Küresel emperyalistlerin 1945'te Yalta Konferansında kurdukları zalim dünyanın insanlığa getirdiği sonuç tam bir felaket olmuştur. Dünya Yardım Vakfı' nın yaptığı bir araştırmaya göre; günümüzde 1 milyar insan aç yatıyor. 1,5 milyar insan sağlıklı içme suyundan mahrum bulunuyor. 2,4 milyar insan sağlık hizmetlerinden yoksun, yeterli hizmet alamıyor. 1.5 milyar insan günlük bir dolardan daha düşük bir ücretle yaşıyor, çalışıyor. Her 6 saniyede bir çocuk açlık ve ilaçsızlık nedeniyle ölüyor.
Milyarlarca insan aç, susuz, ilaçsız, ekmeksiz, insanca yaşama imkânlarından mahrum edilmiş bulunuyor. Özellikle Suriye savaşı ile milyonlarca insan mülteci, sığınmacı durumunda, başta ülkemiz olmak üzere komşu ülkelere ve AB ülkelerine sığınmış bulunuyorlar. Irak'ta ABD'nin yaptığı katliamlardan kaçan milyonlarca insanın yanı sıra Afganistan, Kafkaslar, Somali, Habeşistan, Kuzey Afrika gibi yerlerde hem sürgünler, hem toplu ölümler ve hem de açlık-susuzluk alabildiğince çoğalmaktadır. Başta Batı dünyası bu hazin durumun tetikleyicisi, uygulayıcısı ve teşvikçisi rolünü mükemmel oynamaktadır.
Afrika Kıtası günümüz dünyasında açlığın en çok etkilediği bölgedir. İnsanlık dünyasının % 1'lik kısmı büyük zenginliği kendi elinde stoklarken diğerleri ise karın tokluğuna, açlık pahasına hayatını idame ettirmeye çalışmaktadır.
BM Teşkilatı dünya genelinde 34 ülkenin çatışma, kuraklık, sel, deprem gibi nedenlerle halkını doyuracak gıdadan yoksun olduğunu açıklamıştır. BM Gıda ve Tarım Örgütü yaptığı araştırmaya göre bu ülkelerin 27'sinin Afrika'da, diğer 7'sinin Asya'da olduğunu bildirmiştir. Suriye, Yemen, Irak, Afganistan, Sudan, Burundi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Zimbabve, Burkina Faso, Çad, Cibuti, Eritre, Gine, Liberya, Malavi, Mali, Moritanya, Nijer, Sierra Leone, Burundi, Kongo, Etiyopya, Kenya, Lesotho, Madagaskar, Mozambik, Somali, Uganda, Kamerun, Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelerde uzun süren çatışmalar, iç savaşlar, işgaller tarımı menfi etkilemiştir. Dolayısıyla yeterli gıdayı elde etmek mümkün olmamıştır. Başka ülkelerden ise yeterli yardım ve destek de gelmemiştir, gelenler ise yeterli olmamıştır. İç savaş nedeniyle Suriye'de 13,5 milyon kişi insani yardıma muhtaç durumda ve yeterli gıdadan mahrum bulunmaktadır. Yine aynı şekilde iç savaş yaşayan Yemen'de ise 21,2 milyon insan açlıkla boğuşmakta, insani yardıma muhtaç bulunmaktadır.
Nepal, K. Kore, Myanmar gibi ülkeler de benzer durumu yaşıyorlar.
Yetersiz yağışlar, kuraklık, tarım alanlarının işlenememesi, hasat döneminin verimsiz geçmesi gibi nedenler de iç savaşlara ve çatışmalara maruz kalan bu ülke insanlarını perişan etmekte, yüz binlerce, milyonlarca insanın ölümle pençeleşmesine neden olmaktadır.
Oysa dünya zenginliğinin birkaç kişi ve ailenin elinde toplanması gelir dağılımı adaletsizliğini, eşitsiz paylaşımı ve modern kölelik hayatını insanlığa dayatmakta, alttan artarak devam eden bir büyük kavganın kıvılcımlarını tutuşturmaktadır.
