Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Savaş(lar) Başladı. Haritalar Değişiyor. Hazır mıyız? - Ömer Öngüt
Savaş(lar) Başladı. Haritalar Değişiyor. Hazır mıyız?
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Eylül 2015

 

Savaş(lar) Başladı.
Haritalar Değişiyor.
Hazır mıyız?

Amerika ve şürekası Ortadoğu'da sınırları değiştirmek istiyor. Türkiye'yi de içine alan haritalar yayınladılar. 22 ülkenin sınırı değişecek diye konuştular. Türkiye bu politikalara uzun zaman engel oldu. Ancak artık bir dönüm noktasındayız.
Eğer sınırlar değişecekse, eski anlaşmalar çöpe atılacaksa, bizim de söyleyecek sözümüz, hak ve çıkarlarımız var. Madem sınırları değiştirmek istiyorsunuz, hadi değiştirelim!

 

Türkiye'nin terörle savaşı yeniden başladı. Şehitlerimizin al kanları tekrar vatan toprağını suluyor. Hepsinin mekânı cennet olsun, Hazret-i Allah bizleri ve vatanımızı onların şefaatine nail etsin. Amin.

Türkiye sadece birkaç yüz teröristle savaşmıyor. Türkiye; Amerika, İsrail, Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika ... bütün Batı devletleriyle savaşıyor. Yerine göre İran, Irak, Suriye, Rusya, Ermenistan, Yunanistan hemen bütün komşularının desteklediği uluslararası bir örgütle savaşıyor. Bu uluslararası destek içimizdeki uzantılarını da kullandığı için düşmanlığın boyutu ve kahpeliği daha da büyüyor. Bu kahpeliğin üstüne gaflet ve "adam sen de"cilik de eklenince basit bir terör örgütü büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor.

Bu düşmanlıklar ve kahpelikler eskiden sinsice yapılırdı. Bugün öyle bir ortam var ki; tabir caiz ise herkes maskesini çıkardı. Almanya da çıkardı, İngiltere de çıkardı, Amerika da çıkardı, İsrail zaten çıkardı.

Bu gelişmeleri sadece bir terör savaşı olarak görmek hata olur. Yakın-orta vadede daha büyük gelişmeler yaşanabilir. Zira artık "Haritalar değişiyor* söylemleri, gerçekliğe dönüşüyor. Suriye parçalandı, Irak parçalandı, Kırım'da, Kafkasya'da Rusya haritayı değiştirdi. Amerika Avrupa'ya yığınak yapıyor. İsrail İran'ı vurma sevdasından vazgeçmiş değil. Kuzey Irak'ta Kürt devleti ilanı Amerikan Genelkurmay Başkanı gibi en yetkili ağızlardan teleffuz edilmeye başlandı. Yunanistan içinde bulunduğu krize rağmen Ege'de kaşınıp duruyor.

Binaenaleyh bu gelişmeleri de göz önünde bulundurarak biraz geniş bir perspektifle konuya bakmak lâzım.

 

Türk Ordusu'nun Saldırısı Ne Kadar Etkili Oldu?

Türkiye gerçekten etkili ve başarılı hava operasyonları yaptı. Hem PKK hem Batı büyük bir şaşkınlık yaşadı. Zira bize ne kadar zarar verirlerse versinler umdukları neticeyi alamayacakları anlaşılmış oldu.

PKK'nın bir planı vardı. Arkasındaki ağababalarının, akılhocalarının, bütün küffarın bize karşı bir kötü niyeti ve hazırlığı vardı. Silah veriyorlardı, para kanallarını sonuna kadar açıyorlardı, hatta askerî, siyasî, psikolojik eğitim veren ajanları kamplarda cirit atıyordu.

