Güvenlik güçlerimiz, askerimiz, polisimiz teröre karşı çok başarılı ve büyük bir mücadele veriyor. Büyük fedakarlıklarla, canlarını ortaya koyarak adeta bir destan yazıyorlar.
Orada savaşan gazi ve şehidlerimizin nasıl bir iş başardıklarını, ne gibi tehlikeleri bertaraf ettiklerini tarif etmek gerçekten zor. Şöyle söylersek pek de abartmış olmayız; büyük bir Haçlı Seferi'ne karşı duruyorlar ve bu Haçlı saldırılarını tarihte atalarımızın yaptığı gibi püskürtüyorlar.
Devletimizin terörle mücadelede kararlı olması ve savaşçılarına elinden gelen desteği vermesi özlenen ve takdir edilecek bir durum.
Ancak dikkat ederseniz terör konusunda deneyimli bazı şahısların zaman zaman dile getirdiği bir hatırlatma var: "Terörle mücadele ile teröristle mücadele ayrı şeylerdir. Teröristle mücadeleyi askerimiz, polisimiz başarıyla yapıyor ancak terörle mücadeleyi devlet yapması lazım."
Bu tespit doğru fakat devlet terörle nasıl mücedele eder, ne yapması lazım? Bu hususta uygulamada ve zihniyetlerde eksiklikler var.
Devletin terörle mücadele etmesi denilince halihazırda anlaşılan şudur: Demokrasiyi yaygınlaştıralım, devletin şefkatli elini uzatalım, kültürel hakları verelim, ekonomiyi, yatırımı çoğaltalım...
Bu anlayış yanlış değil, doğru, lakin eksik.. Zira demokrasi, kültürel hak, ekonomi... diye uzayan bu listenin en âlâsını da yapsanız yeterli olmuyor. Terör devam ediyor. Son yıllarda hak, hukuk, demokrasi, ekonomi anlamında birçok şey yapıldı. Bu hamleler halk ile devletin barışmasına bir zemin hazırladı ancak terörü bitiremedi. Hatta terör daha da azmış ve büyümüş olarak karşımıza çıktı.
O halde ne yapılması lazım?
Bir defa terör kelimesi durumu tam karşılamıyor. Ortada örgütlü ve dış destekli bir "Fitne" var ve bu fitnenin "Silahlı" bir ordusu var.
"Örgütlü", "Silahlı", "Dış Destekli" bir "Fitne" ile mücadele topyekün olmadığı müddetçe nihai başarının sağlanması mümkün değildir.
Örgütün silahlı olanıyla çatır çatır mücadele ediyoruz, ancak fitnenin örgütlenmesine, bu fitnenin legal devlet kurumlarına yerleşip kökleşmesine müsaade ediyoruz.
Partiyi, belediyeyi, elde ettiği bütün kurumsal yapılanmaları teröre ateş taşımak, hendek kazmak, teröriste iş-destek vermek, kendilerinden olmayan halkı sindirmek için kullanan bir fitneye bu zemin verildiği müddetçe silahlı terör bitmez. Çünkü bunu yaptığınız müddetçe halkı bunların eline ve insafına terketmiş olursunuz. Her ne kadar güvenlik güçlerimiz, amirimiz, memurumuz bu durumu önlemeye çalışsa da gayret yetersiz kalır.
Zira halk örgütlü, silahlı, dış destekli bir fitne ile mücadele edemez.
Dikkat ederseniz, Suriye'de, Irak'ta bu fitneler devlet haline geldiler. Böyle bir ortam oluştuğu zaman halk sesini çıkartabilir mi?
Bir haber:
"O terörist öldürüldü!
Uzun süredir Kandil'e ve son dönemde Suriye'de PYD'ye çocuk kaçırılmasını sağlayan PKK terör örgütü mensubu Cahide' kod adlı Latife Kaya, Suriye'nin Kamışlı bölgesinde Miranda aşireti tarafından öldürüldü. ... Latife Kaya, isminin deşifre olmasından sonra ... Kamışlı, Kobani ve Telabyat bölgelerinde PYD tarafından oluşturulan kadın komisyonlarında görev yapmaya başlayan Latife Kaya, burada aynı amaçla 100'den fazla kız çocuğunun PYD'ye kaçırılmasında aktif rol aldı.
KANDIRARAK DAĞA GÖTÜRDÜ
On yılı aşkın süre boyunca, Türkiye'den PKK'nın terör kamplarına 18 yaşından küçük 500 çocuğun kaçırılmasından sorumlu olan Latife Kaya, emniyet birimleri tarafından aranmaktaydı. Türkiye'de özellikle Güneydoğu'da ortaokul ve liselerde faaliyet gösteren sosyal dernek ve kurumlar aracılığı ile sosyal içerikli kamplara çekilen çocuklara yönelik beyin yıkama faaliyeti yürüten ekibin başı olan Kaya'nın eşi de Milli eğitim Bakanlığı'nda öğretmen olarak görev yapıyordu. Örgütün talebi doğrultusunda kaçırılan kız çocukları Afrin, Kobani ve Kandil'e yönlendiriliyordu.
AİLELER TEHDİT EDİLİYORDU
... Latife Kaya ve ekibi çocukların aileleri ile görüşmelerini engelleyerek mağdurların örgüte adapte olmalarını sağlıyordu. ... bilgi almak isteyen aileler, uyarılıyor, vazgeçmeyenler ise tehdit ediliyordu. Bazı aile fertleri ise terör örgütü PKK militanları tarafından öldürülerek, aileler sindirildi.
