Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (35) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (35)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Nisan 2016

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (35)

 

Zâhirî Cennet Bâtınî Cennet (3)

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Bu öyle bir pınardır ki, ondan sadece Allah'a yakın olan Mukarrebler içer." (Mutaffifin: 28)

Onlar tesnim ile kanar, onunla lezzet alırlar.

Çünkü onlar dünyada iken saftı, temizdi ve güzeldi. Bu yüzden güzel ile beraberdirler, kalplerinde yalnız O'nun muhabbetini yaşatırlardı.

"Biz sadece Allah'a rağbet edip gönül bağlayanlardanız." diyenler onlardır. (Tevbe: 59)

Bunlar Allah-u Teâlâ'nın has kullarıdır.

Dünyada iken Allah-u Teâlâ'yı tercih edip, yalnız O'na rağbet edip, O'nunla beraber olmak istedikleri gibi; Allah-u Teâlâ da şimdi onları tercih etmiş, onlarla beraber olmak istiyor. Bu mânevi kurbiyete mazhar olmayanlar o pek güzide pınarın suyundan içmek şerefine nail olamazlar. Çünkü o dünyada iken başka yerlerden lezzet alıyordu. Bunlar ise yalnız Hazret-i Allah'tan lezzet alanlardır.

Onlar nasıl ki has olarak Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a yönelmişlerse, Allah-u Teâlâ en hasını da onlara bahşeder. Bu onlara bir ikram-ı ilâhidir.

"Siz saf ve temiz bir kalp ile beni seçmiştiniz, ben de en saf ve en temizini size ikram ediyorum."

Bu doğrudan doğruya âlemlerin Rabb'i tarafından içirilen, hiçbir katkı katılmamış, saf, tertemiz bir içkidir. Bu, Cemâlullah'a kavuşma neşesidir.

Ruhâni cennette tesnim, marifetullah ve O'nun Cemâl-i bâ-kemâl'ine nazar lezzetidir. Mukarrebun tesnimden başkasını içmezler, yani ancak Allah-u Teâlâ ile meşgul olurlar.

Dünyada iken zahirde kalanlara Cenâb-ı Hakk cennette zahir mükâfatını verir. Bâtına geçenlere ise Hazret-i Allah kendisini vermiştir. Cennet-i alâ'da da en güzel hayatı bunlar yaşarlar. Şimdi iç ve dışı yani cennetin zâhirî ve batınını öğrenmiş oldunuz.

Cennet iyi bilin ki Hazret-i Allah'ın rızâsıdır. Cennet bir bahçedir. İçinde; köşkler olur, ırmaklar olur, huri olur, bu oraya düşkününe aittir. Fakat Rabb'im senden râzı olmuş, seni bahçesine koymuş bu başka.

Ama bunun üstünde bir şey var:

"Vaktâki cennet ehli Cenneti alâ'ya girer, Allah-u Teâlâ onlara soracak:

"Ey kullarım size bahşettiğim nimetlerden memnun musunuz?"

"Kimseye bahşetmediğini bize verdin, nasıl memnun olmayalım."

"Bundan daha üstününü versem?"

"Daha üstünü ne olabilir?"

"Sizden hoşnut olmam!" buyurdu."

Evet bu hepsinden üstün. Mukarrebin gönlü cennette, huride değil. Kalbin işi Hakk ile ve Hakk'tadır. Onlar daha dünyada iken gönül cennetinde yaşarlar.

Rızâ başka, hoşnutluk başka.

Rızâ; "Senden artık râzı oldum!"

Hoşnutluk; "Seni sevdim!"

Habib'i ile Halil'i arasında büyük fark olduğu gibi. Habib'im:Sevgilim, bu çok büyük lütuf... O da rızâ ama hoşnutluk hepsinde. Hoşnutluğun içinde de rızâ var. Ama hoşnutluk makamı o en üstün sırdır.

Şimdi iş bize düşüyor. Hangisini seçelim? Allah'ım bizi rızâsına mucip iş ve harekette bulundurduğu, rızâsını kazandırdığı, kendisine yaklaştırdığı kullardan etsin. O'nun lütfuyla olur. Kişinin arzusuyla değil. Yalnız kişi de niyet-i halisa, amel-i sâliha olacak, ibadette hiçbir şirk koşmayacak, hayatta O'nunla olduğunu bilecek. O'nunla olduğunu bildiği zaman hıfz-u himayede ve tasarruf-u ilâhiyede bulunur. O, onu korur. Babasının çocuğunu koruduğu gibi korur. Tasarruf-u ilâhi ile ona yolunu gösterir. Cennet-i alâ'ya girecek yol bir tane. O çizgiden onu ayırmaz. Niçin? O Hakk'ı sevdiği için, Hakk'a bağlı olduğu için, hep de O'na yöneldiği için o bir fırkadan ayırmaz. Ötekilerin de hepsi müslümandır, ama fırkalara girmişlerdir. Bu fırkalar çok tehlikelidir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:

"Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bir fırka müstesna, diğerleri hep ateştedir.

'Onlar kimlerdir yâ Resulellah?'

Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır." (Ebu Dâvud)

Ne kadar tehlikeli. Ama biz hangi fırkadanız? Yetmiş üç fırkadan bir fırka Cennet-i alâ'ya gireceğine göre biz hangi fırkadanız? Bunu kendimize soralım!..

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:

"Benim aslımdan olan benim aslımdan olduğuna iftihar edecektir. Benim aslımdan olanlar benim yolumda olanlardır."

"Benim yolumdan olan" deyince, "Hazret-i Allah'ın emirlerine riayet edenler, Sünnet-i seniyye'yi tatbik edenler bendendir, ama ayrılanlar benden değildir." buyuruyor. Ne kadar ince noktada olduğunuzu hissettiniz mi?


  Önceki Sonraki