Silahlanma yarışı devam ediyor. Başta ABD olmak üzere küresel emperyalizmin başını çektiği kölelik düzeninin tetikçileri silah üretimine hız vererek kasalarını doldurmaya, insanlığı kırdırmaya devam ediyorlar.
Son yapılan araştırmalara göre ekonomileri çöküşe geçen silah üreticisi ülkeler bir kalkınma hamlesi olarak yeni silahlar üretmekte ve onları müşterilerine satarak zenginliklerini sürdürmektedirler. Bazı ülkeler ekonomik büyümeleri durmaya ve refah seviyeleri düşmeye başlayınca yeni çatışma alanları oluşturmakta, yahut da çatışmaları körüklemektedirler. Böylece başkalarının kanlarının, ölümlerinin üzerinden iktisadi gelişmişliklerini sürdürmeye, refah seviyesini üst düzeyde tutmaya çalışmaktadırlar.
Ülkeler karıştırılıyor, savaştırılıyor. Silah üreticisi ülkeler ise vuruşan bu ülkeleri barıştırmaya(!) çalışıyorlar, el altından silahlarını satmayı da ihmal etmiyorlar. İran-Irak savaşı gibi. Libya'daki, Suriye'deki, Sudan'daki iç çatışmalar gibi. Yeni çatışma alanları oluşturulacağından kimsenin kuşkusu olmasın.
Güney Kore, Kuzey Kore'nin baskı ve tehditlerini her an göz önünde bulundurarak son 5 yılda dünyanın en büyük 8. silah ithalatını gerçekleştirmiştir. Avustralya ise silah ithalatını son 5 yılda yüzde 83 oranında artıran ülke olmuştur.
Dünya silah üretimi her geçen gün artmasına rağmen kısmen sakin geçen 2012 yılında toplam silah satışında bir önceki yıla göre yüzde 4.1'lik bir düşüş yaşanmıştır. Silah sanayii tekelleri bu açıkları kapatmak ve daha fazla kâr sağlamak için yeni müşteriler(!) bulmaktan geri durmayacaklardır.
Merkezi İsveç'in başkenti Stockholm'da bulunan Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) raporuna göre; En fazla silah üreten 100 firmanın toplam silah satışı 2012 yılında 395 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. En fazla silah üreten 100 firmanın 73'ü burada bulunmakta ve başı ABD firması Lockheed Martin, Boeing, General Dynamics almaktadır. Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya sıradaki ülkelerdir. Bunları Asya kıtasında Rusya, Çin, Hindistan takip etmektedir.
Türkiye'den ASELSAN 2012 yılında gerçekleştirdiği 870 milyon dolarlık satışla listede 85. sırada yer almıştır. ABD'li silah üreticisi Lockheed Martin ise ilk sırayı 36 milyar dolarlık satışla elde etmiştir.
Batılı ülkelerin hükümetleri silah sanayini kârlı bir getiri olarak görmektedirler. ABD eski başkanı T. Roosevelt; "Her türlü savaşı selamlarım. Savaş ABD'nin sağlık sigortasıdır. Her on senede bir dışarıda savaş yaşamaz isek bu savaşı içimizde yapmak zorunda kalabiliriz." derken yine aynı ülkenin barışsever(!) eski başkanı W. Wilson da; "Bedeli ne olursa olsun bankalarımız, askeri sanayimiz ve şirketlerimiz için yabancı pazarlar bize ait olmalıdır."diyerek zihniyetlerini ortaya koymuşlardır.
Dünya kaynıyor, ülkeler savaşıyor. Bu yarış durmadan devam ediyor. Bu silahlar şu ya da bu şekilde birlikte ateşlendiği zaman dünyayı 'on kere yıkacak' boyuttadır.
Silah üretim ve pazarlama sanayinde baş döndürücü rakamlar bulunmaktadır. 70 trilyon dolarlık dünya GSYH'nin 2.8 trilyon dolarlık kısmının her yıl silah sanayine, askeri harcamalara gittiği biliniyor. Yaklaşık 3 trilyon dolar civarında olan bu harcamaların dünyanın ıslahı, yoksulluğun önlenmesi gibi alanlarda kullanılması halinde dünyanın nasıl bir şekil alacağını düşününüz. Bütün yeryüzündeki sefalet bir yıl içinde ortadan kaldırılabilir. Ama savaş baronları, silah sanayinin ağa babaları ve onların ellerinde oyuncak olan ülke idarecileri kavga çıkarmaya, savaşları tetiklemeye, kaos ortamını körüklemeye devam ediyorlar. Kavga edenler silah alıp fakirleşirlerken, satanlar daha çok zenginleşiyorlar.
ABD önümüzdeki on sene zarfında nükleer silahların modernizasyonu, yeni nükleer silah teknolojisi üretimi, bakım ve deneyler için milyarlarca dolar para harcayacak.
Petro-dolar Körfez krallıklarının sadece 2013'te silah için harcadıkları miktar: 123 milyar dolar. Suudi Krallığı 67 milyar dolar ile ilk sırada. Bu ülke silah ithalatında dünyada ilk sırada bulunmaktadır. S. Arabistan ve Körfez ülkeleri silah ithalatının yüzde 46'nı ABD'den gerçekleştirmişlerdir.
