Dünyanın ekonomik düzeni çalkantılı bir dönemden geçiyor. Avrupa ve Amerika gibi zenginliği ile nam salmış ülkelerin darboğaza girmiş olması bütün dünyayı etkiliyor, insanların güvenini sarsıyor.
Piyasa denilen ve bütün dünyadan daha büyük bir balon halini alan faiz-kumar sistemi devam ettirilemez bir hal aldığı için devletleri ve tabii olarak vatandaşlarını büyük bir ekonomik girdaba sürüklemek üzere.
Ülkelerin alacak, verecek, borç hesapları üzerine ortalarda dolaşan rakamları herkes kendi fikrine göre yorumlayıp değişik senaryolar, fikirler ileri sürüyor. Kimisi yakında büyük bir kriz çıkacak diyor, kimisi düzelme başladı, yakında işler düzelecek diyor. Ancak dikkat ederseniz bütün bu yorumlar banka-borsa-piyasa-fon vb. isim adı altında devasa boyutlara ulaşan faiz-borç düzeninin fâsit dairesi içinde yapılıyor.
Sürdürülemez, sarhoş bir düzen var. Birisi bir çelme taksa hemen düşecek. Ancak Kuzey Kore hariç hemen bütün dünya ülkeleri bu çarkın içinde olduğu için kimse çelme takmaya cesaret edemiyor. Hatta yıkımı göze alamadıkları için bu bozuk düzenin ömrünü uzatmaya çalışıyor.
Dünyanın nasıl bir girdabın içine sürüklendiğini şöyle anlatmaya çalışalım:
Önce Türkiye'nin bir yıllık ekonomik büyüklüğünü düşünüp hesap edelim;
Türkiye'de milyonlarca çiftçi çalışıyor, üretiyor, ekiyor, biçiyor, terini akıtıyor. Türkiye'nin bazı tarım şehirlerinden İstanbul'a her gün yüzlerce kamyon sebze-meyve taşınıyor, bazı ürünler ihraç ediliyor. Bütün bu emeğin rakamsal büyüklüğünü tahayyül edip hesap makinesine yazın.
Sonra, Türkiye'nin bütün fabrikalarında yapılan sanayi üretimlerinin; araba-otobüs, çatal-kaşık, tank-tüfek milyonlarca sanayi ürününün, milyonlarca işçinin alın terinin ekonomik karşılığını hesap edin. Hesap makinesindeki rakamlara ekleyin.
Sonra, bütün ülkede yapılan binlerce ev, apartman, gökdelen, köprü, otoyol gibi inşaat sektörünü ve oralarda çalışan işçilerimizin alın terini hesap edin. Onu da ekleyin.
Sonra, binlerce esnaf, bakkal, market, mağaza, şirkette yapılan ticareti hesap edin. Onların rakamsal büyüklüğünü de ekleyin.
Sonra yüzlerce uçak, binlerce otobüs, binlerce taksi, binlerce servisçi, tren, vapur, gemi vs. ulaştırma sektörünün rakamsal büyüklüğünü hesap edin, onu da ekleyin.
Haberleşme, sağlık, turizm vs. aklımıza gelen gelmeyen bütün sektörleri ve bu sektörlerde çalışan milyonları düşünün ve onların da rakamsal büyüklüğünü hesabımıza ekleyin.
Sonra devletin ithalattan aldığı vergiyi filan da ekleyin.
Bütün bunların hepsinin toplamına Gayr-i Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) deniliyor. Toplamı ise yuvarlak hesap 1 trilyon dolar gibi bir rakama tekabül ediyor.
Amerika gibi büyük ekonomilerde bu rakam 15 trilyon dolar gibi rakamlara çıkıyor. Avrupa Birliği'nin hepsinin (Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Hollanda vs.) toplamı ise Amerika'dan bir iki trilyon dolar daha fazla.
Peki finans-borsa-piyasa gibi isimler adı altında her gün kafamızı şişiren ekonomi haberlerine konu olan "finansal" olayın boyutunu biliyor muyuz?
Dünyada sınırlararası sermaye akımı adı altında dolaşan paranın 2007 yılında 11 trilyon dolar olduğunu, bu paranın sadece bundan 7 yıl önce 2000 yılında 4.7 trilyon dolar olduğunu biliyor musunuz?
"Yabancı yatırımcı" diye pamuk döşeklerde ağırlanan faiz-kumar yatırımcısının başka ülkelerdeki varlıklarının toplamının 1990 yılına göre 10 kat artarak 96 trilyon dolara ulaştığını biliyor musunuz?
ABD'deki borsa büyüklüğünün yaklaşık 16 trilyon dolar olduğunu, Japonya, İngiltere, Kanada ve Almanya'nın toplam borsa büyüklüğünün (Borsa kapitalizasyonunun) yaklaşık 10 trilyon dolar olduğunu, Sadece ABD'de borsa işlem hacminin büyüklüğünün ise 30 trilyon doları geçtiğini biliyor musunuz?
2010 yılında dünyadaki finansal varlıkların toplamının yaklaşık 200 trilyon dolar olduğunu ve bu rakamın sadece 10 yıl sonra 400 trilyon dolara çıkmasının tahmin edildiğini biliyor musunuz? (Rakamlar için bkz. "TBMM Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu", 18 Haziran 2012; TC. Kalkınma Bakanlığı, Uluslararası Ekonomik Göstergeler 2012)
Rakamların büyüklüğündeki dehşeti görüyorsunuz. Dikkat ederseniz bu "Finans sistemi" adı altındaki "Faiz-borsa-borç ekonomisi"nde dönen rakamlardaki bu dehşet büyüklükten daha dehşetli olan; her yıl katlanarak bu çarkın büyümesi.
