Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (166) - Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (14) - Ömer Öngüt
Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (14)
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (166)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Mayıs 2014

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (166)

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî
-kuddise sırruh- (14)

"ANKÂ-İ MUĞRİB FÎ MA'RİFETİ HATMÜ'L-EVLİYÂ ve ŞEMSÜ'L-MAĞRİB" KİTABI

 

Şimşeğin Çakışı ve Sabah Yıldızı'nın Ortaya Çıkışının Vasıfları:

O'na vâsıl olup da ulaşamadığı halde, kifâyetin fevkindeki şeyi talep eden kimseye de ki:

"Hakk'ı, kendisinde vârolan şeyin dışında ve hâricinde tanıyan yok mudur?

O'nu, kendisiyle vasfedilemeyeceği bir şeyle tespit etmek isteyen de yok mudur?

Ayrıca; O'nu yokluk ve tenzîh, takdis ve teşbîhi nefyetme yolu dışında, "Teşbîh" işine göre tanıtıp da kayan olmamış mıdır?"

Ben derim ki:

O Hayy'dır, Mütekellim'dir, Kadîr'dir, Mürîd'dir, Alîm'dir, Semî'dir, Basîr'dir. Halbuki sen de böylesin. O'nun isimleri daha da çoğaltılılırsa; Rahîm'dir, Kâhir'dir derim. [24a] Halbuki sen de busun! Şu halde Zât'ını kendisiyle vasfettiğinden başka bir sıfatla, seni -Sübhânehû- kim vasfedebilir? Senin yaratılışını kendisiyle hâsıl kıldığı ve senin makamlarını ve sıfatlarını gerçekleştirenin dışında bir isimle O'nu vasfetmek mümkün değildir.

Dolayısıyla senden başka "Ayn"ı cihetinden O'nu tespit edecek nerededir? Senin O'nu tanımandan gâye de; kevnî noksanlıkları O'ndan selbetmen ve O'na mürâcaatı kendisine mümkün kılmayan şeyi, ulu olan Rabb'inin kulundan selbetmesidir.

"Kendimi tesbih ederim, şânım ne kadar yücedir!" diyen kimse özlerin altında, işte bu makamda demiştir.

Heyhât! Perde ve örtülerin dışında arıncak başka bir şey, mahkûmiyetin dışında tutulabilecek herhangi bir şey var mıdır?

Peki, tâ ki ondan selb edip arındırıncaya dek; Hakk'ın noksan sıfatları örtmesi, onlardan perdelemesi ne zaman meydana gelir?

Vallâhi işte bu, tenzihin ve gâib ve şâhid hükmü üzere, bildiği halde inkâr edip ayak direyen mülhidin hâletidir. Bunun açıklamasının, O'na bağlılık hususunda O'na karşı bir nâkıslık olduğu zannedilir. Halbuki benim nefsimin, örtülmemesi gereken şeyi örtecek şekilde perdelemesidir. Gerçek bir muvahhid oluncaya dek, mülhid ve onun ondan ârî oluşu işte budur. Nefsim tenzîh edince, zâtım da takdîs edince, noksan sıfatlardan münezzeh olan Bârî tenzîh edilmesi gereken şeylerden tenzîh edilmiş olur.

O'nun Zât'ına karşı değil, helâk edici şeylerden temizlenmeye yönelik, teşbihten yana tenzîh nasıldır?

O, senin arzularının ve suretlerinin tümüyle ilgilidir. Sendeki elbiseyi çıkarıp, sana tenzîh elbisesini giydirerek seni kudsîleştiren Allah'a hamd et!

Sabah yıldızının ortaya çıkışının sendekini itişine ve izâle edişine göre sana yol olup, bu şimşeğin çakışının senin gözündeki perdeyi ve engeli kaldırırsa, bu İlâhî inâyet senin için de sahîh olmuş demektir. [24b] Hilâfet ve velâyet elbisesini giyemesen de, kalemin yazdıklarından daha eskiye âit olan, ilk önceki ilmî sıfat ve seçkin irâde konusunda üzerinde bulunduğun şekilde, onunla da kendi varlığından sıyrılıp çıkarsın.

Bil ki sen, O'na kavuşmaksızın dahi olsa dalâlet cihetinden mânevî sıfatlar hakkında O'na ulaşırsan, yapıp-ettiklerinden de gayrı, her hâlde nefsinin meçhul sıfatlarıyla ondan ayrılırsın. O'nun sıfatlarıyla vasıflanmazsan, seni A'raf sûresi içinde müstağni kılar, o hususta seni iki sıkıntı ve bir yücelme vaktinde inzal buyurduğu menzilde tutar.

O'nun sözü: "Bunlar, çıkmayacakları bir cennete ulaşır; bunlar ise çıkamayacakları bir ateşe ulaşır."şeklindedir. Menfa'at ve zarar ondan kaldırıldığı vakit, beşerî sıfatlardan münezzeh olur.

Allah-u Teâlâ:

"A'raf üzerinde bunların hepsini simâlarıyla tanıyan adamlar vardır." buyurmuştur. (A'raf: 46)

Onlar işte onda ve onlarla olurlar. Bu, her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, bu insânî şahsı kendi sûreti üzere yarattığı ve sırlarını ona tahsis ettiği zaman olmuştur.

Kulun sıfatı, aks ve nüksetmeksizin Hakk'ın sıfatıdır.

Bizim şu gün yüzü görmemiş, işlenmemiş mânevî inciler hakkında kendisine işaret ettiğimiz şeye bir bak ve bu gizliliklerin daha da ötesinde neler olduğunu düşün! Sıfatların bilinmesi hususunda senin yanında husule geleni gerçek olarak kabul et!

Ancak sen, Mabûd'unun hakikati ile ilgili sıfatı keskinleştiren bilgiye de iltifat et; zira ben sana varlığının rükünleri ve asılları hakkındaki vasıfların hasıl kılındığı şeyi sana bildiriyor ve tarif ediyorum. Sende ona karşı herhangi bir ayak sürçmesi ve senden yana hâriçten bir şey bulunmasın. Zât'ıyla sıfatlarına iltihak et ve çoklukla alâkalı sendeki bilgiden O'nu tenzîh et!

[25a] Bu hususta, O'nu Zât'ını bilmek ve tanımak suretiyle O'na kavuşmaya çalış!

Sen, O'ndan yana âciz ve O'nun karşısında düşük ve değersiz olduğuna vâkıf ol; sana Rabb'ini her yoldan tanıtacak ve bildirecek olan Hakk ehlinin ve hakîkati bilenlerin yoluna ayak uydur! Yoksa sen, O'nun dışındaki varlıklardan tenzihi gerçekleştiremediğin sürece, mâsivâdan, yâni O'ndan gayrılarından başka bir şeyi tanıyamaz ve bilemezsin.

Bana: "Sen O'nu biliyorsun!" dersen, ben "Gerçektir" derim; sen yine bana: "Sen O'nu tanıyamazsın!" dersen, ben sana yine "Doğrudur!" derim.

Nefsini nefyetmekten de, isbât etmekten de uzak dur; Zât'ı tenzih ettiğin gibi, hâdis olanı bilmekle ilgili alâkalardan da sıfatları tenzîh et!..


  Önceki Sonraki