Dünyada çok hızlı değişmeler yaşanmakta, iktidarlar el değiştirmekte, yandaş kimseler idare makamlarına getirilmekte, ülkeler kısa ve uzun vadeli çıkarların kurbanı seçilerek geleceğe yürünmektedir.
Gerek Akdeniz ve gerekse Karadeniz tarihten bugüne dünyanın devamlı ilgisini çekmiştir. Yeni araştırmalar her iki denizin petrolle iç içe olduğunu, hatırı sayılır doğalgaz yatakları bulundurdukları gerçeğini ortaya koymuştur. İsrail'in Karadeniz ilgisi nedeniyle Gürcistan'la özel yakınlığı ve stratejik işbirliği dikkatlerden kaçmamaktadır.
Ukrayna Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler arasında stratejik konumu ve toprak büyüklüğü ile Türkiye ve Rusya'dan sonra en önemli üçüncü ülkedir. Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra Rusya ile Batı arasındaki mücadelenin adeta savaşa dönüştüğü bir alan haline gelmiştir.
Ukrayna eski Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra 1991'de bağımsızlığını kazanmıştır. Rusya'nın öncülüğünde kurulan Bağımız Devletler Topluluğu'na üye olmuştur. Baltık Cumhuriyetleri AB ve NATO üyesi ülkeler olarak Batıya yaklaşırlarken Ukrayna Rusya ile birlikte hareket etmek kararını aldı. Ancak meşhur 'Turuncu Devrim' ile Batı dünyası'na yelken açmıştı ki sonra tekrar Rus yanlısı Yanukoviç başkan seçildi. Şimdi tekrar halk ayaklanması ile iktidar değişti.
Bizim de karşı komşumuz olan bu ülkedeki olayları küçük ekonomik sebeplere bağlamak komik olur. Son ihtilâlden önce, 'Avrupa Birliği ile Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşması' Ukrayna Bakanlar Kurulu tarafından reddedilmişti. Amerika'nın da NATO adı altında Karadeniz'e yerleşme planları malûmdur. Geleceğin dünyasında Karadeniz ve çevre ülkeleri kendi güvenlikleri için küresel emperyalizmi bölgeden uzak tutamazlarsa bu bölge yeni bir çatışma alanına dönüşebilir.
Rusya, Putin'in yeniden devlet Başkanı seçilmesinden sonra çok yönlü ataklar yapmaktadır. Avrasya Birliği, Şahghay İşbirliği Örgütü gibi kuruluşlarla enerji kaynaklarını yönlendirme, faydalanma ve geleceğin dünyasında sağlam bir yer edinme gayesindedir. Bunun için Ukrayna başta olmak üzere Karadeniz ve çevresindeki ülkelerle yakın ve sıkı bir işbirliğini ve kendini destekleyecek idare ve grupları elde etmek çabasındadır. İpin ucunu kaçırmamak için ABD ve Batı'nın ataklarına karşı ataklarla cevap vermektedir. Gürcistan'da Batı yanlısı bir iktidar iş başına gelince Abhazya ve Güney Osetya problemlerini ülkenin başına açmaktan çekinmemiştir. Bu ülke için Acaristan büyük önem arz ederken Rusya'nın burayı kaşımak isteyeceği de muhakkaktır. ABD ile Rusya'nın Karadeniz bölgesindeki nüfuz mücadelesi, bölgeyi sıcak çatışmalara sürükleme potansiyeli taşımaktadır. Başta ABD olmak üzere AB üyesi ülkeler Avrasya'nın kapısı mesabesindeki Kafkaslar üzerinde hakimiyet mücadelelerini hızlandırmak, olası bir İran'a karşı savaşta daha fazla pay alabilmek için vatan topraklarımız üzerinde Trabzon Limanı başta olma üzere Samsun Limanı ve Sinop çevresini bir üs olarak kullanmanın yollarını aramaktadırlar.