AA'nın 2014 yılı IMF verilerinden derlediği bilgilere göre; 3,2 trilyon dolarlık toplam varlığa sahip dünyanın en büyük bankası ICBC, tek başına dünyanın en fakir 129 ülkesinin toplam GSYH'sini karşılayacak büyüklükte."
İngiltere merkezli OXFAM International Milletlerarası yardım kuruluşu, dünyadaki fakirlik ve eşitsizlikle ilgili bir rapor hazırladı. Rapora göre;
"2016 yılında dünyanın yüzde 1'lik nüfusuna denk gelen 70 milyon kişi, dünyanın geri kalan yüzde 99'undan (yaklaşık 7 milyar kişi) daha fazla servete sahip olacak."
"62 "süper zenginin" toplam serveti, dünyanın nüfusunun en fakir olan yarısından daha fazla. Bu oran 2010 yılında 388 en zenginin servetine denk geliyordu. Bu durum son beş yılda dünya ekonomisindeki sömürü ve eşitsizliğin yüzde 80 oranında arttığını gösteriyor."
"Son beş yılda en fakir 3,6 milyar insanın geliri yüzde 41 oranında düşerken, en zengin 400 milyon insanın ise geliri de yüzde 40 arttı."
Aynı kuruluşun raporuna göre; "İngiltere'ye bağlı Cayman Adaları ve Virgin Adaları gibi birçok offshore banka hesabında tutulan 7 trilyon 600 milyar dolarlık servet her yıl 190 milyar dolar vergi kaçırılması anlamına gelmektedir. Bu vergi kaçırma rakamı bile Afrika başta olmak üzere açlık, sefalet ve yoksulluk çeken ülkelere yardım olarak dağıtılsa dünyanın kaderi değişirdi.
Böyle bir gelir artması yaşanırken diğer yanda alabildiğince fakirleşme, yoksullaşma, insanca yaşama kaynaklarından mahrum bırakılma vahşiliği ile karşılaşıyoruz. İnsanlık hiçbir çağda bu denli eşitsiz gelir dağılımı ile mücadele etmedi, böyle bir uçurumu yaşamadı. Aç kalan insanlığın nasıl bir davranış sergileyeceğini bazı mühim hadiselerle bellekler hatırlıyor. Fransız İhtilali, Rusya'da Komünist ihtilal, Birinci, İkinci Dünya Savaşları.
Sonuçta daha çok kazanmak, sömürmek için savaşlar körükleniyor, açlık dramları yaşanıyor, milyarlarca insan göç etmek, mülteci olmak durumuna getiriliyor.
Sadece Irak'ta 8 milyon kişi yardıma muhtaç, 1 milyon 300 bin kişi evini terk etmiş durumda. Milyonlarca insan temel gıda maddelerinden yoksun bulunuyor, gıda ihtiyacını temin edemiyor. Sebebi nedir? Irak'ı bu duruma kim getirdi?
Suriye'nin perişan hali içler acısıdır ve bu vahim tablo artarak devam etmektedir. Afrika ülkesi Malavi'de 8 milyon 500 bin insan açlıklamücadele ediyor ve ülkede açlık tehlikesinin bertaraf edilmesi için acilen 1 milyon 300 bin ton ana gıda maddesine ihtiyaç duyulmaktadır. İnsanlığı sömürenler bu çığlığı duyabilir mi? Açların halinden anlar mı?
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Enerji İş Konseyi Başkanı Süreyya Yücel Özden çarpıcı bir değerlendirmede bulunarak şöyle söylüyor; "Şu anda Afrika kıtasının bir gecede tükettiği elektriği, New York şehri tek başına tüketiyor. Bu, Afrika'da ne kadar büyük açık olduğunu gösteriyor."
Dünyanın en fakir beş ülkesinin milli gelir rakamları bu açığı gözler önüne seren bir diğer faturadır. Orta Afrika 248 milyon dolar, Sierra Leone 2.24 milyar dolar, Burundi 2.33 milyar dolar, Eritre-Somali 2.61 milyar dolar, Swaziland 3.98 milyar dolar.