KAMIŞLI'DA ÖLDÜRÜLDÜ
PYD terör örgütünün Kamışlı bölgesinde kurduğu kontrol noktalarında yalnız seyahat eden kız çocuklarını alıkoyarak ... zorla PYD kamplarına götüren isim yine Latife Kaya idi. Bölgede bazı aşiretlerin kızları aynı yöntemle kaçırıldığı için yer yer çatışmalar yaşandı. Son olarak Miranda aşiretinden bir kız çocuğu Latife Kaya ve ekibi tarafından kaçırıldı. Aşiret uzun süreli çocuklarını istemesine rağmen 17 yaşındaki kızları verilmedi. Bunun üzerine Kamışlı Derik bölgesinde Latife Kaya, Miranda aşireti tarafından öldürüldü." (25 Mayıs 2016, Yeni Şafak)
Hatırlarsanız iki sene kadar önce Diyarbakır'da çocukları PKK tarafından alıkonulan aileler, anneler oturma eylemleri yapmışlardı.
"Devlet benim, bana vergi vereceksin, asker vereceksin. Vermezsen zorla alırım." zihniyetindeki bir örgütten bahsediyoruz. Zihniyet bu olduğu için; çocuk kaçırma, haraç toplama, karşı çıkanı yargılama-öldürme, devlete silah çekme, devlet malına zarar verme, yağlamalama, çalma-çırpma, bomba patlatma, bilimum terörü meşru gören bir örgüt var karşımızda. Dahası hedefine ulaşmak için uyuşturucu ticareti dahil her türlü gayr-i meşru işi yapmaktan da çekinmeyen bir terör örgütü.
Bütün bunları Amerika bilmiyor mu? Biliyor. Avrupa bilmiyor mu? Biliyor. İsrail bilmiyor mu? Biliyor. Rusya bilmiyor mu? Biliyor.
Bilip de ne yapıyorlar? Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanı Kobani'ye gidip bunlarla görüşüyor.
İngilizler de Osmanlı zamanında Arabistan'da terörle, yağma ile kendilerinden olmayan halka her türlü zulmü meşru görme ile yola çıkan Vehhabileri destekledi. 1800'lü yıllarda Mekke'yi, Medine'yi, Taif'i birçok şehri ele geçirip yağmaladılar. Osmanlı bunları birkaç sefer tepeledi. Ancak İngilizler 100 yıllık bu fitneyi nihayet iktidar yapıp, devlet sahibi yaptı. Bugünkü Selefilik ve IŞİD fitnesinin temelleri orada atıldı. Bir fitne, bir terör, devlet olursa; etkisi bütün halkın üzerinde olur ve bütün halk teröre teslim edilmiş olur. Küffar da bunu yapmak istiyor.
Osmanlı'yı parçalamak için küffar terör maşasını bol miktarda kullandı. Balkanlar'da Sırp, Bulgar vs. çeteleri, Kafkaslarda ve Doğu Anadolu'da Ermeni çeteleri küffar tarafından desteklendi. (Ermeni terör örgütleri ortaya çıkmadan önce de yüzyıla yakın Ermeni milleti üzerinde çalışma yaptılar.) Arabistan'da olduğu gibi Ermenistan'da da terörle yola çıkan örgütler devlet oldular.
Küffar devletleri yıkmak için her yolu deniyor. Devletleri yıkıyor, sonra fitnelere yol veriyor, devletçilik oyunu oynamalarına izin veriyor, arka planda kendi hükmünü yürütüyor. Yürütemezse de müslümanların bir güç olmalarını engellemiş oluyor.
PKK bugün Suriye'de Amerika başta olmak üzere, İngiltere, İsrail, Rusya, Avrupa bütün küffarın desteği ile devletçik oldu. Biz bu terör devletçiğini yıkamazsak, elebaşlarını etkisiz hale getiremezsek, seçimmiş, belediyeymiş illegal amaçlar için legal siyaseti ve kurumları kullanmalarına engel olmazsak eninde sonunda bizden vatan toprağı koparmaya çalışacaktır.
Bunlar bilindiği için terörü destekleyen belediyelere kayyum atanması gibi fikirler icraata geçirilmeye çalışılıyor. Ancak burada da terör zihniyetini tamamen uzaklaştırmaktan değil, hendek kazmak için iş makinesi verenler vs. gibilerden bahsediliyor. Yani oyunu kuralına göre oynayanlara dokunulmuyor. Halbuki kuralların değişmesi, bunların tamamen oyun dışı bırakılması gerekiyor.
Dikkat ederseniz terör örgütü sadece belediyede değil, eğitimde, sivil toplum adı altında birçok şekilde tıpkı FETÖ gibi paralel bir yapılanma kuruyor ve legal kurumları kullanarak elaman devşirmeye, teröre zemin hazırlamaya çalışıyor.
Nasıl ki silah çekenleri ordumuz polisimiz tarumar ediyorsa, paralel her türlü yapılanmanın üzerine aynı kararlılıkla gitmek gerekiyor.
Haçlı küffar Türkiye'den yediği bütün tokatlara rağmen senelerdir azimle bu terörü destekliyor. Yukarıdaki haberde görülen manzara aslında her şeyi özetliyor.
Küffar azimli, biz de azimliyiz. Daha da azimli olmalıyız.