Taksim'de yanan ufak bir ateş beklenmedik şekilde büyüdü, ülkeye yayıldı ve bir türlü durulmadı.
Bu olayların arkasındaki dış destek ve yönlendirme de çok tartışıldı.
Türkiye'de yaşanan olayların küresel ekonomik düzende "Gelişmekte olan piyasalar"a yönelik yapılan bir operasyonla aynı zamana denk gelmesi olayların tesadüf olmadığını da gösterdi.
Geçen ay bahsettiğimiz üzere küresel ekonomi denilen düzen aslında "Borç-Faiz düzeni"dir. Ve bu düzenin aktörleri her türlü ahlaksızlığı icra ederek ülkeleri ve milletleri esir almaktan çekinmeyen yamyam sürüleridir.
Bu yamyamlar şimdi de bir şeyler çevirdiler.
Tabii burada akla gelen soru şudur: Türkiye ekonomisini etkilemek için küresel bir oyun mu tertip edildi, yoksa Türkiye tertip edilen küresel oyun içinde kaybedecekler tarafındaki ülkelerden birisi miydi?
Muhtemelen operasyon Türkiye merkezli düşünülerek yapıldı. Tabii daha önce Türkiye'yi etkilemeyi pek beceremedikleri için muhtemelen küresel bir ayağa oturtmak istediler. Tahminimiz odur ki Türkiye'de bir şeyler çevirmeye çalıştılar ancak bu kadar işin büyüyeceğini onlar da tahmin edememişti. Tahmin edebilmiş olsalardı, belki küresel bir organize yapmaya lüzum duymayabilirlerdi.
Türkiye'nin özellikle ekonomik yönden inkişafı çok dikkat çekmeye başlamıştı. Bildiğimiz ve her zaman söylediğimiz gibi küffar milletleri Türkiye'nin hiçbir zaman belli bir sıkletin üzerine çıkmasını istememiş, hazmedememiştir. CNN vs.nin mal bulmuş mağribi gibi saatlerce canlı yayın yapması, Batı medyasının olayları iç savaş havasında dünyaya duyurmaları, Türkiye'ye dönük artniyetin de bir göstergesi oldu.
Madolyonun bu yüzünde Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa gibi bütün batılı ülkelerin, yahudi sermayesinin Türkiye düşmanlığını görürüz.
Diğer yüzünü çevirdiğimizde ise karşımıza şu sorular çıkar:
"Tamam küffar karıştırmaya çalışıyor ancak biz ne yapıyoruz?" Veyahut:
"Küffar 20-30 senedir karıştırmaya çalışıyor da niye şimdi muvaffak oldu?"
"Küffar fitne çıkartmak için hiç ummadığı kadar münbit bir toprağı nasıl buldu?"
"Küffarın kaşımaya çalıştığı, elçiliklerdeki ajanların yıllardır irtibat kurduğu bazı halk kesimleri eski zamanlarda bu oyunlara alet olmamak için gayret gösterirken şimdi ne oldu da çoluk-çocuk meydanlara indi?"
Şeytan da insanı yoldan çıkartmaya, fitne alevlendirmeye çalışır, şeytanlaşmış insan da. Bize düşen bu oyunlara gelmemektir.
Halbuki geldiğimiz nokta nedir?
Bir anda fitne öyle bir noktaya geldi ki, tarafgirlik hemen her kesimi esaretine aldı. İnsanlar birbirine kinlendi. Çok büyük bir fitne orta yerde duruyor. Her daim kaşımaya, her daim ateş çıkartmaya müsait bir ortam oluştu.
Bu ortamın oluşmasına sebep olan hataları göremezsek, ihaleyi sadece dış güçlere yıkarsak, iş daha da büyüyecek. Ayrılık ve cepheleşme daha da derinleşecek.
Peki nedir yapılan hatalar?
1. Dış Politik Hatalar: En büyük hatamız Amerikan füze radarının Türkiye'ye konuşlanmasını kabul etmemizdir. Ondan sonrası adeta çorap söküğü gibi geldi. Suriye, İran, Rusya kimse bize güvenmez oldu. İran "Harp olursa radarı vururum" dedi. NATO, personelini korumak için füze getirdi, halk tepki göstermesin diye "NATO bizi Suriye'ye karşı koruyor." diye kılıf hazırladık. Film bu tarihten sonra aleyhimize dönmeye başladı. Halbuki Türkiye Afrika'nın ücra köşesindeki ülkelerden Filipinler'e kadar itimat edilen, güven duyulan, ihtilafların çözümü için davet edilen bir ülke haline gelmişti. Bugün şikâyet ettiğimiz dış güçleri o gün vatanımıza kendimiz kabul ettik. (Türk yakın tarihi maalesef bu ironik durumun tarihi gibidir.)