Rusya'nın Batı pazarlarına ihraç edeceği petrol ve doğalgaz akışının Ukrayna üzerinden daha kolay ve karlı bir şekilde aktarıldığı muhakkaktır. Dünya enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü Rusya ve Hazar bölgesi ülkeleri karşılamaktadır ve Rusya kendi kontrolünde bir enerji akışı istemektedir.
Ukrayna doğalgazını Rusya'dan tedarik etmektedir. Vanalar kapandığı anda bu ülkeye hatırı sayılır bir darbe vurmaktadır. Keza AB ülkeleri de kara kışta Rusya'nın azizliğine uğramışlar neredeyse donma tehlikesi geçirmişlerdi.
Ukrayna ekonomik olarak Rusya'ya bağımlıdır. Hem doğalgazını Rusya'dan almakta, hem de Rus doğalgaz hatlarının geçtiği transit ülke konumundadır. Ukrayna'nın dış ticaretinde Rusya birinci sıradadır. Ukrayna AB ile Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşması'ndan vazgeçtiğinde Ukrayna Başbakanı, Rusya ile 50 milyar dolarlık ticaret hacimleri olduğunu ve ağır sanayi ürünlerinin ihracatının % 75'ini Rusya'ya gerçekleştirdiklerini söyleyerek kendilerine ne kadar muhtaç oldukları gerçeğini dile getirmiştir. Rusya da yeri geldikçe ekonomik ve siyasî şantaj uygulamaktan çekinmemektedir.
Ekonomik sorunları ile baş etmeye çalışan Ukrayna'nın 46 milyonluk nüfus potansiyeli Batının iyi bir Pazar olarak iştahını kabartmaktadır.
Konu sadece Ukrayna'nın Batı ile entegre olup olmaması değildir. Karadeniz ve çevresinin Batının çıkarcı, sömürgeci, kan dökücü politikaları doğrultusunda kullanılması, her geçen gün artan enerji, petrol ve doğalgaz ihtiyacının kendi kontrollerinde kasalarına aktarılması, enerji yollarının ele geçirilmesi, tek kutuplu dünya görüşünün devam etmesi, Avrasya ülkelerinin daha güçlü bir şekilde askeri, siyasi, kültürel ve iktisadi işbirliği içinde birlikte hareket etmelerinin önünün kesilmesi, Türkiye gibi kilit ülkelerin kendi eksenlerinde tutulması gibi birçok amaçları bulunmaktadır.
ABD'nin dünyanın değişik bölgelerinde 4 Deniz Üssü bulunmaktadır. Rusya'nın Suriye'de Tartus Limanı vardır. Kırım Rusya için çok önemlidir. Rus Donanmasının Karadeniz'de rahatça dolaşması için Türkiye'ye şiddetle ihtiyacı vardır. Karadeniz, Rus donanmasının Balkanlarda, Akdeniz'de, Ortadoğu'da rahatça dolaşması için kilit bir denizdir, olmazsa olmazıdır. Karadeniz'in altı Batının iştahını kabartırken Rusya bu enerji denizinden ilgisini uzak tutar mı?
