Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED  Aleyhisselâm - Uhud Savaşı (5) - Ömer Öngüt
Uhud Savaşı (5)
HAZRET-İ MUHAMMED  Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Ekim 2012

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

-Hicretin Üçüncü Yılı-

UHUD SAVAŞI (5)

 

Dağılma ve Kaçışmalar:

Muhammed bin Mesleme -radiyallahu anh- der ki:

"Kulaklarımla işittim, gözlerimle gördüm ki, müslümanlar bozuldukları zaman, dağa doğru kaçıyorlardı.

Resulullah Aleyhisselâm da arkalarından: 'Ey filân! Bana doğru gel! Ey Filân! Bana doğru gel! Ben Allah'ın Resul'üyüm. Bana dönüp gelene cennet var!' diye sesleniyordu."

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Hani siz kimseye bakmadan kaçışıyordunuz." (Âl-i imrân: 153)

İçlerinde Medine'ye kadar gidenler de vardı. Bir kısmı da kayalığın üstünden dağa doğru çekildi. Mânevî bir çöküntü içine girdiler.

Ne derece bozguna uğradıkları, düşmanlarından ne derece korktukları belirtilmektedir.

"Peygamber de arkanızdan çağırıp duruyordu..." (Âl-i imrân: 153)

"Allah sizi keder üstüne kedere uğrattı ki, bundan dolayı kaybettiğinize ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz." (Âl-i imrân: 153)

Musibetler dolayısıyla sarsılmamak, ele geçirilmeyen şeylere aldırış etmemek noktasında müminler alıştırılmış ve eğitilmiş oluyordu.

Bu sınama ve deneme ile görülmüş oldu ki, acı acıyı unutturur. En büyük zannedilen üzüntüleri unutturacak üzüntüler vardır. Allah-u Teâlâ bir an içinde yenilenleri galip, üzülenleri memnun edebilir.

"Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Âl-i imrân: 153)

Bu aynı zamanda itaat için bir teşvik, masiyetten de bir korkutma idi.

Allah-u Teâlâ müminlerin dağılmalarının bir diğer sebebini beyan etmek üzere şöyle buyuruyor.

"İki ordu karşılaştığı gün içinizden geri dönenleri şeytan, sırf işledikleri bazı şeyler yüzünden yoldan çıkarmak istemişti." (Âl-i imrân: 155)

O bazı günahların ne olduğunu ancak Allah bilir, burada gizlenmiştir. İtaat itaate sevkettiği gibi, günah da günaha sevkediyor. Bu vesile ile şeytan fırsat bulmuş, müslümanlara vesvese vermiştir. Yaptıkları hataların sebep olarak gösterilmesi bir öğüt ve te'dib idi.

Daha sonra Allah-u Teâlâ onları affettiğini müjdeleyerek şöyle buyurdu:

"Yine de Allah onları bağışladı. Çünkü Allah çok bağışlayandır, halim olandır." (Âl-i imrân: 155)

Kendisine isyan edenleri cezalandırma hususunda acele etmez.

Şu hususu da unutmamak gerekir ki, müslümanların başına gelen bu musibet Allah-u Teâlâ'nın izni ve iradesiyle olmuştur.

Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

"İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen felâket de Allah'ın izniyle olmuştur.

Bu, mümin olanları ortaya çıkarması içindi." (Âl-i imrân: 166)

"Bir de münâfık olanları ortaya çıkarması içindi." (Âl-i imrân: 167)

Böylece içlerinde cihada çıkmış olan gerçek müminlerle, mümin olduklarını söyleyip de münâfıklığını gizleyenler apaçık belli olmuştu.

"Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri meydana çıkarması içindir. Şüphesiz ki Allah kuvvetlidir, yegâne galiptir." (Hadîd: 25)

Böylece kimin Allah'ın dinine ve peygamberlerine yardım edeceği bilinmiş olsun.

Allah-u Teâlâ hiç kimsenin yardımına muhtaç değildir. Yok etmek istediğini yok edecek güce ve azamete sahiptir.


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR