Resulullah Aleyhisselâm hicretin yirmi yedinci ayı başlarında Cemâziyelevvel'de, Hicaz bölgesinin maden havzası olan ve Medine'ye iki yüz kilometrelik bir mesafede bulunan Bahran bölgesindeki Süleym oğulları'nın müslümanlara karşı asker topladıklarını haber aldı. Yerine Abdullah bin Ümmü Mektum -radiyallahu anh-i vekil bırakarak üç yüz kişilik bir kuvvetle Bahran'a doğru yola çıktı. Bunu haber alan Süleym oğulları çevreye dağılıp kaçtılar.
Bölgede bir süre kalan Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, karşısında herhangi bir kuvvet göremeyince tekrar Medine'ye döndü.
Kureyş müşrikleri Bedir hezimetinden sonra, öteden beri gidip geldikleri Şam ticaret yolunun tehlikeli olduğunu anlayarak yolu değiştirdiler, Irak yoluyla Şam'a gitmeye karar verdiler. Hazırladıkları bir kervanı Şam'a gönderdiler. Kervanda Kureyş'in ileri gelenlerinden Safvan bin Ümeyye ve Abdullah bin Ebî Rebîa da bulunuyordu.
O günlerde müşriklerden birisi Medine'ye gelmiş, bir yahudinin evinde misafir olmuştu. İçki içip eğlenirken, müşrik konuşma sırasında Safvan'ın ticaret kervanıyla yola çıktığını, yanında pek çok ticaret malı bulunduğunu ağzından kaçırdı. Tam bu sırada oradan geçmekte olan Ashâb'dan Sâlit bin Numan -radiyallahu anh- bunu duydu ve Resulullah Aleyhisselâm'a gelip haber verdi.
Resulullah Aleyhisselâm o tarafın durumunu bilen Zeyd bin Hârise -radiyallahu anh-i yüz kişilik bir süvari birliğinin başına geçirerek yola çıkardı.
Hicretin üçüncü yılı, Cemâziyelâhir ayının başları idi, mevsim kıştı.
Zeyd bin Hârise -radiyallahu anh- Necid'de bulunan ve Karde denilen suyun başında bir seher vaktinde kervanı ansızın vurdu. Beklemedikleri bir hadise ile karşı karşıya kalan kervandakiler, kaçmaktan başka bir çare bulamadılar. Canlarını kurtarmak uğruna her şeylerini orada bıraktılar. Zeyd bin Hârise -radiyallahu anh- de sahipsiz kalan ticaret kervanını sürüp Medine'ye getirdi, Resulullah Aleyhisselâm'a teslim etti.
Ganimetlerin beşte biri olan yirmi bin dirhem Beyt'ül-mâl için ayrıldı, kalan beşte dördü de seriyyeye katılan mücahidler arasında bölüştürüldü.
Esir alınan kervan kılavuzu Furat bin Hayyan'a müslüman olduğu takdirde serbest bırakılacağı teklif edildi. O da müslüman oldu ve kurtuldu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu başarısından dolayı Zeyd bin Hârise -radiyallahu anh-i tebrik ve takdir etmiş:
"Seriyye kumandanlarının en hayırlısı Zeyd bin Hârise'dir." buyurmuştur. (Hâkim)
Arabistan'ın en kuvvetli kabilelerinden Hilâl oğulları'na mensub olan Hazret-i Zeyneb -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz Ubeyde bin Hâris -radiyallahu anh- ile evli idi. Ubeyde -radiyallahu anh- Bedir'de yaralanıp, dönerken yolda vefat edince dul kalmıştı.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hicretin üçüncü yılında Ramazan-ı şerif ayında Hazret-i Zeyneb -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'le evlendi ve kendisine dörtyüz dirhem mehir verdi.
"Müminlerin anneleri" arasında yer alan Hazret-i Zeyneb -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'in ömrü vefa etmedi, Resulullah Aleyhisselâm'ın nikâhında üç ay kaldıktan sonra otuz yaşında iken vefat etti.
Cenâze namazını bizzat Resulullah Aleyhisselâm kıldırdı ve Cennet'ül-Bâki'de defnedildi.
Gayet merhametli ve şefkatli bir kadındı. Yoksul ve muhtaçlara yemekler yedirdiği, sadakalar verdiği için miskinler anası mânâsına gelen "Ümmül-mesâkîn" diye tanınır ve anılırdı.