Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 274.SAYI - Ömer Öngüt
274.SAYI, Temmuz 2016
Hakikat 274. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Râbıta kelimesi lügatte iki şeyin birbirine bağlanması demektir. Tasavvuf dilinde ise mürşid ile mürid arasındaki ilâhî feyzin akışını sağlayan mânevi bir bağdır. Bu bağ, Kur'an-ı kerim ve Hadis-i şerif'lerde bazen açık, bazen de zımnen işâret edilmiştir.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sâdıklarla beraber olun." buyuruyor. (Tevbe: 119)

"Sâdıkîn"den murad "Mürşidûn" olduğu "Bahr-ul Hakâyık" tefsirinde beyan buyurulmuştur.

Allah-u Zülcelâl Hazretleri ehl-i imanı bu Âyet-i kerime ile mükellef kılmış, vâris-i enbiya olan bir mürşid-i kâmilin maiyyetinde bulunmalarını emir ve vâcip eylemiştir.

Bir karpuz düşünün. Gıdasını alması için ipi var, sapı var. Aslında ne ipinde ne de sapında bir şey yok. O karpuz nasıl olgunlaştığını bilmiyor, yerlerde de sürünüyor. Fakat içini açtığın zaman lezzeti var, suyu var, kokusu ve rengi var, çekirdekleri sıra sıra dizilmiş. Ne sapında ne de ipinde hiçbir şey olmadığı halde o diziyi ona kim verdi? Hiç düşündün mü?

Yaratan, nimetlerle donatan yalnız Allah-u Teâlâ'dır.

İşte O'nun tayin ettiği kimse de, o ilk mânevî ip vasıtasıyla ona öylece akıtır ve onu olgunlaştırır.

Binaenaleyh o kimse nasıl tekâmül ettiğini bilmez, karpuzun bilmediği gibi.

Her meyve gıdasını sapından alır. Halbuki ne sapında ne de ağacında hiçbir hüküm yok. Amma her biri ne kadar güzel oluyorlar.

Bunun gibi, şeyh de bir perdedir, sen şeyhi görme, ötesine bak. O perdede O var.

Fenâfillâh'a çıkmış bir veli, Hakk'ta fâni olduğu için, onda bir şey aramak zaten yersizdir. O fâni olmuş, Hakk onda tecelli etmiş. Bir müridin ona merbudiyeti ise; "Hakk'tan nasibini alması" mânâsına geliyor.

Bir karpuzun suya ihtiyacı olduğu gibi, insanoğlunun da feyz-i ilâhî'ye ihtiyacı vardır. Kalbinden havâtıratın boşaltılarak nur dolması, bu nurun temini için "Râbıta" gereklidir.

Bir insan mânevî bir mürebbiye ihtiyacını takdir eder ve:

"Allah'ım! Lütuf deryandan Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin deryasına, Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin deryasından Mürşid-i kâmil'in deryasına, Mürşid-i kâmil'in deryasından da benim kalbime ilâhî feyzi ihsan buyur." diyerek Allah-u Teâlâ'ya niyazda bulunur.

Mürşid-i kâmil'e râbıtasını bırakmıyor, oradan nasibini alıyor. Çocuğun annenin sütünü emdiği gibi, feyzini alıyor, tekâmül ediyor.

Râbıtası kuvvetli olan kişi Mürşid-i kâmil'deki bütün halleri çekebilir. Allah-u Teâlâ onun deryasına ne verdiyse o deryadan olduğu gibi çekebilir. Fakat teslimiyeti, ihlâsı, mahviyeti o nispette olacak. Mahviyet olmayan insanda daima engel vardır. Bu engel kendi nefsidir, kendi vücududur. Hakk'a yaklaşmasına mani olur.

Onun için fakirin daima mahviyetten bahsetmesindeki gayemiz budur. "Sen çık aradan, kalsın Yaratan."

İnsanda; sevgi, muhabbet, sadakat, teslimiyet, doğruluk, mahviyet, ihlâs, edep olursa sıdk ile yaptığı râbıtayla Allah-u Teâlâ'nın ihsan ettiği nimeti çekebilir. Râbıtanın özü işte budur.

Onun için Şeyh Es'ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri burada işaret ederek şöyle buyuruyorlar:

"Şeriat infazından sonra en kestirme yol Râbıta ile alınır."

Râbıtayı çok kuvvetli tutmak lâzım, ne kadar kuvvetli tutarsak kalp o kadar sâlimleşir.

Bir de yalancı şeyhler vardır. Bu sahte mürşidler Hakk'tan almamış ki kişiye ne versin? Kendisi muhtaç, âleme vermeye çalışıyor.

Sıfat-ı hayvaniyede yaşıyor ve tuttuğunu ahırına bağlıyor. Ahıra kapattığı için o kimse hakikati göremiyor ve arayamıyor.

Ebedî hayatı katleden işte bu yol kesici şeyh şeytanlarıdır.

Bu ay başında idrak edeceğimiz mübarek "Kadir Gecenizi" ve "Ramazan-ı Şerif Bayramı"nızı tebrik eder, tüm İslâm âlemine ve memleketimize hayırlar getirmesini, af ve mağfiretimize vesile olmasını niyaz ederiz.

Baki esselâmü aleyküm, ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Rahmet-i İlâhî'yi Kalbe Akıtmak (Râbıta-i Şerif) - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Rahmet-i İlâhî'yi Kalbe Akıtmak (Râbıta-i Şerif)