Diğer taraftan Suriye'yi niyetimiz olmadığı halde silahla tehdit ettik. Yani blöf yaptık. Bu durum da aleyhimize döndü. İran, Hizbullah pervasızca Esad yönetimini desteklemeye başladı. İşin uzaması bugünkü sıkıntıların sebeplerinden birisi oldu.
2. Siyasette Cepheci Dil: Bu dil siyasî rant sağlar. Ancak uzun vadede halkın parçalanması tehlikesi taşır. Tehlikeli bir yoldur. 80 öncesinde olduğu gibi yakın tarihimizde örnekleri vardır.
3. Adaletsiz Yaklaşımlar: Bazı grupların icraatlarına göz yumulması büyük yaralar açtı. (MİT Müsteşarının bile yargı kullanılarak hedefe konmak istenmesi en canlı bir şahittir.) Adalet duygusu çok büyük yara aldı.
4. Kin ve Nefret: Kin ve nefret terör örgütlerinin, fitne çıkartmak isteyen grupların gıdasıdır. Müslümana yakışmayan nefs-i emmare sıfatıdır. Müslüman Allah için sever, Allah için buğzeder. İslâm'a ve müslümanlara düşmanlık besleyenlere sevgi beslemez ve onlara buğzeder, ancak gönlünü onlara karşı kin ile doldurmaz. (Adaletsizlik ve haksızlık yapmaz.) Çünkü gönül Allah-u Teâlâ'nın zikri ile ve muhabbeti ile dolu olmalıdır.
Aksi halde sömürgeci hegemon güçler kendi çıkarları için bu gibi sosyolojik olguları kullanarak toplumları birbirine düşürmekten, terör ve fitne çıkartmaktan asla çekinmemişlerdir. Kullandıkları bu şeytanî yöntemler sebebiyle Gadabullah'ı ziyadesiyle celbetmişlerdir.
Oysa hakiki bir müslüman bu tuzaklara düşmez. O akl-ı selim ile hareket eder. Ona şeytan da şeytanlaşmış insanlar da, şeytanlaşmış dış güçler de nüfuz edemez.
Bu terbiyeyi alan hakiki müslümanlar tarih boyunca her zaman büyük devletlerin kurucusu olmuştur. Bu terbiyeden yoksun olanlar ise nefsin oyuncağı olduğu için bölücü ve yıkıcı olmuşlardır.
5. Devlet Bilinci Eksikliği: Bazı hareket ve icraatlar devlet bilincinin eksik olduğunu gösteriyor. Dikkat ederseniz Hoca Ahmed Yesevî, Şeyh Edebalî, Akşemdin -kaddesallahu esrârehüm- gibi evliyaullah hazeratı bu millete daima birlik, beraberlik ve bir devlet bilinci aşılamışlardır. Binlerce yıllık bu terbiye, bu toplumun genlerine işlemiştir. Bu sebeple bu millet çok zaman canından ve malından feragat ederek devletini yaşatmaya çalışmıştır. Dergimizin kurucusu merhum Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin eserlerinde ve beyanlarında da bu bilinci görürsünüz. Bir beyanları da şöyledir: "Devlet ittifaktan doğar, devletsizlik ise nifaktan..."
Ancak özellikle bu ahir zamanda din adına ortaya çıkıp da nefsinin heva ve hevesi ile hareket eden, kendi nefsinin ve arzusunun başa geçmesini isteyen bölücülerde bu bilinç yoktur. Bu gibi kimselerden zehir alanların icraatı da ona göre nakıs olur maalesef.
•
Dikkat ederseniz küffar hem İslâm dünyasını hem de bizi 20-30 senedir birbirimize düşürmeye çalışıyor. Yıllardır bunda muvaffak olamamıştı. Ancak kıymetli zatların vefatı ile bu tehlikeler hızla artmaya başladı. Bize düşen bu ateşten uzak durmaktır. Resulullah Aleyhisselâm ve onun vekilleri bize bunu tavsiye etmiştir. Zira dikkat ederseniz ve derinine inerseniz gerçekten Allah için olanı göremezsiniz.
Hazret-i Allah sevgililerinin hürmetine, Allah yolunda canını sebil etmiş atalarımızın hürmetine memleketimizi muhafaza etsin, bize acısın. Amin.