"Çözüm süreci" adı altında yürüyen "Teröre taviz dönemi"nden aldıkları cesaret ve elde ettikleri mevziler; küffar devletlerinin bunları hiç görmedikleri silahlarla teçhiz etmeleri; IŞİD'le mücadele adı altında kendilerini uluslararası kabul görmüş büyük bir aktör sanmaya başlamaları; ve Türkiye'de yaşanan siyasî belirsizlik ortamı bunların hevesini iyice artırmıştı. Kendi kendilerine "Artık işi bitirdik" zehabina kapılmışlardı.

PKK uzun zamandır hazırlık yapıyordu. Destekçisi ülkelerle birlikte hazırladığı plana ve eline verilen ajandaya göre hareket ediyordu. "Çözüm" adı altında kendi kongrelerinde aldıkları kararları Türkiye'ye dayatabileceklerini zannediyorlardı. "Demokratik özerklik" adı altında ismi devlet olmayan "Devletimsi" bir yapı kurabileceklerini düşünüyorlardı. Silah bırakmayı ise hiç düşünmüyorlardı. Onlarhazırlanıyordu. Avrupa hazırlıyordu, İsrail hazırlıyordu, Amerika hazırlıyordu.

Ancak Türkiye'nin, ordusunun şiddetli ve etkili taarruzu hepsini şoka uğrattı. Kandil'e ve bilumum kamplara atılan her bomba aynı zamanda Almanya'nın, Avrupa'nın, İsrail'in, Amerika'nın tepesine düştü.

PKK'ya vurdukça ses Batı'dan geldi. Böğürmeye başladılar. Almanya itiraz cephesinin bayraktarlığını yaptı. Niye bu kadar rahatsız oldunuz? Kandil'de kaç tane ajanınız, kaç tane askerî uzmanınız öldü? Lafta hepiniz müttefiksiniz!

Türk ordusunun taarruzlarında savunma sanayiimizdeki hızlı değişimin etkilerini de gayet bariz şekilde görüyoruz. Türkiye artık her türlü füzesini yapıyor, elektronik istihbaratta epey ilerleme kaydettik. Sığınak delen bombaları İsrail-Amerika vermiyordu, kendimiz yaptık. Eskiden mağaralara saklanıyorlardı, pek bir zayiat vermiyorlardı. Şimdi kaçacak yer bulamıyorlar. Komutan dedikleri adamlar hemen başka bir ülkeye tüyüyor.

 

PKK Küffarın Ajandasına Göre Hareket Ediyor:

Küffar milletleri ortak bazı hedefler belirliyor ve atılacak adımları belli bir ajandaya bağlıyor. Bu ajanda bazen birkaç yıllık, bazen 10-15 yıllık, bazen daha uzun oluyor. Bunun en canlı bir örneğini Ermeni meselesinde de gördük. 2015 yılını hedefleyen bir ajandaları vardı. Hangi ülke parlamentosu ne zaman hangi kararı alacak, Türkiye'ye ne zaman hangi baskı uygulanacak, Amerika ne yapacak hepsinin bir ajandası vardı. Ancak Türkiye eksiklerine rağmen etkili bir taarruz yaptı, tarih defterini açmanın kendilerine pahalıya patlayacağını gördüler, ajandaları ellerinde kalakaldı.

PKK konusunda da küffarın bir ajandası var. Ona göre hareket ediyorlar.

Meselâ HDP diye partileri olduğu halde DBP diye ayrı bir parti kurdular ve belediye başkanları bu partiye geçti. Niye böyle bir şeye ihtiyaç duydular. İşte bu gün için. Belediye başkanları "Demokratik Özerklik" gibi süslü bir lafın arkasına sığınıp devlete karşı isyan bayrağını açmaya başladılar. Parti kapatılırsa HDP'yi sıyıracaklarını düşündüler.

Görüyorsunuz bu bile bunların uzun zamandır bu günlere hazırlandıklarını gösteren bir delildir.

