Bekir bin Kilâb oğulları'nın bir kolu olan Kurata, Necid civarında oturmaktaydı.
Resulullah Aleyhisselâm Muhammed bin Mesleme -radiyallahu anh- kumandasında otuz kişilik bir süvari birliğini Muharrem ayında onları dağıtmak için gönderdi. Mücâhidler gündüzleri gizlenerek, geceleri ilerleyerek Darıyye denilen yere kadar geldiler. Medine'ye yedi günlük mesafede bulunan Darıyye'de Muhârib oğulları'ndan bir grupla karşılaştılar. Birden baskın yapıp bazılarını öldürdüler, sağ kalanlar kaçtılar, kaçanlar takip edilmedi.
Daha sonra Bekir oğulları'nın bulunduğu yere kadar ilerlediler. Âniden bir baskın yaparak on kadar adamını öldürdüler, bir kısım deve ve davarlarını ganimet olarak aldılar.
Her iki baskından yüz elli deve ile üç bin davar ganimet elde edilmişti. Sürü ile beraber Medine'ye hareket ettiler.
•
Dönüşlerinde Medine yakınlarında Hanife oğulları'nın ileri gelenlerinden Sümâme bin Üsal'ı yakaladılar. Sümâme Mekke'ye Umre haccı yapmaya gidiyordu. Medine'ye getirdiklerinde Resulullah Aleyhisselâm'ın huzuruna çıkardılar. Kendisine esir muâmelesi yapılmasını, fakat incitilmemesini emir buyurdu. Bunun üzerine Mescid'in direklerinden birine bağladılar.
Resulullah Aleyhisselâm Sümâme'nin yanına vararak: "Gönlünde ne var ey Sümâme?" diye sordu. Sümâme mahçup bir halde: "Yâ Muhammed! Gönlümde hayır var. Eğer beni öldürürsen kanlı bir katili öldürmüş olursun. Beni bağışlarsan, iyilik bilen bir kimseye iyilik etmiş olursun. Kurtulmam için fidye istersen, dilediğin kadar iste!" dedi.
Resulullah Aleyhisselâm onun bedelsiz salıverilmesini söyledi. Sümâme serbest bırakılınca Allah-u Teâlâ kalbine İslâm sevgisi düşürdü. Kelime-i şehâdet getirerek müslüman oldu. Hacc'a niyet etmişken yakalandığını, şimdi ise ne yapması gerektiğini sordu. Resulullah Aleyhisselâm Sümâme -radiyallahu anh-i selâmetle müjdeledi ve niyetlenmiş olduğu Umre'yi yapmasını kendisine emretti.
Sümâme -radiyallahu anh- Mekke'ye girince müşrikler onu yakaladılar ve: " Demek ki sen dinden çıktın öyle mi?" dediler. O ise: "Hayır çıkmadım. Fakat ben dinin hayırlısına tâbi oldum. Vallâhi Resulullah Aleyhisselâm'ın izni olmadıkça size Yemâme tarafından bir arpa tanesi bile gelmeyecek!" dedi.
Memleketine döndüğünde Mekke'ye zâhire yüklenmesine engel oldu. Kureyşliler son derece daraldılar. En sonunda Ebu Süfyan'ı Medine'ye göndererek şikâyet ettiler. Resulullah Aleyhisselâm ricâlarını kabul etti. Sümâme -radiyallahu anh-e yazı yazarak mâni olmamasını söyledi. O da öyle yaptı.
Huzeyl kabilesi'nin Lihyan oğulları kolu Hicret'in dördüncü yılında Bi'r-i maûne mevkiinde yetmiş kadar müslümanı hunharca şehit etmişlerdi. Reci mevkiine irşad için gönderilen İslâm birliğini kuşatıp Âsım bin Sâbit -radiyallahu anh- ve arkadaşlarını şehit edenler de yine bu kabileden kimselerdi.
Bi'r-i maûne fâciası haberinin Resulullah Aleyhisselâm'a ulaştığı gece Reci' fâciası haberi de gelmişti. Onların öçlerini almak üzere Lihyanlılar'ı bulup ansızın baskın yapmayı tasarladı. Bunun için Hendek savaşı'ndan sonra sefere hazırlanmalarını Ashâb'ına emretti.
Yerine Abdullah bin Ümmü Mektum -radiyallahu anh-i vekil bırakarak iki yüz kişilik bir kuvvetle yola çıktı. Güya Şam'a gidiyor gibi görünerek süratle hareket edip Ashâb-ı kiram'ı şehit ettikleri yere geldi, şehitlere duâ etti. Lihyan oğulları müslümanların gelişini duyunca dağ başlarına kaçmışlardı, hiç kimse yakalanamadı.
Oradan Usfan denilen mevkiye vardı. Burası Mekke'ye yakındı. Kureyş'e gözdağı olmak üzere Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-i on iki süvari ile Mekke tarafına gönderdi. Hiç kimseye tesadüf edemediler. Nitekim Mekkeliler bunu duymuş, korkuya kapılmışlardı.
On dört gece sonra tekrar Medine'ye dönüldü.
Gâbe, Şam yolu üzerinde Medine'ye on iki mil uzaklıkta bulunan bol sulu, sık ağaçlı bir yerdi. Resulullah Aleyhisselâm'ın beşte bir ganimet mallarından sağmal yirmi devesi bu otlaklarda yayılıyor, sağılan sütler her gece Medine'ye getiriliyor, Resulullah Aleyhisselâm'ın hâne halkı o sütlerle geçiniyordu.
Ebu Zerr-i Gıfârî -radiyallahu anh- Gâbe merasında oğlu ile birlikte bu develeri güdüyor, hizmetçisi Ebu Rebah da nezaret ediyordu. Gatafân oğulları'ndan Fezâre kabilesi'nin reisi Uyeyne bin Hısn kırk atlı ile gelip baskın yaptılar. Çıkan çatışmada oğlu Zerr'i öldürdüler, develeri alıp götürdüler.
Durum Resulullah Aleyhisselâm'a haber verilince baskıncıların arkasından derhâl Sa'd bin Zeyd -radiyallahu anh- kumandasında bir süvari birliği gönderdi. "Ben arkadan gelinceye kadar baskıncı müşrikleri takip et!" diye emretti.
Daha sonra Abdullah bin Ümmü Mektum -radiyallahu anh-i yerine vekil bırakarak beş yüz kişilik bir kuvvetle Gatafân'a doğru yola çıktı.
İslâm süvarileri Zû Kared denilen yerde baskıncı müşriklere yetişerek onlarla en şiddetli şekilde çarpıştılar. Elebaşları öldürüldü, sağ kalanlar kaçtılar. Develerin onunu geri aldılar. Müslümanlardan Muhriz bin Nadle -radiyallahu anh- şehit oldu.
Resulullah Aleyhisselâm daha sonra ordusu ile Zû Kared'e gelerek bir tepenin üzerinde karargâhını kurdu. Etrafı araştırmak maksadıyla burada bir gün bir gece bekledi, sonra Medine'ye döndü.
Kureşliler Hendek savaşı için Mekke'den çıktıklarında Esed oğulları da yurtlarından hareket ederek, müslümanlarla savaşmak için yolda onlara katılmışlardı. İslâm düşmanları hiçbir şey yapamadan çekilip gittikten sonra, en yakından başlayarak birer birer onlara hadlerini bildirmek gerekiyordu. Kureyza yahudileri hemen cezalandırılmışlar, sıra Esed oğulları'na gelmişti.
Resulullah Aleyhisselâm kırk kişilik bir askeri birliği Ukkaşe bin Mıhsan -radiyallahu anh-in kumandası altında Necid yolu üzerinde bulunan Gamr'e gönderdi.
Esed oğulları, müslümanların kendilerine doğru gelmekte olduklarını haber alır almaz kaçıp dağıldılar. Mücâhidler oraya varınca kimseyi bulamadılar, savaş yapmadan geri döndüler. Beraberlerinde ganimet olarak iki yüz deve bulunuyordu.
Sa'lebe ve Enmar oğulları'nın yurtlarında kuraklık hüküm sürdüğü için, bunlar Medine'nin yaylım hayvanlarını yağmalamak hususunda karar almışlardı.
Resulullah Aleyhisselâm bu haberin doğru olup olmadığını tahkik ettirmek için Muhammed bin Mesleme -radiyallahu anh- başkanlığında on kişilik bir keşif birliği gönderdi.
Müşrikler keşif birliğinin geldiğinin farkına vararak gizlendiler. Yüz kişilik bedevî grubu âniden onları kuşattılar ve oka tuttular. Daha sonra mızrakları ile saldırarak mücâhidleri şehit ettiler. Muhammed bin Mesleme -radiyallahu anh- ağır şekilde yaralanarak baygın düştü. Tesadüfen oradan geçmekte olan bir müslüman, şehitlere rastladı. Muhammed bin Mesleme -radiyallahu anh-e yemek ve su ikram etti, sonra da bindirip Medine'ye getirdi.
Muharip, Sa'lebe ve Enmar oğulları böylece düşmanlıklarını, niyetlerinin kötülüğünü açığa vurmuş oldular.
Resulullah Aleyhisselâm hem yaylımdaki hayvanlara onların baskında bulunmalarını önlemek, hem de şehit ettikleri müslümanların intikamını almak üzere Ubeyde bin Cerrah -radiyallahu anh- başkanlığında kırk kişilik bir kuvveti Zül-kassa'ya gönderdi. Mücâhidler bütün gece yürüdüler, sabaha karşı arkadaşlarının şehit edildikleri yere geldiler, orada toplanmış bulunan müşrik bedevîlere âniden baskın yaptılar. Fakat bedevîler dağılıp dağ başlarına kaçtılar. Kaçarlarken geride bıraktıkları davar ve develerle, elbise ve ev eşyası ganimet olarak alındı, hepsi de Medine'ye getirildi.
Kureyş müşrikleri Hendek savaşı için Medine üzerine yürüdüklerinde Süleym oğulları da yedi yüz kişilik bir kuvvetle onlara katılmışlar, Medine'yi onlarla birlikte kuşatmışlardı. Artık Süleym oğulları'nı da cezalandırma zamanı gelmişti.
Resulullah Aleyhisselâm bu maksatla Zeyd bin Hârise -radiyallahu anh-i askeri bir birliğin başına geçirerek Süleym oğulları'na gönderdi.
Mücâhidler Cemum'a vardıkları zaman, Süleym oğulları'nın konak yerlerinden birine ansızın baskın yaptılar, bir hayli deve, davar ve esir alarak Medine'ye döndüler.