Atîk'in (Sıddîk-ı Ekber -radiyallahu anh-in) Beyt'ine ulaşma gayesi yerine gelmediği vakit, O'na vuslat ancak; her derin dalga katedildiği, ülfet ve vatan terkedildiği, dostluk ve kaygı ayırt edildiği, ehil ve çocuk tefrik [8] edildiği, O'na seyirde her birinden kaçınıldığı taktirde gerçekleşir. [9a] Tâ ki küçük vakitlerden çıkıp tayin edilen âna vasıl olunca, onun işgalinden tecdîd edilip, ona sığdırılışına ileten terkîbinden sıyrılıp, onun dâvâlarını karşısına alıp, bu konumundan önce meydana gelen şeyi unutsun, hidâyet bilgisinin kendisine böyle gönderilişiyle mutluluk duysun, hurrem olup Harem'e dahil olsun, taşı kırıp parçalasın; ezelî mîsâkı ve O'nun Kâbe'sini tavafı anıp, O'nun inşâsını kuşansın. Bütün menâsiki içinde O'na yürütülenin yürümesi işte böyledir. Hacc'ın üzerinde durulan mânâsını aşan, senin hazırlanman gereken "Hacc"ın mânâsı da işte budur. Ona çok yakın bir yön olarak bulmasaydım, onu size usûl usûl, sonuna kadar tarif edecektim. Onun mânâsı "Vâhidü'l-Ferd"e ulaşma gayesinin bir tekrarı olunca ve her tâlip için bir sır ve havale edilen bir iş olan ilk makam gaye edinilince; ben de bu kitapta "Hacc" nüktesini öne aldım ve sana bu kitapta bir takım sırları izâh edip, onun yerleşik ismini sana iletmeyi diledim.
Sana ilk gayemi açıkladım ve onun hem Şer'î, hem de toplayıcı bir makamın gayesi olduğunu ortaya koydum. Şu hale göre, onun başlangıcının gayesi bu mesabe ile olunca, senin nihayete dair zannın nedir? Gayenin gücüne güç yetirebilmen nerede gerçekleşir?
"Onlar Allah'ı lâyıkıyla takdir edip bilemediler." (Hacc: 47)
Güneşin nuru söndü ve O'nun zâtının nurundan istimdad edemedi. Şu halde kulağına ilka et ve tümüyle müşâhede et:
Denir ki; kudsî ruh, nefsin içine üflenir
Çünkü Hakk'ın varlığı, sayılan şu beştedir:
Ya şuhûdun Kâbe'si, ya ünsiyet Harem'i
Ya da nefsi zemmeden emellerin Zemzem'i
"Beyt" sırrım, visâle erme Beyt'inin çevresi
Kuru hastalığın tahkîkle temizlenmesi
Ona hasrediş günüm hasredişin özüdür
Kötülükten sefer vâdîsi benim ölçümdür
[9b] Nedâmet kabını bir kırışta parçaladım
Dünkü gün benden hâsıl olana bakakaldım
İrtihâlimde şüphesiz hayfı gizli tuttum
Nefsi olanın zulmet karanlığından korktum
Hacılar müzdelifesini bildin ey yiğit!
Benim zülfümle güzelleş, cinsine ilhâk et
Gaybımla şehâdetimi cem'le bitiştirdim
Vitreynle nefs rütbesini ona göstermedim
Emân hilatı arzu bulunmayan kattadır
O'nu tavâf eyle, bak ki o aks ve tardladır
[9] İzzet ululuklarında, duhâ revnakında
Nükste döndüm cehlin düşmanından ayrılmakla
Hakîkatimin safâ hükmüyle temizlendim
Sahîh ki ben ne Arap'tan, ne Fars'tan değildim
Yemen'li rüknüne rükün tuttum ben, şundan ki
Kuds cennetinde bahtlı bir Yemen'li bilindim
Münâcaatımı yaptım koruyucu makâma
Seçkinlik ve cinsi tahdîdden ulu olana
Onu ben bîat ederken gördüm ki bir taşa
Ahdi çözenler dokunmuş diye olmuş kara
Varlık ve kâinatın taşlarının taşıyla
Ne ilerleyen, ne geri giden bir zamanla
'Arafât'ta bana dedi ki: Tarîf et bana
O'nun gördüğünü korkuyla üns arasında
Hacc'ı yerine getirince talebi bildim
Zât'ın ululuk ve ilhâmı ile seyrettim
Hislerimin gemisine hiç batmadan bindim
Gizli efkâr ervâhını onunla izledim
Varlık ve görüş denizine girdiğim anda
Üns rütbesinden de büyük yasak kılıcıyla
Beni ona dâvet etti: Ey kulum, Beyt'e gir!
Düşün ki bu feth dikili fidanın fevkindedir
Göz olmadan görülenin varlığını gördüm
Gözüm berraklaştı ben tutsaklıktan kurtuldum
[10a] Mûsâ'nın Rabb'iyle olduğu an gibi dedim:
"Hisle ben Ulu Zât'ını görmeyi dilerim!"
O'nun Celâl'i dağların başlarını tuttu
Mûsâ göremedi, Kürsî'de arş gizli tuttu
Kâr etmeyi dileyip baykuşlar gibi oldum
Şemsü'd-duhâyla güneş korkusunu unuttum
Zât'ıyla çekişmedim, arzum idrâk değildi
Ölülere dönmüştüm ben, cismim nefissizdi
Yakınlık ve hitapla O'na duâ içindi
Kerem Sâhibi Ulu, hadd ve keyfiyetsizdi
Kimin ki gâyesi bu hüccetçilik olmaz; onun için bu hücceti ve tayinini talep etmek de sahîh olmaz. O artık kurak bir hazîrededir.
Ey kardeşim!
Sen işte bu yolun üzerinde, sana yoldaş olabilecek az arkadaşla yürü. Tâ ki ayrılmaman gereken kimseye onunla kavuşup, kavuşmaman gereken kimseden de ona göre ayrılabilesin. O'na -Sübhânehû- sabah-akşam secde etmen de böylelikle seni muhâfaza etsin!..