Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (23) - "Fenâ bizim olsun, varlık isteyenin olsun." - Ömer Öngüt
"Fenâ bizim olsun, varlık isteyenin olsun."
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (23)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Eylül 2012

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (23)

 

Var ile yapılan işe sahip çıkılır, varlık ile yapılan işe sahip çıkılmaz. Nefret ederler. "Ben yapıyorum!" dedin mi her şey yıkılır. Mühim olan Hakk ile yapılan Hakk ile söylenen zikir, fikir, kalem hepsi böyledir. Bunu unutmayın.

Var olan Hazret-i Allah'tır. Kim ki varlık davasında bulunursa şeytanın arkadaşı olur.

Fenâ bizim olsun, varlık isteyenin olsun.

Asliyetin bir damla kerih su. Buraya döndüğün zaman kendini bulursun, Yaratan'ını görürsün. Esas tahsil budur. Mektepte okunan tahsil varlık getirir. "Ben biliyorum!", "Ben yapıyorum!" der, hattı zatında hiçbir şey bilmediğini bilmez. "Biliyorum!" zannıyla kaybeder amma farkında olmaz!

Fakat diğer tahsil olan fenâ tahsili sayesinde ise fenâdan sonra Var olan ortaya çıkar. Onun için esas tahsil budur.

Bize mahviyet sevdirilmiş onlara varlık sevdirilmiş. Biz Var ile övünüyoruz onlar varlıkları ile övünüyor. Biz hükümsüzüz, O var diyoruz.

Kimse hiç olmak istemiyor, herkes varlık peşinde.

Desteklenen insanlar kimlerdir? Bir insan kendisini resimden farksız görürse onun destekçisi Hazret-i Allah'tır. Fakat kendisinde varlık göstereni Var olan desteklemez ve onda tecelli etmez. Bunu çok iyi bilin...

İnsan zannediyor ki hep ben, aslında hep O. Bu çok büyük bir şirk. Niçin büyük bir şirk? Öyle büyük bir şirk ki, kişinin kendisinde varlık görmesi kıyas edilemez bir günah. Şirk oluyor; iman etmiştir, müşrik olarak yaşıyor. "Ben!" diyor.

Allah-u Teâlâ yolumuzu mânâ ve mahviyet üzerine kurdu, diğerlerinin yolu varlık ve maddiyat.

Onların terakkisi varlık kazanmak için, bu yoldaki terakki O'nu kazanmak için. Bu nedenle hiçlik tahsilini yapın. Hiç olunca Var olan husule gelir, amma varlık taslarsan Var'ı bulamazsın... "Buldum!" zannınla dolaşır durur ve kaybedersin...

Riyânın şirk oluşu nedir, bilir misiniz? Riyâ benliği, varlığı gösteren bir unsurdur. Benlik, varlık olduğu için Hazret-i Allah'ın önüne geçiyor, Hazret-i Allah'a şirk koşmuş oluyor. Sırrı budur.

Sakın varlık ehline kapılmayın, Var olan Hazret-i Allah'tır, başka varlıklara dalmayın.

Var olan Hazret-i Allah'tır. Kim ki varlık davasında bulunursa; o, şeytanın arkadaşı olur. Varlık ile Var'ı bulmak mümkün değildir. Amma şimdi herkes varlık içinde yüzüyor. Zaten Var'ı arayan da yok.

Hazret-i Allah bir nurdur, sen ise bir pisliksin. Yemekte ufacık bir pislik olunca atıyorsun. Peki kendi varlık pisliğini neden atamıyorsun?

Varlık olunca nefis her şeyi ister; "Zengin olayım!" demeyin, "Keramet ehli olayım!" demeyin. Bunlar insanın helâkine vesile olur. Birçok velinin dahi soyunduğu vadi bu vadidir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyuruyorlar ki:

"Bir kimseye ilim olarak Allah'tan korkar olması yeterlidir. Bir kimseye cehâlet olarak da kendini beğenmesi, nefsine mağrur olması yeterlidir." (Câmiüs-sağîr: 6240)

Bu en büyük tehlikeyi kimse bilmiyor ve görmüyor. En büyük tehlike işte budur.

Zâhirî ilim halktan bahseder, Allah dilindedir ve hep halka hitap eder. Çünkü o öğretmek için öğrenmiştir. Bâtınî ilim ise Hazret-i Allah'ın öğrettiği ilim olup, kendisini öğretmek için öğretir. Gizli sır buradadır.