Dünyada yaşanan krizlere rağmen zenginler kazanmaya devam ediyorlar. Krizler onları etkilemiyor, servetlerine servet katmayı her zaman başarıyorlar. Dünya üzerinde zenginlerin listesine yeni zenginler eklenirken fakirlerin sayısında müthiş bir artış söz konusudur. Pastadan küçük bir zümre en büyük payı alırken, insanlık dünyası bu haksızlığı sömürülmek pahasına seyretmektedir.
Dünyada; özellikle ABD, İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere Batılı ülkelerde obez sayısı hızla artarken Türkiye de bu kervana katılmış durumdadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'nün Türkiye ile ilgili yayınladığı raporunda kadınların yüzde 34'ü, çocukların ise yüzde 22'sinin obez olduğu ortaya konulmaktadır. Kişi başına Avrupa'da tuz tüketimi en fazla olan ülke Türkiye'dir. Tuz tüketimi yüzde 30 düşürülse beyin kanamasına bağlı felçlerde 165 bin kişinin riski azalacak. Ayrıca kalp ve damar hastalıklarına bağlı 110 bin kişinin ölüm riski düşecek. Türkiye'de en çok tüketilen ekmekte tuz oranının azaltılması ise başarılı olmuştur. Yüksek oranda tuz yüklü olan zeytin, peynir ve salçaların da tuz oranının azaltılması çalışması başlatılmıştır. Günlük tuz tüketim miktarı 15gramdan 1 grama düşürülmeli.
Rapora göre; "Avrupa'nın en şekerli kolasını Türkiye içiyor. İngiltere'de 1 litre kolada 20 gram, Türkiye'de ise 40 gram şeker bulunuyor." deniyor.
İşte böyle kimi tıka-basa yiyip şişiyor, doyuyor, kimi bir dilim ekmeğe muhtaç bulunuyor. Afrika ülkeleri başta olmak üzere, geri kalmış İslam ülkeleri sefaletin, açlığın, susuzluğun, savaşların içinde inlerken kimi ülke ve topluluklar sarhoş olacak şekilde keyifli bir dünya hayatı yaşıyorlar.
Dünyada sömürü düzeni bütün acımasızlığı ile sürerken pekçok ülke insanı sürünmeye, karın tokluğuna razı olarak yaşamaya çalışıyor, insanca bir hayat sürme hayalleri kurmaya devam ediyorlar. Ezen, ezdiklerinden daha fazla özveri, kanaat ve paylaşım! beklerken; açların açlıkları sürmekte, bir dilim ekmeğe muhtaç olanların sayısı artmakta, susuzluktan kavrulmaya, yeterli gıda elde edecek kanallardan mahrum olmaya devam etmektedirler.
BM Teşkilatı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)'nun Avrupa Bölgesel Toplantısı Antalya'da yapıldığında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı FarukÇelik bu sömürü düzenine dikkat çekmiş ve şu açıklamayı yapmıştı:
"İsraf edilen gıdaların miktarına bakıldığında dünyadaki açlık kolaylıkla giderilebilir, yok edilebilir. Dünya nüfusu 2050 yılında 10 milyara yaklaşacak. Tarımsal üretimin bugüne göre yüzde 60 artırılması lazım. Bu çarpıcı duruma rağmen her yıl 12 milyon hektar arazi tarım verimliliğini yitirip kaybediliyor. Bu gidişatı durdurmak için verimlilik artışının sağlanması için ARGE faaliyetlerine daha çok kaynak aktarılmalıdır.
Dünyada açlık çeken nüfusun oranı 1960'lı yıllarda yüzde 35 civarında iken bugün yüzde 11'e geriledi. Oran olarak bakıldığında bu önemli bir ilerleme olarak görülebilir. Ne var ki günümüzde bir yanda 500 milyon insan obez iken, 800 milyon insan aç. ... Her yıl 1,3 milyar ton gıda israf edilirken 27'si Afrika'da olmak üzere 34 ülke, halkını besleyecek yeterli gıda bulamıyor. Böylesine çarpıcı tezatların yaşandığı dünya kimse için güvenli değildir."
