"Hakk Te'âlâ Kelâm-ı Kadîm'de buyurmışdur kim: "Rahmete Rabbihî" Sultân Muhammed bu Âyet'üñ hurûf-î Ebced hisâbınca tahta geçmişler. [84b] Ve girü Sultân Muhammed kasd itdi, şehr-i Kostantin yanında Boğaz-kesen yeñi hisârı yapmağa Anatolı ve Rûm leşkerlerini cem' idüb, Anatolı begler-begisi İshâk Paşa ve Rûm-ili begler-begisi Karaca Beg dirleridi, vezirleri Halîl Paşa, Saruca Paşa, Şihâbü'd-dîn Paşa, bu begler bir yire gelüb yeñi-hisârı yapmağa başladılar; her taraftan sancak beglerine bahş itdiler, dört kulleleri, her birini bir vezîre bahş itdiler, hemân-dem bünyâdını tamâm gereği gibi kazdılar. Yigirmi kulaç mikdârı nâ-gâh bir ehremenî hammâm kubbesi çıkdı deniz kenârında, bilmediler anuñ târîhini kim ne zamânda yapılmışdur. Bilmediler; Hakk'uñ hikmetine hayrân kalub, ol kubbeyi dahı bünyâdına degin kazub hisâruñ bünyâdını urdılar. Dört ayuñ içinde hisârı muhkem [85a] yapdılar, dâ'iresine handak kazub öñine toplar kodılar, Kara-deñiz'den, Ak-deñiz'den gelen gemileri geçürmeyeler. Kostantîn'üñ boğazını kesdiler, mecâli kalmadı. Hicretüñ sene: 856.
Ve girü Sultân Muhammed Kostantîn'i almağa kasd eyleyüb bil bağladı, leşkerler cem' idüb, Anatolu begler-begisi İshâk Paşa, Rûm-ili begler-begisi Karaca Beg dirlerdi, vezirleri Halîl Paşa, Saruca Paşa Anatolı'dan on biñ 'azeb, Rûm-ili'nden on biñ 'azeb devşürdiler ve dahı yeñi-çeriden sekiz biñ yaraklu ve: "Gazâ-yı ekberdür!" deyüb, ehl-i İslâm'a haber olub; şeyhlerden Ak-şemsü'd-dîn Hazretleri ve Şeyh Ak-bıyık Hazretleri ve dahı tekye-nişîn şeyhlerden, dervîşlerden ve abdâllardan hâzır olup Kostantîn üzerine [85b] yürüdiler, bî-nihâyet leşkerler cem' olub Kostantîn'üñ üzerine düşdiler.
Ve girü Sultân Muhammed Edirne'de ejderhâ-peyker bigi topları dökdürüb ve tüfekler dökdürüb, Edirne'den çıkarub Kostantîn üzerine iletmege; Saruca dökdügi top üç yüz kantar, 'Rûbân kâfir' dirler, bir topcı dahı iki pâreden üç yüz kantar topları âdemler üşürüb, yeñi-çeriden ve 'azeblerden üşürüb, topları çekdürüb, Kostantîn üzerine iki tarafdan kurdırub, her tarafdan atılub, Kostantîn hisârınuñ bir tarafınuñ burçlarını bedenlerini yıkub, kâfirler içerüden anlar dahı gayret idüb, toplar, tüfekler, zenberekler atılub, bunca âdemleri helâk idüb, keşîşleri tegûra cevâb virüb:
'Korkma! Biz İncîl'de görübdürüz kim şimdi alınacak vaktı degüldür!' deyüb, tegûr dahı keşîşleri [86a] sözine uyup, kendüye mağrûr olup, gayret idüb, toplar ve tüfeklerle âdemlerini her beden üzerine koyub azîm cenk iderdi ve içerüden ahiryânlar burclar üzerinde turub, dürlü dürlü cevâblar virüb, dürlü dürlü herzeler söyleyüb, Sultân Muhammed'e, hâşâ Hazret-i Risâlet'e dahı dil uzadub mühmel sözler söylerler idi. Hakk Te'âlâ Gayyûr pâdişâhdur, Hazret-i Risâlet'e dil uzatduklarıyçün Hakk Sübhânehû ve Te'âlâ anlara bu belâyı virdi.
