Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (184) - Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (32) - Ömer Öngüt
Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (32)
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (184)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Kasım 2015

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (184)

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî
-kuddise sırruh- (32)

"ANKÂ-İ MUĞRİB FÎ MA'RİFETİ HATMÜ'L-EVLİYÂ ve ŞEMSÜ'L-MAĞRİB" KİTABI

 

Bir Fasıl:

İnsanların toplanacağı ve hükümdârın biriyle âhidleşip sözleşmede bulunacağı söylendiği vakit; kimde bu alâmet tespit edilebiliyorsa, imamlık onun için de sahihtir.

İşte bu İmam'a Rükn ile Makam arasında biatta bulunulduğu zaman, atanmak için onun ötesinde atanacak yoktur.

 

Sonuç:

Dostluk ile Rükün makâmı arasında duruş meydana geldiği vakit, dostluğun sınırının kendisine izâfe edilmesiyle atanan kimse işte böyledir ki, O -sallallahu aleyhi ve sellem- onun hakkında, sahîh bir Haber'de şöyle buyurmuştur:

"Allah kardeşim Lût'a rahmet etsin! Nitekim o Rükn'e sığınmıştı da, bütün insanlara şiddetli bir biçimde; 'Arş'ın sâhibi'nin katında, metâların yeri diye vasfedilen (yer) işte burasıdır!' diye hitap etmişti."

Sonra iyi bir güven uyandırır ve ilâhî bir kaynak olan Harem'de ve yüce Beyt'te, tâyiniyle ilgili olarak kendisine biat sözü verilir.

 

Bir Fasıl:

Kendisine hazırlanan şehri fethetmiş olduğu zaman ise, sıfatı şöyle olur:

[50b] Tekbîr ve tehlîl ile, Cebrâil de askere öncülük eder. Nitekim Allah doğu tarafındaki beldeleri ona bağışlar. Rahat olan batı onun sâyesinde, artık rahat yüzü görmez olur. Onunla, fetih müjdeleri artık alışılır bir hâle gelir. Melekler onun etrâfını sarıp çevrelerler, ülfet edip ona ilgi gösterirler ve kendilerine imam olarak onu seçerler.

 

Sonuç:

Ârif de mücâhade, ilâhî yardım ve çaba ile büyük şehri fethedince, artık Resul'ün şehrine yükselerek, onu da tehlîl ile fetheder. Bu da gözünün ordularıyla, onun kalbinin üzerine, Rabb'i tarafından Rûhu'l-Emîn'in ve onun önündeki ve arkasındaki gözcü meleklerin indirilmesiyle gerçekleşir. [70] İşte o an, [51a] sevinç ve sürûr içinde, gerisingeri geldiği yöne ve terkettiği Nûr beldelerine döner; (onunla) tahakkuk eder, ahlâklanır ve Allah'ın tevfîkine erer.

 

Bir Fasıl:

Sana, bu göçün içinde tutulunca; fıtratın Sâhibi'nin seni genişe çıkaracağı niçin söylendi?

Ey dost! O'nunla berâberliğin sırrı; senin yanında herhangi bir mal kuvveti ve senin için ıyâlini taşıyacak bir tâkat bulunmazken, taşımaya güç yetirebileceğin malı sana kazandırmaları için az veya çok kişinin seninle beraber olmasıyla, seni "İmam"ın kaynağına ulaştıran sırdır. İşte onun, cihetini açığa çıkaracak olan alâmetinin, zirvesinin uç noktasının ve yumuşaklıkla sertlik arasındaki bir mülkteki sîretinin benzetmesi budur.

Düşünülmesi gerekeni ortaya koyup hıfzettirecek olan bu terkîbi iyi benimseyip; onu, kendisinden sonra hayır kalmayana, hayır ancak kendisinin önünde ve akdinde bulunana getir!..

 

Sonuç:

Ârif'in "Kudsî ruh" indirilince nefsinin şehirlerini fethe erişmesi ve O'nun Üns'ünün haziresine rücû etmesi de tıpkı bunun gibidir.

Onun daha ötesine rücû etmeleri âzâları da gerekli kılar. Onlar artık onun ilkâsına gereksinim duyarlar ve onun istimdâdına muhtaç olurlar.

Böylelikle onun kendilerine tecâvüzünü de önlemiş olurlar.

 

Bir Fasıl:

Bu devletlerin yok oluşundan sonra deccâl çıkar ve bir şahıs nüzûl eder, Allah'ın izniyle fitne ortadan kalkar, (yeryüzündeki) ölü şeyler dirilir, Allah ona bir yağmur gönderir, ondan bitkiler çıkartır. Ona mallar gelir; inanmış, seçkin, sabırlı ve Cizre haşhaşından yiyen kimse dışında, mal edinmek isteyen ona bağlanır. Tâ ki, harbinde kanlar akan, hapsedildikleri surları aşan, çok ve kuvvetli sayılarıyla bir seddin arkasından çıkan şiddetli düşmanların bölmesiyle, tekrar onu ortadan kaldıracak te'kid edici bir emir gelinceye dek... İşte bu ümmetler, artık İsâ bin Meryem -salâvatullâhi aleyh-i de dâvet ederler. Onlar yeryüzünde diyar bırakmadıktan sonra, gökyüzündekileri de öldürmek için onların üzerine düğümlü oklar gönderirler; kana boyanmış bir hâlde geriye döner. Nihâyet Allah-u Teâlâ onlara, bir gecede boyunlarının içini kemirmeye ehil olan (kurtçuklar) musallat eder. [51b] Sonuncularına varıncaya kadar, bir gece içinde ölürler. Yeryüzü tekrar bereketlenir, ziraat çoğalır, meyveler büyür, çoğu ağaç yığını boşta kalır. Şeriat-ı Muhammediyye ihyâ olur; malûm nihâyete ve sona erdirme gücüne ulaştıran Ehâdî hakîkat [71]zuhûr eder. Dâbbe ortaya çıkar, güneş doğar ve buna göre de artık herhangi bir nefsin imanı kabul olmaz.

Allah bizi fitne gâilelerinden arındırsın, bataklığın yönünü bizden çevirsin!..

 

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin
Ankâ-i Muğrib kitabında âhir zamanda zuhûr edecek imamla ilgili esrâr-ı İlâhî'ye ve onun fethedeceği şehrin tasvririne yer verdiği varaklar.
Süleymâniye Ktp. Şehid Ali Paşa, nr.: 1287, vr. 50b-51a.


  Önceki Sonraki