Hiç şüphesiz ki, bir insanın hiçbir şey bilmediğini öğrenmesi lâzımdır. Bunu öğrenirse ilmin hakikatine varmış olur. Batınî ilme bunun için çok ihtiyaç vardır. İnsan gün be gün kendisini ifna ederse, bir gün olur kendisinden bir zerre dahi kalmaz. İlmine istinad etmez, kendisininmiş gibi göstermez. Artık kendisi yok ki ilmi olsun, varlığı olsun, enesi olsun.

Allah'ım cümlemize o ilimden ihsan buyurduklarından etsin.

Ben ömrüm boyunca sabahleyin ruhumu doyurmadan nefsimi doyurmam. Ruhumu doyurmaya çalışırken nefsimi doyurmaya vakit bulamam. Ama siz önce nefsinizi doyurmaya çalışıyorsunuz ve vakit kalıyorsa ruhu doyurmaya çalışıyorsunuz. Bu da olmaz be kardeşim!

Bir taraftan az yemek yemeyi, diğer taraftan bir çeşit yemek yemenizi tavsiye ederiz. Çok yediğin zaman ne şükür var, ne de teşekkür.

İki şeye çok dikkat edin. Helâl lokma ve iyi bir arkadaş. Helâl lokma ve ibadet ile hikmet husule gelir ve hikmetle konuşmaya başlarsınız. İyi arkadaş da sizi Hakk'a iletir.

Bir söz vardır "İyiler iyi kelb belâsını bulur." Ama dünyada ama ahirette.

Onun için tavsiyem şu ki, hayat boyunca sen iyi ol, sana hainlik yapana yapma. Yeter ki sen iyi ol, kelb belâsını bulacak.

Hakk ile olmak istiyorum halk ile değil. Çünkü gidiyorum.

Allah-u Teâlâ'nın "Ol!" emrinin sonunda siz olanı görüyorsunuz ben ise O'nu görüyorum. Aramızdaki fark budur.

Dışarıda bir şey arama. Ne ararsan gönlünde ara. "Olmuyor!" oldurmaya çalış. Esas olan gönüldür efendim!

Hazret-i Allah'a sevilmek lâzım, sevilmek içinde O'nun seveceği işleri yapmak lâzım. Bunu unutmayın. Ama O'nun düşmanınla dost oldun mu da seni sevmez.

"Allah'ım bu da senden, bu da senin" demeyi dilinize alıştırın.

Çünkü sende O'ndansın sana verdiği şeylerde O'ndan. İnsan bunu bilince, benlik, senlik ortadan kalkar, O kalır.

Seven sevmedikçe sevilenden bir şey gelmez. Onun için ben size Hakk'ı tarif ediyorum. Kafanızı Hakk'a yorun, halka değil.

Hilâf-ı Şeriat, israf-ı kalbiyye, gaflet ve kesrette olan kimselere muhabbet feyzi keser.

Günahların en büyüğü dünyaya muhabbettir. Hataların en büyüğü kişinin kendisini beğenmesidir. Bu iki şeyi unutmayın.

Rızık bolluğu Allah-u Teâlâ'nın bir kişiyi sevdiğinin delili olmadığı gibi, yoksulluk da sevmediğinin delili değildir.

Pirincin içinden küçücük bir taşı dişimize dokunmasın diye ayıklıyoruz da haramla helâli ayırmaya nefsimiz lüzum görmüyor. Karnımıza ateş dolduruyoruz da farkında değiliz. Sonra o haramlar içerde de kalmıyor. Evvela içimizi tahrip ediyor, sonra da kötülüğe tahrik ediyor.

İnsan lokmasını haramdan süzecek ki kendisini de süzsünler. Süzmezse kendisini de süzmezler ve tortular arasına karışır gider.

İnsan ömrünü yemekle, içmekle israf etmemeli. Çünkü dünyaya bir daha gelecek değil. İbadetini yapsın da derecatı artsın. Yeme, içme, yaşama ise Hazret-i Allah onların hepsini ahirette hazırlamıştır. Bir insan bir ömür boyu çalışıyor da bir bina yapamıyor, ya cenneti kazanmak için nasıl çalışmalı?

Bunlar vasiyet, nasihat. Yemekle, içmekle zevkinin peşine düşersen nefsinin peşine koşmuş olursun. Atın yemini, suyunu, arpasını ver, bin, git. Çünkü nefis binektir. Onunla yol alacaksın.


  Önceki Sonraki