"Avrupa'nın en korkuncu o
Avrupa'da çirkinlik yarışı devam ediyor. En çirkin kim arayışında temel kriter ise bankaların büyüklüğünün ekonomik büyüklüğe oranı.
Son yıllarda dünya üzerinde Avrupa'dan daha korkutucu bir yer yok gibi görünüyor. Uydurma rakamlar nedeniyle patlak veren Euro borç krizi dördüncü yılında Avrupa Merkez Bankası'nın ve IMF'nin yanlış projeksiyonları ile daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. ...
... Tehlike deyince ilk akla gelen Yunanistan, Güney Kıbrıs, Portekiz, ve ispanya olsa da en korkunç olarak başka bir ülkenin ismi geçmeye başladı.
... Bölgenin en büyük ikinci ekonomisi Fransa en korkunç ülke olarak öne çıkıyor. Geçtiğimiz yıl The Economist'in saatli bomba olarak resmettiği ülke 2 yıl içinde 3'üncü kez resesyona girdi. Ama ülkeyi esas korkunç kılan ise bankacılık sisteminin ülke ekonomisinden yüzde 400 daha büyük olması. Ülke Avrupa'nın en kötüsü olarak ortaya çıkarken en büyük finans merkezi ABD tarafında duruma bakıldığında eşit olduğu görülüyor." (21 Mayıs 2013, The Lira)
"Sermaye", "Piyasa", "Finans" adı altında arz-ı endam eden "Faiz-Kumar" düzeni görüldüğü gibi ülkeleri esir alacak, devletleri yıkıma sürükleyecek büyüklüğe ulaşmış bulunuyor.
Amerika'nın da durumu en az Avrupa kadar kötü. Ancak dünyanın dolar kullanmasının geçici sefasını sürüyor. Bir ülke para bastığında ya da tahvil adı altında borcunu faizli borç ile kapattığında, enflasyon yahut borç yükünü kendi halkına yüklemiş oluyor. Ancak Amerika bunları yaptığında bu yük bütün dünya halkının üzerine biniyor.
Avrupa Euro ile bu düzene ortak olmak istedi, hali ortada.
Asya ülkeleri bu dolar saltanatını yıkmayı aklından geçirdi, kendi ticaretlerini kendi paraları üzerinden yapmaya kalkıştı, ancak sesleri kesildi, fazla ileriye gidemediler. Kendilerinin de enkaz altında kalma ihtimali onları durdurttu. (Biraz da harpçi Bush'tan sonra Obama gibi birisinin başkan olması ortalığı biraz yatıştırdı.)
Amerika geçici bir soluk aldı. (Bu durum altın fiyatlarına da yansıyor. Doların saltanat günleri uzadıkça, altının saltanatı da geriliyor.)
Peki bu paradan para kazanma fuhşiyatı nereye kadar devam edecek?
Bu sektör için 3-6 ay orta, bir yıl uzun vade demek. İyileşme haberleri bu vadelere bakılarak veriliyor. Oysa gerçek zamanlı düşündüğünüzde (Gerçek zaman derken 20-30 yıl bile kısa vade demektir.) son demlerini yaşıyor. Tokyolu bir aracı kurum yetkilisinin müşterilere gönderilen bir notta, "Müzik çalarken, dans etmeye devam etmekten başka bir seçenek olmayabilir" demesi bu paracı düzenin ruh halini ortaya koyuyor.
Dikkat ederseniz dünya üzerindeki ülkelerin ekonomi kurmayları mesailerinin büyük kısmını finans problemlerine ayırmak zorunda kalıyorlar. Faizleri indirelim mi çıkartalım mı? Kurları ne yapalım? Borsada spekülasyonu, para kaçışını nasıl engelleyelim? vs. birçok sanal sorunla baş etmek zorunda kalıyorlar. Merkez bankaları bir karar alıyor, hoop borsa yükseliyor, hoop düşüyor. Krizler de daima banka-borsa-finans girdabında çıkıyor. Devletler borçlanıyor, halk borçlanıyor. Borçla yapılan harcamalar ekonomiyi büyütüyor. Bu borçları verenler de parasına para katıyor. Bu kadar büyük para reel ekonomiye dönmüş olsa büyük bir enflasyon olur, ekonomiler yıkılır. Bu büyük balon patlasa ortaya çok büyük bir enkaz çıkar, kimin altında kalacağı belli olmaz, büyük sıkıntılar olur.
Ve bütün bu paraların neredeyse tamamı kâğıt üzerinde kayıtlı, hatta daha ötesi sanal sistemde kayıtlı ve dünyada sanal sistem üzerinde dolaşıyor.
Ajanslar 14 Mayıs'ta Türkiye için tarihi bir ekonomik haberi şöyle duyurdular:
"Babacan tuşa bastı, IMF'ye borç kapandı
Türkiye'nin IMF'ye olan kredi borcunun son taksidinin transferi Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın tuşa basmasıyla gerçekleşti.
.... Babacan'ın tuşa basmasıyla ikisi dolar, ikisi avro olmak üzere 4 ayrı transferle IMF'ye son taksit ödenmiş oldu. Böylece 19 yıl aradan sonra Türkiye'nin IMF'ye olan borcu ilk kez sıfırlandı. ..."
Bu sanal düzen en az kağıt para kadar tehlikelere açık, akibeti belirsiz. (Nitekim son yıllarda Batılı aristokratlar aileden gelen tarihi bilincin de etkisi ile paralarının bir kısmını altın gibi fiziki değeri olan bir varlığa çevirip evlerinde büyük kasalarda saklamaya başladılar.)
Bütün devletler ve para babaları bu düzenden nemalandılar, Yolun sonuna gelindi, ancak bütün dünya el birliği ile bu sonu yavaşlatmaya çalışıyor. Bakalım nereye kadar gidecek?