Yine doğuda özellikle TIR'ları yakıyorlar. Son çarpışmalar başlamadan önce de yapıyorlardı. Ancak "Teröre Taviz Sürecinde" bunlar dile getirilmiyordu. Peki niye TIR yakılıyor. Çünkü TIR'lar ağırlıklı İran ile ticarete gidiyor. Batı ülkeleri İran'la anlaşma imzaladılar, yakın zamanda İran'a ambargo kalkarsa ortaya büyük bir ticaret potansiyeli çıkacak, bundan en büyük istifadeyi ise Türkiye yapacak. Maksat bunu engellemek. Dikkat ederseniz Gürbulak Sınır Kapısı'nda çalışan on kişi kaçırıldı. Bundan en büyük zararı da Van halkı gördü. O gün bugündür sınır kapısı kapalı. Bunların hepsi ne Türkiye'ye ne de Kürtlere faydası olan işler değil. Tamamen Avrupa'ya hizmet eden bir eylem.

Yine mesela çatışma dönemini başlatan ilk katliam iki polisin evinde uyurken şehit edilmesiyle oldu. Ancak "Teröre Taviz Dönemi"nde de bir hava astsubayımız pazar alışverişi yaparken ailesinin yanında arkasından sinsice vurulmuştu. Şimdi burada büyük bir alçaklık var, ancak aynı zamanda büyük bir amaç da var. Orada çalışan güvenliik güçlerini güvensizlik psikolojine sokarak iş göremez hale getirmek istiyorlar. Yine sağlık çalışanları dahil devletin bütün memurlarını hedef alıp, iş göremez hale getirmeye çalışıyorlar. Çatışmayı şehirlere çekmek istiyorlar.

Bütün bunlar Batı'nın PKK'nın eline tutuşturduğu ajandaya göre sırayla yapılıyor. Kürt halkı hiçbirinin umurunda değil.

YPG'nin palazlandırılması, Kobani meselesi, Kürt halkını İslâm'a karşı kanalize edilmeye çalışılması, Kuzey Irak'ta yaşanan gelişmeler hepsi bu ajandanın birer parçası.

Şüphesiz istihbarat örgütlerimizin elinde buna benzer birçok doneler vardır. Bizim bilmediğimiz kim bilir sırada daha neler var?

Dikkat ederseniz PKK; halkını savunan, meşru gaye güden bir örgüt gibi hareket etmiyor. "Terör örgütü" sıfatını fazlasıyla hak eden yöntemlerle, hem Türkiye'ye hem de Kürt halkına zarar veren eylemler yapıyor.

Bunun en büyük birinci sebebi örgüt yöneticilerinin gerçekten ateist, marksist, terörist bir ideolojiyi benimsemiş olmaları; ikinci olarak yönetici kadronun ağırlıklı olarak Ermeni kökenli olmasından da kaynaklanan Batı'nın taşeronluğunu yapmış olmalarıdır.

Böyle bir örgüte kendisine "Müslüman" diyen bir Kürt'ün destek vermesi asla mümkün değildir. Hatta ben "Kürt milliyetçisiyim." diyen kimse bile bunlara asla destek vermez. Nitekim bunlara karşı isyan bayrağı çeken nice militanlar hemen infaz edilmişlerdir.

 

Türk-Kürt Herkes Safını Doğru Seçmeli:

Bu terör örgütüne kendisine Türk diyen birçoklarının destek vermesi, dönme basının kıytırık kıytırık bunlara arka çıkmaya çalışmaları bunların hepsi Batı'nın Türkiye içindeki beşinci kol uzantıları olmalarından ileri gelir.

Binaenaleyh;

Ey Türk kardeşim; bu terör örgütüne destek olarak algılanabilecek her hareket Batı'ya yapılan bir hizmettir. Safını doğru seç. Kripto hainlerin akıntısına kapılma.

Ey Kürt kardeşim; bu ateist, marksist, Kürt düşmanı örgütten senin dinine, imanına, vatanına hiçbir fayda gelmez. Bilakis zarar gelir. Geliyor da. Bunların nesini destekliyorsun?

