Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - "Füze İhalesi", "Füze Kalkanı" ve Türkiye'nin Siyasî Konumu - Ömer Öngüt
"Füze İhalesi", "Füze Kalkanı" ve Türkiye'nin Siyasî Konumu
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Kasım 2013

 

"Füze İhalesi", "Füze Kalkanı" ve
Türkiye'nin Siyasî Konumu

"Füze savunma radarı"nın Malatya'ya yerleştirilmesi Amerika ve Batı'yı müthiş derecede memnun ettiği gibi; "Uzun Menzilli Hava Savunma Füzesi" ihalesinin Çinlilere verilmesi kararı da onları ziyadesiyle rahatsız etti.

 

Türkiye'nin "Uzun Menzilli Hava Savunma Füzesi Projesi"nde Çinli CPMIEC (China Precision Machinery Import and Export Corporation) firması ile sözleşme görüşmelerine başlama kararının Batı ülkeleri nezdindeki etkisi epeyce güçlü oldu. MİT Müsteşarı üzerinden yapılan belaltı vuruşların en büyük sebeplerinden birisinin bu olduğunu tahmin etmek zor değil.

 

NATO Üzerinden Türkiye'ye Yapılan Baskı:

ABD Ankara Büyükelçisi "Endişelerimiz var." dedi. "Füzeleri üreten şirkete karşı ABD'de yaptırım uygulanması konusunda iki yürütme kararı ve bir de kanun var. Türkiye ile Çinli bir firma arasında varılması muhtemel anlaşma konusunda büyük endişe duyduğumuz sır değil." diye konuştu.

NATO Genel Sekreteri Rasmussen de alınacak sistemlerin NATO ile uyumlu olması gerektiğine dair açıklamasında "Hangi sistemi alacağına Türkiye kendisi karar verir. Fakat NATO perspektifinden bakıldığında alımı planlanan sistemin diğer ittifak üyelerindeki benzer sistemlerle birlikte çalışabilmesi, uyumlu olması son derece önemli. Türkiye'nin, NATO'nun bu pozisyonunun farkında olduğundan ve Türk makamlarının nihai karardan önce bunu gözönünde bulunduracaklarından eminim. Anladığım kadarıyla nihai karar henüz verilmiş değil" diye konuştu.

İzmir'deki NATO üssünün Amerikalı komutanının açıklamaları da basında şöyle haber oldu:

"İzmir Şirinyer'deki NATO Kara Komutanlığı, geçen yıl kurulmasının ardından operasyon kabiliyetinin ön aşamasını tamamladı. Pazartesi günü yapılan töreni izleyen CNN Türk editörü Ahu Özyurt, üssün komutanı Korgeneral Frederick Ben Hodges ile konuştu. Türkiye'nin Çin'den füze almasıyla ilgili de yorum yapan Korgeneral, "Elbette Çin'den almakta özgürsünüz ancak NATO sistemiyle kullanamazsınız" dedi.

NATO'nun Türkiye için kritik bir önem taşıdığını belirten Hodges, "Suriye'den size yönelik bir tehdit oluştuğunda 28 ülkelik bu ittifak neredeyse rekor denebilecek bir sürede karar aldı ve Patriot bataryalarını getirdik. Bunun ne anlamı var? Bu NATO'nun Türkiye için ne kadar kritik önemde olduğunu bence gösteriyor. Hem de 1952'den bu yana İzmir'de hep bir NATO üssü olmuş, bu Türkiye'nin de ittifaka olan bağını gösteriyor. Ve tabii çevrenize bakın. Ortadoğu, Balkanlar, hemen tepenizde Rusya… Böyle bir coğrafyada biz çevrenizdeki potansiyel düşmanlara da "Bakın burası NATO toprağı" diyoruz. Bir şey yapmaya niyetlenirseniz bilin ki Türkiye NATO'dur" dedi.

