Hiçbir şey kendiliğinden olmuyor, her şeyi yaratan O'dur.
"Allah her şeyin yaratıcısıdır." (Ra'd: 16 - Zümer: 62)
O yarattığı için her şey O'na muhtaçtır.
Allah-u Teâlâ Vetekaddes Hazretleri vardır ve birdir. O "Ehad"dır. O'ndan başka bir mevcut yoktur. Her şey O'na muhtaçtır.
"De ki: O Allah bir tektir. Allah Samed'dir." (İhlâs: 1-2)
O birdir, her şey O'nun yaratması ile meydana gelmiştir. Yaratan, yaşatan, yöneten O'dur. Vücut O, mevcut O.
Her şey bir perdeden ibarettir. Her şeyin içinde O var. Yalnız kişinin içinde değil, her şeyin içinde O var.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"İçinizde... Görmüyor musunuz?" (Zâriyât: 21)
Buyurduğu halde, sen içinde Cenâb-ı Rabbül-âlemin'i mi gördün, yoksa kendini mi gördün? Bir düşün, aklını ve ilmini bir yokla, hakikatta âlim misin, câhil misin? Bak da kararını ver.
Sen bir maskeden ibaretsin. O maske seni sen olarak gösteriyor. Halbuki maskenin altında, içinde yine O var.
Çünkü Âyet-i kerime'sinde:
"Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz." buyuruyor. (Vâkıa: 85)
İşte bu hâli söylerken yaşamak lâzımdır.
Bu gerçeğe nâil olanlar Mukarrebler ve Sıddıklar'dır.
O; O'nu görüyor, kendisinin de bir maskeden ibaret olduğunu, o maskenin de bir paçavradan ibaret olduğunu görüyor.
O'nun yanında maskenin, paçavranın ne hükmü var? O'nu görenlerin gerçeği budur.
Amma sen O'nu görmediğin için, kendini gördüğün için, âlim ve allâme sandın, câhil olduğunu da bilemedin.
Aslında her şey O'dur, ötesi perdedir. Sen de bir perde, yer de bir perde, gök de bir perde, kâinat da bir perde, Arş da bir perde. Yani her şekil bir perdeden ibarettir.
Fakir, Hazret-i Allah'ı o lütufla tecelli ettiği zaman görüyorum. Kendimi de bir perde olarak, bir maske olarak görüyorum.
Bazı tecelliyatlar olur, kendimi zerre olarak yani Âyân-ı sâbite olarak görürüm. Ubudiyetimi zerre olarak yaparım.
Şu halde hep O.
Zerreyi de O halketti, kürreyi de O halketti, seni de, kâinâtı da O halketti. O'ndan başka bir mevcut yok zaten. Var olan O...
Vücut O, mevcut O.