Küffar sadece Kürt'ü değil, Türk'ü de seneler senesi devlet düşmanı ideolojilerle, bölücü zihniyetle doldurmaya çalıştı. Bizim dergilerimizde defaatle işledik, "Din ve vatan bölücüleri" diye neşriyatlar yaptık. Küffar bu devleti yıkmak için uzun zamandır hazırlık yapıyor, hem Türk'ü hem Kürt'ü devlete düşman yapmaya çalışıyor. Zira yıkarsa, vatan da yıkılacak, iman da yıkılacak, amacına ulaşacak. Ondan sonra Kürt gidiyor Kürt düşmanı terör örgütünden medet umuyor, Türk gidiyor devlet düşmanı bölücü örgütlerden medet umuyor. Bunların kimisi dinsiz, kimisi dinli görünüyor. Bunların içyüzlerinin ayyuka çıktığı bir zamandayız. Hâlâ uyanmayacak mıyız?

 

Hazret-i Allah'ın Büyük Lütfu:

Küffar çok büyük yatırımlar yaptı, bu milleti tekrar birbirine düşürmek için kamplara ayırmak için çok uğraştı. Aynı zamanda teröre karşı bir kararsızlık husule getirmek için, bu milletin savaş ve cihad azmini yok etmek için büyük emek harcadı. Çok da yol aldı.

Ancak terör can almaya başlar başlamaz askerimiz polisimiz "Allah!" dedi, "Allah-u Ekber" dedi, "Vatan" dedi, "Bayrak" dedi, "Biz bu vatan için şehadet şerbetini içmek için buradayız." dedi. Analar, babalar, dedeler "Ben de şehit olmak istiyorum, bütün her şeyimi, bütün evlatlarımı bu vatan için feda etmeye hazırım." dedi. Milletin üzerine büyük bir metanet ve savaş azmi geldi. Küffarın bütün hevesi yine kursağında kaldı.

Memleketimizde her türlü fitne, ayrılık-gayrılık, bölücülük almış başını gitmiş iken harp kapıya dayanınca Hazret-i Allah milletimize birlik duygusu ve küffara karşı savaşma azmi verdi. Bu büyük bir lütuftur. Allah'tan gelir. Bu lütuf en maharetli silahdan daha üstündür.

Zira Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Bir aylık mesafeye kadar (düşmanlarımın kalbine) korku salmakla yardım olundum." (Buhârî)

Bir savaş esnasında asker için korkudan daha beter hiçbir şey yoktur. Korku olduğunda, silâhın faydası olmaz. Allah-u Teâlâ'nın düşmana korku, müslümana metanet duygusu vermesi her silahtan daha üstün bir imkândır.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım." (Enfâl: 12)

Binaenaleyh bu lütfun bu ihsanın kıymetini bilelim. Zira şeytan da boş durmuyor, küffar da boş durmuyor. Birlik ve beraberliğimizi bozmak, böylece bizi parçalamak, vatanımızı elimizden almak istiyor.

Eğer böyle davranmazsak Hazret-i Allah nimetini üzerimizden çekerse durumumuz daha kötü olur.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Allah'a ve Resul'üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile zaafa düşersiniz ve kuvvetiniz elden gider." (Enfâl: 46)

Binaenaleyh birlik ve beraberlik zamanı. Vatan için, din için... Çekişme ve kavgalar memleketimize büyük zararlar verir.

Allah'ım beterinden bizi muhafaza etsin. Amin!

"Allah'ım! Ümmet-i Muhammed'i affet! Vatanımızı muhafaza et! Ordumuzu muzaffer et!" (Ömer Öngüt -kuddise sırruh-)

İşte bu; bu savaşta ilâhî yardımın üzerimizde olduğunun en büyük delidir. Elhamdülillahi rabbil alemin. Hazret-i Allah bize bu nusreti, bu ortak duyguyu, bu azmi verdi. Dikkat ederseniz küffarın işaretine göre kalem oynatan basın bütün gayretine rağmen bu duyguyu ters yüz edemedi. İnşaallah edemezler. Zira bu duygu ve manevi kuvvet en yüksek harp teknolojisine, dünyanın en iyi ordusuna sahip olmaktan daha önemlidir.

