Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"İçinizde... Görmüyor musunuz?" buyuruyor. (Zâriyat: 21)
Ehl-i Hakk bunun böyle olduğunu hem görür, hem bilir. Onlardan başka kimse bunu görmez.
Kalp üzerinde yedi perde var. Bu perdelerin hepsini kaldıracak ki, Allah-u Teâlâ'yı görmüş olsun.
Bir temsil verelim:
Yedi yorgan ile örtülü bir şey görülmez. Bunlar bir bir kalkacak ki, o örtülen cevher görünmüş, bilinmiş olsun.
Farz-ı muhal ki koca bir kayayı parçalayarak özündeki elması bulup alabilir. Ve fakat bu yedi perdeyi kaldırmak, yedi dağ kaldırmak kadar güçtür. Bu ise ancak Allah-u Teâlâ'nın dünyaya nadir gönderdiği kimselere mahsustur.
Vahdet-i vücudun hakikatini yalnız bunlar bilir. Bilerek ve göre göre Vahdet-i vücud'dan bahseder.
Hazret-i Ali -kerremallahu veche- Efendimiz:
"Görmediğim Allah'a ibadet etmem." buyurmuştur.
O Allah-u Teâlâ'nın bir veli kulu idi. Bu ancak, bu tecelliyata mazhar olan veli kullarına âittir, diğer veli kullarına değil. Ancak dilediğine dilediği kadar tecelli eder.
Lâfçılara gelince, bu onların işi değildir. Onlar hep yalan konuşurlar. Zan ile körü körüne cehâletlerini ortaya koyarlar. Henüz daha kendisinden haberi yok, içini daha temizleyememiş, kalbi bir çöplüğe dönmüş, Hakk'tan gayrı her şey var. O ise Hakk'tan bahsediyor. Gerçek iman sahibi hiçbir müslüman bu cesareti gösteremez.
Ehl-i hakikat onları bilir ve bu cesur cahilleri ayıklar.
Allah-u Teâlâ bu hakikatı gören ve bilenleri, Vahdet-i vücud'a âit bütün Âyet-i kerime'lerin tecelliyatlarına ayrı ayrı olmak üzere mazhar etmiştir. Hadis-i kudsi ve Hadis-i şerif'lerin esrarına da vâkıf etmiştir.
Zira onlar:
"Allah göklerin ve yerin nûrudur." (Nûr: 35)
Âyet-i kerime'sinin tecelliyatına mazhardırlar. O'ndan başka bir varlık olmadığını görürler.
Bunların hepsi "Ol!" demekle husule gelmiştir. "Kün feyekün."
Zira Sıddık-ı Ekber -radiyallahu anh- Efendimiz:
"Ben Allah'ımı gördüm, başka bir şey görmedim." buyurmuştur.
Bu beyanı, bu Âyet-i kerime'nin tecelliyatına mazhar olmaktan başka bir şey değildir.
Onlar nur bahçesinin gülleridir. Onları Hazret-i Allah yetiştirir ve onlarda tecelli eder. Hakk'ı görürler, ne kendilerini ne de âlemleri görmezler. Gerçek Vahdet-i vücuda erdirdiği bunlardır. İlmi kaynaktan alırlar.