Hesap ve ceza gününü düşünerek hayatını ona göre düzenleyen, Rabb'inin rahmetine ümit bağladığı kadar azabından da o nispette korkan, nefislerini hevâ ve heveslerine tâbi olmaktan alıkoyan müminlere çok büyük müjdeler vardır.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:
"Rabb'inin huzurunda durmaktan korkan ve nefsini hevâ ve hevesten alıkoyan kimseye gelince, cennet onun varacağı yerin ta kendisi olacaktır." (Nâziât: 40-41)
Allah-u Teâlâ Rahman sûre-i şerif'inde şöyle buyurmaktadır:
"Rabb'inin huzurunda durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır. Öyleyken Rabb'inizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?" (Rahman: 46-47)
Bu iki cennetten birisi dünyada iken gönül cennetine girmektir, ahirette ise dilediği lütfunu onlara bahşeder.
Makamın Allah-u Teâlâ'ya izafe edilmesi, hükümranlığın yalnız O'na mahsus olmasından dolayıdır.
"Rabb'inin makamı"; âlemlerin Rabb'i olan Allah-u Teâlâ'nın her şey üzerindeki hakimiyeti ve insanların bütün hallerini görüp gözetmesi demektir.
Korkudan maksat yalnız yürek çarpıntısı değil, küfür ve şirkten, isyan ve nankörlükten sakınıp; iman ve şükür ile itaat için saygı ve hürmet göstermektir.
Ebu Bekir Sıddık -radiyallahu anh- Hazretleri bir gün düşünüp kıyamet, mizan, cennet, cehennem, meleklerin dizilmeleri, göklerin katlanışı, dağların serpilip dağılışı, güneşin dürülmesi ve yıldızların parçalanışı hakkında fikir yürütmüş ve:
"Arzu ederdim ki, ben şu yeşilliklerden bir yeşillik olsaydım, hayvanlar gelip beni yeselerdi ve ben yaratılmamış olsaydım" demişti.
Bunun üzerine Allah-u Teâlâ'nın huzurunda durmaktan korkan kimseye iki cennet verileceğine dair Âyet-i kerime nâzil oldu.
Ki birisi cismani cennet, diğeri ruhani cennet.
Ve bu iki cennet "Mukarrebler"e mahsustur.
Hadis-i şerif'te ise şöyle buyuruluyor:
"İki cennet Allah-u Teâlâ'ya çok yaklaştırılmış olan öncülere (mukarreblere) verilecektir. Onların oradaki eşyaları altından olacaktır.
Diğer iki cennet de, kitapları sağlarından verilen Ashâb-ı yemin'e verilecektir. Onların eşyaları da gümüştendir." (Feth'ül-bâri)
Daha sonra Allah-u Teâlâ mukarreblere bahşedeceği iki cenneti Âyet-i kerime'lerinde beyan buyurmaktadır:
"İkisi de çeşit çeşit ağaçlarla doludur." (Rahman: 48)
Bu ağaçların güzel, yemyeşil dalları vardır. Bu dallar en iyi cinsten olgun meyvelerle yüklüdür. Gölgeleri de pek lâtiftir, manzarası bakanları usandırmaz.
"Öyleyken Rabb'inizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?" (Rahman: 49)
Allah-u Teâlâ mümin kullarını cennetlerde bu türlü nimetlere nâil buyuracaktır. Bunları inkâra kim cüret edebilir?
"İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır." (Rahman: 50)
Bu iki pınar tatlı ve güzel su akıtırlar. Birine Tesnim, diğerine Selsebil denilir.
"Öyleyken Rabb'inizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?" (Rahman: 51)
Bunlar öyle ulvî nimetlerdir ki, bunlardan ancak inkârcılar mahrum bulunacaklardır.
"İkisinde de her türlü meyveden çift çift bulunur." (Rahman: 52)
Yaşı da vardır, kurusu da, istenilen meyve istenildiği zaman ve mekânda mevcuttur. Getirmek, götürmek, ağacından toplamak zahmetleri yoktur.
"Öyleyken Rabb'inizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?" (Rahman: 53)
Bu lezzetli nimetlerin hangi birini inkâr edebilirsiniz?..