Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - "Müttefik"(!) Hikâyeleri Devam Ediyor! - Ömer Öngüt
"Müttefik"(!) Hikâyeleri Devam Ediyor!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Ağustos 2015

 

"Müttefik"(!) Hikâyeleri Devam Ediyor!

Birisi çıksın desin ki; "Biz filan işi Amerika ile beraber yaptık da o işimiz rast gitti." Veyahut desin ki; "Biz Türkiye'nin menfaatine olan filan harekâtı yaparken Amerika bize destek verdi."

 

Suriye'deki durumun iyice çığırından çıkması, PKK ve IŞİD'in aynı anda Türkiye'ye karşı teröre başlaması ülkemizi bir dönüm noktasına getirmiş bulunuyor. Askerî müdahalede bulunup bulunmama noktasında devlet emanetini üzerinde taşıyan yönetim kademesinde uzun zamandır bir fikir birliğine varılamıyordu. Şartların bizi artık ortak bir fikre doğru yönelttiğini söyleyebiliriz.

Ancak burada üzerinde durmak istediğimiz daha öz bir nokta var. Şöyle ki;

Türkiye artık "İllallah!" deyip kendi planını uygulamak niyetiyle askerini sınıra yığdığı zaman, müttefikimiz(!) heyecanlandı, PKK tehditler savurdu, bilimum Amerikan heyetleri gelip-gittiler. Ve yine, yeniden müttefik(!)lerimizle ortak hareket etmeye ikna olduk. İncirlik üssünü ve lüzumu halinde diğer üsleri açma karşılığında işte bize de biraz taviz verdiler. Ancak Amerika en büyük amacına ulaştı: Türkiye'nin tek başına hareket etmesine mani oldu.

Şimdi sormak lâzım: Türkiye'nin yakın tarihinde kesin sonuçlar aldığı askerî başarılarının hangilerinde müttefik(!)lerimizle birlikte hareket ettik?

1992-1998 yıllarında Irak hükümetinin açık-zımnî oluru ile defalarca karadan ve havadan Kuzey Irak'a girdik. Hangisinde müttefik(!)lerimiz yanımızdaydı. 1995 yılında Çelik Harekâtı, 1997 yılında Çekiç harekâtı yapıldı. Binlerce askerle, tanklarla Kuzey Irak'a girdik. Amerika neredeydi? Hangi müttefikimiz destek verdi?

Amerika ne zaman destek verdi: 1999 yılında Apo yakalanırken. Ama tavizini de aldı: İdam edilmeyecek!

Sonrası malum. Biz uyuduk, su uyudu, düşman uyumadı. Nihayet yeniden Kuzey Irak operasyonlarına başlamak zorunda kaldık. 2008 yılında Güneş Harekâtı yapıldı. Kış şartlarında yapılan harekât PKK'dan daha çok Amerika'yı telaşlandırdı. Amerika tehdit dahil her türlü baskıyı kullandı. Bir hafta sonra çekildik. O zaman "Harekât bu kadar planlanmıştı" diye açıklama yaptık.

Çok etkili hava operasyonları yapıyorduk. Ancak 2011 yılında Kuzey Irak'taki bir kaçakçı grubunun öldürülmesinden sonra bunlar da kesildi.

Bunların hangisinde müttefik(!)lerimiz "Oooo, dostumuz Türkiye düşmanları ile savaşıyor, yardım edelim, biz de uçak gönderelim." dedi. Der mi?

Birisi çıksın desin ki; "Biz filan işi Amerika ile beraber yaptık da o işimiz rast gitti." Veyahut desin ki; "Biz Türkiye'nin menfaatine olan filan harekâtı yaparken Amerika bize destek verdi."

Kurtuluş Savaşı'nda, Kıbrıs Savaşı'nda bu müttefik(!)ler cephenin hangi tarafındaydı?