"NATO'nun füze kalkanı'nın önleyici füzeleri Polonya, Romanya, Çek Cumhuriyeti'ne yerleştiriliyor, radarlardan biri de bizim topraklarımızda. Romanya'nın sisteme girişinden üç gün sonra, 31 Ekim 2013'te Rusya, Nükleer caydırıcılık tatbikatı gerçekleştirdi. Aynı gün, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra ilk kez nükleer bomba taşıma kapasitesine sahip Rus Topulev "Blakjack" stratejik bombardıman uçakları da Venezuella-Nikaragua hattında eğitim uçuşu yapıyordu. Böyle bir oyundan söz ediyorum…" (Ardan Zentürk, Star, 03.02.2014)
Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği ve Uluslararası Hidrojen Enerjisi Araştırma Merkezi Başkanı, Miami Üniversitesi Öğretim Üyesi, pek çok ödülün sahibi, ülkemizde pek az kişinin tanıdığı, adına Arjantin'de anıt yaptırılan, hidrojen enerjisinin babası Prof. Dr. Nejat Veziroğlu'nun verdiği bilgileri okuyalım:
"…Dünyanın enerji devleri 10 yıl içinde Türkiye'ye gelecek. Enerjide en şanslı ülkelerden birisiyiz. Gelecekte petrol yerine başka enerji kaynakları bulacağız, bulmak zorundayız. İşte bunların en önemlisi hidrojen. Hidrojen merkezi hangi ülkede ise o ülke gelecekte söz sahibi olacak. Hem ülkemizin hem de dünyanın geleceği açısından hidrojen yaşamsal öneme sahip. Dünya hidrojen enerjisine geçince çevreye zarar bitecek. Petrolden ortaya çıkan harpler son bulacak. Çünkü hidrojen enerjisi son derece kolay bulunan, depolanabilen, ucuz ve çevreci bir enerjidir. Türkiye kilit ülkedir. Bilindiği gibi Karadeniz'in kimi yerinde yüzeyden 80 metre, kimi yerinde ise 150 metreden sonra yaşam yoktur. Buradan aşağılarda-derinde hidrojen sülfür bulunur. Yani denizin yüzeyi dışında bütün kütle neredeyse 'hidrojen sülfür'dür. İşte Karadeniz, sadece enerji bölgelerinin yanı başında olması, geçiş yolu üzerinde bulunması ve hatta zengin petrol ya da doğalgaz rezervlerinin yatıyor olması değil, çok büyük boyuttaki hidrojen zenginliğiyle gelecekte dünyanın en önemli enerji bölgesi-denizlerinden birisi olacaktır.
Önümüzdeki dönem, Karadeniz kıyılarının dönüştürme istasyonları ile dolacaktır. Yabancı şirketler, özellikle petrol şirketleri başta Amasra olmak üzere Karadeniz'de istasyon kurmak istemektedirler… Bu alanda Rusya, Gürcistan, Romanya ve Bulgaristan'da da AR-GE çalışmaları yapılıyor. Ancak Rusya tarafı sığ ve asıl maden bizim kıyılarımızda. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ya da özel sektör yatırım yaparak ticari anlamda hidrojen üretebilir. Dünyanın gelecek enerjisi hidrojen, borularla Avrupa ve Ortadoğu'ya gönderilir. ABD ve Japonya için de sıvı halde hidrojen ihraç edilir…" (2006'da yapılan 3. Ulusal Hidrojen Kongresi. )
Özet bilgi halinde sunmak gerekirse;
Samsun, Sinop, Giresun, Zonguldak açıklarında bu maddeye ulaşmak daha kolaydır. Sadece Karadeniz'in dip sularından elde edilecek hidrojen yakıtından karşılanması durumunda bu bölgenin yaklaşık 180 yıllık enerji ihtiyacının karşılanacağı düşünülmektedir. Karadeniz'in orta bölgelerinde su yüzeyinden yaklaşık yüz metre derinliğe inildiğinde hidrojen sülfür tabakasına rastlanır. Kıyı kesimlerde bu maddeye ulaşma 170 metredir. Ekonomik değeri ise yaklaşık 750 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır.
Karadeniz başka deniz.