'Âkıbet gördi-kim Sultân Muhammed cenkle alınmaz, gayretle Galata yüzinden kurıdan gemiler çekdürüb, Kostantîn'üñ gemilerinden leşker dökdürüb ve kurudan, her tarafdan meterizler kurdurub, leşkerüñ içine münâdîler çağırub: "Hakk yolına" deyüb, "Fî-sebîli'llâh yağmadur!" deyüb: "Sultân Muhammed yağma buyurdı!" diyu leşkerümüz dahı bild [86b] iler kim Sultân Muhammed Hakk yolına yağma itdi diyu, Si-şenbe gicesi ol gice leşkere işâret olub, cemî'î leşker ol gice her cidânuñ başına birer mum yakdılar, 'âlemüñ yüzi gökdeki yılduza döndi. San-kim gökyüzindeki yılduzlar yire indi. Gâzîler bu 'alâmeti ol gice itdiler. Hisâr içinden kâfirler bu 'alâmeti görüb vehme vardılar, bildiler kim hâl nice olduğın, anlar dahı vaktlarına hâzır oldılar, gayret itdiler. Keşîşleri ruhbânları sözlerine uyub, nâm-ı nâmûs içün kendü dînleri mûcebince gayret itdiler; her bedenüñ üzerine turub ceng itdiler. Keşîşleri, ruhbânları, kassîsler, batrîkleri kendü mezhebince fetvâ virdiler kim: "Dînimüz gayretidür, Mesîh dördinci kat gökde hayâtdadur, bize yardumcıdur, himmeti vardur!" diyu, bu tarafdan ehl-i [87a] İslâm dahi: "Mu'cizât-ı Muhammed!" deyüb, "Allâh!" deyüb, gâzîler tekbîr getürüb, 'âlemi tekbîr âvâzıyle toldurub, Se-şenbe gün subh vaktında meterizlü meterizin alub hisâr dibine geldiler.
Hemân subh vaktında Sultân Muhammed kösi dögülüb, ceng-i harbîler çalınub, Sultân Muhammed kendüsi atlanub çâvişler gönderüb münâdîler çağırdılar: "Hakk yolına yağma!" diyu tekrâr hemân-dem leşkerler bir kezden yüridiler, hisâruñ toplar yıkduğı yirden yol olınub, ol yıkuk yirde turan kâfirleri kırub hisâruñ içine girdiler. Hisâr üzerinde, bedenlerde olan kâfirleri kılıçdan geçürüb, kalan leşkere yol açılub her tarafdan girdiler. Meterizlü meterizi altından çıkub nürdebânlar, kemendler hâzır itmişlerdi, dırmanub hisâruñ üzerine [87b] çıkdılar, bedenlerde olan kâfirleri hep kırdılar, kılıçdan geçürdiler. Kâfirlerüñ üzerine ol gün san kıyâmet ya arasât güniyidi.
Rûm-ili leşkeri ve Anatolu leşkeri ve yeñi-çeri ve 'azebler bir uğurdan girdiler, şehr-î Kostantîn'i cebren ve kahran aldılar, şehrüñ içini yağma ve talân kıldılar. Oğlanlarını, 'avretlerini ve kızlarını ve mâllarını alub, 'avretlerin oğlanların esîr idüb, altundan ve gümişden, incüden ve cevâhirden ve istavritden ve filoriden ve metâ'dan her ne-kim buldılar, yağma kıldılar ve Ayasôfiyâ içinde olan keşîşleri ulularını tutub Sultân Muhammed'e getürdiler; ba'zısını katl itdi, ba'zısını kodı. Ol âhiryânlar kim, Sultân Muhammed'e ve Hazret-i Risâlet'e dil uzatmışdı; Sultân Muhammed anları bulub getürdüb kimisiniñ dilini kesüb, kiminüñ ağzı içinde [88a] güherçile toldurub, her birisini bir dürlü 'azâbla öldürdi. Tegûrı dahi ol aralukda belürsiz oldı.
Gâzîler şunuñ bigi ganî oldılar kim, Kostantîn binâ olaldan berü cem' olan malı hep gazîlere nasîb oldı ve dahi Sultân Muhammed Kostantîn'üñ evlerini dahi yağma buyurdı, ol hînde:
"Tutabilen tutsun!" diyu evlerini dahi tutabilen tutdılar. Üç güne-dek yağma oldı, üç günden soñra halkı men' itdiler. Şehr-i Kostantîn feth olundı, Rebî'u'l-evvel ayınuñ yigirmi birinde, Se-şenbe güninde, hicretüñ sene: 857. Âyet-i kadîm'de dahı gelmişdür şehr-i Kostantîn'üñ alınmasına Hakk Te'âlâ, Rûm-ili hisâbınuñ Mayıs ayınuñ on yidisinde. Ve girü bu yıl varub İnöz'i [88b] feth itdi.
Kelâm-ı Kadîm'de buyurmışdur; "Beldetün tayyibetün" târîh vâkı' olmışdur.
Sultân Muhammed şehr-i Kostantîn'i feth itdükden soñra vezîri Halîl Paşa'yı tutub habs idüb, Edirne'de kuleye, bırgazına koyub, varub kendüsi andan gelüb kırk gün geçdi, kırk birinci gün Edirne'de girü kule içinde merhûm mağfûr Halîl Paşa'yı hakkına kodı. Rahmetu'llâhi 'aleyh, nevvere'llâhu kabrehû."(1)
(1) "Tevârîh-i Âl-i 'Osmân", vr. 84a -88b.