"NATO ÇİN YAPIMI SAVUNMA SİSTEMİNE İZİN VERMEZ"

Türkiye'nin çok tartışılan Çin'den füze alma kararını da açık sözlülükle değerlendiren Hodges, "Tabii ki her ülke kendi istediği sistemi almakta özgürdür ama bir ittifakın içinde olmanın temel kuralı, sistemlerin ve prensiplerin birbirleriyle eşgüdümlü olmasıdır" dedi. Türkiye'nin almayı planladığı sistemin NATO'nun anti- balistik füze sistemine hiçbir şekilde entegre olamayacağı için sorun olduğunu belirten Hodges sözlerine söyle devam etti:

Modern silahlar üretilirken, alt yüklenim, yazılım, taahhüt gibi bir dizi alt kalemle karşı karşıyasınız. Fişi takıp hiç sorun yaşamamayı bekleyemezsiniz. Güvenlik açıkları, siber erişim, korsanlık gibi bir dizi sıkıntılar var. Bence NATO Çin yapımı bir savunma sistemini kendi sistemiyle eşleştirmeye hiçbir zaman izin vermez ve vermemelidir. Amerikan, ya da Fransız malı almanız ya da işin ekonomisi değil önemli olan. NATO ile kullanamayacağınız bir malı alıyor olmanız." (23 Ekim 2013, Hürriyet)

"NATO izin vermez.", "Türkiye NATO toprağı"... gibi açıklamalar bize hangi rolün biçildiğinin bir göstergesi. Ve görülüyor ki Türkiye harp kaybetmediği halde yabancı askerî üslere izin vermekle, vatan toprağına yabancı asker sokmakla harp kaybetmiş ülke gibi, "Kunta Kinte" muamelesi görüyor.

Çinliler 1 milyar dolar ucuz teklif verdi, ortak üretimi ve teknoloji transferini kabul etti, füzelerin daha kısa bir zamanda teslimini taahhüt etti. Bu kadar avantajına rağmen adamların hep bir ağızdan "Sen kendi menfaatini düşünemezsin." diye koro tutması enteresan bir durum. Yavuz hırsız misali sanki suç işlemişiz gibi baskı altına almaya çalışıyorlar.

 

Neden Bu Kadar Rahatsızlar?
Mesele Sadece Füze Değil:

Batı bu işe neden bu kadar hazımsız yaklaştı? Türkiye'nin kendi menfaatini kollamasından niye bu kadar rahatsız oldu?

Bunun sebeplerini şöyle sıralayabiliriz:

 

1. Türkiye Müttefik Değil, Rakip Olarak Görülüyor:

Birincisi, biz her ne kadar NATO üyesi ve Batı savunma blokunun bir parçası olsak da Batı Türkiye'yi yüzyıllardır süren "Haçlı Zihniyeti"nin de etkisi ile her zaman bir rakip ve düşman olarak gördü. Türkiye o kadar zayıf düştüğü dönemlerinde bile bizden çekindi, korktu. Bu yüzden hiçbir zaman güçlenmemizi istemediler. Yakın tarihte en büyük zararı müttefik dediğimiz bu ülkelerden gördük. İç karışıklık, terör, ekonomik, sosyal, psikolojik harp.... her türlü sinsi düşmanlığa maruz kaldık.

Ve bizim müttefik diye dilimize doladığımız ülkeler işte tam bu yüzden bizi engellemeye çalışıyor. Türkiye'nin kendi bağımsız teknolojisini geliştirmesini istemiyor.

Çünkü daha önceki yazılarımızda da değindiğimiz gibi füzeyi üreten ülkeler bu füzelerin kendisine veyahut istemediği hedeflere yönelik olarak kullanılmasını engelleyebilmek için gerekli tedbirleri alıyor ve yazılım kodlarını rakip olarak gördüğü ülkeler ile paylaşmıyor. Bu sebeple Türkiye'nin kendi gemisini, füzesini, tankını vs. geliştirmesi müttefiklerimizi(!) fazlasıyla rahatsız ediyor.

Ancak ne yazık ki hâlâ bunlarla "Dostumuz", "Müttefiğimiz" edebiyatı yapıyoruz. Tarihte dünyaya nizam vermiş bu milleti maskara durumuna düşürüyoruz. Düşmanı içimize alıyoruz, sonra da "Düşman bize böyle yapıyor!" diye şikâyet ediyoruz.

 

2. İsrail Etrafında Kontrol Edemediği Hiçbir Güç İstemiyor:

İkincisi; Ortadoğu'daki İsrail faktörüdür.