Amerika 2. Körfez Harekâtı'nda Türkiye'nin kapısını çaldığında adeta işgal senaryosunu masaya koymuştu. "Aman kabul edelim, etmezsek şöyle batarız, böyle mahvoluruz!" vaveylaları ortalığı inletirken TBMM onurlu bir karara imza attı. Türkiye bütün dünyanın kahramanı oldu. Bu karar Suriye bataklığına kadarki dış politik yükselişimizin trampleni oldu. Türkiye Amerika'ya "Hayır" demenin bereketini ziyadesiyle gördü. Hâlbuki Amerika ile yapılan bütün işlerde bir bereketsizlik ve büyük zararlar gördük. Amerika'ya masada verilen tavizler elimizi-ayağımızı bağladı. Amerikan aklıyla "Federasyon" zehrini içtik. Barış yapacağız umuduyla PKK fitnesinin iyice yayılmasına fırsat verdik. Ve bu fitne çok daha büyük bir şekilde önümüze çıktı. Adamlar bugün bütün halkı ayaklanmaya çağırıyor, "Evlerinize tünel kazın" diyor, her evi silahlandırıyor, iç savaş provalarını icraata geçirmeye hazırlanıyor.

Biz bileğimiz güçsüz olduğu için bu duruma düşmedik. Yüreğimiz güçsüz olduğu için bu duruma düştük. Yüreğimiz güçsüz olduğu için başımıza çuval geçirdiler. Profesörümüz "Müttefiklerimizle birlikte hareket edelim." dedi. Diplomatımız "Biz NATO üyesiyiz, müttefiklerimiz var." dedi. Askerimiz "Amerika'ya rağmen bir şey yapamayız." dedi. Siyasetçimiz "Aman Amerika'yı karşıma almayayım, ayağımı kaydırırlar." diye düşündü.

Teröristler polisimizi, askerimizi öldürürken başsağlığı için telefon açan müttefik(!)lere acaba birisi de çıkıp "Şu köpeklerinizi bağlayın, yoksa..." diyebiliyor mu?

Ey Millet! Senin halin bu. Kimsede kabahat arama.

Küffar Osmanlı'yı yıkmak için Arabistan'da Vehhabi terörünü, Anadolu'da Hınçak-Taşnak terörünü beslemiş, büyütmüş ve her türlü desteği vermişti. Bugün de özelde Türkiye'yi genelde İslâm Dünyası'nı yıkmak için Arap ülkelerinde, Ortadoğu'da IŞİD terörünü, Anadolu'da PKK terörünü besliyor, büyütüyor ve her türlü desteği veriyor.

Türkiye'nin güçlendiği ve Ortadoğu ve İslâm dünyasına açılıp genişlediği günlerde yaşanan bu terör ortamı bir tesadüf değildir.

Küffar Ortadoğu'da, İslâm dünyasında çıkarttığı bu büyük fitneyi daha da büyütmek istiyor. Devletler yıkılıyor, ordular dağıtılıyor, İsrail Savunma Bakanı "Suriye, omlet olmuş bir yumurta gibi. Omletten yumarta yapamazsınız." diyor. Ortaya çıkan boşluk; kaos ile, anarşi ile, terör ile, katliam ile dolduruluyor. İnsanlar boğazlanıyor, mallar yağmalanıyor, namuslar tarumar ediliyor; en büyük darbe İslâm'a ve müslümanlara vuruluyor.

Terörle mücadele kılıfı altında ise terör örgütleri semirtiliyor. İşi biten, işe gelmeyen bombalanıyor; işe gelenin önü açılıyor, her türlü destek veriliyor. Görüntüye bakarsanız ABD ve müttefikleri IŞİD'le mücadele ediyor. Ancak icraata bakıldığında yerine göre semirtildiklerini, yerine göre köreltildiklerini görüyorsunuz. Nitekim daha işin başında "Bu mücadele uzun soluklu" lafları ile sahaya çıktılar 5-10, hatta 10-20 yıllık süreçten bahsettiler.

Türkiye'nin büyümesini ve nüfuzunun artmasını ne Vatikan ister, ne Amerika ister, ne yahudi ister, ne Avrupa'sı ister, ne de Rusya ister. 1. Dünya Savaşı'nda İngilizler Kudüs'ü ele geçirdiğinde müttefikimiz olan Almanlar bayram yapmıştı. Küffar icraatını yapıyor. Bunda garipsenecek bir durum yok. Zira 1000 yıldır aynı icraatı yapıyorlar. Garip olan küffarla paralel bir yol tutanların, kendilerini vatanperver ve müslüman zannetmesidir.

Operasyon yaparız, yapmayız; çok askerle gireriz, az askerle gireriz; şöyle veya böyle hareket ederiz... Bunlar da önemli ancak esas önemli olan, öz duygu ve niyet:

Bilekten önce iman ve yürek...


  Önceki Sonraki