Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (24) - "Allah'ım Afiyet-i Ebediyeyi İhsan Buyursun." - Ömer Öngüt
"Allah'ım Afiyet-i Ebediyeyi İhsan Buyursun."
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (24)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Ekim 2012

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (24)

 

Dünya senin olsa; helâl ise hesabı, haram ise azabı var. Hepsini dünyada bırakıp gideceğiz. Peki o zaman bu mücadele neye değdi? İnsanın eğer nasibi varsa bir kefenle gidecek. Nasibi yoksa kefen de yok. Depremde o kadar insan öldü ve çoğuna kefen dahi nasip olmadı.

Allah-u Teâlâ'nın ihsanları sonsuzdur. Ama hem ihsanlarından hem de yaptıklarımızdan bize soracak.

Allah-u Teâlâ bir kulunu temizlemeyi murad ettiği zaman ibtilâ verir, onunla o kulunu temizler.

İbtilâ yakıcıdır. Zaten bu yakıcılık pişiriyor insanı.

Bugün ölen bir kimsenin azıcık imanla gittiğini hissederseniz üzünülecek gün değildir. Ohh kurtuldu! Allah'ım kurtardıklarından etsin.

Bugün herkes kendi arzusu doğrultusunda gidiyor. Ama nereye gidiyorsun ya hu?

Seni Yaratan var, emirlerini koymuş, hükmünü arzetmiş... Sen bunları çiğnemiş gidiyorsun.

Gidiyorsun ama hiç düşündün mü nereye gittiğini?

İnsan ibadet ederken ruhu yükseklere çıkar. O yüksekliği gören şeytan insanı orada avlamak ister.

Ne kadar ince...

İslâmiyet ne güzel. İnsanın içini de, dışını da temizliyor.

Biz Bursa'yı düşündüğümüz zaman;

"Gökte yıldızlar var ama Bursa'da da veliler var!" deriz.

Sinemaya giden insan, heyecanlı bir film izlerken kendisini filme kaptırır ve heyecanlanır. Film bittiği, ışıklar yandığı zaman kendisine gelir ve filmi izlerken duyduğu korku ve heyecandan utanır.

"Yahu bunun film olduğunu biliyordun, bu heyecana ne gerek var" diye hayıflanır.

İşte dünya da film gibidir, asıl heyecan kabire girince başlar. İnsanın malı, mülkü, çocukları, hanımı dışarıda kalınca;

"Eyvah!" der ama geçti.

Dünya bir hayaldi, filmdi bitti. Hayat filmi bitti. Artık Cenâb-ı Hakk onun perdesini açar, her şeyi ve gideceği yeri görür.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki:

"Riyâ; gece karanlığında kara kayanın üzerindeki siyah karıncadan da daha ince sızar."

İnsanı bu tehlikeden ancak Allah-u Teâlâ'nın nuru kurtarır, başkası kurtaramaz.

Riyâ bu kadar gizli girer ve insanın helâkına vesile olur.

Veliler ibtilâsız kalmaz. İbtilâsız kaldıkları zaman Cenâb-ı Hakk'ın kendileri ile alışverişi kestiklerini kabul ederler. Niçin? İbtilânın Hakk'tan geldiğini biliyor, Cenâb-ı Hakk ile alışverişe giriyorlar. Sabrediyorlar ve Cenâb-ı Hakk da onların gönüllerini yıkayıveriyor.

Cenâb-ı Hakk'a sonsuz şükürler olsun ki bizi bu kapıdan içeriye almış. Niye almış? Kendisini öğretmek için.

Cenâb-ı Hakk her küfrün karşına mutlaka bir nur çıkarır.

Sadakat, selâmet getirir.

İlmin özü; Hakk'ı bilmek ve Hakk'ı görmektir.

Hazret-i Allah insanı dileseydi dilediği şeyden yaratırdı ama bir damla pis sudan yarattı.

Demek istiyor ki; "Ey kulum, ben Halik-ı azimüşanım, seni yarattığım o pis su, üzerine damlasa temizlemeden namaz kılamazsın, namazın kabul olmaz. İşte senin aslın bu kadar pis. Bu pisliğe rağmen de biz seni bu kadar güzel yarattık."

Âyet-i kerime'sinde buyurduğu gibi;

"Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık." (Tîn: 4)

"Refik, sümme tarik."

"Önce arkadaş, sonra yol." buyurulmuş.

Arkadaşın güzel olursa yolun güzel olur, güzel yolun nihayeti de cennet olur.

Allah'ım afiyet-i ebediyeyi ihsan buyursun.

Afiyet-i ebediye nedir? Nefsi öldürmek, ruha hayat vermektir.

Birçok musibetler vardır ki insanlar için faydalıdır. Çünkü insan dünyadan kopamıyor ve bir türlü kendine gelemiyor. Musibet gelince ölüm aklına geliyor, "Adım atayım bari!" diyor ve niyetini değiştiriyor.

Hıfz-u himayede olan insan yalnız değildir.

Vatan imanı muhafaza eder. Çünkü vatansız iman kazanılmıyor.

Eyüp Aleyhisselâm ibtilanın en büyüğüne maruz kaldı. Vallahi onu Hazret-i Allah destekliyordu. O'nun desteklemesiyle Eyüp Aleyhisselâm yürüyordu. Fakat herkes onu görüyordu da içindekini görmüyordu.

Allah'ım bize her şeyin hayırlısını ihsan etsin, huzur ikram etsin. Çünkü huzurla ibadet ediliyor, huzurla yemek yeniyor, huzurla hayat güzel geçiriliyor. Huzursuz bunlar olmuyor. Onun için Rabb'im hayır ve huzur ihsan etsin.


  Önceki Sonraki