Küçük ama bir o kadar zengin Katar yeni silah alımıyla dikkat çekmektedir. Türkiye'den 17 Sahil Güvenlik Botu almak için sipariş veren Katar dev petrol ve doğal gaz yataklarına sahip bir Körfez ülkesidir. Şu anda dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatçısıdır. Bunu deniz yoluyla gerçekleştirmektedir. Deniz savunmasına ağırlık vermektedir. ABD, Almanya, Çin, Türkiye ve Fransa'dan 23 milyar dolarlık silah alımı anlaşması imzalamıştır. Katar; Boeing'den 24 adet AH 64E Apaçi Helikopteri, üç adet 737 Airborne Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemli Hava Aracı alacak. Raytheon firmasından 2 milyar dolar ödeyerek Patriot füze savunma sistemi ve Javelin füzelerini sipariş etmiştir. Fransa ile de 22 adet NH90 Askeri Helikopter ve 2 adet Airbus İkmal Tankeri anlaşması yapmıştır.
Bütün bu silah alımlarını Körfez ve Ortadoğu ülkelerine karşı kendilerini korumak ve komşu İran'a karşı mukabele etmek ve yükseleceği düşünülen iç tehlikelere karşı koymak için yaptıklarını söylemektedirler. Diğerleri de aynı ve buna mümasil gerekçelerle silahlanma yarışında geride kalmamak için çalışmalarını sürdürmektedirler.
Hindistan silah alımını yüzde 111 artırarak önceliği yüzde 75'lik alımla Rusya'ya vermiş, bu ülkeden silah alımı yapmıştır. Bahsi geçen bölge ülkeleri yoksullukla boğuşan ülkelere 'sadaka' bile vermekten kaçınmaktadırlar. Silah ticareti ülkeleri birbirine bağlıyor!, dost yapıyor!, birbirlerinin kucaklarına oturtuyor. Çin, Rusya, ABD bölge ülkelerine silah ihracatında bulunurken bunu siyasi, iktisadi nüfuz alanlarını genişleterek yapıyor. Azerbaycan, Bangladeş, Pakistan, Sudan, Uganda, Kore silah alımını kotalarını artırarak devam ettirmişlerdir.
Ekonomik olarak zor bir dönem yaşayan ABD, savunma harcamalarında kısıtlamaya gidilmesi, ordudaki 520 bin olan asker sayısının 450 bine indirilmesi kararını almıştır. Kongre'de çok ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Savunma Bakanı C. Hagel; "13 yıldır Irak ve Afganistan gibi bölgelerde uzun süreli kara savaşları döneminden uzaklaşılması, daha küçük ama daha iyi eğitimli birliklerin her türlü düşmanla başa çıkacak tarzda olması gerektiğini" söylemiştir. Karar gerekçesi; "Üç temel amaçlarının olduğunu, bunların iç güvenliği sağlamak, küresel savunma sistemi oluşturmak ve savaşları kesin olarak kazanmak. Ayrıca savaş değil terörizmle ve aşırı güçlerin başvurduğu şiddetle de mücadele edebilecek küçük, hareketli ve vurucu gücü yüksek bir ordu kurmak" olarak belirtiliyor.
Suriye'de krizin tarafı değilmiş gibi bu ülkede ortaya çıkan-çıkarılan-iç savaşın durdurulması, insani ihtiyaçların karşılanması, çevre ülkelere zararın azaltılması amacıyla 1.1 milyar dolarlık kaynak aktarılmış. Ayrıca Suriye muhalefetinin desteklenmesi ve demokratik geçiş reformlarının yürütülmesi için 430 milyon dolar ayrılmış. Afganistan, Pakistan ve İran gibi ülkelerle ilgili programlar için de 5.1 milyar dolar öngörülmüş. ABD'nin milli çıkar ve güvenliği için bu ülkelerin istikrar(!) ve kalkınması(!)nın önemine işaret edilmiş.
ABD ve Çin dev harcamalarla silah sanayiinde baş döndürürlerken Rusya nükleer gücü ve füze sistemleri ile dünyaya meydan okumaktadır. Rusya'nın 1800, ABD'nin 2150, Fransa'nın 290 nükleer başlığı aktif durumda iken onları takip eden Çin'in ise 250 nükleer başlıklı füzesi olduğu biliniyor. İngiltere, İsrail, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore nükleer silaha sahip olduğu bilinen diğer ülkeler.
ABD tek süper güç olarak, hızla büyüyen Çin'i kuşatmak ve enerji yollarının tek hakimi olmak istemektedir. Rusya, ABD'nin bu durumundan faydalanmak istemekte ve gerekli adımları atmaktan kaçınmamaktadır.
Silah üretim, pazarlama, satışlarında ABD, Rusya, Çin ilk sırayı kimseye bırakmamaktadırlar. Küçük büyük hemen her ülke ya silah üretmekte yahut da silah almaktadır. Bunlar niçin alınıyor? Kime karşı kullanılacak? Yenilmeyecek, içilmeyecek olduğuna göre...
İnsanlık kendini top yekün katletmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Oysa önümüzdeki yıllarda dünyanın çok çetin gıda ve su kaynaklarına ihtiyaç duyacağı gerçeği ile karşı karşıyayız. Gıda savaşları kapıda. Su savaşları senaryoları zaten yıllardır yapılıyor. Özellikle ülkemizde tarım alanları hızla tükenirken, verimli araziler yabancılara satılırken, su kıtlıkları başlamışken gelecekten nasıl olur da endişe etmeyeceğiz?
Sizce dünya kaynamıyor mu? Bu silahlar günü gelince patlamayacak mı? Dünya bir felakete doğru hızla sürüklenmiyor mu?