Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı dinin esaslarını doğrudan doğruya Kur'an-ı kerim'den alırlardı. Açık bir hüküm bulamazlarsa, hemen Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e sorarlardı. Hem sağlığında hem de vefatında onun Sünnet-i seniyye'sine uymanın farz olduğuna dair icmâ ederek söz birliğine vardılar.
Kur'an-ı kerim'de Resulullah Aleyhisselâm'a vahyolunan bir hüküm ile bizzat Resulullah Aleyhisselâm'ın kendisinden sadır olan hüküm arasında ayırım yapmazlar ve her ikisine de uymanın farz olduğuna inanırlardı.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Muâz bin Cebel -radiyallahu anh-ı Yemen'e vali olarak gönderirken ona "Ey Muâz! Ne ile hükmedeceksin?" diye sordu. O da "Allah'ın Kitab'ı ile." diye cevap verdi. "Orada bulamazsan?" buyurdu. Muâz bin Cebel -radiyallahu anh- "Peygamber'in sünneti ile." dedi.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- bir hadise hakkında bir sünnet bilmiyorsa çıkar ve müslümanlara:
"Bu mevzu hakkında Resulullah Aleyhisselâm'dan bir sünnet bileniniz var mı?" diye sorardı.
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-, fetvâ işleriyle uğraşan diğer Ashâb-ı kiram, onların yolundan giden Tabiin-i kiram da böyle yapardı.
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- buyurur ki:
"Ey insanlar! Doğru görüş Allah-u Teâlâ'nın ve Resulullah Aleyhisselâm'ın görüşüdür. Allah-u Teâlâ ona gerçeği gösteriyordu. Bizim görüşümüz ise zandan ve tekliften ibarettir. Sünnet, Allah ve Resul'ünün koyduğu yoldur. Yanlış bir görüşü ümmet için sünnet haline getirmeyin."
Beşeriyet âleminin bir ahenk ve intizam dairesinde devam etmesi nikâha bağlıdır. İnsanlık silsilesinin kıyamete kadar muntazam bir surette devamı nikâh sayesinde kâbil olabilir.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh- den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Dini ve ahlâkı sizi memnun eden birisi kız talep ederse onu evlendirin. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve geniş bir fesat çıkar." (Tirmizi: 1084)
İslâm dini âile yuvasını sağlam temellere oturtmak, faziletli nesiller yetişmesine zemin hazırlamak için meşru ölçüler içinde evlenmeyi hem emretmiş, hem birtakım müeyyidelerle onu câzip hale getirmiştir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Aranızdaki bekârları ve kölelerinizden, câriyelerinizden sâlih olanları evlendirin." (Nûr: 32)
Âyet-i kerime'de geçen "Eyâmâ", erkek olsun, kadın olsun, bâkire olsun, dul olsun, eşi olmayan her kişi mânâsındadır.
"Eğer fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir." (Nûr: 32)
Bu evliliği haklarında geçim kolaylığına vesile kılmış olur.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz:
"Allah-u Teâlâ'nın nikâh hususundaki emrine itaat edin ki, size vaad olunan zenginliğe hemen ulaşasanız." buyurmuştur.
Kızın ana-babası, yoksul diye dindar bir eşi reddetmemeli, erkeğin ana-babası da evlenme zamanı gelen çocuklarının evlenmesini ertelememelidirler.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Kadınlarla evleniniz, zira onlar mal ve rızık ile gelirler." (Münâvî)
Gelir düzeyi yeterli olmasa bile, kişi Allah-u Teâlâ'ya tam bir iman ve teslimiyetle evlenmelidir.
"Allah lütfu bol olandır, her şeyi bilendir." (Nûr: 32)
Dilediğine bolca rızık verir, kullarının ihtiyaçlarını, haklarında neyin hayırlı olduğunu hakkıyla bilir...