Başka bir not daha arz edelim:
Karadeniz'de petrol ve doğalgaz arama çalışmaları sürdürülürken gerek ülkemiz ve gerekse Karadeniz Havzası ve dünya, pek bilinmeyen bir enerji kaynağı ile daha tanışır: Metan Hidrat, ya da Gaz Hidrat (Yanar Buz, Donmuş Gaz). Pek çok ülke araştırmacıları böyle bir eşsiz enerji kaynağını tespit etmişler. ABD, Alman, Rus, Japon, Kanada gibi ülkelerin araştırma ekipleri bu işte başı çekmektedirler. Rus bilim adamları 1960'larda metan hidratın bir enerji kaynağı olacağı iddiasında bulunmuşlar. Karadeniz'in, Türkiye karasuları içinde üç önemli petrol, doğalgaz ve yanar buz-metan hidrat havzası bulunmaktadır. Bunlar Sakarya deltası, Akçakoca ve Kozlu açıkları, Sinop-Samsun Havzası, Giresun-Rize arası açıklarıdır. Bu inanılmaz yeni enerji kaynağının dünyada en çok ve en zengin olduğu deniz Karadeniz'dir ve gizli açık bir çok araştırma, çalışma yapılmaktadır.
Türkiye Piri Reis gemisi ile yaptığı çalışmalarda Doğu Akdeniz'de Kıbrıs yakınlarında ve Karadeniz'de beş yerde rezervlere rastlamıştır.
Şimdi biraz daha gelişen olayların arka planını anladık mı?
Dünyadaki gaz hidrat yataklarının rezervinin yaklaşık olarak 3700 trilyon ila 10 milyon trilyon metreküp arasında olduğu tahmin edilmektedir. Almanya başta olmak üzere ABD ekipleri Karadeniz'de metan hidrat araması yapmaktadırlar. Almanya'nın özellikle Karadeniz üzerinde durması ve Türkiye'nin Karadeniz bölgesi halkına dönük çalışmalar yapması manidardır. Yabancılar buralara akıl almaz ilgi gösteriyorlar. Ukrayna'da olayların patlak vermesini hala insan hakları, demokrasi, tutukluların serbest bırakılması olarak mı değerlendireceksiniz?
Karadeniz daha çok kararacak, kaynayacak, ateşlenecek demek istiyoruz. Birileri bunun fitilini ateşlemek için gün sayıyor. Türkiye ne yapmalı, nasıl davranmalı? Batı'nın kuyruğunda onun imtiyazlarının bekçiliğinin peşinde mi koşmalı, milli hamlelerle geleceğini bölge ülkeleri ile birlikte mi planlamalı?
"-Karadeniz'de petrol ve doğalgaz arama çalışmalarının yoğunlaşması, Alman, İngiliz ve ABD araştırma gemilerinin yanar buz arama çalışmaları, bu gün ve gelecekte Karadeniz'de enerji konusunda kopacak fırtınanın, gerçekleşecek mücadelelerin göstergesidir. Buna bir de Karadeniz'de deniz yüzeyinin hemen altından başlayarak dibe kadar bileşik olarak bulunan ve ayrışması kolay olan hidrojen sülfürü eklemek gerekir.
Türkiye'yi yönetenler, bu çok önemli enerji kaynaklarını koruma, bölge ülkeleriyle birlikte bu kaynaklara sahip çıkma yerine, yabancılara ayrıcalık sağlayan yasaları geçirmekle, hem karşılığında hiçbir şey almadan kendi kaynaklarını küresel güçlere ve petrol şirketlerine devreden adımlarla ulusal çıkarları tehlikeye atmakta hem de bölgenin güvenliğini zedeleyebilecek gelişmelere kapı açmaktadır.
Yakın bir gelecekte dünyanın her açıdan en stratejik bölgelerinden biri olacak Karadeniz, sadece bir enerji koridoru olarak değil, belki de ondan daha fazla bizzat enerji kaynağı olarak küresel güçlerin dikkatini çekmektedir. Karadeniz'de bizleri nasıl bir gelecek bekliyor acaba?" (Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu. Avrasya'nın Kilidi Karadeniz, sh: 112)
Ukrayna'daki olaylara böylesine bakmaz isek yanılgıya düşeriz. Karadeniz'in uzantısı olarak Balkanlar parçalanmış, Kafkaslarda ateş devam etmekte. Suriye büyük bir planın parçası olarak yakılmakta, Bosna yeniden tutuşturulmaktadır.