İsrail özellikle son yıllarda Türkiye'den alıştığı desteği göremediği için Türkiye'yi de düşman olarak görüyor ve kendi güvenliğine tehdit oluşturabilecek kitle imha silahı, uzun menzilli füze vb. teknolojilere sahip olan, olmaya çalışan ülkeleri engellemek için elinden gelen her yolu denemeye çalışıyor.

Nitekim MİT Müsteşarını diline dolayan yahudi haber kanallarının kervanına katılan Amerikan gazeteleri ve gazetecileri de yahudi kimliği ile tanınıyor.

 

3. Türkiye'yi NATO ve Batı Savunma Blokunun Piyonu Gibi Gösterme Gayreti:

Üçüncüsü; Türkiye'nin dünyada oluşan ve oluşturulmaya çalışılan yeni kutuplaşmadan hangisine dahil olacağı büyük önem arzediyor. Zira Türkiye dahil olduğu terazinin kefesini ağdıracak derecede hayati bir konuma ve güce sahip. Bu sebeple bizi kendi savunma bloklarının bir parçası, piyonu yapmaya, böyle bir görüntü vermeye büyük önem veriyorlar.

Türkiye'nin füze ve radarları hakkındaki kararları bu yüzden büyük önem arzediyor.

2011 yılında Malatya'ya Füze Savunma Radarı konulmasına evet dememiz bu açıdan Amerika ve Batı için büyük bir zafer oldu. Biz bu kararı alıncaya kadar peşimizde çok dolandılar. Muvaffak olunca çok rahatladılar. (Bütün musibetler de bu karadan sonra bizi bulmaya başladı.)

Ve bu görüntüyü bozacak her şeyi engellemeye çalışıyor.

Bu yüzden "Füze savunma radarı"nın Malatya'ya yerleştirilmesi kararı ne kadar büyük bir hata ve handikap olmuşsa; bu füze ihalesinin Çinlilere verilmesi kararı da -o kadar büyük olmasa da- ziyadesiyle olumlu bir gelişme olmuştur.

Ancak Türkiye'yi bu kararından döndürmek için çok uğraşıyorlar. Yeni bir zafer kazanmak istiyorlar. Bakalım Türkiye bu kararının arkasında durabilecek mi, müttefik(!)lerinin baskısına boyun eğecek mi? Daha önce NATO Genel Sekreteri seçiminde vb. konularda attığımız geri adımlardan bir tanesini daha atacak mıyız? Dışişleri Bakanı'nın CNNTürk'e konuşurken "İhale sonucundaki sıralamanın başında Çinli şirket var, ancak bu nihai bir tercih değil" demesi bu şüpheyi doğurdu. Amerika her bastırdığında geri adım atan bir ülke mi olacağız? Bekleyeceğiz, göreceğiz.

 

Türkiye Yerli Savunma Sanayiini Geliştirmeye Çalışıyor:

Bilindiği üzere Türkiye son yıllarda yerli savunma sanayiini geliştirmeye, dışa bağımlılıktan kurtulmaya çalışıyor.

Kendi imkânları ile üretemediği alanlarda ortak üretim yoluyla teknoloji transferi yapmaya çalışıyor. ATAK Saldırı helikopteri ihalesi bunun bariz bir örneğini oluşturuyor. İtalyan Agusta Westland firması ile yapılan anlaşma çerçevesinde Türkiye'de üretilen helikopterler epeyce bir yerli karakter kazandılar ve Türkiye'nin istediği şartlara göre dizayn edildiler. Türkiye daha önce hiçbir Amerikan firmasından elde edemediği ihracat yapabilme hakkını da aldı.

MİLGEM projesi ile kendi gemisini, ALTAY projesi ile kendi tankını yapan Türkiye ATAK helikopterinde olduğu gibi kendi imkânları ile geliştiremediği veyahut geliştirmenin uzun zaman alacağı projelerde ortak üretim ile teknoloji transferi şartlarını yerine getiren ülkelere yönelmeye çalışıyor.

Tabii Batılı ülkeler -özellikle Amerika- teknoloji transferine izin vermediği için birçok ihale uzun zaman sürüncemede kalıyor, Türkiye kendi şartlarını dayatmaya çalışıyor. Olmadığı noktada uzun menzilli hava savunma füzesi ihalesinde olduğu gibi alternatif ülkelere yöneliyor.

