Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde buyurur ki:
"De ki: O Allah bir tektir. Allah Samed'dir. Her şey O'na muhtaç, O hiçbir şeye muhtaç değildir." (İhlâs: 1-2)
Vücut O, mevcut O... O'ndan başka ne vücut var, ne de mevcut var.
Bütün mevcûdat vücut nurunun zerrelerinin zuhur mahallidir, "Ol!" emriyle olmaktadır.
Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"Bizim emrimiz ancak bir göz açıp kapanana kadar bir tek andır." (Kamer: 50)
Bir şeye ancak bir kere emreder. Az da, çok da O'nun kudreti yönünden birdir.
Allah-u Teâlâ ona bir şekil, bir suret veriyor, hayat veriyor, bütün mukadderatını içine dürüyor ve onunla "Ol!" diyor, oluveriyor. Ömrü, icraatı, ölümü-kalımı, geçmişi, geleceği, her şeyi içinde olmak üzere "Ol!" emriyle husule geliyor. "Ol!" emrinin içinde kendi varlığı ile görülüyor.
Çünkü O "Hayy" ve "Kayyum" dur. O yaratıyor, yaratılanlar O'nunla kâim. Hem O yaratıyor, hem O'nunla kâim. Varlığını çektiği anda, var gibi görünen şey bir anda yok olur. Çünkü O'nunla var idi.
Sen ise yaratılmışlarda kaldın, Hakk'ı bilemedin, bildiğini sandın.
O "Ehad"dır. Hem Ehad diyorsun, hem de sen varsın O yok. Ehad diyorsun amma senden başkası yok. İşte insanların Allah-u Teâlâ ile durumu budur. Mârifetullah ilmi ile diğer ilimleri buradan ayırın.
O "Ehad"dır, her şey O'na muhtaçtır.
Şu muhtaçlık durumunu sizin anlayacağınız şekilde bir temsille şöyle anlatalım:
Bir buğday tanesinin kabuğu o taneye ne kadar muhtaç ise, Allah-u Teâlâ'nın yarattığı ve bir kabuktan ibaret olan âlemler de Allah-u Teâlâ'ya muhtaçtır. Çünkü vücud O, mevcud O.
Onun içindir ki:
"Doğurmamış, doğurulmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi ve benzeri değildir." (İhlâs: 3-4)
Kabuğu Allah'tan gayrı sanma. "Ol!" demekle o kabuk olmuştur. Kabuk görülüyor, O görülmüyor.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"İyi bil ki O her şeyi çepeçevre kuşatandır." (Fussilet: 54)
Her şey O'nunla var.
Sıddık-ı Ekber -radiyallahu anh- Efendimiz:
"Ben Allah'ımı gördüm, başka bir şey görmedim." buyurmuştur.
O, Hakk'ı ve hakikati gördü. O'nun nuru ile O'nu görüyor ve biliyor, O'nunla O'nu görmek demek; içinde O, nurunu da O akıtıyor. O nurla O'nu görebiliyor. Başka türlü göremez.
Sen "Rabb'ül-âlemîn" olan Allah-u Teâlâ'yı mı gördün, yoksa kabuktan ibaret olan yaratıklarda mı kaldın?
Bir düşün, aklını ve ilmini bir yokla!
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde buyurur ki:
"Rahman olan Allah Kur'an'ı öğretti, insanı yarattı, ona beyanı (açıklamayı) öğretti." (Rahman: 1-4)
Açıklamayı O öğretti. Bu açıklamalarından nasibini aldın mı?
Bu açıklamalar ilme göredir...