Millet olarak bugüne kadar yaptığımız hataların ceremesini çekiyoruz, kabahatimizin cezasını ödüyoruz, ancak Hazret-i Allah bu milleti, bu devleti tutuyor, yıkılmasına müsade etmiyor. Kendisine sonsuz şükürler olsun. Bu nimetini bizden almasın. Amin!

"Ya Rabbi! Atalarımız senin rızan için Allah yolunda yüzlerce yıl cihad ettiler, senin hoşnutluğunu kazandılar, bizler onlara layık bir nesil değiliz ancak, onların yüzüsuyu hürmetine, sevdiklerinin yüzü suyu hürmetine, senin için canını feda eden şühedanın hürmetine, evliyanın yüzü suyu hürmetine, Habibin yüzü suyu hürmetine bize acı, bize merhamet et, bize yardım et."

Binaenaleyh vatan için, Allah için savaşan, niyeti bu olan her askerimiz vurulduğunda şehadet rütbesine kavuşuyor. Bunda hiçbir şüpheniz olmasın. Belki ameli eksik olabilir, ancak ona Allah yolunda canını feda etmek gibi büyük bir bahtiyarlık nasip olmuştur. Zira bu savaş basit bir savaş değil, bütün küffarla yapılan bir savaş. Küffar haçlı kini ile bu savaşta Türkiye'nin karşısında. Bunu böyle bilin...

Boş ve gayr-i meşru bir dava peşinde koşan her terör örgütü mensubu ise kurşunu yediği an mort gider. Niyeti ne olursa olsun bu böyledir. Çünkü davası meşru değildir. Bu kadar gence yazık oluyor, Oluk oluk cehenneme akıyor.

Türk bayrağındaki hilal İslâm'ı temsil ediyor. Bugün ondan fazla İslâm ülkesinin bayrağında hilal var. Aynı şekilde birçok hıristiyan ülkenin bayrağındaki haç kendi küfrünü temsil ediyor. PKK bayrağındaki kızıl yıldız ise ateist zihniyeti temsil ediyor. Binaenaleyh niyeti ne olursa olsun o bayrak altında öldüğü an, tabutuna küfür bayrağı sarıldığı an iş bitti, otomatik cehennemdesin. İşte delili:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Her kim bir soy sop dâvâsına (halkı) teşvik ederek veya bir soy sop dâvâsı için öfkelenerek hak veya bâtıl olduğu bilinmez bir gaye ile körü körüne açılan (gayesi İslâm olmayan) bir bayrak altında (yani toplanan topluluk içinde) savaşırsa o kimsenin öldürülüşü câhiliyet öldürülüşüdür." (İbn-i Mâce: 3948)

Çözüm Süreci Adı Altında Terör Örgütüne Taviz Verildi.

Teröre taviz döneminden terörle savaş dönemine hızlı ve sert bir geçiş yaşadık. "Çözüm Süreci" adı altında terör örgütüne her türlü taviz verildi. Bugünkü durumun yaşanacağı belliydi. Zira terör örgütünün yetkili ağızları bugünün işaretini uzun zamandır veriyordu. Daha önce defaatle bu konuları yazdık. Tekrar yazmaya gerek yok. Ancak tek cümle söylemek gerekirse; bu terör örgütüne gerçek ve tam bir mağlubiyeti tattırmadıkça, elebaşları etkisiz hale getirilmedikçe bunlar karşımıza Türkiye'nin eşit muhatabı edasıyla çıkma sevdasından vazgeçmeyecektir.

