 

Medine'de Karşılanış:

Resulullah Aleyhisselâm Medine-i münevvere'deki müslümanlara: "Toplanınız da kardeşlerinizi karşılayınız!" buyurunca, çok sıcak olmasına rağmen bütün müslümanlar toplandılar. Resulullah Aleyhisselâm da hayvanına binip onlarla birlikte mücâhidleri karşılamaya gitti. Şehrin Cürüf mevkiinde mücâhidleri karşıladılar.

İçlerinden bazıları, düşmanı yendikleri halde onları takip edip imhâ etmemiş olmaları sebebiyle: "Ey kaçaklar! Demek siz Allah yolunda savaşmaktan kaçtınız ha!" diyerek kınamaya başladılar.

Fakat Resulullah Aleyhisselâm:

"Onlar Allah yolunda savaşmaktan kaçanlar değil, döne döne çarpışanlardır." buyurdu.


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR