"Şiddet nedir?" diye sordu öğretmen okul öncesi oyun evinin küçük çocuklarına. Bu soruyu sormasının nedeni, çocukların son günlerde oyun oynarken birbirlerine karşı şiddet uyguluyor olmaları ve bu sebeple ailelerden gelen şikayetlerin artması idi.
Herkes sıra ile söz aldı. Kimi "yıkmak, yakmak, ateş, parçalamak" dedi. Kimi "acı, gözyaşı, ağlamak" dedi. Fakat biri öğretmeni çok şaşırtan bir cevap verdi, "Saat" dedi. "Saat mi?" dedi öğretmen. Kendinden çok emin bir şekilde "Evet" dedi küçük Enes. Yemek saatinin gelmiş olmasından dolayı, bu son cevapla çocuklar yemeğe indiler. Fakat bu cevap öğretmenin kafasına çok takıldı. Eğer bir çocuk kendinden emin bir şekilde şiddet denilince aklına saat getiriyorsa mutlaka o çocukta saat ve şiddetin birbirleri ile bir bağlantısı olmalıydı. Ama bu bağlantı neydi? "Nasıl? Niçin? Neden?" gibi sorular öğretmenin kafasında dolaşıyordu.
Öğretmenin merakı üzün sürmedi. Enes'i erken almaya gelen annesi, öğretmeninden çantasını istedi. Öğretmeni üzerinde bir çizgi filim kahramanının resmi bulunan Enes'in çantasını askıdan almak için elini uzattığında bütün taşlar yerine oturdu. Öğretmenin beynindeki soru firtınası duruldu, çözmekte zorlandığı bir proplemin sonucunu bulan biri gibi sevindi. Tebessüm ederek: "Tabi ya! Şiddet saat demek" dedi. Küçük Enes'in çantasında, saati ile meşhur şiddet sahneleri uygulayan çizgi filim kahramanı "Ben10 (BenTen)" vardı. Iki gün önce oyuncak gününde de Enes o kahramanın saatini getirmişti. Hatta o gün bir arkadaşı Enes'i burnundan ısırmıştı. Kimbilir o saatin psikolojisi ile arkadaşına nasıl bir yaklaşımda bulunmuştu.
Birkaç gün sonra velilere yönelik seminer yapıldı ve ailelere aşağıdaki konular ile ilgili bilgiler verildi:
Şiddet; güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan hareketlerin tümü olarak tanımlanabilir.
On iki yaşın altındaki çocuklar ekranda gördükleri şiddet görüntülerini doğru yorumlayamazlar. Ekranda, ailesinde ve sokakta şiddet gören çocuklar, şiddetin normal ve uygulanabilir olduğu mesajını alırlar. Çocukların düşüncesine göre ekranda görünenler ve büyüklerin yaptığı doğrudur. Senaryo ve gerçek kavramını ayırmak çocuklar için pek mümkün değildir. Bu nedenle çocuklar "Doğru olmasa, neden büyükler böyle davransın ki?" diye düşünürler ve en sık gördüğü ekran kahramanlarının ve yetişkinlerin davranışlarını örnek alırlar. Çocuklar, büyüklerin yol göstericiliğine ihtiyaç duyarlar ve onların davranışlarını örnekleyerek kendi davranışlarını inşa ederler.
Çocukların oynadığı yaygın bilgisayar oyunlarının birçoğunda adam öldürerek ya da hırsızlık yaparak puan kazanılmaktadır. Bu oyunların sürekli oynanması şiddetin normalleşmesi ve bu konuda çocuk vicdanlarının duyarsızlaşması gibi sonuçları doğurmaktadır. Vurup öldürmek gibi kötü bir fiille, puan kazanma gibi olumlu bir sonucun çocukların zihninde yüzlerce kez eşleştirilmesi çocukları hissedememeye, duyarsızlaşmaya sevk etmekte, bu da şiddete meyli arttırmaktadır. Televizyonda çocukların izlediği haberler, diziler ve çizgi filmler çocukların şiddete alıştırıldığı diğer elektronik mecralardır. Dikkat ederseniz çizgi filimlerde öfke eyleme yani şiddete bilinçli bir şekilde dönüştürülmektedir. Örneğin; fare kedinin kafasına kafasına vurur ancak bir şey olmaz. Bu gibi sahneler ile medya çocuğun beynini tohumlamaktadır.
Son otuz yılı aşkın bir süreçte, kitle iletişimi üzerine yapılan araştırmalar, medyadaki şiddet sahnelerine maruz kalmanın, çocuklarda saldırgan davranışları arttırdığını kanıtlamıştır.
Şiddeti tetikleyen en önemli faktörlerden biri de olumsuz aile ortamıdır. Şefkatten yoksun, ebeveyni ile sürekli bir çatışma ortamında büyüyen, ebeveynin aşırı baskı ve dayağı altında yetişen çocukların şiddet uygulamaya daha meyilli oldukları gözlenmiştir. Aynı şekilde istismar edilen (hakaret edilen, dövülen, taciz edilen) çocukların davranışlarında da daha çok şiddet görülmektedir. Çocuklarını öfkeyle, dayakla büyüten bir anne, onların yüreklerinde sevgi değil öfke biriktirmektedir. Ayrıca anne-babası tarafından şiddete maruz kalmayan ama itici, soğuk ve ilgisiz yetiştirilen çocuklarda da şiddet davranışları görülebilmektedir.
Nefsin tabiatında bulunan öfke; aktarılan, yayılan ve bulaşan bir duygudur. Bu duygu, yanlış beslendiği ve yönlendirildiği zaman sağlıksız sonuçları ve şiddeti doğurabilmektedir. Her insan öfkelenebilir, ancak öfke karşısında gösterilen şiddet doğru bir davranış değildir. Çocuklara öfke duygularını kontrol etmeyi öğrettiğimizde ve şiddetin kaynaklarından onları uzak tuttuğumuzda sağlıklı bir toplumun temellerini de atmış olacağız.
Allah-u Teâlâ mü'minleri Âyet-i kerime'sinde:
"Öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler." (Âl-i imran: 134) diye tarif buyurmuştur.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de bu konuda Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun, öfkesi geçerse ne âla, geçmezse yatsın."
"Gerçek pehlivan, öfkelendiği zaman nefsine hakim olandır."
"Öfke şeytandandır, şeytan ateştendir, ateş ise su ile söndürülmektedir, öyleyse biriniz sinirlendiği zaman abdest alsın."
Küçük yaşta çocuklarımızın öfkelerini abdest alışkanlığı ile yatıştırmayı öğretebilenlerden olmak ümidi ile...