 

PKK ve Kuzey Irak Meselesinde Amerika-Avrupa Ayrışmasının Bize Etkileri:

Amerika ile Avrupa arasında ve Amerika'nın kendi içerisinde "PKK'yı mı kullanalım, Barzani'yi mi kullanalım?", "IŞİD'i kullanalım mı, yok mu edelim?", "Türkiye'ye savaş mı açalım, eskisi gibi sinsi düşmanlık mı yapalım?" gibi sorularla ifade edilebilecek bir ayrışma yaşandığı ehlince malumdur. Bu anlaşmazlıkları Sultan Abdülhamit gibi kendi hesabımıza kullanmak siyasetin icabındandır. Ancak şunu hatırlatmak isteriz ki; Osmanlı o güçsüz halinde bütün Avrupa'nın karşısına bir imparatorluk olarak oturuyordu. Ancak bugün Amerika'nın Avrupa'nın karşısına hâlâ kendimiz olarak oturamıyoruz. Eskiye göre epey ilerleme var. Ancak hâlâ; "Menfaatlerimiz Amerika ile paralellik arzediyor", "Amerika Türkiye himayesinde bir Kürt devleti istiyor" halüsinasyonları görüyoruz. Bunlara şu soruları sormak lâzım:

PKK'yı bu hale getiren sadece Avrupa mıydı? Çekiç gücü unuttunuz mu? Başımıza çuvalı Avrupa mı geçirdi? PYD adı altında PKK'yı Türkiye sınırı boyunca denize çıkartmaya çalışan Avrupa mıydı? Dişimizi göstermesek Amerika bizimle anlaşma yapar mı?... Binaenaleyh biz Hazret-i Allah'a dayanalım, ona göre küffarın karşısına oturalım. Obama'ya, falana filana bel bağlamayalım. Amerika'nın yahudi güdümünde olduğunu akıldan çıkartmayalım. Bugün yahudilere itiraz ediyorlar diye ümitlenmeyelim. Yarın Obama gider yeni bir Bush gelir. Amerikaya güven olmaz. Avrupa zaten ona keza.

Avrupa ile Amerika arsındaki fark şudur:

Amerika Barzani güdümünde büyük Kürdistan istiyor, Avrupa Barzaniyi dolayısı ile Amerika'yı bastırmak ve Türkiye'yi PKK'yı kullanarak parçalamak istiyor. İkisi de bize düşman.

 

Bölgesel ve Küresel Gelişmelere; Yakın Savaşlara Hazır mıyız?

Bilinen bir gerçek var; Amerika Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurmayı çok arzu ediyor.

Soru şu: Bu devlet ilan edildiği zaman sineye çekip, Türkiye toprakları üzerinde de hak iddia etmesine seyirci mi kalacağız, yoksa "Madem Ortadoğu'da sınırlar değişiyor, eski antlaşmalar rafa kalkıyor, şu haklarımı geri verin, Musul-Kerkük benim toprağım" mı diyeceğiz?

Eğer biz imparatorluklar kurmuş bir millet isek, bu soruyu sormak bile abestir. Sınırları değiştirmek küffar için iyi bir hayal olabilir, ancak bu hayal onların aleyhine de olabilir. Olmalıdır da. Hazır mıyız?

Amerika-Rusya harbederse, Rusya dağılırsa; Kafkaslardan, Tataristan'a, Sibirya'daki cumhuriyetlere kadar ortaya çıkacak yeni ülkeler hakkında hazırlığımız var mı? Soğuk savaştan sonra hazırlıksız yakalandık ve Türk Cumhuriyetleri ile gerekli irtibatı kuramadık. Aynı hataları tekrarlayacak mıyız? Hazır mıyız?

İsrail İran'a vurma sevdasından vazgeçmiş değil. Birgün Amerika'yı bu kanala soktuğu zaman ortaya çıkacak duruma hazır mıyız?

Suriye artık toparlanamayacak duruma geldi. Geç de olsa harekete geçtik. Ancak Amerika'ya taviz verdiğimiz için Kıbrıs'taki gibi bir kara harekâtı yapmayacağımız ortaya çıktı. Ne kadar hazırız?

Binaenaleyh haritalar değişiyor. Biz de haritamızı değiştirmeye hazır mıyız? Küffardan medet ummadan hareket etmeye hazır mıyız?


  Önceki Sonraki