Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Durmadan Ateş Çıkartanların Amaçlarını Bilelim, Ona Göre Hazırlanalım! - Ömer Öngüt
Durmadan Ateş Çıkartanların Amaçlarını Bilelim, Ona Göre Hazırlanalım!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Aralık 2012

 

Durmadan Ateş Çıkartanların Amaçlarını Bilelim, Ona Göre Hazırlanalım!

"Çok acımasız bir savaş olacak ve ancak bir süper güç galip gelecek. İşte bu da biziz. ... işte o zaman İsrail müdahil olmak durumunda kalacak. Yok edebildiği kadar Arap'ı yok edebilmek için tüm gücüyle çarpışmak zorunda kalacak. Eğer her şey yolunda giderse, Ortadoğu'nun yarısı İsrail'in olacak." (Henry Kissinger)

 

İsrail saldırgan yüzünü tekrar çekinmeden gösterdi.

Olumsuz her türlü sıfatı fazlasıyla hakeden İsrail'in son yıllarda "Saldırgan", "Militarist", "Faşist" yüzü daha çok öne çıkmaya başladı.

Bizler -bize dayatılan- kendi gündemimizde kendi duygularımızla yaşadığımız için bu gibi küffar ülkelerinin iç duygusunu ve niyetini değerlendirmekte zafiyet gösteriyoruz.

Şuna şüphe olmasın ki, İsrail son yıllarda bütün enerjisini, bütün gayretini savaş ve saldırı üzerine harcıyor. Savaşla yatıp savaşla kalkıyor. Planlar, hazırlıklar yapıyor.

İşin kötüsü bu siyasetin kaynağında ve hükümet gibi uygulama makamında olan kişiler; Hitler'i aratmayacak ölçüde faşist, Sabbahîleri aratmayacak ölçüde bağnaz bir yapıya sahipler. Her türlü zulmü uyguladıkları, her türlü imkândan mahrum bıraktıkları mazlum Filistin'li Arapları, sırf kendilerine karşılık vermeye çalışıyorlar diye atom bombası ile yok etmekten, medeniyet namına ellerinde ne varsa bomba ile imha etmekten bahseden bir zihniyetle karşı karşıyayız. (Dikkat ederseniz son saldırıda da Gazze'nin alt yapısını hedef aldılar. Mütemadiyen Filistin'in ulaşım, haberleşme, sağlık her şeyini yok etmeye çalışıyorlar. Üstelik Filistin dediğimiz ülke İsrail'in işgalinde ve sorumluluğunda olan bir yer.)

İsrail şu günlerde kendi hastalıklı ruh halinin ve harp siyasetinin tabi neticesi olarak ortaya çıkan sorulara cevap ve çözüm arıyor:

"İran'a nasıl vururum?", "İran'a vurursam başarılı olur muyum?", "Savaş başlarsa Hamas'tan, Lübnan Hizbullah'ından ciddi bir zarar görür müyüm?","Konuşan konuşur ama Türkiye, Mısır gibi ülkelerden fiili bir karşılık görür müyüm?" "Amerika 'Dur, yapma' der ama bu Obama önümüze geçmekte ne kadar ileri gider?", "Bölge ülkeleri İsrail'e karşı birleşip birlikte hareket eder mi?", "Dünyadan gelecek tepkilerin dozu ne olur?"

İsrail daha büyük kan dökmeye hazırlanıyor ancak muhtemel tehditleri azaltmak için de büyük bir gayret gösteriyor. Bütün siyasetini buna göre dizayn ediyor.

İsrail kendisine neleri tehdit görüyor?

Bölge ülkelerinin füzeleri İsrail için bir tehdit.

Hamas'ın elindeki derme çatma füzeler bir tehdit.

Lübnan Hizbullah'ının elindeki İran ve Suriye menşeili füzeler daha büyük tehdit.

İran'ın uzun menzilli füzeleri de büyük bir tehdit.

Bu füzelerin ucuna takılabilecek kitle imha silahları ise kabul edilemez en büyük tehdit.

Harbi sevmeyen Obama bir tehdit.

Bölge ülkelerinin birlik olması bir tehdit.

İsrail'i -söylemde, lafta da olsa- tehdit eden herkes İsrail için bir tehdit.

Türkiye muhtemel bir tehdit.

Mısır muhtemel bir tehdit.

Arabistan muhtemel bir tehdit.

Bölgenin huzur ve refahı da bir tehdit.

İsrail'in kendine göre böyle uzun bir tehdit listesi var. Aslında, yaptıkları zulümlerle, bütün insanları ikrah ettiren pervasızlıklarıyla; kendilerini tehdit altında hissetmelerinden daha doğal bir şey yok. Çünkü "Bulmak istemiyorsan yapmayacaksın!"... İsrail bu muhtemel tehditlerin hepsini ölçüyor, biçiyor, tartıyor ve bu tehditleri ortadan kaldırmak, tehdit olma özelliklerini zayıflatmak için büyük bir gayret gösterip hazırlık yapıyor.

Füzelere karşı füze savunma sistemlerine büyük emek harcıyor. Uzun menzilli füzelere karşı Amerika ile ortak teknolojiler geliştiriyor. Kısa menzilli basit füzeler için ise kendi "Demir Kubbe" adını verdiği füze savunma sistemini geliştirdi. Son Gazze saldırısını biraz da bu sistemi test etmek için yaptı. Tabir caiz ise canlı bir tatbikat icra etti.

