Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - İsrail'in Özrü; Suriye'de Karışan Hesaplar - Ömer Öngüt
İsrail'in Özrü; Suriye'de Karışan Hesaplar
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Nisan 2013

 

İsrail'in Özrü; Suriye'de Karışan Hesaplar

İsrail gibi kibir abidesi bir ülkenin, bütün cilasını döken, burnunu yerlere sürten böyle bir kararı alması;
Türkiye açısından mühim bir zafer olduğu gibi, önemli gelişmelerin de habercisi.

 

Burnundan kıl aldırmayan, kendisine tehdit gördüğü her hareketi meşru olup olmadığına bakmadan yok etmeyi en tabi bir hakkı olarak gören İsrail; alçaklığı sineye çekti ve üç yıl kıvrandıktan sonra Türkiye'nin bütün şartlarını kabul ederek özür diledi.

İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi ve Türkiye'nin ağır şartlarını kabul etmesi; Türkiye açısından mühim bir zafer olduğu kadar başta Suriye ve İran olmak üzere Ortadoğu'daki önemli gelişmelerin de işaretini vermesi açısından dikkatleri üzerine çekti. Zira bu ülkenin tıynetine baktığımızda böyle bir alçaklığı kabul etmeleri için ya çok sıkışmış olmaları veyahut çok mühim hesaplar yaptıklarını düşünmemiz gerekiyor. (Bu özrün kodesteki Öcalan'ın mektubunun okunduğu nevruz günlerine denk gelmesi ise ilginç bir tesadüf oldu. Bu durum bazı komplo teorilerinin üretilmesine de yol açtı.)

İsrail tarihinde daha önce iki defa daha özür dilemişti. Ancak bu üçüncüsü İsrail açısından diğerlerinden çok daha farklı ve aşağılayıcı oldu.

Birincisinde İsrail 1967 Arap İsrail Savaşı sırasında bir Amerikan savaş gemisini batırmıştı.

Savaşı gözlemlemek üzere bölgeye gönderilmiş hafif silahlı ve dinleme gözleme sistemleri ile donatılmış olduğu iddia edilen Amerikan Donanması'na ait USS Liberty zırhlısı 8 Haziran 1967 tarihinde uluslararası sularda, Sina Yarımadası yakınlarında İsrail'in saldırısına uğradı. Gemi yaklaşık 75 dakika boyunca ateş altında tutuldu. 34 Amerikan askeri öldü, 171'i de yaralandı. İsrail yanlışlıkla vurduğunu iddia etti ve özür diledi. ABD özrü kabul etti.

İkincisi, Ağustos 2011'de İsrail askerleri sınırda 5 Mısır polisini öldürmüş, iki ay sonra İsrail Savunma Bakanı Mısır'dan özür dilemeye karar verdiklerini açıklamıştı.

İsrail'in Türkiye'den dilediği özür üçüncüsü oldu. İsrail Türkiye'nin üç şartını da kabul etti. Özür diledi, tazminat ödeyeceğini, Gazze amborgosunu kaldıracağını açıkladı.

İsrail'in Gazze ambargosunu kaldırmayı kabul etmesi beklenmiyordu. Bazıları Türkiye'nin özür ve tazminat karşılığında bu şartını esneteceğini düşünüyordu. Ancak Türkiye şartlarında esnemedi. Yoksa İsrail daha önce de özür dilemeyi düşünmüştü. Gazze'ye büyük bir hırs ve kinle saldıran, baskı ve ambargo uygulayan İsrail'in Türkiye'ye Gazze tavizi vermesi azımsanmamalıdır.

İsrail'e güven olmaz, sonra gene yapacağını yapar. O ayrı mesele ancak, bugün için bu şartı kabul etmesi İsrail açısından çok ağır bir kabuldür.

Şimdi burada şunu belirtmek lâzım. İsrail gibi bir ülkenin bütün cilasını döken, kibirli burnunu yerlere sürten böyle bir kararı almasının arkasında başka şeyler aramak, Amerikan-İsrail tiyatrosu diye teoriler üretmek yanlış işlerdir. Herkes meşrebine göre eğriyi doğru, doğruyu eğri göstermeye çalışırsa istikametimizi bulmamız zor olur. Cepheleşme duygusunu artırır.

Peki İsrail neden böyle bir özür dilemek zorunda kalmıştır?

Birincisi; İsrail yıllar yılı Türkiye'yi kendi payandası, destekçisi gibi göstermeye özel önem vermiştir. Bu görüntüden ziyadesiyle nemalanmıştır. Bugünkü durum İsrail için bu açıdan fazlasıyla sıkıntılı bir görüntüdür.

İkinci olarak; İsrail bölgedeki geleceği hakkında ciddi bir endişe taşımaktadır. Etrafındaki bütün Arap ülkeleri ile düşman olan, İran'ın tehditlerinden ürken İsrail'in bir de Türkiye ile kavgalı olması İsrail siyasetinde travmaya sebep olmaktadır.

Üçüncüsü; İsrail Ortadoğu'da her ne kadar şii-sünni, kavgası çıkartıp kendi arada rahat nefes olmak istese de, kendisini bir şii kıskacında hissetmektedir. Lübnanlı şiilerin bağlı olduğu Hizbullah yönetimine karşı 2006 yılında başarısız bir savaş veren İsrail, Lübnan Hizbullah'ından çok çekinmekte, füze ve benzeri silahlar edinmelerinden ziyadesiyle ürkmektedir. Hizbullah militanlarının Suriye yönetimine destek için verdiği savaş ve İran faktörü öyle anlaşılıyor ki yeni bir safhaya girdi. İsrail'in "Suriye'deki kimyasal silahların terör örgütlerinin eline geçmesinden korkuyorum." demesinin arkasında bu durumun olduğu tahmin edilebilir.

Dördüncüsü; İran'ı vurmayı kafaya takmış bir İsrail'in Türkiye ile de kavgalı olması İsrail açısından istenmeyen bir durumdur.

İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Mesud Cezayiri'nin İsrail'in özrünü, "ABD, İsrail ve Türkiye tarafından bölgedeki Siyonist rejim karşıtı direnişe zarar vermeyi amaçlayan yeni bir oyun" olarak nitelemesi İran-Hizbullah-Suriye denklemine yaptığımız vurguyu pekiştiriyor.

Beşincisi; Doğu Akdeniz'de bulunan büyük doğalgaz rezervinin çıkartılması ve pazarlanmasında Türkiye'ye ihtiyaçları var.

Esas olarak; Suriye'deki karışıklıktan memnun olan İsrail'in, Suriye'de etkisini artıran Lübnan Hizbullah'ı ve İran'dan çekinmeye başladığını ve ortaya çıkan yeni durumdan rahatsız olduğunu tahmin edebiliriz.

Geldiğimiz noktada İsrail'e özür diletmiş bir ülke olarak itibarımızın arttığını bilelim. Ancak Ortadoğu'yu yangın yerine çevirmek için adeta kuduran bu siyonist rejimin oyunlarına alet olmamak için de azami gayret gösterelim.


  Önceki Sonraki