Türkiye kısa ve orta menzilli füze geliştirmekte epeyce yol aldı. Uzun menzilli hava savunma füzesi edinmek için uzun zamandır bir arayış içindeyiz. Ayrıca Türkiye uydu fırlatma merkezi kurma kararını açıklamış bulunuyor. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında toplanan Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısında Türkiye'nin uzaydan daha fazla istifade edebilmesi amacıyla uydu fırlatma merkezi kurulumu projesinin başlatılmasına karar verildi.

Türkiye Savunma Sanayiinde yerli üretim ve teknolojisini geliştirmekte kararlı hareket ediyor ve -yavaş da olsa- emin adımlarla ilerliyor.

Bu durum dostlarımızı sevindiriyor, düşmanlarımızı ziyadesiyle tedirgin ediyor.

 

Savunma Sanayiini Geliştirme Kararlılığında Görülen İstikrar
Dış Politikada Gösterilemedi:

Türkiye "Tezkere krizi" diye hafızalara kazınan Amerikan askerinin geçişine izin vermeyen meclis kararı ile başlayan ve Malatya'ya füze savunma radarının konulmasına izin vermesiyle sona eren 6-7 yıllık süreçte Amerika'ya karşı duruşu ve hiçbir kutuplaşmaya yanaşmayan siyaseti ile büyük bir prestij kazanmış, dünyadaki itibarı artmış, her kesimle, her ülke ile güven temeline dayanan ilişkiler kurmaya başlamıştı. Problemi olan ülkeler gelip Türkiye'den hakemlik yapmasını istiyordu. Türkiye askerî gücünün çok ötesinde bir etkinliğe kavuşmuştu.

"Amerikan füze radarını Türkiye'ye konuşlandırmayı kabul etmemiz" dış politik inişimizin başlangıcı oldu. Bu hatamızı her vesile ile dile getirdik. Nitekim füze ihalesindeki kararımızın oluşturduğu hazımsızlık bu tezimizin doğruluğunu gösteren bir gösterge oldu.

Pireye kızıp yorganı yakma misali İran'a kızıp gâvur radarını topraklarımıza koyduk.

"Türkiye'deki Amerikan üsleri ve askerlerini bir gün gönderir miyiz?" diye beklerken vatan toprağımıza, harim-i ismet'imize yeniden necis küffarın askerini soktuk. Binbir zorlukla elde edilen dış politik kazanımlar hızla çökmeye başladı. Uluslararası arenada bazı grupların hedefi haline gelmeye başladık.

Küffardan medet ummanın bedeli bize çok pahalıya mal oldu. Bunun en bariz örneğini Suriye meselesinde görüyoruz. Suriye'de tam İsrail'in istediği duruma gelindi. Devleti çökmüş bir Suriye, parçalanmış bir halk. Kimyasal silahların imhasını kabul eden bir Esed rejimi... Böyle olunca Amerika hemen yan yattı. Suriye halkını, yüzbinlerce Suriyeli mülteciyi bunlar mı düşünecek? Türkiye'nin de yükü artıyor, prestiji sarsılıyor. Aliyyül alâ. Küffar daha ne istesin? Küffar için her şey iyi güzel de, Türkiye mecburen işi bozmaya çalışıyor. Küffarın; kendi basını ile; Amerikanın basınımızdaki temsilcileri vasıtası ile; MİT müsteşarı üzerinden "Rahatsızlığını" ortaya koymak için gösterdiği gayretin ve pisikolojik harbin bir sebebi de budur.

Binaenaleyh küffar ile deliğe giren sonuçlarına katlanır.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Andolsun ki siz, kendinizden önceki milletlerin yoluna kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpatıp uyacaksınız. Hatta onlar daracık bir keler deliğine girseler bile, siz de muhakkak o deliğe gireceksiniz."

Ashâb-ı kiram: "Yâ Resulellah! O milletler yahudiler ve hıristiyanlar mı?" diye sordular.

Resulullah Aleyhisselâm: "Bunlar olmayınca başka kimler olur?" buyurdu. (İbn-i Mâce: 3994)

Hazret-i Allah bizi onlardan etmesin, bize acısın.

Binaenaleyh bu füze ihalesi inşaallah hayırlısı ile hitama erer de bu hatalarımıza bir nebze olsun merhem olur inşaallah.


  Önceki Sonraki