Bilindiği gibi geçtiğimiz Ekim ayında da Amerika ile ortak, büyük bir füze tatbikatı yaptılar. Tabii füze savunması deyince akla Malatya'daki radar üssü akla geliyor. Biz "Burası İran'a falan tehdit değil, İsrail kullanamaz!" diye ne kadar konuşursak konuşalım, pek inandırıcı olmuyor. Daha doğrusu bir savaş durumunda bu radarı Amerika'nın İsrail'in hizmetine sunmayacağının hiçbir garantisi yok.

"İsrail ABD ortak tatbikatı başlıyor.

ABD ve İsrail'in füze kalkanı sistemlerini test edecekleri askeri tatbikat bugün İsrail'de başlıyor.

ABD ve İsrail'in ortaklaşa gerçekleştirdikleri tatbikatta, İsrail'in hava savunma sistemlerinin tek komuta merkezinden idare ve kontrolünün yapılması test edilecek.

Askeri kaynaklardan edinilen bilgiye göre tatbikata 3 bini Amerikan piyadesi olmak üzere, 10 bin asker katılacak. Üç hafta sürecek tatbikatta İsrail'in sahip olduğu Arrow 2 anti balistik füzeleri, Davud Sapanı (Davi Sling) adını verdiği orta menzil füzeleri ile Demir Kubbe (Iron Dome) adını verdiği kısa menzilli füzeleri olası bir saldırıya karşı denenecek.

... Tatbikatta ABD'nin sahip olduğu AEGIS adını verdiği Patriot füze savunma sistemi de kullanılacak. Bu füzeler, tatbikatta denizde gemi üzerinden denenecek. Patriotlar özellikle Birinci Körfez Savaşından beri halen Amerika'nın en gözde füze savunma sistemi.

Tatbikat bölge ülkelerinin yanı sıra batılı ülkelerce de yakından izleniyor."(21 Ekim 2012, AA)

Kitle imha silahlarına gelince;

İsrail'in kimyasal ve biyolojik silah saldırısı ihtimaline karşı yeterli savunma teknolojisi var. Hemen her İsraillinin kendine ait gaz maskesi bulunuyor. Ancak nükleer silaha karşı yapabilecekleri bir şey yok. Bu yüzden İsrail'in yok olacağını söyleyip duran bir İran'ın nükleer silaha sahip olmasını İsrail kendisi için hayat-memat meselesi olarak görüyor ve bunu engellemek için her şeyi yapmayı göze almış durumda.

Ortadoğu'daki karışıklıkları, Türkiye'deki terör ve benzeri hadiseleri, İsrail'in Türkiye'nin komşuları ile savunma işbirliği faaliyetlerini, Irak'taki parçalanmayı körükleyen yerel siyasetçileri, Suriye'deki iç savaşı hepsini bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.

Paranoyak siyonist zihniyetin bu dünyayı nereye sürüklemek istediğini Kissinger aşağıdaki sözlerinde gayet açık bir şekilde ifade ediyor. 1973 - 1977 yıllarında ABD'nin 56. Dışişleri Bakanı olarak görev yapan, Almanya doğumlu, yahudi asıllı Kissinger; CFR, Bilderberg gibi örgütlerin çekirdek kadrosunda yer alması ve "Siyaset Bilimci" kimliği ile Amerika'nın en tanınmış siyasetçilerinden. "Nobel Barış (!) Ödülü" sahibi Kissinger bakın nasıl bir dünya öngörüyormuş:

"Kissingerdan şok sözler:

...The Daily Squib gazetesinin sorularını yanıtlayan Kissinger, Ortodoğu başta olmak üzere dünyadaki durumu değerlendirdi. Kimi çevreler tarafından 'emperyalizmin mimarı' olarak da gösterilen Kissenger'ın açıklamaları özetle şöyle:

'ABD, Çin ve Rusya'yı güçsüzleştiriyor, zincirin son halkası ise İran olacak. Bugüne kadar Çin'in askeri gücünü artırmasına ve Rusya'nın Sovyetler sonrası toparlanmasına izin verdik. Tüm bunlar, onlara yapay bir meydan okuma hissi yaşatmak için, çünkü bu onları daha çabuk yok eder. Hazır bekleyen keskin bir nişancı gibiyiz, silaha sarıldığımız zaman ateş edeceğiz. Çok acımasız bir savaş olacak ve ancak bir süper güç galip gelecek. İşte bu da biziz. Bunun için AB süper güç olabilmek için bu kadar acele ediyor.

Korkunç Rus ayısını da, Çinli orak çekici de kışkırtacağız, işte o zaman İsrail müdahil olmak durumunda kalacak. Yok edebildiği kadar Arap'ı yok edebilmek için tüm gücüyle çarpışmak zorunda kalacak. Eğer her şey yolunda giderse, Ortadoğu'nun yarısı İsrail'in olacak.

Küllerden yeni bir toplum yaratacağız, sadece tek bir süper güç kalacak, dünya hükümeti galip gelecek. En iyi silahların ABD'nin elinde olduğunu unutmayın. Zamanı eldiğinde tüm bunları gerçekleştireceğiz."

Kissinger '7 ülkeyi fethetmemiz lazım. ABD'nin galip çıkacağı ciddi bir savaş kapıda' derken bu ülkelerin hangileri olduğunu saymadı, yardımcılar da müdahale ederek açıklamaların 'kısa kesilmesini' sağladı." (Turkrus.com, 7 Şubat 2012)

Küffarın, siyonistlerin amacı, durumu bu. Büyük bir hazırlık yapıyorlar, Türkiye gibi bir gücü de piyon olarak yanlarına çekmek istiyorlar.

Onların bu sinsi tuzaklarına düşmemek için çok uyanık olmamız lâzım.

Dostumuzu-düşmanımızı bilmemiz lâzım.


  Önceki Sonraki