Acı ama paylaşmayı esas alan İslam Dini'nin emirlerine rağmen müslüman coğrafya sömürülmekte, ızdırap çekmektedir. Şahsi servetinin zekâtı bile milyonlarca müslümanı açlıktan kurtaracak şekilde kabarık olan Krallar, gittiği ülke ziyaretlerine özel limuzinleri, tuvaletleri ile gitmekte, büyük israflar yaşanmaktadır. Saddam Hüseyin sarayının banyolarının musluklarını bile altından yaptırmıştı, sonra ne oldu?
Hepimiz önce yakınımızdan başlamak üzere açlıkla, yoksullukla boğuşan komşu, kardeş, dindaş ve insanlarla ilgilenmek mecburiyetindeyiz.
Sadece küçük bir hatırlatma; Memleketimizde 'Sigara yasağı' var ve bu uygulama genişletilerek devam ettirilmelidir. Bir anekdota göre; Türkiye'de 2004–2013 yıllarında sigaraya harcanan para 206 milyar lira. Bu yıllar arasında iç piyasada bu kadar yüklü miktarda sigara içilirken iç piyasada satılan sigaranın sayısının 1 trilyondan fazla olduğu belirtilmektedir. Bu para ile kaç yüz bin aç insan doyurulur, giydirilir? Bir düşünmek lazım.
Sadece çöpe atılan ekmekle bile bir ülkenin açları doyurulabilecek seviyededir. Türkiye; kişi başına 200 kilo ekmek tüketimiyle dünyada rekoru elinde bulunduruyor. Doygun Ticaret ve Pazarlama Müdürü Murat Sertan Sağmanlı şöyle diyor: "- BM verilerine göre dünyada açlık ve yetersiz beslenme yüzünden her gün 17 bin, her yıl 6 milyon çocuk hayatını kaybediyor. 900 milyon kişi her sabah açlıktan ölme riskiyle güne başlıyor. Tüm rakamlar ekmeğimizi israf etmememiz gerektiğini net bir şekilde anlatıyor…"
Amerikan Worlwatch Enstitüsü'nün Evcil Hayvanların Çevresel Etkisi Raporu'na göre; bir yılda kedi mamasına 42 milyar dolar harcanırken, aç insanlara 20 milyar dolar harcanması insanlığın düştüğü çukuru gösteriyor. İnsanlar yalnızlıklar içinde kedi-köpeğe sığınırken, zengin ülkelerdeki evsiz insanların sayısı büyük bir tezata işaret ediyor. Dünyada en çok evsiz insanın olduğu ülke ABD'dir. 45 milyon yoksulu olan ülkenin temel sorunu sokakta yaşamak. Sadece New York'ta 22 bin çocuk sokakta yaşamaktadır. ABD'de evsizlere en çok yardımı Türkler yapıyor. Bazı eyaletlerde evsizlere gıda yardımı yapmak suç sayılıyor.
Türkiye ise insani yardımda 189 ülke arasında 4 milyar 347 milyon dolar yardımla birinci sırada bulunurken, dünyanın zengin ülkeleri utanma belasına gıdım gıdım yardımlarda bulunmaktadır. Türkiye'nin gerek ülkesinde misafir ettiği mültecilere yaptığı yardım, gerekse devlet ve sivil toplum kuruluşlarının dünyada yapmış oldukları yardımlar dikkat çekici boyuta ulaşmıştır.
Savaşlar ve iç çatışmalar, kuraklıklar, yağış azlığı, tarım alanlarının azalması önümüzdeki yıllarda dünya çapında gerçekleşmesi muhtemel olan büyük savaşların ayak seslerinin duyulması insanlığın önündeki korkunç kaosun akıl üstü olacağını göstermektedir. İnsanlığın büyük bir kitlesinin açlıkla, susuzlukla, yeterli gıdadan mahrum kalmakla karşılaştığı sarsıcı sıkıntı geçeceğe benzemiyor.
Dünya devletleri bu hususta gerekli adımı atmıyor, sıkıntıyı ortadan kaldıracak çözüm yollarına başvurmuyor. Biraz nutuk, biraz slogan ile işi geçiştirmeye çalışıyorlar.